• Sonuç bulunamadı

Komedyanın Dönemsel Gelişimi

Antik Yunan’da tiyatro oldukça gelişmiştir. Ağırlık olarak tragedya türünde yoğunlaşılan bu dönemde komedi daha geri planda kalsa da, Aristoteles’in komedi hakkında söyledikleri, bu tür için, yüzyıllardır ana hatları belirleyen bir tanım olmuştur. Komedyanın kökeni ile ilgili yapılan açıklamada, türün aynı tragedya gibi doğmaca olarak başladığı ve kaynağının Phallos şarkılarından geldiği belirtilir. Uzun süre ciddiye alınmamasının sebebi,

biçim düzene sokulmadan kişisel taşlamalarla devam edilmesidir. Sonraki dönemlerde şairlerin oyunlar yazması, oyuncu sayısını çoğaltması, oyunlarında maskeleri kullanması ile komedya gelişme sürecine girmiştir (Şener, 1991: 43). Antik Yunan’da komedya eğlendirmekten ziyade toplumsal, tarihi ve siyasi durumlara yönelik bir eleştiridir. İçerik olarak komedya, toplumsal ve yönetimsel bir hicivden oluşmaktadır (Keskin, Büyük, 2013: 398).

Eski Roma’da, tıpkı Yunanlılar gibi tanrılara tapan bir halk mevcut idi. Romalılar Yunanlıların Dionysos’una benzer kır ve şarap tanrısı olan Bakküs şerefine bayramlar yapmıştır. Bu bayramda halk şarap içip eğlenmiştir. Eğlenceye düşkün olan halkın, İtalyan’ın tiyatrosu komedya türünde oldukça başarılı olmuştur. Bunun sebebi olarak ise; İtalyan tiyatrosu olan Commedia Del Arte’nin basit komik halleri kapsayan bir tiyatro olmasıdır (Arıkan, 2002: 180,181). Tiyatro türünü Roma’ya tanıtan ilk kişi, ilk Yunan komedyasını Latinceye çeviren Livius Andronicus, komedya için “günlük hayatın aynasıdır” demiştir (Sokullu, 1979: 36).

Roma döneminin önemli yazarları, Plautus, Terentius ve Cicero’dur. Roma Tiyatrosunda hareket, heyecan içeriklidir ve sözden daha fazla yer edinir. Sahne tıpkı bir stadyumdur. Plautus ve Terence komedya türünde, Senecca tragedya türünde eserler vermiştir (Kurtuluş, 1987: 11). Bu dönemde tragedya ve komedya iki tür olarak öylesine ayrılmıştır ki, Plautus Amphitrio adlı oyununda, oyuncularını tragedyaya has kahramanlardan seçmesinden ötürü seyirciden özür dilemiştir. Bir oyunda kölenin olması, komedyayı meydana getiren olgu olmaya yetmiştir (Şener, 1991: 52).

Ortaçağ döneminde tiyatrocular, yazarlar, müzisyenler kilisenin baskısı altında bulunmaktaydı. Bütün baskılara rağmen çılgın sanatçılar, grotesklerin temsilcisi olarak Ortaçağ kültüründe kiliseden bağımsız hareket ettiler (Arıkan, 2002:194). Mizah yine de bu dönemde kilisenin izniyle kullanılmıştır. İnanılan bazı tek tanrılı dinler, kendi dünya görüşlerine göre mizahın kullanım yeri ve şekline kısıtlama getirmiştir. İyinin her zaman üstün, kötünün ise olumsuz olduğu görüşü mizaha da etki etmiştir. Kendilerine özgü bir mizah oluşturmak yerine mirasa sahip çıkmışlardır (Yardımcı, 2010: 4). Kilise, dinsel düşünceleri halka benimsetmek adına on birinci yüzyıldan itibaren din içerikli oyunlar düzenlemiştir. Kilise tarafından hazırlanan oyunların konularını Hz. İsa’nın hayatı oluşturmuştur. İlginç olan ise, altı yüzyıllık bir yasaklamanın ardından tiyatronun yine kilise içinden dinsel konularla doğmasıdır. Zaman içinde tiyatro kiliseden çıkıp Esnaf Loncalarına geçmiştir. Tiyatronun bağımsızlığı sonrasında yeniden canlanan kilise düşmanlığı on yedinci yüzyıla kadar devam etmiştir (Arıkan, 2002: 200).

