• Sonuç bulunamadı

RİSK ALTINDAKİ ÇOCUKLAR VE EĞİTİMLERİ 1. ÇOCUK HAKLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "RİSK ALTINDAKİ ÇOCUKLAR VE EĞİTİMLERİ 1. ÇOCUK HAKLARI"

Copied!
131
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hicran PARLAT Sayfa 1

RİSK ALTINDAKİ ÇOCUKLAR VE

EĞİTİMLERİ

(SADELEŞTİRİLMİŞ 4.SINIF BAHAR DÖNEMİ VİZE DERS NOTLARIDIR)

1. ÇOCUK HAKLARI

Giriş

Çocuk ve çocukluğa dair insanlık tarihinin başlangıcından itibaren farklı görüşler benimsenmiştir. Çocukların korunması gerektiğine dair ilk görüş ilk kez 15. yüzyılda ortaya atılmıştır. Sonrasında farklı araştırmacı ve eğitimciler bu konuyla ilgili görüşler belirtmiş olsalar da çocuk haklarına dair uluslararası bir belgenin oluşturulması 20.

yüzyılın ilk çeyreğine denk gelmektedir. Bu bölümde çocuk haklarının ne demek olduğu hakkında bilgi sahibi olduktan sonra çocuk haklarının Dünyada ve Türkiye’deki tarihçesini görecek ve ardından çocuk haklarıyla ilgili ulusal ve uluslararası düzeydeki sözleşmeler hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Bölümün sonunda ise Çocuk Ombudsmanlığı hakkında bilgi edineceksiniz.

1.1. Çocuk Hakları Nedir?

Çocuklar, özelde kendi yakın çevresinin genelde ise ülkesi ve hatta dünyanın umududur. Her ülkenin kendi geleceği olan çocukların haklarının, insan haklarının, toplumsal özgürlük anlayışının ve bireyin özgürleşmesinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmesi, çocuğun yetişkinlik hayatında da bu kavramlara bağlı kalmasını sağlayacaktır.

Çocuk hakları, “çocukları zarar görmekten ve istismardan korumayı; onları duygusal olarak uygun tarzda yetişmeleri için şans vermeyi;

sağlık, barınma, eğitim gibi temel ihtiyaçları sağlamayı öngören haklar” olarak tanımlanmaktadır (Akman ve Yazıcı, 2021).

Nelken (1998) ise çocuk haklarını, çocukları

zarar görmekten ve istismardan korumayı;

onları duygusal olarak uygun tarzda yetişmeleri için şans vermeyi; sağlık, barınma ve eğitim gibi temel ihtiyaçları sağlamayı öngören haklar olarak tanımlamaktadır.

1.2. Çocuk Haklarının Dünyada Tarihsel Gelişimi

Eski çağlarda güncel anlamda ifade edilen çocukların hakkına ilişkin bir kavram ve değer bulunmamaktadır. O dönemde çocuklar ilgi ve alakaya ihtiyaç duyan ve önemsenen bireyler olmaktan ziyade küçük yetişkinler olarak görülmüşlerdir. Eski çağlarda aile ortamındaki ebeveynler içerisinde özellikle babalar, çocuklar üzerinde her türlü hakka sahip olmuşlardır (Çelik, 2005). Çocukların korunması gerektiğine dair ilk görüş bildiren kişi 15. yüzyıl sonlarında İspanyol bir filozof olan Vives’tir. Vives’in ortaya attığı ilkeler hukuki ilkelerden çok eğitim ilkeleri niteliğindedir. Onyedinci yüzyıla gelindiğinde öğretmenler tarafından uygulanan fiziksel cezaların önlenmesi açısından 1669’un Çocuk Dilekçeleri bir çağrı niteliği taşımaktadır (Jenkins-Parker, 1999). 18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde İsviçreli bir eğitimci olan eğitimci Pestalozzi, ekonomik açıdan dezavantajlı olan çocukların sefaleti ve eğitimsizlikleri sorununa değinmiş ve bu çocukların aile içinde ebeveynleri tarafından eğitilmelerinin önemi üzerinde durmuştur.

Pestalozzi’nin bu fikirleri İsviçre Medeni Kanunu’na da genis ölçüde yansımıştır. 19.

Yüzyılda Dr. Budin analığın ve çocukluğun korunması hakkında fikirler ortaya atmıştır (Akyüz, 1980). Uluslararası alanda çocukların korunmasına ilişkin bir örgütün kurulması düşüncesi ilk olarak ondokuzuncu yüzyılın sonlarında ortaya atılmıştır. 1894 yılında Jules de Jeune tarafından ortaya atılan bu fikre Avrupa ülkeleri büyük ilgi göstermiştir ve Paris’te özel bir toplantı yapmışlardır.19.

yüzyıl, çocuk işçiliğine karşı hareketlenmenin olması dolayısıyla önemli bir yere sahiptir.

Çocukların içinde bulunduğu durumu düzeltmek amacıyla yapılan ilk yasal temelli uygulamalar çocuk işçiliği konusunda olmuştur. İngiltere ve Fransa’da çıkan yasalar

(2)

Hicran PARLAT Sayfa 2 ile çocukların gece çalışmaları yasaklanmış ve

çalışmaya başlama yaşları yükseltilmiştir.

1890 yılında Berlin’de düzenlenen

“Uluslararası İş Mevzuatı Konferansı” ile ilk kez uluslararası düzeyde çocuk işçiliğine karşı çıkılmış ve yaş düzenlemeleri getirilmiştir (İnal Kızıltepe, 2020; Kosher, Ben-Arieh ve Hendelsman, 2016; Ruck ve Horn, 2008).

20. yüzyıla gelindiğinde ilk önemli girişimin 1912 yılında olduğu görülmektedir. Anne ve çocukların korunmasına ilişkin uluslararası bir merkez kurulmasına yönelik girişim İsviçre’de gerçekleşmiştir. 1913 yılında Belçika’da da benzer girişimler olmuştur.

Bununla birlikte 1914 yılında ortaya çıkan I.

Dünya Savaşı sebebiyle bu çalışmalara ara verilmek zorunda kalmıştır (Akyüz, 2018;

Sucu, 2020; Uçuş, 2013). Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1919 yılında İngiltere’de çocukları korumak üzere Çocukları Koruma Fonu (Save the Children Fund) kurulmuştur.

Bu fonda görev yapan Eglantyne Jebb 1922 yılında çocuk hakları üzerine bir taslak (Charter of the Right of the Child) hazırlamıştır

(http://www.savethechildren.org/about/missi on/ourhistory/). 1921 yılında Belçika hükümetinin öncülüğünde Brüksel’de bir kongre toplanmış ve bu kongrenin sonunda

“Uluslararası Çocukları Koruma Birliği”

kurulmuştur. Benzer şekilde Cenevre’de

“Uluslararası Çocuklara Yardım Birliği”

kurulmuştur. 1923 yılında Eglantyne Jebb tarafından taslağı hazırlanan belge 1924 yılında Milletler Cemiyeti tarafından

“Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi” olarak kabul edilmiştir (Akyüz, 2018; Uçuş, 2013).

Bildirgeden bölümün ilerleyen kısımlarında ayrıntılı olarak bahsedilecektir. Atatürk tarafından da bizzat imzalanan Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi, çocukla ilgili temel durumları içeren beş maddeden oluşmuştur.

Bildirge’nin imzalanmasını takiben 1935 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu kurulmuştur.

1945 yılında UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) kurulmuş, üç yıl sonra 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel

Bildirgesi’nde çocuklara özel önem verilmesine yönelik bir maddeye yer verilmiştir (Çakır-Tunç, 2008). 11 yıl sonra 1959 yılında-tam olarak 20 Kasım 1959- Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’ni kabul etmiştir. Fakat bu bildirge Cenevre’nin gelişmiş hali olarak nitelendirilmektedir ve fazla kapsayıcı bir bildirge olamamıştır (Akyüz, 2018). Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 1979 yılı “Dünya Çocuk Yılı” olarak kabul edilmiştir. Türkiye 1979 yılından itibaren dünyada ilk ve tek Çocuk Bayramı olarak kutlanan 23 Nisan’ı, dünya çocuk bayramı olarak kabul etmiş ve bütün dünya çocuklarıyla birlikte görkemli bir şekilde kutlanmaya başlamıştır (Uçuş, 2013).

