• Sonuç bulunamadı

Kontrol, A öznesinin sahip olduğu gücün B nesnesi üzerinde gerçekleştridiği uyum davranışı olarak tanımlanmaktadır Kontrol kavramı etki

Belgede ANKARA ÜN (sayfa 31-35)

sürecinin başarılı olmasıyla yakından ilgilidir. Bir kişinin diğer bir kişi üzerinde kontrolünün olduğundan söz edilmesi, etkileme eyleminin gerçekleştiği ve bu süreçte sözkonusu olan dirençlerin başarılı olamadığı anlamına gelmektedir.

5. Hiyerarşi denildiğinde örgütün formal yapısı anlaşılmaktadır. Yapı, kurallar, görevler, işbölümü gibi örgütün resmi özelliklerine vurgu yapan formal yapı örgüt hiyerarşisinin en temel özellikleridir.

Bütün bu tanımlar sonucu, güç konusu kullanıldığı bağlama göre farklılaşmakta, ifade edilen kavramsal farklılıklara uygun olarak formal-informal, doğrudan-dolaylı veya etki-otorite gibi daha ince ayrıntılarla birlikte kullanılmaktadır.

Örgüt Yaklaşımları ve Güç Algıları

İnsanlar, tarihin her döneminde kendileri için belirledikleri bazı amaçları gerçekleştirmek için bir araya gelmişlerdir. Yirmibirinci yüzyılda bilgiye ulaşmak ve teknolojik gelişmeleri yönetmek için bir araya gelen insanlar, geçen yüzyılda ülke ordusunun savaş meydanlarında zafer kazanması için birlikte hareket etmiştir. Derebeylerine karşı mallarını koruyan ortaçağ insanı ile geçimlerini sağlamak için avcılık ve tarım yapan insanların da gerçekleştirmek üzere yola çıktıkları belirli amaçları vardı. Bu zaman dilimleri arasındaki en önemli ve belirgin fark, geçmiş dönem insanlarının bugünkü kadar zengin bir örgüt ve yönetim teorilerine, kavramlarına ve birikimine sahip olamamasıdır.

Endüstri devrimiyle birlikte sayıca artan karmaşık örgütsel yapılar, yönetim dünyasında farklı anlayışların ve bakış açılarının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde örgütlerin daha etkili ve verimli çalışması üzerine teoriler geliştiren Klasik Örgüt Yaklaşımı, yüzyılın ikinci yarısına doğru yerini işletme ortamındaki insanların sosyal ve psikolojik özelliklerine vurgu yapan İnsan İlişkileri eksenli yaklaşımlara bırakmıştır. Her iki yaklaşımın da sistemli bir şekilde işletme ortamlarında sentezlenebileceğini ve sosyal özelliklerin daha etkin olarak gözetilebileceğini ileri süren Sistem Yaklaşımı yönetim dünyasında yerini almıştır. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde mevcut teorilere karşı alternatif olma iddiasında eleştirel ve postmodern yaklaşımlar gündeme gelmiştir. Bütün bu yönetim yaklaşımları bir araya gelmiş insan gruplarının yönetilmesi üzerine farklı teoriler üretmişlerdir. Doğrusal olarak yönetim düşüncesinin evrimi zaman cetvelinde ifade edildiğinde, M.Ö başlayıp 1800’lü yıllara kadar uzanan dönem “Bilimsel Öncesi Dönem”, endüstri devrimiyle başlayan ve 1940’lara kadar devam eden dönemde ise “Klasik Yönetim Yaklaşımı” gündeme gelmiştir. Klasik yönetim yaklaşımının bir devamı olarak ortaya çıkan ve 1960’lı yıllara kadar devam eden “Neo Klasik Yönetim Yaklaşımı”, 1960’lı yıllardan sonra başlayan ve günümüze kadar uzanan sistem yaklaşımı, post modern yaklaşım veya durumsallık yaklaşımı olarak tanımlanmıştır (Özalp, Koparal, Berberoğlu, 1997, 19; Aslanargun, 2003, 45).

