• Sonuç bulunamadı

Koruyucu Faktörler: Ailelerin çocuğun kötü muamelesine dair şüpheci davranışları

olabileceği gibi çocuğu koruyucu faktörleri de olabilir. Bununla birlikte; bu koruyucu faktörler hakkında çok az sistematik araştırma yapılmış ve çok iyi anlaşılamamıştır. Bugüne kadarki araştırmalar esas olarak kötü muamelenin çocuk üzerindeki etkisini azaltan dayanıklılık faktörlerine odaklanmıştır.

Çocukta dayanıklılığı artırran faktörler şunlardır:

- Bebeğin yetişkin aile üyesine güvenli bağlanması;

- Çocukluk döneminde yüksek düzeyde baba bakımı;

- Suçlu veya madde bağımlısı akranlarla ilişki kurmama;

- Rahatsız edici olmayan bir ebeveynle sıcak ve destekleyici bir ilişki;

- İstismarla ilgili stres eksikliği.

5.4. İstismar Türleri

DSÖ, çocuk istismarını; bir yetişkin, toplum ya da devlet tarafından bilerek ya da bilmeyerek çocuğun sağlığını, fiziksel ve / veya duygusal kötü muamele, cinsel suistimal, ihmal veya ihmalkar muamele veya ticari veya diğer sömürü davranışlar olarak tanımlamaktadır (WHO, 1999). Bu kitapta istismar türleri fiziksel istismar, duygusal istismar ve cinsel istismar olarak ele alınacaktır.

5.4.1. Fiziksel İstismar

Kempe, Silverman, Steele, Droegemueller ve Silver, 1962 yılında yayınladıkları makalede

“Hırpalanmış Çocuk Sendromu”nun belirtilerini tanımlamıştır. Evrensel olarak sağlık, insan hakları ve sosyal bir problem olan fiziksel istismar (Ruiz-Casares vd., 2019) günümüzde genellikle çocuğa disiplin kisvesi altında gerçekleştirilen, kasıtlı olarak vurma,

Hicran PARLAT Sayfa 82 dayak dahil bir çocuğa karşı fiziksel güç,

tekmeleme, sallama, ısırma, haşlama, yanma, zehirleme ve boğma davranışlarıdır (WHO, 2006). Belirlemesi diğer istismar türlerine göre oldukça kolay olan fiziksel istismarın türleri incelendiğinde alanyazında üç farklı sınıflandırması olduğu görülmektedir. İlk sınıflandırmada fiziksel istismar, uygulayan kişiye göre ikiye ayrılmaktadır: ebeveyn tarafından istismar ve kurumda istismar. Ebeveyn tarafından istismar, aile içinde çocuğun kaza dışında yaralanmasıdır. Kurumda istismar ise okul, yuva, yetiştirme yurdu veya kamp gibi kurumlarda öğretmenler, yöneticiler ya da diğer çalışanlar tarafından uygulanan istismar türüdür (Durmuşoğlu Saltalı, 2020). Diğer bir sınıflandırma istismarın uygulanma şekline göredir. Bu sınıflandırmada ilk tür aletsiz saldırılardır. Aletsiz saldırılarda istismar herhangi bir alet kullanılmamaktadır. Isırma, çimdikleme, tekme atma, yumruklama bu tür istismara girmektedir. Diğer tür olan aletli saldırılarda ise istismar bir alet kullanılarak yapılmaktadır. Fiziksel istismar için kullanılan aletler genellikle kemer, kayış, ev eşyaları, hortum, tel, sigara, ütü ve sıcak sudur (Gershoff, 2002). Fiziksel istismarın üçüncü sınıflandırması ise üçe ayrılmaktadır:

