• Sonuç bulunamadı

ESKİ YUNAN’DA SON SİYASAL DÜŞÜNÜŞLER

Belgede Antik Yunan’da devlet (sayfa 138-142)

ANTİK YUNAN’DA SİYASAL DÜŞÜNÜŞ VE DEVLET ANLAYIŞ

F. ESKİ YUNAN’DA SON SİYASAL DÜŞÜNÜŞLER

Eski Yunan'da i. Ö. III. yüzyılın hiçbir düşünürü veya yazarı Platon ile Aristoteles kadar etkili olmamıştır. Esasen, bu iki büyük düşünürden sonra Yunan

237

Akal, 1998: 317

124

polislerinin çöküşü başlamıştır, özellikle M.Ö. III. yüzyılda bu çöküş belirtileri daha açık bir hal almıştır.

Yunan ordularının, Makedonyalılara yenilmelerinin ardından polisler bağımsızlığını yitirmiştir. Bunun ardından, Yunan dünyası, Helenistik Çağ olarak adlandırılan ve kültürel alanda oldukça önemli bir değişmenin yaşandığı yeni bir dönemin içine girmiştir. Bu dönemde, Polisten daha geniş alana yayılmış olan ve bireyi umursamayan, yeni bir toplumsal yapı içinde yaşamak zorunda kalan insanlar, kurtuluş için, kendisini ayrı, bağımsız bir değer olarak algılanmasını sağlayan bireyciliğe, öte yanda diğer insanlarla ortak bir doğaya sahip olduğunu gösteren evrensel insanlık düşüncesine ve bunun uzantısı olan Kozmopolitizme yöneldi. Aristoteles'ten sonra başlıca iki okul kurumuştur. Bunlardan biri Stoacıların, diğeri ise Epiküryenler’in okuludur.

1. Stoacılar

Stoacılık, insanın bağımsızlığı, yetkinliğini amaçlayan bir ahlak öğretisidir. Stoa Okulunun esasını Kyinik'ler denilen ve başlıca temsilcisi Antistenes olan başka bir okul teşkil eder. Antistenes'in ardılları arasında meşhur Diogenes vardır.

Kyiniklere göre, erdem, tek amaçtır ve mütevazılıktan itidalden, azla yetinmekten ibarettir. Erdem kanunlarına bağlanmalı ve mevcut kanunlara itibar etmemelidir. Böylece “hakim” hiçbir yerin yabancısı değildir, kozmopolit yani dünya yurttaşıdır. Bu fikirleriyle Kyinikler, hâkim olan bütün kanun ve örflerle alay etmişler, Devlet karşısında menfi bir tavır takınmışlar, “Doğa hali” denilen ilkel hale dönmek eğilimini göstermek suretiyle de Devletle aralarındaki bağları çözmeyi amaç edinmişlerdir.

Başlıca Stoacı Zenon’dur. Stoa okulunun temsilcisi olan Zenon'un bütün yazıları kaybolmuştur. Bu filozof, Finike'den gelme bir tüccar ailesindendir. Bir deniz kazasında servetinin kaybolması okumaya karşı duyduğu isteği takip etmesine sebep olmuştur. Sırasıyla Kyinik Krates'in Megara Okulundan, Stilop'un, Akademisi'nden Ksenokrates ve Polomon'un öğrencisi oldu, sonra kendisi Atina'da felsefe okuttu. İntiharın meşru

125

olduğuna inanmış bulunduğu için M.Ö. 260 yıllarına doğru hayatına son verdi. Zenon'a göre “İnsan, kaderini hiçbir zaman değiştiremez”.

