• Sonuç bulunamadı

Çağdaş Türk tiyatrosunda komedi

1.3. Türk Tiyatrosunda Komedi

1.3.3. Çağdaş Türk tiyatrosunda komedi

Cumhuriyet dönemi komedyası kendi içinde batıdan ve geleneksel tiyatromuzdan aldığı özellikleri yansıtır. Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimdeki eksikliği, eskiyi eleştirme, düzendeki aksaklıklar, batıya özenti duyan gençlik, kırsal yaşam, bilinçsizlik gibi konular bu dönem komedyalarında ağırlıklı olarak ele alınmıştır. Bireylerin iç dünyalarını, psikanaliz çözümlemelerini, aşağılık duygularını, tek başına olmalarını, cinsel arzularını, para tutkularını, ölüm korkularını, farklı durumlarda çevreleriyle olan uyuşmazlıklarını ele alan oyunlar da bulunmaktadır. Haldun Taner’in “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım”, Aziz Nesin’in “Toros Canavarı” adlı eseri bu konu ışığında işlenmiştir (And, 1983: 467,468).

Töre komedisi adı altında incelenebilecek olan eserlerin önemli yazarı Musahipzade Celal’dir. O, bu döneme dair önemli oyunlara imza atmıştır. Batılı örnekler yahut batılı biçimde yazılan tiyatro metinlerine oranla, güçlü bir dolantı kurgusu, çok katmanlı bir tarzı olduğunu belirtmek yanlış olur. Bir taraftan zamanından konulaştırdığı döneme, o dönemden zamanına tek başına incelemelere mevzu olacak bir görünge verse de, üst noktada görülen ve azımsanmayacak kadar değerli bir güldürü iletir. Onun sahnesinde destansı söylemler, doğru yola ulaşan kötü insanlar, bahtın değişmesi yer almaz. Aynı zamanda batı tiyatrosunun sahnesine, kendine ve bize has olan özgün gereçleri koyar, geleneği, müziği, dansı, tiplemeleri, tarihi, seyirlik bir oyunun özüne karıştırdığı eleştirisiyle, sahnedeki zenginliğe kavuşur (Çorumlu, 2015: 49).

Bazı oyunlarda geleneksel tiyatromuzun izlerine rastlanmaktadır. Refik Erduran’ın “Ayı Masalı” ; Ortaoyunundaki gibi farklı tiplerin, bir ayının köprü başını tutması, kendine dayı şeklinde hitap etmeyenleri köprüden geçirmemesi karşısında her tipin niteliğine uygun

hareketleri sergilemektedir. Mehmet Akan’ın “Hamhum Şaralop” adlı eseri ezen ve ezilen ilişkisini, insan-makine savaşını, köyden kente göçü Ortaoyunu havası içinde ele almaktadır. Sadık Şendil’in “Kanlı Nigar” ve “Yedi Kocalı Hürmüz” adlı yapıtı da Ortaoyunu etkili oyunlardır (And, 1983: 569). Müzikli oyun ve vodvil türlerinde güldürücü unsur olarak, Karagöz ve Ortaoyunu’ndaki gibi izleyenlerin beğeneceği tipler sırasıyla gösterilir: Laz Kaptan, Rum yosma, külhanbeyi, züppe genç kız, ermeni pansiyoncu, hacıağa, şair taslağı, yobaz, yaşlı ve zengin aşık vb. gibi (And, 1983: 445).

Gülmecede geleneksel olanla çağdaş olanın birleşmesinden bahsedildiğinde şüphesiz ilk akla gelen isim Haldun Taner’dir. Eserlerinde bazen eğlendirmeyi bazen taşlamayı tercih eder. Sene 1964’te kaleme aldığı “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” adlı oyununda iki ayrı tip olan Vicdani ve Efruz’un birbirlerinden ayrı hal ve tavırlarının komik sonuçları ele alınır. Çıkarcı Efruz tipinin karşısında ezilen Vicdani tipi, geleneksel halk güldürülerinden Hacivat ve Karagöz’e gönderme yapar. Aralarındaki fark ise ne Efruz Hacivat gibi çok bilmiştir, ne de Vicdani Karagöz gibi çocuksudur, o aksine aptaldır. Taner, geleneksel tiyatrodan bir noktada ayrılır. Karagöz, Meddah ve Ortaoyunu gibi halk güldürüleri Osmanlı içinde geliştiği için direnme ve karşı koyma güçlerini sergilemekten geri kalmıştır. Güldürürken düşündürme ve eleştirmeden çok hayatı ciddiye almama, önemsizleştirme yanı geleneksel halk güldürülerinde önem taşır. Oysa Haldun Taner oyunları hem eleştirme hem güldürmeyi hedef alarak ilerlemektedir. Haldun Taner’in izlediği çağdaş olanla geleneksel olanı birleştirme yolunu Ferhan Şensoy’da da görürüz. Aralarındaki fark ise Ferhan Şensoy’un güldürüsü Taner’e oranla belden aşağı esprilerin daha çok olduğu, kaba sözlere dayanır. Karagöz gibi halk güldürülerinden ilham alarak türlü söz oyunlarına, alaylamalara, ters söyleyişlere yer verir. Taner’den diğer önemli farkı ise oyunları öğreticilik unsuruyla hiç bağdaşmaz (İprişoğlu, 1998: 79-82).