ciddi/sürekli fiziksel istismar, aralıklı istismar ve endişeye neden olan istismar. Ciddi/sürekli fiziksel istismarda çocuk ebeveyn ya da bakım veren tarafından sürekli şiddete maruz kalmaktadır. Genellikle çocuğun vücudunda morluk gibi işaretler ya da bir günden fazla süren ağrılar vardır. Aralıklı istismarda çocuk ebeveyn ya da bakım veren tarafından düzensiz olarak uygulanan, sonunda ciddi yaralanmalara yol açmayan itme gibi şiddet davranışları vardır. Endişeye neden olan istismarda çocuğun ebeveyni ya da bakım vereni çocuğa fiziksel zarar vermek için amaçlı davranışlarda bulunmakta ya da zarar verme potansiyeli içermektedir. Fiziksel istismarı uygulayan kişi davranışından dolayı endişe duymaktadır. Uygulana şiddet ciddi olmamasına rağmen çocuğa zarar vermektedir (Kenny, Fernandez ve Abreu, 2012).

Yukarıda da bahsedildiği gibi fiziksel istismar, istismar türleri arasında en kolay belirlenebilen türdür. Çünkü genellikle çocuk üzerinde gözle görülebilir bir belirti olmaktadır. Fiziksel istismar davranışları arasında çocuğu sert bir biçimde tutma, sıkma, ısırma, yumruk atma, tokat atma, kayış-kemer vb. materyalle vurma, sigara-sıcak materyal vb. materyal gibi materyallerle yakma davranışları yer almaktadır (Durmuşoğlu Saltalı, 2020). Bilgin ve arkadaşları tarafından 2004 yılında yapılan bir araştırmada fiziksel istismara uğrayan çocukların %46.5’inin seyrek de olsa dövüldüğü, %20.4’ünün en az haftada bir dövüldüğü, %52.2’sinin ise her gün dövüldüğü belirlenmiştir. Fiziksel istismarın risk faktörleri aşağıdaki gibidir:

a)Psikolojik faktörler: Psikolojik faktörler, kendi içinde ebeveyn ilgisi ve ebeveynin ruhsal durumu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ebeveyn ilgisi, çocuğun fiziksel ya da ruhsal olarak sağlıklı olmasını pozitif ya da negatif olarak doğrudan etkileyen anne-baba tarafından sağlanan destek olarak tanımlanmaktadır. Ebeveynlerin çocuğa karşı ilgisiyle fiziksel istismar arasında negatif bir ilişki bulunmaktadır. Yani, eğer ebeveynlerin çocuğa karşı yüksek ilgisi varsa bu durumda fiziksel istismarın olma olasılığı daha düşüktür. Diğer bir faktör olan ebeveynlerin ruhsal durumunda; ebeveynlerin depresyonda olması, benlik saygısının düşük olması, stresle baş etme durumlarının düşük olması fiziksel istismar için bir risk faktörüdür (Yalçıntaş Sezgin, 2018).

b) Medeni durum ve baba-anne ilişkisi: Gelişimsel-ekolojik çerçevenin vurgusuyla tutarlı proksimal ilişkilerin önemi, ebeveynlerin ilişkisinin yönleri, ana babanın ebeveynlik davranışını etkilediği varsayılan bir başka mekanizmadır. Medeni durumla ilgili olarak, araştırmalar genellikle tek ebeveynli çocuklarda çocuklara kötü muamele riskinin arttığına odaklanmıştır (Lee, Guterman ve Lee, 2008).

c) Çocuk bakımına doğrudan katılım: Yapılan araştırmalar, özellikle

Hicran PARLAT Sayfa 83 babaların çocuğa bakımında temel kişi

olmasının çocuğa fiziksel istismarı artıran bir olgu olarak tespit etmiştir. Genel olarak, babaların çocuklarına yaptığı duygusal ve finansal yatırım, optimum bilişsel gelişim (Alpert, Shannon, Velonis, Georges ve Rich, 2002; Black, Dubowitz ve Starr, 1999; Fagan ve Iglesias, 1999; Yogman, Kindlon ve Earls, 1995), daha iyi eğitim sonuçları, genel olarak geliştirilmiş çocuk sağlığı ve çocuk suçluluğundan uzak durmada tampon olabilmektedir.

d)Ailenin sosyoekonomik

durumu: Ekonomik durumlarla ilgili ebeveynlerin yaşadığı duygusal stres, çocuğa uygulana fiziksel istismarla ilişkili risk faktörlerindendir (Lee, Guterman ve Lee, 2008). Ailede ekonomik sıkıntıların yaşanması ve temel ihtiyaçların karşılanmaması ebeveynleri strese sokan bir durumdur. Ekonomik yönden sıkıntı yaşayan ailelerin yaşamayanlara göre fiziksel istismar uygulama olasılıkları daha yüksektir (Svennson, Bornehag ve Janson, 2011).

