• Sonuç bulunamadı

IV. BİR SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU: İNGİLTERE

2. Kolonileşme veya Kolonicilik Fikri

Evlerinden büyük ekonomik fırsatlardan yararlanmak ya da dini özgürlük kazanmak için ayrılan çoğu Avrupalı yeni keşfedilen kıtaya doğru yolculuğa çıktı. İngiltere 1600 lü yıllarda Avrupa’dan Amerika’ya yaşanan büyük göç akımına ekonomik, siyasi ve dini nedenlerle dahil oldu. Zira bugünkü Amerika Birleşik Devletleri halklarını oluşturan onüç koloninin yüzlerce İngiliz göçmeninden oluşmaktadır.

Ekonomik Sebepler:

1600 lü yıllara doğru İngiltere, hem zenginlerin hem de fakirlerin ülkesiydi. Büyük Britanya ve İrlanda’da toprağın çoğuna soylular ve üst tabakadan kişiler sahipti. Dış ticaretle uğraşan bazı tüccarlar para kazanırken halkın çoğu fakirdi denilebilir. Köle veya ırgat olarak çoğu insan çalıştığı gibi kimi insanlarda kiraladıkları toprağı işliyorlardı. Dokumacılar, fırıncılar, demirciler (nalbant), terziler gibi vasıflı meslekler çiftçiler ve işçilerden çok kazanıyorlardı. 1620-1635 yılları arasında görülen ekonomik değişimler beraberinde birçok zorluk getirdi. İngiliz ekonomisindeki enflasyon, fiyat artışı gibi değişimler fakir halkın alım gücünü düşürmüştü. Bunlara ek olarak, Endüstri Devrimi, hızla gelişen bir tekstil sektörü yaratmıştı ve dokuma tezgahlarının sürekli çalışabilmesi için giderek artan bir yün üretimi gerekiyordu. Toprak sahipleri koyun beslemek için çiftlikleri otlak haline getirerek kapatıyor ve köylüleri bu topraklardan kovuyorlardı. Kolonilerin yayılması, yerlerinden edilen bu köylüler için bir çıkış yolu oluşturdu. Bu durum kiracı çiftçilerin iş sahalarının kaybolması anlamına gelmekteydi. Hızla artan işsiz insan sayısına paralel olarak suç oranında da artış olmaktaydı. Yoksullar yaşayabilmek için çalmaya başlamışlardı. Bu insanları kontrol edebilmek için açılan yoksul çadırları ya da evleri dolup taşmaktaydı.

1348 yılında İngiltere ve Galler ülkesi birlikte 4–5 milyon nüfusa sahipken 1377’de görülen ve “Kara Ölüm” olarak adlandırılan veba salgınıyla 2,5 milyona kadar düşüş görülmüştür. 1525’de 2.26 milyon olan İngiltere nüfusu için demografik tablo çizilecek olursa veba salgını ile Kral VIII. Henry hakimiyeti arasındaki zaman diliminde nüfus oranındaki durgunluğun devam ettiği görülür. 1525 yılından sonra durum tabloda verildiği gibidir:60

60 Kenneth O., The Oxford Illustrated History of Britain, Oxford University Press, China, 2000, s. 224.

38

1525 – 1601 yılları arasında toplam nüfus

Yıl Nüfus (Milyon) 1525 2.26 1541 2.77 1551 3.01 1561 2.98 1581 3.60 1601 4.10

Artan nüfus özelikle kentsel nüfusun artışı ile birlikte gıda maddesine olan talep endüstriyel ürünlere olan talebe oranla hızla artış göstermiş ve bu durum özellikle hava şartları neticesinde mahsulün az alındığı yıllarda daha da artıyordu. Kral VIII. Henry döneminde baş gösteren bu durum iş gücünün ucuzlaması ve yaşam standartlarının düşüşüne şeklinde piyasaya yansıdı.