Yukarıda da bahsedildiği gibi ne Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi ne de Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi bağlayıcılığı olan metinlerdir. Bu nedenle Polonya yetkililerinin girişimi ile kapsamlı bir sözleşme yapılarak çocuk haklarının uluslararası hukukta güvence altına alınması fikri destek bulmuştur. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından oluşturulan komisyonun hazırladığı tasarı “Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi” adı altında 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oybirliği ile kabul edilmiştir (Akyüz, 2018: 45). Aşağıda çocuk haklarının tarihsel gelişimiyle ilgili kronolojik bir tablo bulunmaktadır.

Tablo 1. Çocuk Haklarının Dünyada Gelişiminin Kronolojik Sıralaması

Yıl Temel Hükümler ve Beyannameler

1919 Çocukların hakları uluslararası hukuk planında tanınmaya başlamıştır.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da milyonlarca çocuğun yaşadığı sefaleti gören Eglantyne Jebb, “Çocuk Esirgeme Fonu”nu kurmuştur.

1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilmiştir.

(3)

Hicran PARLAT Sayfa 3 1945 Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım

Fonu (UNICEF) kurulmuştur.

1948 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 25.

maddesinde çocukluğun özel bakım ve yardım gerektiren bir dönem olduğunun belirtildiği “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”

imzalanmıştır.

1959

Ayrımcılıktan korunma, eğitim, sağlık, ad ve vatandaşlık hakkı gibi hakları tanıyan

“Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi” Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir.

1973 İstihdam Asgari Yaşla ilgili 138 Sayılı ILO Sözleşmesi Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 26 Haziran 1973 tarihli Genel Konferansında kabul edilmiştir.

Asgari yaş zorunlu okul eğitiminin tamamladığı yaştan aşağı ve her koşulda 15 yaştan aşağı olmayacaktır.

1979 Birleşmiş Milletler tarafından 1979 yılı

“Uluslararası Çocuk Yılı olarak ilan edilmiştir. Aynı yıl farklı delegelerden oluşan bir çalışma grubunun hukuksal bağlayıcılığı olan bir belge hazırlamak üzere çalışmalara başlaması, uzun vadede çok büyük bir önem taşıyacak olan bir sürecin de başlangıcı olmuştur.

1989 “Çocuk Haklarına Dair Sözleşme”

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca oy birliğiyle kabul edilmiştir.

1990 New York’ta toplanan Dünya Çocuk Zirvesi katılan 71 devlet ve hükümet başkanı tarafından “Çocukları Yaşaması, Korunması ve Gelişmesi Dünya Bildirgesi” ile birlikte 2000 yılında ulaşılacak hedefleri içeren eylem planı imzalanmıştır.

1994 Birleşmiş Milletler Genel Konseyi 1994 yılını “Uluslararası Aile Yılı” olarak ilan etmiştir. 1994 yılının teması “Aile:

Değişen Bir Dünyada Kaynaklar ve Sorumluluklar” şeklinde belirlenmiştir.

1999 Çocuk İşçiliğinin En Kötü Biçimlerinin Önlenmesi ve Yasaklanması için İvedi Eylem Sözleşmesi (182 sayılı ILO Sözleşmesi) kabul edilmiştir.

2000 Çocuklara ilişkin hedeflere, Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedeflerinde

yer verilmiştir. Bununla birlikte 2000 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Çocuk Hakları Sözleşmesi ile bağlantılı olarak çocukların silahlı çatışmalara katılması ve çocuk satışı, fuhuşu ve pornografisi ile ilgili iki protokol isteğe bağlı olarak benimsenmiştir.

2002 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda

“Çocuk Özel Oturumu”

gerçekleştirilmiştir. Bu oturum Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda çocuklara ilişkin konuların tartışıldığı ilk özel oturum olma niteliğini taşımaktadır.

Çocuk Özel Oturumuna resmi delege olarak yüzlerce çocuk temsilcisi katılmıştır.

1.3. Türkiye’de Çocuk Haklarının Tarihsel Gelişimi

İslamiyet öncesi Türk toplumlarında çocuk eğitimi ve korunmasına ilişkin farklı uygulamalar olsa da çocuk sevgisinin önemli olduğu görülmektedir. İslamiyet’in kabulüyle birlikte çocuk kavramı ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır ve çocukların korunup gözetilmesi ve haklarının olduğu belirtilmiştir. Osmanlı Devleti’ne bakıldığında çocuğa dair toplumsal ilginin oluşmasının modernleşme sürecinin başladığı 19. yüzyıla denk geldiği görülmektedir. Daha önceleri çocuğun yetişkinden farklı bir konumunun olmadığı Osmanlı’da Tanzimat Dönemi’yle birlikte çocuğun yetişkinden farklı bir birey olduğu algılanmaya başlamıştır. Bu dönemden itibaren çocukların sosyal hayat içinde var oldukları, okula gitme, oyun oynama gibi sosyal etkinliklere katıldıkları görülmektedir.

Meşrutiyet dönemine gelindiğinde ise dergilerde çocuk haklarına ilişkin yazılara yer verildiği görülmektedir. Musavver Hukuk-i Etfal Dergisi bu alanda ön plana çıkmaktadır (İnal Kızıltepe, 2020).

Cumhuriyet sonrası Türkiye’deki çocuk haklarının gelişimi incelendiğinde ilk yıllarda Ekonomik Buhran ve her ne kadar Türkiye katılmamış olsa da sosyal ve ekonomik açıdan etkileyen II. Dünya Savaşı’nın baş göstermesi çocuk hakları açısından durumun çok iç açıcı olmamasına sebebiyet vermiştir (Akyüz,

(4)

Hicran PARLAT Sayfa 4 2018). Ayrıca ilk yıllarda çocukların

gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilecek iş kollarında düşük ücretlerle çalıştıkları görülmektedir. Bununla birlikte 1930 yılında Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 173.

maddesi kapsamında çocuk işçiliğine yönelik bazı yasaklar getirilmiş, 1936 yılında kabul edilen 3008 Sayılı İş Kanunu ile 18 yaşın altındakiler çocuk olarak kabul edilmiştir (İnal Kızıltepe, 2020).

Tüm gelişen olumsuzluklara rağmen ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk her alanda olduğu gibi çocuk konusunda da lider bir kişidir. Atatürk’ün çocuk sevgisi söylediği sözlerde de açıkça görülmektedir. Kitabın bazı bölümlerinde ulu önderin çocuklarla ilgili sözlerini sizlerle paylaşacağız. Yeni kurulmuş bir ülke olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti, çocukların geleceklerinin yapı taşı olduklarının bilincinde olarak 1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi’ni 1928 yılında Atatürk bizzat imzalamıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi bu sözleşmeyi takiben 1935 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu kurulmuş ve Atatürk TBMM’nin açıldığı gün olan 23 Nisan’ları Türk çocuklarına armağan etmiştir.

25 Mayıs 1946 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edilen bir yasa ile UNESCO Türkiye Milli Komisyonu kurulmuştur. 1949 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ülkemiz tarafından kabul edilmiştir. Bu sırada UNESCO Türkiye Milli Komisyonu çeşitli çocuk hakları bildirgelerinden faydalanarak bir çocuk hakları kanun tasarısı hazırlamış ve 1963 yılında Türk Çocuk Hakları Bildirgesi kabul edilmiştir 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oybirliği ile kabul edilen “Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”ni ülkemiz 14 Eylül 1990 yılında imzalamıştır. 9 Aralık 1994 tarihli ve 4058 sayılı TBMM Uygun Bulma Kanunu uyarınca taraf olmuş ve anılan sözleşme Türkiye açısından onay belgelerimizin Birleşmiş Milletler Sekreteryası’na tevdi edilmesini müteakip 4

Mayıs 1995 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir (Merey, 2018:79).

1.4. Çocuk Haklarıyla İlgili Sözleşmeler

1.4.1. 1924 Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi (1924)

26 Eylül 1924 yılında kabul edilen ve Türkiye adına Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün imzaladığı Bildirge’nin maddeleri şu şekildedir:

1. Çocuk, bedenen ve ruhen doğal biçimde gelişmesine olanak sağlayan şartlar içinde bulundurulmalıdır.

2. Acıkan çocuk beslenmeli, hasta çocuk tedavi edilmeli, fikren geri kalmış çocuk eğitilmeli, yoldan çıkmış çocuk doğru yola getirilmeli, terk edilmiş çocuk korunmalıdır.