Bununla birlikte fiziksel istismar için olasılığının artmasında ne derece ekonomik zorluk yaşanmasıyla ilgili bir bulgu bulunmamaktadır (Lee, Guterman ve Lee, 2008).

e)Çocuğun özel gereksinime sahip olması: Yapılan araştırmalar özel gereksinimli çocuğu olan ebeveynlerin, tipik gelişim gösteren çocuğu olan ebeveynlere göre daha stresli olduğunu tespit etmiştir (Hauser-Cram ve arkadaşları, 2001).

Ebeveynlik stresinin artması, ebeveynlerde zayıf mental sağlık, uygun olmayan ebeveynlik davranışları ve çocuklarının davranışsal müdahalelerini uygulamada güçlükler yaşanması gibi sorunlara sebep açmaktadır (Hastings, 2003; Kazdin, 1995;

Osborne ve Reed, 2010).

f)Çocuğun yaşı ve kardeş sayısı: Yapılan araştırmalar sonucunda iki yaş ve daha küçük çocukların fiziksel istismara uğrama olasılıkları daha fazladır. Küçük çocuklarla yapılan araştırmalar sonucunda, bu çocukların

%69’unun iki yaş ve altında olduğu belirlenmiştir. Ayrıca iki ve daha üstü kardeşi olan çocukların diğer çocuklara kıyasla daha fazla istismara maruz kaldığı belirlenmiştir (Vitale, Squires, Zuckerbraun ve Berger, 2010).

g) Çocukluğunda fiziksel istismar deneyimi olan ebeveynler: Çocukluğunda kendi ebeveynleri tarafından ana babaların çocuklarına karşı fiziksel istismar uygulama riskleri daha fazladır. Çünkü çocukluğunda fiziksel istismar gören kişilerin istismarcısının davranışlarını taklit etme eğilimi görülmektedir. Bu eğilim iki şekilde görülmektedir. Birincisi istismara uğradığı dönemde görülme, ikincisi ise yetişkinlik döneminde görülme (Yalçıntaş Sezgin, 2018).

Bunlar dışında ebeveynlerin alkol ya da madde bağımlılığının olması, istenmeyen ya da genç yaşta doğum yapma ve çocuğun zor bir mizaca sahip olması da fiziksel istismarla ilgili risk faktörleri arasında sayılmaktadır.

5.4.1.1. Fiziksel İstismar Mağduru Olan Çocukları Tanıma

Çocuğun fiziksel istismara maruz kalmış olabileceğini gösteren bazı ipuçları bulunmaktadır. Bunlar;

-Çocuğu hastaneye götürmeme, götürmek istememe ya da çocuğun hastaneye götürülmesinde açıklanamayan gecikme, -Ailenin çocuktaki belirtilerle çelişen öyküler anlatması (Örneğin çocuğun kendisini kazayla yaktığını söyleyerek ailenin hastaneye getirdiği bir çocukta sırt bölgesinde yanık olması çelişkili bir ifadedir. Çünkü kaza yanıkları genelde vücudun ön tarafında oluşmaktadır)

-Aile üyelerinin olayla ilgili birbirinden farklı şeyler söylemeleri,

-Çocukta şüpheli davranışların ilk ve tek sefer olmaması, daha önceden açıklanamayan yaraların gözlemlenmesi,

Hicran PARLAT Sayfa 84 -Ebeveynlerin kazayı bir kardeşe ya da

yabancı bir şahsa yüklemesi,

-Çocuğun hastane hastane gezdirilmesi, -Ebeveynler tarafından çocuğun kendisinin suçlanması,

-Çocuğun ebeveynleri suçlaması,

-Ebeveynlerin kendi çocukluğunda istismar öyküsünün olması,

-Çocuk ve ebeveynler arasındaki ilişkinin normal olmayışı,

-Ebeveynlerin çocuktan gerçekçi beklentilerinin olmayışı (Durmuşoğlu Saltalı, 2020).