Platon, nasıl kendi sitesinin birliğini temin etmek için aile ve mülkiyet kurumlarının ortadan kaldırılmasını istemişse, Stoacılar daha da ileri giderek dünya devleti kurmak hayali ile mevcut devletlerin ortadan kaldırılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Stoacılara göre “Özgürlük” hiçbir baskı ile yok edemez. Bu yüzden “Özgür insan” ile “Esir insan” arasında hiçbir fark yoktur. Bir toplumun esasları bütün insanlar arasında hüküm süren doğal kanunlarla düzenlenmiştir. Şu halde devletin üstünde bütün insanların oluşturduğu bir bütün vardır. İnsanlar için tek gerçek, tek yasa, tek devlet ve tek Tanrı söz konusudur. Bütün insanlar bu yüzden birbirine akrabadır. Kendilerini bir çeşit dünya yurttaşı sayan bu filozoflarda yurtseverlik diye bir duygu yoktur, hiçbir topluma bağlanmak istememişlerdir. Bu düşünceler çeşitli insanlar tarafından benimsenmiştir. Benimseyenler arasında Epictetus gibi bir kölenin ve Marcus Aurelius gibi bir İmparatorun bulunması bu fikirlerin etki sahasını göstermektedir.

Stoacılık, bireyin mutluluğunu toplumsal yaşamın içine yerleştirerek, bireycilik ve evrenselciliği uzlaştırmaya çalışır. Tek dünya devleti “Kosmopolis” ve dünya yurttaşlığı düşünceleri, Roma İmparatorluğu’nun hâkim ideolojisini besleyen temel kaynak olmuştur.

2. Epikourosçular

Bir diğer okul olan Epikurosçular ise bireyci ahlak öğretisini uç boyutlara kadar götürüp bireyi toplumdan soyutlamaya varmıştır. Kyreneli Aristippos tarafından kurulan Kyrene veya Hedonist okulun gelişmiş şeklinden ibaret olan Epikouros'un okulu, Stoacılara karşı cephe almıştır. Okulun kurucusu olan Epikouros 341 yılında Sisam'da doğmuştur. Annesinin boş inançlara dayanan ibadetlerini görerek ve Demokritos'u okuyarak tanrılar ve ölümden sonraki hayat korkusunun insanların mutluluğuna engel olduğuna ve insanları mutlu etmek işinin felsefeye düştüğüne inanmıştır. Bu filozof, “Bilimi hayatın hizmetçisi olarak görmüş ve ancak pratik için teoriye ilgi göstermiştir. M.Ö. 306 da Atina'da okulunu kurmuştur.

126

Epikouros'un okulu siyası toplumun kökünü sözleşmeye dayandırmıştır. Bu filozoflara göre idare edenlerin yetkileri ilkel bir sözleşmeden çıkmaktadır. Epikürcüler, polis düşüncesi ile mücadele etmişler, daha geniş bir ahlâk ve siyaset kavramını savunmuşlardır. Epikürcülerin ileri sürdükleri sözleşme idare edenlerin yetkilerini sınırlayan, idare edilenlere birtakım haklar sağlayan bir sözleşmedir. «Böyle bir yönetim olmazsa, insanları birbirinden korumak imkânsızlaşır.» Görülüyor ki, bu düşünce bugünkü toplum anlayışının çekirdeği sayılabilir.

Epikouros, insanlarda doğal toplumsallaşma vasfının varlığını kabul etmemiştir. Kendisine göre insanlar başlangıçta ortak çıkar kavramını anlayacak düzeyde değillerdir. Herkesin menfaatini araması durumu, insanları mücadeleye sürüklemiştir. Bu mücadele halinden kurtulabilmek için insanların birbirleriyle anlaşarak Devlet'i meydana getirmişlerdir. Bu haliyle devlet bireyler arasında meydana gelen örtülü bir anlaşmanın eseridir. Epikurosçuluk, kısa sürede geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Çünkü bu düşünce akımı zamana uygundu ve arayış içinde olan bireylere ahlaksal bir dayanak, bir davranış ilkesi sunmaktaydı. İnsanlar arasında, soy, servet, ırk, sınıf, ulus, cinsiyet gibi farklar gözetmediğinden dolayı herkese açıktı. Epiküros öğretisi, bireyi toplumsal siyasal yaşamdan kopararak, içine döndürmeye mutlu kılmaya yöneliktir. Bütün toplumu, insanlığı esenliğe, huzura, mutluluğa kavuşturmak gibi bir kaygısı yoktur.

127

Belgede Antik Yunan’da devlet (sayfa 138-142)