3. Herhangi bir felaket anında yardım öncelikle çocuğa yapılmalıdır.

4. Çocuk hayatını kazanabilecek hale getirilmelidir ve her türlü istismara karşı korunmalıdır.

5. Çocuk yeteneklerini hemcinslerinin hizmetine adayacak bir ruh ve düşünce içerisinde yetiştirilmelidir.

Türkiye tarafından imzalanan orijinal metin aşağıdadır (Akt: Erbay, 2011: 26).

(5)

Hicran PARLAT Sayfa 5 1.4.2. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları

Bildirgesi (1959)

20 Kasım 1959’da kabul edilen bildirgenin ilkeleri aşağıdadır.

1. İlke: Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.

2. İlke: Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir.

3. İlke: Her çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır.

4. İlke: Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır.

Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.

5. İlke: Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır.

6. İlke: Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardımı yapılmalıdır.

7. İlke: Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal

sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.

8. İlke: Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.

9. İlke: Çocuklar her türlü istismar, ihmal ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir.

10. İlke: Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.

1.4.3. Türk Çocuk Hakları Bildirisi (1963) 28 Haziran 1963 günü UNESCO Türkiye Millî Komisyonu 7. Genel Kurulu’nda kabul edilen Türk Çocuk Hakları Bildirisi’nin maddeleri aşağıdadır (Türkiye Büyük Millet Meclisi [TBMM] Çocuk Hakları İzleme Komitesi, 2013, s. 1):

• İyi bakım, iyi yetiştirilme ve çocuğa uygun bir eğitim, her yerde ilgi, sevgi ve yardım görme her Türk çocuğunun hakkıdır. Resmî, özel her kurum, her yurttaş bu çocuk hakkını tanımak, eldeki olanaklarla onu gerçekleştirmek yükümlülüğündedir. Sıkıntı içinde bulunan çocuğun kurtarılmasına öncelik verilir.

• 16 yaşından önce hiçbir çocuk resmî öğrenimden alıkonularak özel işlerde çalıştırılamaz. Hiçbir şekilde sömürülemez.

Her ana baba; çocuğuna bakmak, onu bilgili, becerili ve en iyi şekilde yetiştirmekle

(6)

Hicran PARLAT Sayfa 6 yükümlüdür. Orta dereceli öğrenime devam

etmeyenlerin, edemeyenlerin gerekli bilgi ve becerileri kazanmaları için devlet kurslar açar.

Ana babanın yeterli olmadığı durumlarda bu görev, çocuğun birinci derece yakın akrabalarına ve devlete düşer.

• İlköğrenimden sonra orta dereceli okullara devam etmeyenler, edemeyenler için teknik, tarımsal bilgi ve beceri kazandıran kurslar açılması ve bu kurslardan çocukların yararlanması için Millî Eğitim Bakanlığı, Belediye Başkanlığı ve muhtarlar işbirliği yapmakla yükümlüdür.

• Sakat ve uyumsuz çocukların iyileştirilmeleri, yaşama zorluğu çeken çocukların kurtarılmaları, durumlarına uygun bir meslek için kendi yaşamlarını kazanacak derecede başarılı ve güçlü yetiştirilmeleri ana baba ile birlikte devletin ve bu amaçla kurulmuş örgütlerin ödevidir.

• Çocuğun korunması ile ilgili yasalar öncelikle hazırlanıp çıkarılmalı, geciktirilmeden uygulanmalıdır.

1.4.4. Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (1996)

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi, 25.1.1996‟da Strazburg’da düzenlenmiş olup Türkiye, sözleşmeyi “Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile onaylamıştır (Kanun No: 4620, Kabul Tarihi: 31.01.2001). Sözleşmenin maddeleri aşağıdadır:

Madde 1 - Sözleşmenin uygulanma alanı ve amacı

1) Bu Sözleşme 18 yaşına ulaşmamış çocuklara uygulanır.

2) Bu Sözleşmenin amacı, çocukların yüksek çıkarları için, haklarını geliştirmek, onlara

usule ilişkin haklar tanımak ve bu hakların, çocukların doğrudan ve diğer kişiler veya organlar tarafından bir adli merci önündeki, kendilerini ilgilendiren davalardan bilgilendirilmelerini ve bu davalara katılmalarına izin verilmesini teminen kullanılmasını kolaylaştırmaktır.

3) Bu Sözleşmenin amaçları açısından, bir adli merci önündeki, çocukları ilgilendiren davalar, özellikle çocukların ikameti ve çocuklarla şahsî ilişki kurulması gibi velayet sorumluluklarına ilişkin davalardır.

4) Her Devlet, imza sırasında veya onay, kabul, uygun bulma ve katılma belgesinin tevdii sırasında, Avrupa Konseyi Genel Sekreterine muhatap bir beyanla, bir adli merci önünde bu Sözleşmenin uygulanacağı en az üç çeşit aile uyuşmazlığını belirlemelidir.

5) Tarafların her biri, ek bir beyanla, Sözleşme'nin uygulanacağı ilave aile uyuşmazlıklarının belirtebilir veya 5 inci madde, 9 uncu maddenin 2 nci paragrafı, 10 uncu maddenin 2 nci paragrafı ve 11 inci madde ile ilgili bilgi verebilir.

6) Bu Sözleşme Tarafların çocuk haklarının geliştirilmesi ve kullanılmasında daha elverişli kurallar uygulamalarını engellemez.

Madde 2 - Tanımlamalar Bu Sözleşmede,

a) "adli merci" ibaresinden bir mahkeme veya buna eşit yetkileri olan idari bir merci;

b) "velayet sorumluluğuna sahip olanlar"

ibaresinden ebeveynler ve velayet sorumluluklarının tümünü veya bir kısmını kullanmaya yetkili başka şahıslar veya kurumlar,

c) "temsilci" ibaresinden bir adli merci önünde, bir çocuk adına hareket etmek için

(7)

Hicran PARLAT Sayfa 7 tayin edilmiş avukat gibi bir şahıs ya da

kurum,

d) "İlgili bilgiler" ibaresinden, bu bilgilerin verilmesinin çocuğun esenliğine zarar getirmemesi kaydıyla, çocuğun haklarını tümüyle kullanmasına olanak vermek amacıyla, çocuğa, yaşı ve idrak gücü göz önünde tutularak verilecek uygun bilgiler anlaşılır.

Bölüm II - Çocukların haklarının kullanılmasını geliştirmek için usule ilişkin tedbirler

A. Çocuğun usule ilişkin hakları

Madde 3 - Davalarda bilgilendirilme ve dava sırasında görüşünü ifade etme hakkı

Yeterli idrake sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edilen bir çocuğa, bir adli merci önündeki, kendisini ilgilendiren davalarda, yararlanmayı bizzat da talep edebileceği aşağıda sayılan haklar verilir:

a) ilgili tüm bilgileri almak;

b) kendisine danışılmak ve kendi görüşünü ifade etmek;

c) görüşlerinin uygulanmasının olası sonuçlarından ve her tür kararın olası sonuçlarından bilgilendirilmek.

Madde 4 - Özel bir temsilci atanmasını isteme hakkı

1) 9. madde saklı kalmak kaydıyla, iç hukuk bir menfaat çatışması nedeniyle çocuğun ebeveynlerini çocuğu temsil etme olanağından mahrum ederse, çocuğun şahsen veya diğer şahıs ve kurumlar aracılığıyla, adli bir merci önündeki kendisini ilgilendiren davalarda kendisini temsil edecek özel bir temsilci atanmasını isteme hakkı vardır.

2) Devletler 1. Paragraftaki hakkın, yalnız iç hukuk tarafından yeterli idrak gücüne sahip

olduğu kabul edilen çocuklara uygulanmasını öngörmekte serbesttirler.

Madde 5 - Usule ilişkin, mümkün olan diğer haklar

Taraflar, adli bir merci önünde çocukları ilgilendiren davalarla ilgili olarak onlara usule ilişkin özellikle;

a) kendi görüşlerini ifade etmekte yardımcı olması için kendi seçtikleri uygun bir kişiden yardım almayı isteme hakkı;

b) kendi kendilerine veya diğer şahıslar veya kurumlar vasıtasıyla, ayrı bir temsilcinin, uygun olduğu takdirde bir avukatın tayinini isteme hakkı,

c) kendi temsilcilerini tayin etme hakkı;

d) sözkonusu davalarda tarafların sahip olduğu hakların tümünü veya bir kısmını kullanma hakkı; gibi ek haklar tanınması olanağını incelerler.