Bunlara ek olarak fiziksel istismarın çocukta okul başarısızlığı, depresyon, post travmatik stres bozukluğu, düşük benlik saygısı, antisosyal davranışlar, sinirlilik, içe kapanıklık, anksiyete, uyum sorunları, agresif söz ve davranışlar, ilişki kurmada güçlük, öfke ve saldırganlık, hırsızlık, evden kaçma, intihar girişimi gibi problemlere yol açabilmektedir.

Ayrıca yapılan araştırmalar sonucuna fiziksel istismara uğrayan çocuklarda uğramayan çocuklara oranla daha fazla büyüme geriliği olduğunu tespit etmiştir (Durmuşoğlu Saltalı, 2020).

Bununla birlikte kazalara bağlı olan yaralanmalarla istismara bağlı yaralanmaların birbirinden ayrılması gerekmektedir. Çünkü burada yapılabilecek en küçük hata hem ebeveynlerin hem de çocukların ödeyeceği bir bedel haline gelebilmektedir. Bu sebeple çok dikkatli olunmalıdır. Genel olarak bakıldığında çocuklar meraklı olmalarından dolayı başlarına düşme, çarpma gibi küçük kazalar başlarına gelebilme olasılığı vardır. Kazaya bağlı yaralanmalar genellikle vücudun ön kısmında olmaktadır. Çocuğun alnı, burnu, çenesi, bilekleri, dirsekleri kazayla yaralanma ihtimali yüksek olan yerlerdir. Avuç içi yaraları ise dikkat isteyen yaralardır. Çünkü

düşme ya da kazayla ütüyü ele basma gibi kaza eseri olabilecek yaralar olabileceği gibi bu kısımlar ebeveynler tarafından da istismar izi bırakabilecek yerlerdir. Yine kalçalar, anal ve genital bölgeler dikkat edilmesi gereken yerlerdir (Durmuşoğlu Saltalı, 2020).

5.4.2. Duygusal İstismar

Duygusal istismar, istismar türleri arasında belirlenmesi ve tanımlanması en zor olan istismar türüdür (Glaser, 2007). Working Together to Safeguard Children duygusal istismarın tanımını şu şekilde yapmıştır:

“Duygusal istismar, çocuğun duygusal gelişiminde ciddi ve kalıcı yan etkilere neden olacak şekilde bir kişinin sürekli duygusal kötü muamelesidir. Çocuklara değersiz ya da sevilmeye layık olmadıklarını ya da sadece başka bir kişinin ihtiyaçlarını karşıladığı sürece değerli oldukları hissettirilir. Çocuklara gelişimine uygun olmayan beklentiler empoze edilmektedir.” Başka bir tanımda duygusal istismar “Duygusal istismar, anababa veya çocuğun çevresinde olan diğer yetişkinlerin çocuğun hareketlerini kısıtlamasını, çocuğu aşağılamasını, çocukla alay etmesini, çocuğa bağırmasını, çocuğu tehdit etmesini, çocuğun gözünü korkutmasını, çocuğa yönelik ayrımcılık yapmasını, çocuğun yeteneğinin üstünde istek ve beklentilere girmesini, çocuğu reddetmesini ve çocuğa yönelik fiziksel şiddet içermeyen diğer düşmanca yaklaşımları sergilemesini ifade etmektedir.”

(Akt: Ateşoğlu, 2018; s. 32). Yukarıda da söylendiği gibi duygusal istismar belirlenmesi ve sonuçlarının gözlemlenmesi en zor olan istismar türüdür. Aşağıda duygusal istismar davranışı olarak kabul edilen davranışlar hakkında kısaca bilgi verilmektedir.

a)Reddetme: Ebeveynlerin çocukla bir bağlanma geliştirmedikleri ve çocuğu reddetmeyi tercih ettikleri davranış çeşididir.