Yeni kavramlar ve güncel tartışmalar ışığında yapılan tanımlara karşın örgüt ve yönetim kavramlarının tarihi ile insanın yeryüzü macerasının tarihi arasında eş zamanlılık olduğu söylenebilir. Günümüzde “belirli amaçları gerçekleştirmek için bir araya gelen insanların etki ve verimli bir şekilde işe koşulması” olarak yapılan bir tanım en genel anlamıyla örgüt ve yönetim kavramlarını açıklar niteliktedir (Jackson ve Morgan, 1978, 13; Rollinson, 2002, 357).

Yönetim dünyasında yaşanan anlayış değişimleri doğrultusunda yöneticilerin başvurduğu güç türleri de değişmektedir. Döneme hakim olan bakış açısı doğrultusunda yöneticiler, farklı güç türlerine başvurarak örgütsel amaçları gerçekleştirme yoluna gitmişlerdir. Yirmibirinci yüzyılın ilk yıllarında bürokrasi yaklaşımı yerini liderlik, takım ruhu ve değer eksenli yorumsamacı

yönetim stillerine bırakırken (Barbour, 2006, 27) yöneticiler de otoriteye dayanan güç kaynaklarını uzmanlığa dayalı yaklaşımlarla değiştirmiştir.

Minzberg’e göre (1987, 364) örgütsel davranış, örgüte etki eden aktörlerin karar alma sürecinden ve eylemleri kontrol etmeye yönelik güç oyunundan ibarettir. Örgütsel davranışı anlayabilmek için örgüt içerisinde kimlerin etkili olduğu, eylemlerin gerçekleştirilmesi için nelere gereksinim duyulduğu ve her birinin bu eylemler için nasıl güç kullanabileceği gibi konuların bilinmesi gerekir. Üretilen ürünlerin yüzde 85-90 arasındaki oranın aylıklara ve ücretlere harcanan ve bu yönüyle hizmetliler toplumuna dönüştüğü iddia edilen gelişmiş ülkelerde (Drucker, 1998, 186) örgütsel yaşamın daha karmaşık hale geldiği ifade edilmektedir. Demokrasiyle yönetilen çok kültürlü toplumlarda, yönetim olgusunun da tekdüzelikten kurtulması ve örgüt içi dinamikleri harekete geçirecek zenginlikte yönetim stillerinin geliştirilmesi zorunlu gözükmektedir. Bu noktada yöneticinin güç kaynakları çeşitlenecek, zamana, zemine ve kişiye göre durumsal bir güç kullanımı gündeme gelebilecektir. Otoriter bir yaklaşımla her türlü yetkini tepede toplandığı ve karar alma sürecinin yönetim kademesine özgü olduğu, dolayısıyla bütün gücün yöneticide olduğu yaklaşımların örgüt üyelerine liderlik yapmada yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yerine güç paylaşımının örgüt üyelerini de içine alacak şekilde sağlanması daha uygun görülmektedir.

Güç ve Politika Belirleme

Örgütsel davranış ve örgütsel gelişme konusunda son yıllarda yapılan çalışmalarda güçle birlikte en fazla kullanılan kavramlardan birinin politika olduğu görülmektedir. Karar verme durumundaki yöneticilerin yol haritası olan politika, örgütsel eylemlerin planlanması ve belirlenmesi süreçlerini içermektedir.

“Güce sahip olma ve onu sürdürme yolları üzerine yoğunlaşan”

politika, kendisini güçlü kılmak isteyen yöneticilerin başvurması gereken önemli kavramlardan biridir. Yöneticileri konu alan araştırmalar, başarılı yöneticilerin aynı zamanda iyi birer politikacı olmaları gerekliliğine vurgu yapmaktadır (Rollinson, 2002, 421).

Örgütler, kendilerine has ilgileri, inançları, değerleri, tercihleri, bakış açıları ve algılamaları olan insanların veya insan gruplarının beklentileri ve gereksinimleri için birbirleriyle yarıştıkları, iç içe geçmiş ve birbirleriyle kesişen ilişkilerin yaşandığı karmaşık bir sistemdir. Bu sistemde sınırlı olan örgütsel kaynaklar için bireyler ve bireylerin oluşturduğu koalisyonlar sürekli birbirleriyle yarışmakta ve sonuçta çatışma kaçınılmaz hale gelmektedir.

Çatışma ve yarışmanın yaşandığı bir ortamda güç ve politika en önemli silah haline gelmektedir. Bu nedenle güç, politika ve etki alanı örgütsel yaşam için son derece önemli ve sürekli bir olgu haline gelmektedir (Ott, 1996, 380).