B. Adli Mercilerin rolü Madde 6 - Karar süreci

Bir çocuğu ilgilendiren davalarda adli merci, bir karar almadan önce :

a) Çocuğun yüksek çıkarına uygun karar almak için yeterli bilgiye sahip olup olmadığını kontrol etmeli ve gerektiğinde özellikle velayet sorumluluğunu elinde bulunduranlardan ek bilgi sağlamalıdır.

b) Çocuğun iç hukuk tarafından yeterli idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda,

- çocuğun bütün gerekli bilgiyi edindiğinden emin olmalıdır.

- çocuğun yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde, gerekirse kendine veya diğer şahıs ve kurumlar vasıtasıyla, çocuk için

(8)

Hicran PARLAT Sayfa 8 elverişli durumlarda ve onun kavrayışına

uygun bir tarzda çocuğa danışmalıdır.

- çocuğun görüşünü ifade etmesine müsaade etmelidir.

c) Çocuğun ifade ettiği görüşe gereken önemi vermelidir.

Madde 7 - Acil hareket etme mecburiyeti Bir çocuğu ilgilendiren davalarda, adli merci gereksiz gecikmeyi engellemek için çabuk hareket etmeli, kararlarının süratle uygulanmasını garanti edecek düzenlemeler sağlanmış olmalıdır. Adli merci acil durumlarda gerektiğinde derhal uygulanabilir kararlar alma yetkisine sahiptir.

Madde 8 - Kendi inisiyatifiyle harekete geçme Bir çocuğu ilgilendiren davalarda, çocuğun esenliğinin ağır bir tehlike altında olduğunun iç hukuk tarafından belirlendiği durumlarda, adli mercinin re'sen harekete geçme yetkisi vardır.

Madde 9 - Bir temsilci atanması

1) Bir çocuğu ilgilendiren davalarda, iç hukuk gereğince, çocukla olan çıkar çatışması sonucunda velayet sorumluluğuna sahip kişiler çocuğu temsil etme yetkisinden men edildiklerinde, mahkemenin bu davalarda çocuk için bir özel temsilci atama yetkisi vardır.

2) Taraflar, bir çocuğu ilgilendiren davalarda, adlî mercinin çocuğu temsil etmek için başka bir temsilci, gerekli olduğu takdirde bir avukat tayin etmek yetkisine sahip olduğunu sağlama olanağını gözönünde bulundururlar.

C. Temsilcilerin rolü Madde 10

1) Temsilci, bir adli merci önündeki çocuğu ilgilendiren davalarda, çocuğun yüksek çıkarlarına ters düşmemek kaydıyla;

a) Çocuğa, yeterli idrak gücüne sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edildiği takdirde, gerekli her bilgiyi vermeli;

b) Çocuğa, yeterli idrak gücüne sahip olduğu iç hukuk tarafından kabul edildiği takdirde, görüşünün uygulanmasının olası sonuçları ile temsilcinin her faaliyetinin olası sonuçları hakkında izahat vermeli,

c) Çocuğun görüşünü belirleyerek adli mercinin bilgisine sunmalıdır.

2) Taraflar, velayet sorumluluğuna sahip kişilerin 1. paragraf hükmü kapsamına alınması hususunu gözönünde bulundururlar.

D. Bazı hükümlerin genişletilmesi Madde 11 -

Taraflar, diğer kurumlar önünde çocukları ilgilendiren davalar ile çocuklarla ilgili olup, dava konusuna girmeyen sorunların 3. 4. ve 9.

madde hükümlerinin kapsamına alınması hususunu göz önünde bulundururlar.

E. Ulusal Kurumlar Madde 12 -

1) Taraflar, diğerleri yanında özellikle 2.

paragrafta öngörülen işlevleri bulunan kurumlar aracılığıyla çocuk haklarının geliştirilmesini ve kullanılmasını teşvik ederler.

2) Bu işlevler şunlardır :

a) çocuk haklarının kullanılmasına ilişkin kanun hükümlerini güçlendirmek için öneriler yapmak;

b) çocuk haklarının kullanılmasına ilişkin mevzuat tasarıları hakkında görüşler vermek;

(9)

Hicran PARLAT Sayfa 9 c) çocuk haklarının kullanımı ile ilgili genel

bilgileri medyaya, kamuya, kişilere veya çocuklara ilişkin sorunlarla ilgilenen kurumlara sağlamak,

d) çocukların görüşünü araştırmak ve onlara gerekli tüm bilgiyi sağlamak.

F. Diğer tedbirler

Madde 13 - Arabuluculuk ve anlaşmazlıkların çözümünde diğer konular

Anlaşmazlıkların önüne geçmek veya çözmek, adli bir merci önünde çocukları ilgilendiren davaları önlemek için Taraflar, arabuluculuk ve anlaşmazlıkların çözümüne yönelik diğer tüm yöntemlerin uygulanmasını ve Taraflarca belirlenen uygun durumlarda bu yöntemlerin bir anlaşmaya varmakta kullanılmasını teşvik ederler.

Madde 14 - Adli yardım ve hukukî danışma İç hukuk, adli bir merci önünde çocukları ilgilendiren davalarda çocukların temsili için adli yardım ve hukukî danışmayı öngördüğünde, bu hükümler 4. ve 9.

maddelerin içerdiği sorunlara uygulanır.

Madde 15 - Diğer uluslararası belgelerle ilişkiler

Bu Sözleşme, Taraflardan birinin taraf bulunduğu ya da olacağı, çocukların ve ailelerin korunmasıyla ilgili özel konuları inceleyen başka uluslararası belgelerin uygulanmasına engel oluşturmaz.

Bölüm III - Daimi Komite

Madde 16 - Daimi Komitenin kurulması ve işlevleri

1) Bu Sözleşmenin amaçları için bir Daimi Komite kurulmuştur.

2) Daimi Komite bu Sözleşme'ye ilişkin sorunları takip eder. Bu komite özellikle :

a) Sözleşme'nin uygulanması veya yorumu hakkında, ilgili her sorunu inceleyebilir.

Daimi Komite'nin Sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili sonuçları bir tavsiye kararı şeklinde olabilir; tavsiye kararları, oy verenlerin dörtte üç çoğunluğuyla kabul edilir;

b) Sözleşme'ye değişiklik önerebilir ve 20.

maddeye uygun olarak önerilen değişiklikleri inceleyebilir;

c) 12. maddenin 2. paragrafında öngörülen işlevleri ifa eden ulusal kurumlara tavsiye ve yardım sağlayabilir ve bunlar arasındaki uluslararası işbirliğini geliştirebilir.

Madde 17 - Oluşum

1) Her bir Taraf Daimi Komite nezdinde bir veya birçok delege tarafından temsil edilebilir.

Her bir Tarafın tek oy hakkı vardır.

2) Bu Sözleşme'ye taraf olmayan, 21.

maddede atıfta bulunulan her Devlet Daimi Komite'de bir gözlemci tarafından temsil edilebilir. Aynı husus 22. madde hükümlerine uygun olarak Sözleşme'ye katılmaya davet edildikten sonra, diğer Devlet veya Avrupa Topluluğu'na da uygulanır.

3) Taraflardan biri, toplantıdan en az bir ay önce Genel Sekreteri karşı görüşünden bilgilendirmediği takdirde, Daimi Komite;

Yukarıda 2. paragrafta öngörülmeyen her Devlet;

Birleşmiş Milletler'in Çocuk Hakları Komitesi;

Avrupa Topluluğu;

Uluslararası her hükümet kuruluşu;

12. maddenin 2. paragrafında öngörülen işlevlerden birini veya birçoğunu yürüten hükümet dışı uluslararası her kuruluş;

(10)

Hicran PARLAT Sayfa 10 12. maddenin 2. paragrafında öngörülen

işlevlerden birini veya birçoğunu yürüten her ulusal kuruluşu, hükümet kuruluşunu ve hükümet dışı kuruluşu, gözlemci olarak bütün toplantılara veya bir toplantının tümüne veya bir bölümüne katılmaya davet edebilir;

4) Daimi Komite çocuk haklarının uygulanmasıyla iştigal eden uygun kuruluşlarla bilgi değişiminde bulunabilir.