Genellikle kendi çocukluklarında da aynı davranışa maruz kalan ebeveynlerin sürekli olarak çocuğu istemediklerini hissettirdikleri ve çocuğa karşı olumsuz tutumlar sergiledikleri bu davranış türünde çocuklar kendilerinin istenmediğini hissetmektedir

Hicran PARLAT Sayfa 85 (Öztep, 2010; Öztürk, 2007). Genel olarak

ebeveyn tarafından çocuğun ayrı bir birey olarak kabul edilmemesi, ihtiyaçlarının karşılanmaması, kabiliyet ve başarılarının övülmemesi, çocuk ya da gençten gelen tepkileri göz ardı etmesi, onu bir yük olarak görmesi, evin içinde bir “günah keçisi!”

durumuna getirmesi, çocuğun toplumsal rolünü kabul etmemesi, kendi kararlarını vermesini engellemesi, kardeş ayırması, çocuğun kişiliğinin, kabiliyetinin ve başarılarının yok sayılması, hiçbir işe yaramadığının hissettirilmesi veya söylenmesi, evde o yokmuş gibi davranılması ve genelde çocuğun yaptıklarının onaylanmaması, arkadaşlarının ya da kardeşlerinin yanında onu beğenmediğini açıkça dile getirmesi olarak ele alınmaktadır (Hamarman ve Bernet, 2000; Öztürk, 2007).

b)Tek başına bırakmak: İzole etme olarak da bilinen tek başına bırakma, çocuğun tek başına bırakılarak cezalandırılması, sosyal ilişkilerden uzaklaştırılması, çocuğun denetimsiz ve yalnız bırakılması, çocuğa dünyada yalnız ve tek başına olduğunun söylenmesi, arkadaş gruplarına ve okul sonrası aktivitelere izin verilmemesi olarak tanımlanmaktadır (Siyez, 2003). Bu davranış türünde ebeveyn baskıcı ve otoriter bir tutuma sahiptir ve çocuğu ceza olarak genellikle oda cezası vermektedir. Bununla birlikte tek başına bırakmak sadece mekânsal durumlarla ilgili değildir. Çocuğun eve arkadaşlarını getirmesine izin verilmemesi, çocuğun arkadaşlarıyla birlikte olmasının ve okul içi aktivitelere katılımının engellenmesi gibi durumlar da bu kapsam içinde ele alınmaktadır (Öztep, 2010; Siyez, 2003).

c)Suça yöneltme: Çocuğun antisosyal davranışlarına göz yumma, çocuğun suça yönelmesine zemin hazırlama, iyi/kötü kavramlarını çocuğa kazandırmama, çocuğa kötü örnek olmak ve/veya kötü örneklerin yüceltilmesi, agresif ve suç dolu davranışların ödüllendirilmesi, çocuğun şiddet içerikli filmleri izlemesine izin verme, ebeveynlerin çocuğu/ergeni uyuşturucu ve/veya alkol kullanmasına özendirmesi suça yöneltme

davranışları olarak tanımlanmaktadır.

Ebeveynlerin aşırı hoşgörülü tutum sergilemesi, çocuğun her yaptığı şeyin hoş görülmesi ve alttan alınması çocuğu suça yönelten etkenlerdendir (Hamarman ve Bernet, 2000; Öztürk, 2007; Siyez, 2003).

d)Şiddet ve korkuya dayalı iletişim: Yıldırma olarak da geçen şiddet ve korkuya dayalı iletişimde çocuğu korkutma, baskı uygulama, dövüleceğine dair korkutulması, dünyanın tehlikeli ve kötü bir yer olarak tanıtılması davranışları vardır (Siyez, 2003). Bunun yanında ebeveynleri çocuğu sindirmek amaçlı söylediği “Beni üzersen hastalanıp ölürüm, sonra üvey annen olur sana kötü davranır.”

gibi ifadeler de yıldırma davranışları arasındadır (Hamarman ve Bernet, 2000).

e)Kendi çıkarına kullanma: Bu davranış türü genellikle sorunlu evliliklerde görülmektedir.