Komedya türünün gerçekçi olduğunu ileri süren Latin görüşünü bu dönem kuramcıları sürdürmüştür. Dante, İlahi Komedya adlı eserini adlandırırken bu görüşü temel almıştır. Latin kuramcıların izinden gidilmiş ve “tipine uygunluk” ilkesiyle hareket edilmiştir. Komedya türünde basmakalıp tiplerin yaşatılması, giysilerinin renk ve biçiminin belirlenmesi gerçekleştirilmiştir. Donatus, yaşlı erkek kıyafetinin yıpranmış ve beyaz, yoksul giysilerinin pembe, mutluların beyaz, yosmaların yeşil, mutsuzların kirli beyaz ve zenginlerin mor renkte yapılmasını gerekli görmüştür. Genç kişilerin kıyafetlerinde farklı renkler olabildiği gibi köylülerin şal kullandığını ve aracılık edenlerin alaca renkler kullandığını belirtir (Şener, 1991: 69,70). Bu dönemde komedyadan ayrı olarak incelenmesi gereken bir başka tür de farstır. Fars, bu dönemin panayır yerlerinde halkı eğlendiren bir perdelik güldürüleridir. Kaba bir güldürü türü olan farsta, dış hareketler, aksiyonlu olaylar, aşırılıklar güldürerek rahatlatma amacı doğrultusunda fazlasıyla yer alır.

Rönesans dönemine geçildiğinde, tiyatro oldukça canlıdır. Yazılı metne dayanmayan, kişilerin maskara, bodur soytarı vb. olduğu oyuncuların zekaları aracılığıyla oynadıkları Commedia dell’arte, bu dönemde doğmuştur. Olayların doğaçlama geliştiği, senaryo olsa bile oyuncuların konuyu geliştirebildikleri bir türdür. Palyaçoların ve soytarının kökenini bu tiyatroya dayandırabiliriz.

Rönesans döneminde sanat, Antik dönemin bir tekrarı olsa da komedya için durum farklıdır. Komedya türü oyun yazanlar, yeni bir komedya fikrinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Shakespeare, Ben Johnson gibi yazarların eserleri kalıcı olduğundan bugün bile oynanmaktadır (Yıldız, 2011: 9).

On altıncı yüzyıl içinde, Antik Yunan ve Latin kuramcıların fikirleri devam ettirilir. Türlerin ayrımı konusu devam ederken, yergi ile komedya ayrı iki tür olarak gösterilir. Komedya bu dönemde eğlendirici olduğu kadar eğiticidir. Komedya ciddileştikçe uzak açısını kaybetmeye başlamıştır. Uzak açının kaybedilmesine gülmenin refakat ettiği oyunlar yergi adı altında gelişen aşağılayıcı ve karalayıcı oyunlardır. Yergi yazarı konusunda taraflı olan kişidir. Hedefi, ayıplamak, aşağılamak, suçlamak, dışta bırakmaktır. Yergide zaaflar değil kötülük amaç edinildiğinden, seyirciden de aynı tavır beklenir. Komedyadaki hoşgörü ve affedici eleştiri, yerini kızgın ve yargılayıcı bir tavra bırakmıştır. Yergi türü komedyadan ayrı yere konulmakla birlikte, topluma zarar veren hataların hedef alındığı, taşlamaya ağırlık verilen komedyalarda da yergiye yönelim görülmektedir (Şener, 1997: 137).

Komedya yüzyıllar içinde bazı türlerden ayrılarak bugünlere gelmiştir. On yedinci ve on sekizinci yüzyılda İngiltere’de oldukça ilgi gören fars ve burleski komediden ayrılmıştır. Bu

türlerin eğlendirme odaklı olmaları ve abartıya dayanmaları ayrımın temel sebebidir. Avrupa’da, 17. Yüzyıl kuramcıları, 15 ve 16. yüzyıl kuramcılarının yaptığı gibi klasik düşünceyi devam ettirir ve üç birlik kuralını tekrarlar. Komedya ve tragedyanın iki ayrı tür olması konusunda kararlıdırlar. Fransa’da ise durum biraz farklıdır. Moliere tarafından klasik kurallar hiçe sayılarak eser verilir. Moliere, eserlerinde tehlike arz eden aşırılıkları işler. Onun oyunlarında eğiticilik, eğlendiricilikle beraber çalışır. Ona göre halkın kusurlarını herkesin karşısında sergilemek en önemli uyarıcıdır (Sokullu, 1979: 42,43).

Heyecanlara yönelik olan tragedya türüne karşın komedya akla yönelik bir sanat olarak yaşamıştır. Komedyada insanlara, olaylara, durumlara uzak açıdan bakılır, doğrular-yanlışlar, hatalar-sevaplar ussal yöntemlerle değerlendirilir. Ancak seyirci ve sahne arasında duygusal yakınlaşma sağlayan komedya çeşitleri de bulunmaktadır. On sekizinci yüzyılda duygulandırma yönetimiyle eğitme ve duygulandırarak yapılan eğitimin daha faydalı olduğu görüşü ağır basmaktadır. Bu dönemde seyirci güldürülürken ağlatılan gözü yaşlı komedya biçimleri yer alır. Günümüzde de bazı komedyalarda duygusal etkiyle oluşum fark edilir fakat bu komedyanın yaşama ve sorunlara uzak açıdan bakan tür olduğu hakikatini değiştirmez (Şener, 1997: 133).