Madde 18 - Toplantılar

1) Avrupa Konseyi Genel Sekreteri bu Sözleşme'nin yürürülüğe girdiği tarihi izleyen üç yılın bitiminde, bu tarihi izleyen herhangi bir zaman ve kendi inisiyatifiyle Daimi Komite'yi toplantıya davet edecektir.

2) Daimi Komite, Tarafların en az yarısının hazır bulunması şartıyla karar alabilir.

3) Daimi Komite'nin kararları 16. ve 20.

maddeler saklı kalmak kaydıyla hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alınır.

4) Daimi Komite bu Sözleşme'nin hükümleri saklı kalmak kaydıyla, kendi iç yönetmeliğini ve Sözleşme çerçevesinde uygun bütün görevleri ifa etmek için kuracağı her çalışma grubunun iç yönetmeliğini hazırlar.

Madde 19 - Daimi Komite raporları

Daimi Komite, her toplantıdan sonra, Taraflara ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne görüşmelere ve alınan kararlara ilişkin bir rapor gönderir.

Bölüm IV - Sözleşme'ye getirilecek değişiklikler

Madde 20 -

1) Taraflardan biri veya Daimi Komite tarafından bu Sözleşme'nin maddelerine önerilen her değişiklik, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne bildirilir ve onun tarafından Daimi Komite'nin müteakip

toplantısından en az iki ay önce, Avrupa Konseyi üyesi Devletlere, her imzacıya, her Tarafa, 21. madde hükümlerine uygun olarak bu Sözleşme'yi imzalamaya davet edilen her Devlete veya 22. madde hükümlerine uygun olarak Sözleşme'ye katılmaya davet edilen Avrupa Topluluğu'na iletilir.

2) Bir önceki paragrafın hükümlerine uygun olarak önerilen her değişiklik Daimi Komite tarafından incelenir. Daimi Komite, katılımcıların dörtte üç çoğunluğu ile kabul ettiği metni Bakanlar Kurulu Komitesinin onayına sunar. Bu metin, onaydan sonra kabul edilmesi için Taraflara gönderilir.

3) Her değişiklik, tüm Tarafların değişikliği kabul ettiğini Genel Sekreter'e bildirdiği tarihten itibaren bir aylık sürenin bitimini izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girer.

Bölüm V - Nihai Hükümler

Madde 21 - İmza, onay ve yürürlüğe girme 1) Bu Sözleşme Avrupa Konseyi'ne üye Devletlerin ve Sözleşme'nin oluşmasına iştirak eden Avrupa Konseyi'ne üye olmayan Devletlerin imzasına açıktır.

2) Bu Sözleşme onaylama, kabul veya tasdike tâbi olacaktır. Onay, kabul ve tasdik belgeleri Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne tevdi edilecektir.

3) Bu Sözleşme, bir önceki paragrafın hükümlerine uygun olarak, aralarında en az iki Avrupa Konseyi üyesi Devletin bulunduğu üç Devletin Sözleşme ile bağlı olduklarına dair rızalarını beyan ettikleri tarihi izleyen üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girecektir.

4) Bu Sözleşme ile bağlı olduğuna dair rızasını sonradan beyan eden herhangi bir Devlet için, Sözleşme, onaylama, kabul ve tasdik belgesinin tevdi tarihini takip eden üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girecektir.

(11)

Hicran PARLAT Sayfa 11 Madde 22 - Üye olmayan Devletler ve Avrupa

Topluluğu

1) Bu Sözleşme'nin yürürlüğe girmesinden itibaren, Avrupa Konseyi, Bakanlar Komitesi, Kendi inisiyatifi ile veya Daimi Komite'nin teklifi ile Taraflara danışıldıktan sonra, Sözleşme'nin oluşturulmasına katılmamış her Devleti Avrupa Topluluğu'nu Avrupa Konseyi Statüsü'nün 20. maddesinin, "d"

fıkrasında öngörülen çoğunluğun kararıyla ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nde temsil edilme hakkına sahip Taraf Devletlerin temsilcilerinin oybirliğiyle Sözleşme'ye katılmaya davet edebilir.

2) Bu Sözleşme, katılan her Devlet veya Avrupa Topluluğu için katılma belgesinin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne tevdi edilmesinden itibaren üç aylık sürenin dolmasını izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girer.

Madde 23 - Ülkesel uygulama alanı

1) Her Devlet imza sırasında veya onay, kabul, tasdik veya katılma belgesini tevdi ederken bu Sözleşme'nin uygulanacağı ülke toprak veya topraklarını belirleyebilir.

2) Taraflar daha sonraki bir tarihte Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne muhatap bir beyan ile bu Sözleşme'nin uygulanma alanını, uluslararası ilişkilerinden sorumlu ya da adına taahhütte bulunmaya yetkili olduğu, beyanda belirtilen herhangi başka bir ülke toprağına genişletebilir. Sözleşme, ülke toprağı açısından, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne beyanın yapılmasından itibaren üç aylık sürenin dolmasını izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girer.

3) Yukarıdaki iki paragraf uyarınca yapılan herhangi bir beyan, bu beyanda konu edilen ülke toprağı ya da toprakları ile ilgili olarak Genel Sekretere yapılacak bir bildirim ile geri alınabilir. Geri alma, Genel Sekreter'in bildirimi almasından itibaren üç aylık sürenin dolmasını izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girer.

Madde 24 - Çekinceler

Bu Sözleşme'ye hiçbir çekince konulamaz.

Madde 25 - Fesih

1) Akit Tarafların her biri Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne yapacağı bir bildirim ile bu Sözleşme'yi feshedebilir.

2) Fesih, Genel Sekreter'in bildirimi almasından itibaren üç aylık sürenin dolmasını izleyen ayın ilk günü yürürlüğe girer.

1.4.5. Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (1989)

Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin hazırlanmaya başlanması, imzalandığı yıl olan 1989’dan 10 yıl önceye dayanmaktadır. Yukarıda da bahsedildiği üzere 1979 yılında Polonya yetkilileri bir çocuk hakları sözleşmesinin hazırlanmasını önermiştir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bu öneriyi dikkate almış ve 43 üye devletin temsilcilerinden oluşan bir çalışma grubu kurmuştur. Kurulan grup, her yılın Ocak ayında bir hafta süreyle toplanmış ve sözleşmeyi oluşturmuştur (Akyüz, 2018).

“Açık Uçlu Çalışma Grubu” adı verilen bu grup ILO, UNHCR, UNICEF gibi kuruluşlar tarafından gözlemlenmiş ve zaman zaman bu kuruluşlar bizzat tartışmalara katılmışlardır.

Gruba Polonya Bilimler Akademisi Hukuk ve Devlet Enstitüsü’nün eski yöneticisi Adam Lopatka başkanlık etmiştir. 43 temsilcinin olduğu grupta tüm oturumlara katılım sağlayan gelişmiş ülkeler Avustralya, Kanada, Fransa, Norveç, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri; gelişmekte olan ülkeler ise Arjantin, Brezilya, Dominik Cumhuriyeti, Hindistan ve Orta Afrika Cumhuriyeti’dir.

Batı ve Doğu ülkeleri arasında ideolojik farklılıkların olması dolayısıyla farklı konulara odaklanmak istemeleri ve çeviri sırasındaki yanlış anlaşılmalar taslak hazırlama sürecini uzatmıştır (Erbay, 2019). 5 Şubat 1988’de grup, sözleşme taslağının ilk okumasını bitirmiştir. Birleşmiş Milletler Sekreterliğinin derinlemesine teknik incelemesinin ardından, grubun önüne ikinci

(12)

Hicran PARLAT Sayfa 12 okuma için taslak metin sunulmuştur. Grup,

taslak metni yeterli bulmuş, metin önce 1989 yılı Mart ayında İnsan Hakları Komitesi’ne ve buradan da Ekonomik ve Sosyal Konsey’e gönderilmiştir. Son olarak 20 Kasım 1989‟da 10 yıllık çalışmanın ardından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun gündemine gelmiş ve sadece iki dakikalık prosedür gereği tartışmanın ardından oybirliğiyle kabul edilmiştir (Veerman, 1992).

