• Sonuç bulunamadı

Koloniler Dönem

Belgede Antik Yunan’da devlet (sayfa 49-52)

ANTİK YUNAN’DA TOPLUMSAL YAPI VE YÖNETİM

C. TARİHSEL SÜREÇTE ANTİK YUNAN

4. Koloniler Dönem

M.Ö. 8. yüzyıla doğru Yunanistan'ın nüfusu, tarıma elverişli olmayan bu engebeli topraklardan elde edilen ürünlerle beslenemeyecek kadar artmıştır. Yunanlıların daha fazla toprağa gereksinimi vardı. Bu nedenle birçok kentin yöneticisi, halkı başka topraklarda koloniler kurmaya özendirmiştir. Belki bu yolla yönetimden hoşnut olmayanlardan kurtulmayı da ummuşlardır. Birçok Yunanlı doğuya göç ederek Karadeniz kıyılarına yerleşmiştir. Bir bölümü de batıya giderek; İtalya'nın güneyindeki Sicilya kıyıları ile güney Fransa'ya yerleşmiştir. Bu yayılmayla Yunanlılar yalnızca yeni topraklar değil, ticaret yapabilecekleri yeni pazarlar da elde etmişlerdir. Kolonileri kuranlar eski ülkelerinden çanak çömlek ve metal eşyalar getiriyorlardı. Bu mallar tanındıkça, bunlara duyulan talep de artmıştır. Tüccarlar M.Ö. 7. yüzyılda Korint'te ve Khalkis'te üretilen nitelikli çanak çömleği Akdeniz çevresindeki birçok bölgeye götürmüştür. M.Ö. 6. Yüzyılın ortalarında Karadeniz kıyılarından İtalya kıyılarına kadar pek çok yerde Yunan kent devletlerine ait koloniler oluşmuştur.56

Yeni kurulan Yunan kentlerinden biri de, Mısır'da Nil Irmağı üzerindeki Naukratis'ti. Kent zamanla büyük bir ticaret merkezi olmuştu. Yolları Naukratis'e düşen gezginler, Mısır'da matematik ve astronomi alanlarındaki yeni gelişmeleri öğrenmiş ve geri döndüklerinde bu bilgileri kendi ülkelerine taşımışlardır. M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllarda, ilk Yunan filozofları Thales ve Anaksimandros dünya ve dünyanın nasıl oluştuğuna

35

ilişkin kuramlar geliştirdiler. Birçok İyonyalı şair lirik şiirler yazmaya başlamıştır. Bu şairler Homeros'un yaptığı gibi kahramanlık öyküleri anlatmıyor, tanrılar, aşk, savaş ve siyaset üzerine kendi düşünce ve duygularını dile getirmişlerdir.

Ticaret ve üretimin artması, kent devletlerinde tüccar ve zanaatçıların güçlenmelerine yol açmıştır. Ayrıca, M.Ö. 7. yüzyılda soyluların savaş arabalarından ve süvarilerden oluşan eski orduların yerini, büyük ölçüde hoplite (Hoplite, ağır piyade taktikleri uygulayan vatandaşlardan oluşan milislere verilen ad olup, Yunanlılardan etkilenen Roma Ordusu da bir dönem bu tertibi kullanmıştır.) denilen piyadelerden oluşan ordular almış ve kentlerin savunulmasında, giderek orta sınıftan yurttaşlar söz sahibi olmuştur. Soylulara çok borçlanmış, yönetimden hoşnut olmayan köylüler ile birleşen bu yurttaşlar daha fazla hak istemeye başlamıştır. Eski ailelerden gelen soylular giderek güçlerini yitirmişlerdir. Artık yurttaşların desteğini kazanabilen yetenekli herhangi bir kişi kent devletinin önderi veya yöneticisi olabilmekteydi. Yunanistan'ın dört bir yanında ortaya çıkan bu yeni yöneticiler kentlerinin yenileşmesine ve güçlenmesine yardımcı olmuşlardır. Soylu oldukları için değil kendi güçleriyle iktidara gelen bu yöneticilere ''Tiran'' denmiştir. O dönemde ''tiran' sözcüğü günümüzde olduğu gibi ''zalim'' ve ''gaddar'' anlamına gelmiyordu. Tiranlar ticareti geliştirmiş ve bayındırlık işlerine başlamıştı. Tiranlar, şairleri, ressamları ve heykeltıraşları desteklemişler, sıradan yurttaşları soyluların haksız davranışlarından korumuştur. Böylece tiranlar kent devletlerini daha demokratik yönetim biçimlerine geçmeye hazırlamıştır. Korintli Periander ve Sikyonlu Kleisthenes bu tiranların en çok tanınmışlarındandır.

M.Ö. 6. yüzyıla doğru, Yunan kentlerinin çoğu bağımsız kent devletlerine dönüştü. Bir bölümü ise Amphiktyonia adı verilen dinsel birliklere katılmıştır. Bazı kentler ise Delfi Kâhinleri'ni destekleyen bir birlikte yer almıştır. Bu kentlerde yaşayanlar, anlaşmazlıklarının çözüme bağlanması için sık sık Delfi'ye başvurmuşlardı.