On sekizinci yüzyılda, klasik akımın o dönem toplumuna ayak uyduramaması, yetersiz kalması nedeniyle tragedya ve komedya haricinde ara türler meydana gelmiştir. Sentimental komedya, duygusal dram gibi türler doğmuştur. Seyirciyi duygulandırma, güçsüz insanlara karşı acıma duygularını canlandırarak insan ilişkilerini güçlendirme amaçlanmıştır (Şener, 1991: 123). Diderot için komedyaya da tragedyaya da sığmayan bu yeni tür dramdır. Bu yüzyılda duygulandırma öylesine benimsenilmiştir ki, temellerini bu yüzyılda Almanya ve Fransa’da atan melodramın amacı da aynı şekilde duygulandırmaktır. Romantik düşüncenin temeli bu fikir ışığında atılmıştır. Romantik akım için insanın çağdaşlaşması son derece önemlidir. Bu akım, kendi içinde dram türünü filizlendiren bir çağın fikir ürünüdür.

On dokuzuncu yüzyılda, romantik akımın hakim olduğu tiyatro, sanayi devriminden mühim oranda etkilenmiştir. Komedya, sanayi devriminin getirdiği makineleşmeyle, öyle ki bireylerin makineleşmesi sonucunda oluşan yıkım ve rahatlama isteği ile diğer türlerden daha üstün duruma gelmiştir. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde Gerçekçi Akım önem kazanır. Bergson, komedyayı teknolojinin kötü etkilerine meydan okuyan bir çözüm aracı olarak görmüştür. Bergson, bu yüzyıla, gülme ve mekaniklik üzerine söyledikleriyle damgasını vurmuştur (Sokullu, 1979: 47,48).

Yirminci yüzyılda, teknoloji alanındaki gelişmelerin hız kazanmasından komedi de etkilenmiştir. Bu dönemde savaşların yaşanması, mizahın çerçevesine de yansımıştır. Bilinçaltı kuramı ile ünlenen Sigmund Freud, yüzyılın komedyası için açıklamaları ile önemlidir. Bilinçaltımızdaki yasaklamalardan, şakalar, nükteler yoluyla zevk alarak kurtulabiliriz. Şakalar sonucu gülme, onun için bir rahatlama aracıdır ve bilinçaltı kaynaklı olduğundan bilinçli olarak gerçekleşmez. Şakalar ona göre, bastırılan cinsel duyguları su yüzüne çıkardığı için kişiye zevk verir.

Günümüzde insanları derinden etkilerken aynı zamanda onları birtakım konularda uyandırma amaçlı kara komedya türü gelişmiştir. Seyirciyi gülme-acıma, coşku-mutsuzluk, hafifseme-korku duyguları içinde gezdirir. Kişiye tuzaklı ve tehlike dolu bir dünyada yaşadığını hatırlatırken, dünyayla baş etmesinin mümkün olmadığını baştan belli ederek işi alaya almasını tavsiye eder. İnsafsız ve rahatsız edici kimi zamanda kışkırtıcı bir tavrı vardır. Kara komedya kötümserliği yüzünden direnci kırılan kişiyi, bu aşamada gülmenin kendini göstermesi sayesinde yatıştırır. Uyumsuz ve Modern sonrası tiyatro, kara gülmeceye oldukça eğilmiştir (Şener, 1997: 151).

Görüldüğü üzere, klasik komedya anlayışındaki gerçekçi tavır, Shakespeare ve çağdaşları tarafından gerçek ötesinin, olağandışının, fantezinin getirilmesiyle romantik akımı başlatmıştır. Tiyatro tarihi boyunca komedyanın geçirdiği evrimine dair bir sıralama yapıldığında Antik komedya (Eski komedya, orta komedya, yeni komedya), Klasik komedya, Romantik komedya, Modern komedya biçimlerinden bahsedebiliriz (Şener, 1997: 126).

Günümüze farklı kuramcıların söylemleriyle, farklı akımların etkisiyle değişerek de olsa asıl olanı kaybetmeden gelen komedya, eğitici ve eğlendirici tavrını korumaktadır. Zamana her ne kadar meydan okusa da, zaman içinde kendisini yenileyen, her çağda farklı tanımlara yol gösteren tür olmuştur. Ayrıca teknolojik gelişmelerle birlikte radyo, televizyon ve sinema alanında kendine yer edinen komedi, bunalımda olan kişi ve topluma rahatlama imkanı sunarken, fazla rahat olan kişi ve toplumlara da eleştiri imkanı sunmaktadır.

Benzer Belgeler