Sözleşmenin felsefi dayanakları şunlardır:

-Birleşmiş Milletler Anlaşması’nda ilan edilen ilkeler uyarınca insanlık ailesinin tüm üyelerinin doğuştan varlıklarına özgü bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredilemez haklara,

-Birleşmiş Milletler halklarının insanın temel haklarına ve bireyin, insan olarak taşıdığı haysiyet ve değere,

-Birleşmiş Milletler’in İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ve Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerince insanlara tanınan ırk, renk, cinsiyet, dil, din ve siyasal hiçbir ayrım gözetilmeksizin evrensel insan haklarına, -Çocukların özel ilgi ve yardıma hakkı olduğuna,

-Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamının yetişmesinin gerekliliğine,

-Çocuğun toplumda bireysel yaşantı sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve Birleşmiş Milletler Anlaşması’nda ilan edilen ülküler ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilme hakkının gerekliliğine,

-Çocuğun korunması ve uyumlu gelişmesi bakımından her halkın kendisine özgü olan geleneklere ve kültürel değerlere dayanır (UNICEF, 2004).

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme önsöz ve üç bölümden oluşmaktadır. Önsözde, Birleşmiş Milletler’in İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nde ve Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerinde yer alan haklardan herkesin ırk, renk, dil, cinsiyet, görüş gibi durumlardan ayrım gözetilmeksizin yararlanma hakkına sahip olduğu ve dünyada bağımsızlık, adalet ve barışın temelinin, insanlık ailesinin tüm üyelerinin doğuştan eşit ve devredilemez haklara sahip oldukları belirtilmektedir.

Ayrıca, çocuğun gelişimi için gerekli olan aile ortamından ve beklenilen sorumluluklardan söz edilmektedir. Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak geliştirilmesi, barış, mutluluk, sevgi, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerektiği ayrıca vurgulanmaktadır Önsözde, uluslararası iş birliğinin önemi, çocuğun korunması ve yaşama koşullarının iyileştirilmesi, kendine has geleneklerin ve kültürel ögelerin önemi ayrıca vurgulanmaktadır. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin I. Kısım’ı, Madde 1-41 arası için ayrılmış olup çocuk haklarından bahsetmektedir. Ayrıca taraf devletlerin bu hakların gerçekleştirilmesi gereken durum ve yükümlülüklerini içermektedir. II. Kısım, Madde 42-45, Çocuk Hakları Komitesi’nin kuruluşu, üye seçimleri, çalışma şekli, yer ve usullerine ilişkin hükümleri içerdiği gibi çocuk haklarının korunması konusundaki ilerlemeleri izlemektedir. III. Kısım, Madde 46-54 ise Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin taraf devletlerce imzalanmasına, onaylanmasına, yürürlüğe girmesine, katılmasına, itirazına kayıt usullerine değinmektedir (Sucu, 2020: 20).

Çocukların Manga Carta’sı olarak nitelendirilen Sözleşme dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar bütün halklar için aynı anlamı taşımaktadır ve ırk, dil, cinsiyet, din, etnik ya da toplumsal farklılık, mülkiyet, özürlülük, doğum ya da başka farklılık gözetilmeksizin bütün çocuklar için geçerlidir.

Sözleşme’de yer alan dört hak, çocuklara tanınan diğer bütün hakların kullanılmasında ve devletlere yüklenen görevlerin yerine getirilmesinde göz önünde bulundurulacak temel ilkeler niteliğindedir. Bu haklar

(13)

Hicran PARLAT Sayfa 13 ayrımcılığın önlenmesi, yaşama ve gelişme

hakkı, çocuğun yüksek yararının korunması ve çocuğun görüşlerine saygı gösterilmesidir (Uçuş, 2013). Ayrımcılığın önlenmesi, Sözleşme’nin ikinci maddesini dayanak almaktadır. Sözleşmede sadece ırk, renk, cinsiyet gibi sınırlayıcı ayrımcılık ölçütlerinin yanı sıra bölge, yerleşim alanı gibi farklı kriterler de mevcuttur. Sözleşme, çocuğun ebeveynleri ya da vasisinin durumları, faaliyetleri, inançları ya da düşüncelerinden dolayı ayrıma uğramasını yasaklamaktadır (Özdemir ve Ruhi, 2012).

Yaşama ve gelişme hakkı, çocukların diğer haklarını kullanabilmesi için esas teşkil etmektedir. Her çocuk temel yaşam hakkına sahiptir ve devletler bunu sağlamakla mükelleftir. Sözleşme’nin altıncı maddesi çocukların yaşamlarının korunması ve azami gelişimlerini sağlanması gerektiğin belirtmektedir. Bu durum 4, 12, 13, 14,19, 26, 27, 28, 31 ve 37. Maddeler çocuğun hayatta kalması ve gelişmesine yönelik daha detaylı bilgi sunmaktadır (Merey, 2018).

Çocuğun yüksek yararının korunması, çocuğun güvenliği kavramı ile eş anlamlıdır.

Çocuğun güvenliği somut bir durumda, çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, ahlaksal, sosyal, kültürel, ekonomik ve hukuksal bakımlardan korunması ve geliştirilmesidir (Uçuş, 2013).

Çocuğun görüşlerine saygı (katılım hakkı), Sözleşme’nin 12. maddesini dayanak almaktadır. Bu hak ilk kez Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’de yer bulmuştur. Sözleşme’ye göre görüş oluşturabilecek yetenekte olan bir çocuğun kendisini ilgilendiren tüm konularda görüşlerini serbestçe ifade edebilmesi, bu görüşlerin yaş ve olgunluk düzeyine göre değerlendirilmesi ve çocuğun doğrudan ya da bir temsilci yoluyla dinlenmesi gerekmektedir (Merey, 2018).

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin maddeleri aşağıdadır:

Madde 1

Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır.

Madde 2

Taraf Devletler, bu Sözleşme’de yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana–babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları, ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.

Taraf Devletler, çocuğun ana–babasının, yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıklanan düşünceleri veya inançları nedeniyle her türlü ayırıma veya cezaya tâbi tutulmasına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemi alırlar.

Madde 3

Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir.

Taraf Devletler, çocuğun ana–babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de gözönünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar.

Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik,sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler.

Madde 4

(14)

Hicran PARLAT Sayfa 14 Taraf Devletler, bu Sözleşme’de tanınan

hakların uygulanması amacıyla gereken her türlü yasal, idari ve diğer önlemleri alırlar.

Ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin olarak, Taraf Devletler eldeki kaynaklarını olabildiğince geniş tutarak, gerekirse uluslararası işbirliği çerçevesinde bu tür önlemler alırlar.

Madde 5

Taraf Devletler, bu Sözleşme’nin çocuğa tanıdığı haklar doğrultusunda çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak, çocuğa yol gösterme ve onu yönlendirme konusunda ana–babanın, yerel gelenekler öngörüyorsa uzak aile veya topluluk üyelerinin, yasal vasilerinin veya çocuktan hukuken sorumlu öteki kişilerin sorumluluklarına, haklarına ve ödevlerine saygı gösterirler.

Madde 6

Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler.

Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler.

Madde 7

Çocuk doğumdan hemen sonra derhal nüfus kütüğüne kaydedilecek ve doğumdan itibaren bir isim hakkına, bir vatandaşlık kazanma hakkına ve mümkün olduğu ölçüde ana–

babasını bilme ve onlar tarafından bakılma hakkına sahip olacaktır.

Taraf Devletler, özellikle çocuğun tabiiyetsiz kalması sözkonusu olduğunda kendi ulusal hukuklarına ve ilgili uluslararası belgeler çerçevesinde üstlendikleri yükümlülüklerine uygun olarak bu hakların işlerlik kazanmasını taahhüt ederler.

Madde 8

Taraf Devletler, yasanın tanıdığı şekliyle çocuğun kimliğini; tabiiyeti, ismi ve aile bağları dahil, koruma hakkına saygı göstermeyi ve bu konuda yasa dışı müdahalelerde bulunmamayı taahhüt ederler.

Çocuğun kimliğinin unsurlarının bazılarından veya tümünden yasaya aykırı olarak yoksun bırakılması halinde, Taraf Devletler çocuğun kimliğine süratle yeniden kavuşturulması amacıyla gerekli yardım ve korumada bulunurlar.