Büyük Dinsel şenliklere tüm Yunan kentleri katılmıştır. Bu şenliklerin en önemlilerinden biri de Zeus'un onuruna her dört yılda bir Olympia'da düzenlenen ve ilki yaklaşık M.Ö. 776'da yapılan atletizm oyunlarıydı. Oyunlar öylesine önemliydi ki, Yunanlılar zamanı Olimpiyatlar'la yani dört yıllık sürelerle ölçerlerdi. Bu tür ortak

36

etkinlikler, siyasal ayrılıklara karşın Yunanlılar'da, yavaş yavaş tek bir halk oldukları duygusunu geliştirmiştir. Kendilerine ''Helenler'', üzerinde yaşadıkları topraklara da ''Helas'' demeye başlamışlar. Helenler öteki bütün halkları, ''Yunanca konuşmayanlar'' anlamında barbarlar olarak adlandırmıştır.

D. ATİNA VE SPARTA

Atina ve Sparta Antik Yunan’ın en önemli kent devletleridir. Genelde polislerin nüfusları on bin civarında iken Atina’nın nüfusunun da 3-5 misli daha büyük olduğu tahmin edilmektedir.57

Yunanistan tarihi giderek, yaşam biçimleri birbirinden çok farklı olan Atina ve Sparta kentlerinin mücadelesine dönüşmüştür. Kent devletlerinden birkaçı, komşu köylerin bu kentlerle birleşmesiyle büyümüştü. Atina da bunlardan biriydi. Sparta ise, M.Ö. 8. yüzyılda, Messenia'nın da içinde bulunduğu bütün komşu toprakları alarak genişlemişti. Fethedilen topraklarda yaşayan halka Helotlar denilmiş ve bunlara köle gibi davranılmıştı. M.Ö. 6. yüzyıla doğru Yunanistan'daki en büyük askeri güç Sparta'nın elindeydi ve kent, Mora Yarımadası'ndaki hemen hemen tüm kent devletlerinin savunma amacına yönelik olarak kurdukları, Peloponnesos Birliği'nin merkezi olmuştur.

Sparta kent devletinde yurttaşların bireysel özgürlükleri yoktu; onlardan beklenen, yaşamlarını devlete adamalarıydı. Sanat ve kültür neredeyse yok olmuştu. Sparta yurttaşlarının tümü savaş eğitiminden geçirilir ve onlara savaşta yiğitlik göstermenin en övünç duyulacak erdem olduğu öğretilirdi. Sparta kent devletini, beş yargıçtan oluşan Ephoros ile Gerousia denilen bir yaşlılar meclisi yönetirdi. Bu yönetim örgütünün, yasa koyucu Lykurgos tarafından kurulduğu sanılmaktadır.

Atina'nın gelişme çizgisi Sparta'nınkinden farklı oldu; çünkü Atina'da denetim altında tutulması gereken tutsak bir halk yoktu. Attika'da yaşayanlar Atina yurttaşı ve phyle adı verilen dört kabileden birinin üyesiydiler. Onlar da hakları için soylularla

37

mücadele etmek zorunda kaldılar. Demokratik bir yönetim doğrultusunda atılan ilk adım, M.Ö. 621'de Drakon'un çıkardığı yazılı yasalar oldu. Cinayet suçlarında, öldürülen kimsenin akrabalarınca öç alınması yerine, kamuya açık bir yargılama sistemi getirmesi dışında, Drakon Yasaları'na ilişkin fazla bir bilgi yoktur. M.Ö. 594'te Solon Atina'da başyargıç seçildi ve yönetimde reformları başlattı. Borçlanma nedeniyle köleleştirmeyi kaldırdı. Devlete asker olarak hizmet veren herkese yurttaşlık hakkı tanındı. Mülk sahibi olan bütün yurttaşlar, ceza yargılamalarında sonucu belirleyen jürilere katılabileceklerdi. Ne var ki, Solon'un reformları da soylular ile yoksul sınıflar arasındaki mücadeleyi sona erdiremedi. Atinalı yurttaşlar, bir süre de, tiran Peisistratus'un soylulara karşı kendilerine yardımcı olacağına inandılar. M.Ö. 6. yüzyılında Atina'da tiranlık yönetimi sona erdi ve Kleisthenes adlı bir soylu başa geçti. Kleisthenes yamaçlardaki çiftçiler, kıyılardaki tüccarlar ve ovalardaki soylu toprak sahipleri arasındaki siyasal kavgayı sona erdirmeyi başardı. Tüm yurttaşlara aynı hakları tanıdı. Kabile temsilcilikleri bir danışma kurulu oluşturdular. Bütün erkek yurttaşlar yasaları yapan halk meclisi Ekklesia'nın doğal üyeleriydi. Sistem bütünüyle demokratikti; çünkü bütün yurttaş gruplarına eşit haklar ve yönetimde eşit söz hakkı verilmişti. Ne var ki, var olan demokrasi anlayışı bugünkünden farklıydı. Yalnızca Atinalı ana babadan doğanlar yurttaş sayılıyordu, yabancılar ve köleler yurttaş sayılmadıkları için bu haklara sahip değillerdi.

Belgede Antik Yunan’da devlet (sayfa 49-52)