• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

1.2. Etnisite Kavramı ve Etnisiteye Kuramsal Yaklaşımlar

1.2.2. Etnisiteye İlişkin Kuramsal Yaklaşımlar

1.2.2.5. Konstrüktivist Kuram

Bu iki baskın kuramsal yaklaşım dışında etnisiteyi ele alan bazı alternatif yaklaşımlar vardır. Bunlar; Horowitz (1998)’in sosyal psikolojik yaklaşımı, Smith’in etno-sembolik ve Barth’ın konstrüktivizm olarak da adlandırılan işlevselcilik9 yaklaşımıdır. Horowitz’e göre “etnik bağlılıklar akrabalık miti ve grup onuruna dayanır dolayısıyla ‘ayrılıkçılık ve irredentizm’ dâhil olmak üzere stratejileri kültürel ve ekonomik kaynaklar açısından incelenebilir” (Horowitz, 1996: 285). Ancak “etnisite genel anlamda ‘bir aile benzerliğidir’ ve kan bağları gerçek ya da varsayımsal olsa dahi etnik bağlar verili akrabalık bağlarına dayanarak oluşturulur ve etnik sınır ile stratejilerin değişkenliğine rağmen ekonomik çıkarlara indirgenemez” (Horowitz 1998: 2). Horowitz (1998) minimal primordialist yaklaşımın savunulabilir olduğunu düşünürken aynı zamanda durumsalcı ve primordialist yaklaşımları birleştirmenin faydalı bir çaba olduğu belirtir. Horowitz’in temel varsayımı etnik çatışmalar da dâhil olmak üzere etnik olguların -sınıflandırmadan stereotipleştirmeye ve kültürel farklılıklar oluşturmaya kadar - grup psikolojisi açısından incelenebileceği üzerinedir. Kültürel farklılıklar gruplarda farklılık yaratsa da gruplar da kültürel farklılıklar yaratır (Horowitz, 1996: 287; 1998: 10). Hutchinson ve Smith (1996: 6)’e göre “Horowitz, Henri Tajfel’in grup psikolojisini kullanarak grup değerinin karşılaştırmalı değerlendirmesine ve kolektif stereotiplere odaklanır.”

Geçmişten gelen mit ve sembollerin, özellikle de etnik grupların kökenleri hakkındaki mitlerin rolü ve günümüz etnik grup kültürlerinin şekillenmesinde nasıl etkili oldukları

etno-sembolist olarak adlandırılan kuramsal yaklaşımın temel çalışma nesnesi olduğunu

ifade edebiliriz. Hutschinson ve Smith (1996: 3-14), Smith’in etnik grup (ethnie) kavramının Schermerhorn’un etnisite kavramıyla neredeyse aynı olduğunu iddia eder. Smith (2002: 27) geçmişten gelen mitlerin günümüz dünyasında yeni etnik kimliklerin oluşumunda itici gücü olduğunu öne sürer. Bu eğilim araştırma zenginliği sunuyor olsa da etnik oluşumların maddi temelleri kavrayamadığı gerekçesiyle eleştirildiğini belirtmektedir.

32

Konstrüktivist etnisite kuramının kurucusu olarak kabul edilen antropolog Fredrick Barthetnisitenin kültüre indirgenmesine karşı çıkar (Barth, 1996: 13). Barth etnik grupların, ilgili gruplara başkaları ve grubun kendi üyeleri tarafından atfedilen, öz nitelik (ascription) birimleri olarak düşünülmesi gerektiğini dolayısıyla etnik kimliklerin bir tür sosyal örgütlenme olarak kabul edilmesi gerektiğini iddia eder.

Etnik gruplar diğer gruplarla olan etkileşimleri yoluyla şekillenir ve bu gruplar ile diğerleri arasında sınırlar belirlenir böylece kültür oluşur. Eğer sınırlar değişirse grupların kültürü de değişir. Sınırların devamlılığını sağlayan dil, giyim tarzı ve yemek gibi kültür koruyucuları ya da belirleyicileri olsa da bunlar gruplara ve bağlama göre değişiklik gösterebilir. Ancak sınırlar ötesi işlemler (transactions) sınırın sağlamlaşmasına yardımcı olur (Barth, 1996; Hutchinson ve Smith, 1996; Cornell ve Hartmann, 1998).