Madde 9

Yetkili makamlar uygulanabilir yasa ve usullere göre ve temyiz yolu açık olarak, ayrılığın çocuğun yüksek yararına olduğu yolunda karar vermedikçe, Taraf Devletler, çocuğun; ana–babasından, onların rızası dışında ayrılmamasını güvence altına alırlar.

Ancak, ana–babası tarafından çocuğun kötü muameleye maruz bırakılması ya da ihmâl edilmesi durumlarında ya da ana–babanın birbirinden ayrı yaşaması nedeniyle çocuğun ikametgâhının belirlenmesi amacıyla karara varılması gerektiğinde, bu tür bir ayrılık kararı verilebilir.

Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca girişilen her işlemde, ilgili bütün taraflara işleme katılma ve görüşlerini bildirme olanağı tanınır.

Taraf Devletler, ana–babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar verilen çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça, anababanın ikisiyle de düzenli bir biçimde kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkına saygı gösterirler.

Böyle bir ayrılık, bir Taraf Devlet tarafından girişilen ve çocuğun kendisinin ana veya babasının veya her ikisinin birden tutuklanmasını, hapsini, sürgün, sınırdışı edilmesini veya ölümünü (ki buna devletin gözetimi altında iken nedeni ne olursa olsun meydana gelen ölüm dahildir) tevlit eden herhangi benzer bir işlem sonucu olmuşsa, bu Taraf Devlet, istek üzerine ve çocuğun

(15)

Hicran PARLAT Sayfa 15 esenliğine zarar vermemek koşulu ile; ana–

babaya, çocuğa veya uygun olursa, ailenin bir başka üyesine, söz konusu aile bireyinin ya da bireylerinin bulunduğu yer hakkında gereken bilgiyi verecektir. Taraf Devletler, böyle bir istemin başlı başına sunulmasının ilgili kişi veya kişiler bakımından aleyhe hiç bir sonuç yaratmamasını ayrıca taahhüt ederler.

Madde 10

9’uncu Maddenin 1’inci fıkrası uyarınca Taraf Devletlere düşen sorumluluğa uygun olarak, çocuk veya ana–babası tarafından, ailenin birleşmesi amaçlarıyla yapılan bir Taraf Devlet ülkesine girme ya da onu terketme konusundaki her başvuru, Taraf Devletlerce olumlu, insani ve ivedi bir tutumla ele alınacaktır. Taraf Devletler, bu tür bir başvuru yapılmasının başvuru sahipleri veya aile üyeleri aleyhine sonuçlar yaratmamasını taahhüt ederler.

Ana-babası, ayrı devletlerde oturan bir çocuk olağanüstü durumlar hariç, hem ana hem de babası ile düzenli biçimde kişisel ilişkiler kurma ve doğrudan görüşme hakkına sahiptir.

Bu nedenle ve 9 uncu maddenin 1 inci fıkrasına göre Taraf Devletlere düşen sorumluluğa uygun olarak, Taraf Devletler çocuğun ve ana–babasının Taraf Devletlerin ülkeleri dahil herhangi bir ülkeyi terketmeye ve kendi ülkelerine dönme hakkına saygı gösterirler. Herhangi bir ülkeyi terketme hakkı, yalnızca yasada öngörüldüğü gibi ve ulusal güvenliği, kamu düzenini, kamu sağlığı ve ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak amacı ile ve işbu Sözleşme ile tanınan öteki haklarla bağdaştığı ölçüde kısıtlamalara konu olabilir.

Madde 11

Taraf Devletler, çocukların yasadışı yollarla ülke dışına çıkarılıp geri döndürülmemesi halleriyle mücadele için önlemler alırlar.

Bu amaçla Taraf Devletler iki ya da çok taraflı anlaşmalar yapılmasını ya da mevcut anlaşmalara katılmayı teşvik ederler.

Madde 12

Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar.

Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır.

Madde 13

Çocuk, düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir; bu hak, ülke sınırlarına bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı, sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla her türlü haber ve düşüncelerin araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi özgürlüğünü içerir.

Bu hakkın kullanılması yalnızca:

Başkasının haklarına ve itibarına saygı;

Milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu sağlığı ve ahlakın korunması nedenleriyle ve kanun tarafından öngörülmek ve gerekli olmak kaydıyla yapılan sınırlamalara konu olabilir.

Madde 14

Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler.

Taraf Devletler, ana–babanın ve gerekiyorsa yasal vasilerin; çocuğun yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır biçimde haklarının kullanılmasında çocuğa yol gösterme konusundaki hak ve ödevlerine, saygı gösterirler.

(16)

Hicran PARLAT Sayfa 16 Bir kimsenin dinini ve inançlarını açıklama

özgürlüğü kanunla öngörülmek ve gerekli olmak kaydıyla yalnızca kamu güvenliği, düzeni, sağlık ya da ahlâki ya da başkalarının temel hakları ve özgürlüklerini korumak gibi amaçlarla sınırlandırılabilir.

Madde 15

Taraf Devletler, çocuğun dernek kurma ve barış içinde toplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul ederler.

Bu hakların kullanılması, ancak yasayla zorunlu kılınan ve demokratik bir toplumda gerekli olan ulusal güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni yararına olarak ya da kamu sağlığı ve ahlâkın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla yapılan sınırlamalardan başkalarıyla kısıtlandırılamaz.

Madde 16

Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz.

Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.

Madde 17

Taraf Devletler, kitle iletişim araçlarının önemini kabul ederek çocuğun; özellikle toplumsal, ruhsal ve ahlâki esenliği ile bedensel ve zihinsel sağlığını geliştirmeye yönelik çeşitli ulusal ve uluslararası kaynaklardan bilgi ve belge edinmesini sağlarlar. Bu amaçla Taraf Devletler:

Kitle iletişim araçlarını çocuk bakımından toplumsal ve kültürel yararı olan ve 29 uncu maddenin ruhuna uygun bilgi ve belgeyi yaymak için teşvik ederler;

Çeşitli kültürel, ulusal ve uluslararası kaynaklardan gelen bu türde bilgi ve

belgelerin üretimi, değişimi ve yayımı amacıyla uluslararası işbirliğini teşvik ederler;

Çocuk kitaplarının üretimini ve yayılmasını teşvik ederler;

Kitle iletişim araçlarını azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik ederler;

13 ve 18’inci maddelerde yeralan kurallar gözönünde tutularak çocuğun esenliğine zarar verebilecek bilgi ve belgelere karşı korunması için uygun yönlendirici ilkeler geliştirilmesini teşvik ederler.

Madde 18

Taraf Devletler, çocuğun yetiştirilmesinde ve gelişmesinin sağlanmasında ana–babanın birlikte sorumluluk taşıdıkları ilkesinin tanınması için her türlü çabayı gösterirler.

Çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce ana–babaya ya da durum gerektiriyorsa yasal vasilere düşer. Bu kişiler herşeyden önce çocuğun yüksek yararını gözönünde tutarak hareket ederler.

Bu Sözleşme’de belirtilen hakların güvence altına alınması ve geliştirilmesi için Taraf Devletler, çocuğun yetiştirilmesi konusundaki sorumluluklarını kullanmada ana–baba ve yasal vasilerin durumlarına uygun yardım yapar ve çocukların bakımı ile görevli kuruluşların, faaliyetlerin ve hizmetlerin gelişmesini sağlarlar.

Taraf Devletler, çalışan ana–babanın, çocuk bakım hizmet ve tesislerinden, çocuklarının da bu hizmet ve tesislerden yararlanma hakkını sağlamak için uygun olan her türlü önlemi alırlar.

Madde 19

Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, çocuğun ana–babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını

(17)

Hicran PARLAT Sayfa 17 üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken

bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar.

Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başkaca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir.

Madde 20

Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden yoksun kalan veya kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması kabul edilmeyen her çocuk, Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip olacaktır.

Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk için kendi ulusal yasalarına göre, uygun olan bakımı sağlayacaklardır.

Bu tür bakım, başkaca benzerleri yanında.

bakıcı aile yanına verme, İslâm Hukukunda kefalet (kafalah), evlât edinme ya da gerekiyorsa çocuk bakımı amacı güden uygun kuruluşlara yerleştirmeyi de içerir. Çözümler düşünülürken, çocuğun yetiştirilmesinde sürekliliğin korunmasına ve çocuğun etnik, dinsel, kültürel ve dil kimliğine gereken saygı gösterilecektir.