Çocuğu evlilik güvencesi olarak gören ebeveynler çocuklarına istediklerini yaptırmak için pazarlık yapmaktadırlar.

Ayrıca ebeveynler çocuklarını kavgalarda taraf olmaya zorlamakta ve tercih yapma durumunda bırakabilmektedir (Öztürk, 2007).

f)Duygusal tepki vermeyi reddetme: Bu ebeveyn davranışında çocuğun sosyal duygusal gelişimini sağlıklı bir şekilde karşılayacak tepkiler bulunmamaktadır. Bu ebeveynler çocuklarının duygusal sıkıntılarını gereksiz olarak görmekte ve bu sürecin kendiliğinden geçmesini beklemektedir. Yine bu ebeveynler duygusal anları çocukla yakınlaşmak ya da onların duygusal yeterlikleri için kullanma konusunda başarısızdırlar (Öztep, 2010; Öztürk, 2007).

g)Kapasite üstü istek: Çocuktan gelişiminin üstünde beklentilerde bulunulması, yapamayacağı şeyleri başarması için baskı yapılması, gelişiminin üstünde sorumluluklar verilmesi bu davranış türüne girmektedir (Öztep, 2010).

h)Aşağılama: Ebeveynin çocuğa değer vermemesi, çocuğun küçük düşmesine neden olacak, onurunu zedeleyecek davranışlarda

Hicran PARLAT Sayfa 86 bulunması, çocuğa kendini yetersiz

hissettirecek takma isimlerle hitap edilmesi, çocuğa kötü sıfatlarla seslenilmesi, çocuğun başarılarının küçümsenmesi, çocuğun utandırılması gibi davranışların sistematik olarak yapılması aşağılama davranışıdır (Öztep, 2010; Öztürk, 2007; Siyez, 2003).

Bazı ebeveyn ve öğretmenler tarafından çocuğa gerçek hayatı göstermek amacıyla yapılıyor olsa da doğru bir davranış biçimi değildir (Öztürk, 2007). Çocukları sürekli eleştiren ve yargılamayla yetiştirmeye “zehirli terbiye” denmektedir. Böyle ebeveynler çocukla arasındaki ilişkiyi eşitsizlik üzerine kurmuştur. Ebeveyn olmak çocuğa esir muamelesi yapmak için yeterli bir nedendir.

Zehirli terbiye çocuğun kendisine karşı olan saygısını kaybetmesine neden olur, kendine güvensiz bireyler yetişmesine neden olur (Öztep, 2010).

ı)Aşırı koruma: Ebeveynlerin çocuğu aşırı koruması, çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen göstermesidir. Günümüzde giderek artan çocuk merkezli ailelerde bu istismar türüne sıkça rastlanılmaktadır. Ebeveynlerin aşırı korumasına maruz kalan çocuklarda yoğun ayrılık kaygısı, aşırı bağımlılık, kendin güvensizlikler gözlenebilmektedir (Öztep, 2010; Öztürk, 2007).

i)Ayrım ve karşılaştırma yapma: Ülkemizde en sık karşılaşılan duygusal istismar davranışlarından biri olan ayrım ve karşılaştırmada; kardeşler arasında birinin diğeri/diğerlerinden üstün tutulması, kardeşler arasında tercih yapılması, kardeşler/arkadaşlar arasında karşılaştırma yapma bu istismar türünün örneklerindendir (Öztürk, 2007).

j)Vaktinden önce yetişkin rolünün verilmesi: Çocuktan yaşına uygun olmayan beklentilerin olması ve sorumlulukların yüklenmesidir (Öztürk, 2007).

5.4.2.1. Duygusal İstismarın Nedenleri Duygusal istismarın nedenleri ebeveynlerle ilgili nedenler, çevreyle ilgili nedenler ve çocuktan kaynaklanan nedenler olmak üzere

üç ana kategoride incelenmektedir (Öztürk, 2007).