Konstrüktivist yaklaşıma göre gruplar arasında devam eden bir süreç olan etkileşim gruplar arasındaki sınır ve limitlerin korunmasını açıklamada anahtar kavramdır. Etkileşime bağlı olarak etnik kimlikler, etnik gruplar, onların öz nitelikleri ve başkaları tarafından onlara yüklenen öz nitelik değişir. Bu yaklaşıma sıcak bakan Cornell ve Hartmann şunları belirtir:

“Bu yaklaşım etnik ve ırksal kimliklerin oluşumuna, yeniden tasarlanmasına ve bazen de zaman içinde dağılmasına odaklanır. Koşullar ve gruplar arasındaki etkileşimi bu sürecin kalbine yerleştirir. Durumsalcılığın temel geçerliliğini kabul ederken, primordializmin başlıca iç görülerini de muhafaza etmeye çalışır ama bunlara aşırı dozda aktivizm-grupların kendi kimlerinin oluşturma ve şekillendirmedeki katkılarını-ekler” (Cornell ve Hartmann, 1998: 72).

Barth (1996)’ın konstrüktivist yaklaşımını da ekleyerek, Cornell ve Hartmann (1998: 81-83) kimlik oluşumunu tanımlamak için üç önemli kavram önerir; sınır, algılanan

konum ve anlam. Sınırlar farklı grup üyelerini birbirinden ayırır ve “ten rengi, soy,

doğum yeri, kültürel uygulamalar, benzer başka öğeler ya da bir seferde birden fazla öğe” gibi bir dizi ölçüt içerir. Bu ölçütlerden hangisinin kullanıldığı önemsizdir. Grup

33

üyeleri veya grup dışındaki kişilerin farklı kimliklerini belirleyen herhangi bir ölçüt olabilir. Algılanan konum grup üyelerinin başka gruplara kıyasla kendi konumlarına ilişkin algılarını statü bağlamında ifade eder. Kişilerin kendi grubu veya başka gruplar arasındaki farklılıklar kimlik oluşumun bir parçasıdır. Burada kullanılan anlam kimliğe yüklenen basit ‘biz’ ve ‘onlar’ gibi ya da kişilerin kendileri ya da diğerleri hakkında ürettikleri üstün ve aşağı özellikler gibi anlamlardır. Bu öğelerin herhangi birinde bir değişiklik olursa grupların kimliği değişir ve yeniden yapılandırılır.

Cornell ve Hartmann’ın açıklamaları atfedilmiş (assigned) ve verili (ascribed) ile güçlü (thick) ve zayıf (thin) kimlik kategorileri de kimliklerin gücü ve türlerini ayırmaya yardımcı olur. Atfedilmiş kimlik diğerlerinin grup hakkında neler söylediği, verili kimlik ise grubun kendi özellikleri konusundaki ifadelerini içermektedir. Zayıf ve güçlü kimlik türleri kimliklerin grubun günlük davranışlarını ve grup üyelerinin üye olmayan kişilerle etkileşimi düzenlemede ne kadar güçlü olduğunu gösterir Fakat kimliğin bilincinde olmak etnik bir grup oluşturmak için yeterli değildir. Algılanan ortak çıkarlar, ortak kurumlar ve kültür, etnik grup üyeleri arasında dayanışma oluşturulması ve devamlılığının sağlanması için gereklidir (Cornell ve Hartmann, 1998: 82-85).

Bu çalışmada temel olarak ulus-devlet inşa sürecinde etnik kimliklerin sosyo-ekonomik, kültürel konumu ve ulusal kimlikle nasıl bir aidiyet bağı kurdukları/kuramadıklarını ve ulus devletin temel dinamiklerine ve ulusal birliği tehdit eden temel unsurlara yönelik bakış açılarını anlamak için konstrüktivist yaklaşımdan faydalanılacaktır. Çünkü konstrüktivist etnisite kuramını her şeyden önce etnisiteyi durağan ya da değişmez bir kült, mit olarak ele almaktan ziyade tarihsel ve mekânsal bağlamına oturtarak ele almaktadır. Bunun yanısıra etnisite durumsalcı ya da araçsalcı yaklaşımlarla ele alındığında bireylerin neden etnik kimliklerine bağlı kaldıkları ve bir “etnik grubun” üyelerinin neden “kimlik” hareketi içinde yer aldıklarına yönelik açıklama yapılmasına imkân vermiyor. Konstrüktivist etnisite kuramı ise farklı etnik grupların durumsal ve bağlam yönlerine dikkat çekerek kimi etnisitelerin siyasi-iktisadi alanlardaki etkinliğine ya da fail duruma geliş nedenlerini açıklığa kavuşturarak değişen veya tözselleşen (olduğu gibi korunan) kimliklerin toplumsal tasarımlar olduğunun altını çizmektedir. İkincisi, konstrüktivist yaklaşım primordial bağları durumsal bağlamla birleştirdiği ve etnik kimlik ileetnik ilişkilerin dinamik, değişken, esnek ve karmaşık yapısını kabul

34

ettiği içinde ulus-devletlerde etnik grupların nasıl bir toplumsal doku oluşturduklarını/oluşturamadıklarını anlamada da yol gösterici olabilmektedir.