Madde 21

Evlât edinme sistemini kabul eden ve/veya buna izin veren Taraf Devletler, çocuğun en yüksek yararlarının temel düşünce olduğunu kabul edecek ve aşağıdaki ilkeleri gerçekleştireceklerdir:

Bir çocuğun evlât edinilmesine ancak yetkili makam karar verir. Bu makam uygulanabilir yasa ve usullere göre ve güvenilir tüm bilgilerin ışığında; çocuğun, ana–babası, yakınları ve yasal vasisine göre durumunu gözönüne alarak ve gereken durumlarda tüm ilgililerle yapılacak görüşme sonucu onların da evlât edinme konusundaki onaylarını alma zorunluluğuna uyarak, kararını verir;

Çocuğun kendi ülkesinde elverişli biçimde bakılması mümkün olmadığı veya evlât edinecek veya yanına yerleştirilecek aile bulunmadığı taktirde, ülkelerarası evlât edinmenin çocuk bakımından uygun bir çözüm olduğunu kabul ederler;

Başka bir ülkede evlât edinilmesi düşünülen çocuğun, kendi ülkesinde mevcut evlât edinme durumuyla eşdeğer olan güvence ve ölçülerden yararlanmasını sağlarlar;

Ülkelerarası evlât edinmede, yerleştirmenin ilgililer bakımından yasadışı para kazanma konusu olmaması için gereken bütün önlemleri alırlar;

Bu maddedeki amaçları, uygun olduğu ölçüde, ikili ya da çok taraflı düzenleme veya anlaşmalarla teşvik ederler ve bu çerçevede, çocuğun başka bir ülkede yerleştirilmesinin yetkili makam veya organlar tarafından yürütülmesini güvenceye almak için çaba gösterirler.

Madde 22

Taraf Devletler, ister tek başına olsun isterse ana–babası veya herhangi bir başka kimse ile birlikte bulunsun, mülteci statüsü kazanmaya çalışan ya da uluslararası veya iç hukuk kural ve usulleri uyarınca mülteci sayılan bir çocuğun, bu Sözleşmede ve insan haklarına veya insani konulara ilişkin ve söz konusu Devletlerin taraf oldukları diğer Uluslararası Sözleşmelerde tanınan ve bu duruma uygulanabilir nitelikte bulunan hakları kullanması amacıyla koruma ve insani yardımdan yararlanması için gerekli bütün önlemleri alırlar.

(18)

Hicran PARLAT Sayfa 18 Bu nedenle, Taraf Devletler, uygun gördükleri

ölçüde, Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve onunla işbirliği yapan hükümetler arası ve hükümet dışı yetkili başka kuruluşlarla bu durumda olan bir çocuğu korumak, ona yardım etmek, herhangi bir mülteci çocuğun ailesi ile yeniden bir araya gelebilmesi için ana–babası veya ailesinin başka üyeleri hakkında bilgi toplamak amacıyla işbirliğinde bulunurlar.

Herhangi bir nedenle kendi aile çevresinden sürekli ya da geçici olarak ayrı düşmüş bir çocuğa bu Sözleşmeye göre tanınan koruma, aynı esaslar içinde, ana–babası ya da ailesinin başkaca üyelerinden hiçbirisi bulunmayan çocuğa da tanınacaktır.

Madde 23

Taraf Devletler zihinsel ya da bedensel özürlü çocukların saygınlıklarını güvence altına alan, özgüvenlerini geliştiren ve toplumsal yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran şartlar altında eksiksiz bir yaşama sahip olmalarını kabul ederler.

Taraf Devletler, özürlü çocukların özel bakımdan yararlanma hakkını tanırlar ve eldeki kaynakların yeterliliği ölçüsünde ve yapılan başvuru üzerine, yardımdan yararlanabilecek durumda olan çocuğa ve onun bakımından sorumlu olanlara, çocuğun durumu ve ana–babanın veya çocuğa bakanların içinde bulundukları koşullara uygun düşecek yardımın yapılmasını teşvik ve taahhüt ederler.

Özürlü çocuğun, özel bakıma gereksinimi olduğu bilincinden hareketle bu maddenin 2’nci fıkrası uyarınca yapılması öngörülen yardım, çocuğun ana–babasının ya da çocuğa bakanların parasal (mali) durumları göz önüne alınarak, olanaklar ölçüsünde ücretsiz sağlanır. Bu yardım; özürlü çocuğun eğitimi, meslek eğitimi, tıbbi bakım hizmetleri, rehabilitasyon hizmetleri, bir işte çalışabilecek duruma getirme hazırlık programları ve dinlenme/eğlenme olanaklarından etkin olarak yararlanmasını sağlamak üzere düzenlenir ve çocuğun en eksiksiz biçimde toplumla bütünleşmesi yanında, kültürel ve

ruhsal yönü dahil bireysel gelişmesini gerçekleştirme amacını güder.

Taraf Devletler, uluslararası işbirliği ruhu içinde, özürlü çocukların koruyucu sıhhi bakımı, tıbbi, psikolojik ve işlevsel tedavileri alanlarına ilişkin gerekli bilgilerin alışverişi yanında, rehabilitasyon, eğitim ve mesleki eğitim hizmetlerine ilişkin yöntemlerin bilgilerini de içerecek şekilde ve Taraf Devletlerin bu alanlardaki güçlerini, anlayışlarını geliştirmek ve deneyimlerini zenginleştirmek amacıyla bilgi dağıtımını ve bu bilgiden yararlanmayı teşvik ederler. Bu bakımdan, gelişmekte olan ülkelerin gereksinimleri, özellikle gözönüne alınır.

Madde 24

Taraf Devletler, çocuğun olabilecek en iyi sağlık düzeyine kavuşma, tıbbi bakım ve rehabilitasyon hizmetlerini veren kuruluşlardan yararlanma hakkını tanırlar.

Taraf Devletler, hiçbir çocuğun bu tür tıbbi bakım hizmetlerinden yararlanma hakkından yoksun bırakılmamasını güvence altına almak için çaba gösterirler.

Taraf Devletler, bu hakkın tam olarak uygulanmasını takip ederler ve özellikle:

Bebek ve çocuk ölüm oranlarının düşürülmesi;

Bütün çocuklara gerekli tıbbi yardımın ve tıbbi bakımın; temel sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine önem verilerek sağlanması;

Temel sağlık hizmetleri çerçevesinde ve başka olanakların yanısıra, kolayca bulunabilen tekniklerin kullanılması ve besleyici yiyecekler ve temiz içme suyu sağlanması yoluyla ve çevre kirlenmesinin tehlike ve zararlarını gözönüne alarak, hastalık ve yetersiz beslenmeye karşı mücadele edilmesi;

Anneye doğum öncesi ve sonrası uygun bakımın sağlanması;

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu muvafakat verilmeden evlat edinme kararı verilmiş, evlatlık ilişkisinin kaldırılması davası da açılmışsa, bu sebep- le dava devam ederken evlat edinenin altsoyu

(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden,

Türk Ceza Kanunu düzenleyici eylemlerin ortaya çıkış biçimleri açısından incelendiğinde Tablo 2 de verilen sınıflarnave yapılar ortaya çıkmaktadır.Bu tabloda ayrıca

“(1) Bir kimseye karşı; a) Bir siyasi partiye üye olmaya veya olmamaya, siyasi partinin faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, siyasi partiden veya siyasi parti

ÜÇÜNCÜ K‹ TAP Miras Hukuku Birinci K›s›m/Mirasç›lar Birinci Bölüm: Yasal Mirasç›lar

513 üncü maddede öngörülen süreler zamanaşımı süresi olarak düzenlenmiş- tir. Oysa bilimsel görüşler ve İsviçre Federal Mahkemesi bu sürenin hak düşümü

5237 sayılı Kanun’un 122’nci maddesinde düzenlenmiş olan nefret ve ayırımcılık suçunun anlaşılabilmesi adına nefret saiki ve ön yargı saiki kavramlarının; nefret

Bu halde ortaklığın esas sermayesi çıkarılmış sermaye olur ve kayıtlı sermaye miktarına kadar yeni hisse senetleri çıkarmak suretiyle yönetim kurulu tarafından Türk