Kabare tiyatrosu bu dönemde gelişme göstermiştir. Haldun Taner’in yazdığı ve Arif Erkin’in müziğini kullandığı “Vatan Kurtaran Şaban” adlı oyununda kadastro müdürü iken sözde kültür müsteşarı olan fakat kültürle ilişkisiz olan Şaban üzerinden, toplumun belirli kesimlerine taşlamalar yapmıştır (And, 1983: 570).

Çağdaş tiyatroda son yıllarda ulusal biçim arayışı ile geleneksel kaynaklara yönelme gerçekleşmiştir. Özellikle komedyalarda Karagöz-Hacivat söylemlerinde karşılaştığımız taşlama, cinaslı dokunuş, kafiyeli söz söyleme geleneğinden faydalanılmıştır. Haldun Taner’in Keşanlı Ali Destanı ve Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Refik Erduran’ın Ayı Masalı, Sadık Şendil’in Kanlı Nigar ve Yedi Kocalı Hürmüz oyunları geleneksel söylemleri uygulayan

komedyalardır. Son yıllarda toplumsal ve politik taşlamalara ağırlık veren komedyalarımızda sözle yapılan yergi, ilerledikçe eylem ve biçim gülünçlemesiyle güçlendirilmiştir. Eylem, farsın tanımlanmasında kullanılan en önemli öge olduğu gibi komedyanın da faydalandığı bir güldürü unsurudur. Günümüz komedyalarında eylem, yazarın zihnindekini destekleme amaçlı kullanılmaktadır. Yazarlar düşüncelerinin ve ana temanın altını çizmek ve yergiye katkı sağlamak adına eylemi kullanmışlardır. Komedyalarımızdan birkaç örnek vermek gerekirse; Necati Cumalı, Masalar adlı oyununda durmaksızın yeri değiştirilen masalarla bürokrasiyi eleştirmiştir. Aliterasyonlu sözcüklerin birbirini takip etmesindense, masaların yerinin bir odadan diğerine geçmesini tercih etmiştir. Bir örnek daha vermek gerekirse, hafif komedya sayılan ve verdiği mesaj güçsüz bulunan “Gol Kralı Sait Hop Sait” oyununda yazar fikirlerini görüntü ve eylemle desteklemiştir (Sokullu, 1979: 252).

Son dönem komedyalarında yeni yönelimler ortaya çıkmıştır. Oyunların içerikleri geniş yelpazeye yayılmıştır. Toplumsal-siyasal özellikteki güncel sorunlar odak noktasındadır. Komedyadaki aşk konusunun yerini yönetim sorunları, kuşaklararası çatışmanın yerini ise sınıflar arası mücadele almıştır. Komedyanın görüş alanı aile gibi bir dar çerçeveden çıkarak devlet gibi bir geniş çerçeveye uzanırken, olaylar eskiye ve Anadolu’ya uzanır. Tarihsel olaylar, kırsal yaşam ve gecekondu hayatı ele alınmaya başlanır. Son dönem komedyasında yazarların maksadı ders vermek, eğitmek değil, uyandırmak ve bilinçlendirmek olmuştur (Sokullu, 1979: 273).

Komedi tiyatroda yaşamaya devam ederken, sinemaya da katılarak daha geniş kitlelere seslenebilmektedir. Teknolojik gelişmeler sayesinde sinema adına yapılan her adımdan komedi türü de etkilenmektedir. Halkın bilinçlenmesi, eğlenmesi, en önemlisi kendisine ait olanı görebilmesi için komedinin sinemayla birleşmesi gerekmektedir. Bir filmin içinde bulunan komiklikler, verilmek istenilen mesajlar, teknoloji ile gelişen aktarım süreci, oyunculuklardaki gerçeklik, komedi sinemasının ana unsurlarıdır. Komedinin diğer sanatlarla bağlantısı kadar sinema ile olan bağlantısını bilmek, izleyenlerin eğlendikleri şeyi öğrenmeleri açısından önem taşımaktadır.

İKİNCİ BÖLÜM 2.SİNEMADA KOMEDİ

Komedi filmi; seyirciyi güldürme amaçlı sonu mutlu biten (kara mizah hariç) filmlerdir. Gerçek hayattaki kişilerin mizahi yönleri abartılarak sunulur. Toplum, sinemanın başlangıcından beri eğlenmeye olan ihtiyacını karşılamak için sinema salonlarına gitmiştir. Sessiz sinema döneminde filmlerin bazıları bu türe ait olmuş ve kaba güldürüyü uygulamıştır (Teksoy, 2015: 4,5). Sesli sinemanın ilk on yılı içinde türler kategorik ve tutarlı bir ayrışma yaşadıktan sonra, bu türlerin içlerinde yaşadığı değişim sonucu türevleri ortaya çıkmıştır (Onaran, 1986: 91).

Benzer Belgeler