Politik yapılar olarak tanımlanan örgütler, kişilerin ve grupların birbirlerini etkilemek ve belirli yönde davranışa sevk etmek için mücadelede bulundukları alanlar olarak da görülmektedir. Bu süreçte örgüt üyelerinin güç kazanma ve kullanma yönündeki çabaları örgüt içi politikayı oluşturmaktadır (Koçel, 1989, 250). Örgütsel politikanın olumlu ve olumsuz yönleri Çizelge 1’de özetlenmektedir:

Çizelge 1 . Örgütsel Politikanın Olumlu ve Olumsuz Özellikleri

Olumlu Yönleri Olumsuz Yönleri

ÖRGÜTSEL ESNEKLİK

Politika yoluyla resmi yöntemlerden kaynaklanan hantallık önlenebilir ve örgüte

esneklik kazandırır.

EŞİTSİZLİK, AYRIMCILIK VE

ADALETSİZLİK

Politik etkinlikler azınlıkların çıkarlarını ihmal eden ve bizden olanlar-olmayanlar ayrımını teşvik eden bir sürece

dönüşebilir.

MERİTOKRASİ

Poltik yaklaşım, örgüt içerisindeki en uygun ve güçlü kişilerin yetkili

makamlara ve liderlğe getirilmesine olanak sağlar.

KARAR SÜRECİNİ OLUMSUZ

ETKİLER

Politika, bireylerin ve grupların kendi çıkarlarını ön plana

çıkardıkları için karar sürecinde küçük ve hizipsel

hesaplar ağır basabilir.

ÇOKLU BAKIŞ AÇILARININ EGEMENLİĞİ

Geleneksel yöntemlerin konuyu sadece tek boyutlu düşünmesine

karşın, politika konunun bütün boyutlarını gündeme getirmekte

ve değişik boyutlarıyla tartışmaktadır.

PAYDAŞLARIN ÇIKARLARI İHMAL

EDİLİR

Bazı bireyler ve gruplar örgüt içinde gerçek güce sahip olarak daha etkili olduğu için diğer bireylerin çıkarları ihmal

edilebilir.

DEĞİŞİMİ KOLAYLAŞTIRIR

Normal olarak engellenen değişimler politika sayesinde

ivme kazanır.

ETKİSİZLİK VE ZAMAN KAYBI

Politik davranış, genellikle yoğun olarak kulis faaliyetleri,

taraftar toplama ve resmi süreçlerin altüst edilmesini içerdiği için örgütsel enerjinin iç çekişmelere harcanmasına

neden olabilir.

KARARLARIN UYGULANMASI

Politik etkinlikler alınan kararların uygulamaya geçilmesini sağlar.

ADALETSİZ GÜÇ DAĞILIMI

Gücün kötü amaçlı kullanımı alışkanlık yapacağı için bireylerin azgınlaşmasına ve

daha fazlasını istemelerine neden olabilir. Bu nedenle örgüt içi güç dağılımının eşit ve dengeli olması önemlidir.

Bu çizelge, Rollinson (2002, 422)’den çevrilmiş ve uyarlanmıştır.

Çizelge 1’ de görüldüğü gibi politik etkinlik kendi başına bir olumsuzluk taşımamasına karşın, insanların örgüt içerisindeki çıkarlarını koruma çabaları

ve sahip oldukları örgüt gücünü suistimal etme olasılığı, politikayı olumsuz bir kavram haline getirmektedir.

Örgütsel bağlam içerisinde genellikle birlikte kullanılmalarına karşın güç ve politika kavramları bazı noktalarda farklılaşmaktadır. Örgütsel politika insanların güce sahip olmak ve onu korumak için ne yaptıklarıyla ilgilenmekte ve başarıya ulaşmanın yollarını aramaktadır. Politika belirsizliğe işaret etmekte olup politik davranışların belirsiz ve zamansız ortaya çıkması anlamına gelmektedir (Rollinson, 2002, 418).

Örgüt içerisindeki güç-politika ilişkisi aşağıdaki ifadelerle açıklanmaktadır (Luthans, 1992, 439):

1. Örgütler kaynak, enerji ve etki alanı açısından birbirleriyle yarışan

Belgede ANKARA ÜN (sayfa 31-35)