Dini Sebepler:

1517’de Martin Luther ile Avrupa’da başlayan Reform hareketleri çoğu Kuzey Avrupa ülkelerinin İngiltere’de dahil olmak üzere Katolik Kilisesi’yle bağlarını kopardı. Bu reform hareketleri İngiltere’de fazlasıyla komplike bir durum yarattı. Kraliçe I. Elizabeth teokratik çeşitliliği koruyan bir politika izleyerek kısmi anlaşma sağlayabildi. Bu siyaset dış politikada “en katolik kral” ünvanını taşıyan İspanya Kralı II. Philips’in Protestan İngiltere’ye karşı olan tutumunu da olumsuz yönde etkilemiştir. 1588’de V. Papa Sixtus’un desteği ile İspanya Kralı İngiltere’yi istila etmek istemiştir ancak bu mücadelesinde yenik düşmüştür.61

1603 yılında Kraliçe Elizabeth’in ölümü ile tahta İskoçya’yı yöneten James VI yani İngiltere Kralı olarak James I geçti. Kral James I döneminde halk yönetimin etkisi ile Katolik Kilisesi’yle bağlarını kopararak Anglikan Kilise’sine yani İngiltere Kilise’sine bağlandı. Bazı İngilizler bu Anglikan Kilisesi’nin Katolik Kilisesi’nden çok farklı olmadığını düşünüyordu. Püriten olarak adlandırılan bu grup kilise ve devletin İncil’e göre çalışmasını istiyordu ve çalışmalarıyla İngiltere Kilisesi’ni arındırmak yani Katolik Kilisesi’nin miras bıraktığı birçok gelenek ve uygulamayı tavsiye etmek istiyorlardı. Püriten grubu içerisinde de “separatist” olarak adlandırılan küçük bir grup ise İngiltere için yeni bir Kilise kurmak istiyorlardı. Püritenlerin mevcut düzenden hoşnutsuzlukları otorite ile çekişmelerine yol açmakta ve böylece yönetim ile daima

39

karşı karşıya gelmekteydiler. Kral James I ise, İngiltere Kilisesi’ne tam bağlılık istiyor, halk içerisindeki bu ayrılığa sert tepkiler vermekteydi. Püriten ve Separatist gruplarını ağır cezalandırılıp hapse atılıyordu. Dini olarak devlete muhalif bu gruplar çözüm olarak özgürce bir araya gelebileceklerini baskılardan kurtulacaklarını düşündükleri Yeni Dünya’ya göç etmek istediler.

Siyasi Sebepler:

Ortaçağ boyunca küçük, kendi kendine yeten, ihraç veya ticaret için üretimi olmayan prensliklerden oluşan Avrupa’da 16.yy.’ da ulusal devletler oluşmaya başladı ve sadakat ve vatanseverlik yeniden Avrupa’nın çehresini şekillendirdi. İspanya’da Aragon kralı II. Ferdinand (1479-1516) ile Kastilya kraliçesi I. İzabella (1474-1502) 1479 da evlenerek siyasi bir birlik kurdular. Modern İspanya devletinin çekirdeğini oluşturan bu yapılaşmanın ardından bu iki ayrı krallığın birleşmelerinin sonucu ortaya çıkan ekonomik güçle Christopher Colombususus’a denizaşırı yolculuklarında finansman oldular. Böylece ulusal varlıklarını denizler ötesine taşımış oldular. Bu aslında Avrupa’nın ulusal devlet kuruluşunun ve ulusal ticaret sermayesinin güç kazanışının en bariz örneğidir.

Avrupa’da ulusal devletlerin kurulması, birleşen her iki krallığın aralarındaki ekonomik bariyerlerinde kalkması anlamı taşımaktadır. Böylece ticaret ulusal devletlerde kralın tekelinden çıkmış geniş bir alanda yayılma fırsatı bulmuştur. İç ticaretin gelişmesiyle oluşan orta sınıf ya da ticaretle uğraşan kesim daha fazla para dolayısıyla daha başka pazarlar arayışına girdi. Keşifler çağıyla bulunan yeni kıtalar özellikle Amerika kısa zamanda tacirlerin yeni gözdesi olacaktır.

Coğrafi keşiflerle, keşfedilen coğrafyalardaki çok büyük ve çok kolayca elde edilebilen hammadde kaynakları Avrupa’ya aktarılmıştır. Bu süreçte Avrupa’ya para ve güç kaynağı sağlayan en önemli maddi varlık madenlerdir. Ancak zamanla sadece altın, gümüş veya mücevherlerin zenginlik kaynağı olmadığı Yeni Dünya’da bulunan kahve, şeker, tütün, pamuk ve hatta kakao’nun aynı değerde önemli olduğu düşüncesi Avrupa’da kazanç anlayışında değişim yarattı. 1589’da yayınlanan Richard Hakluyt’a ait “The Principal Navigations, Voyages, Traffiques and Discoveries of the English Nation” adlı kitapta yeni keşfedilen kıtadaki plantasyonların avantajlarına; ülkeleri için depo işlevi görmelerinin yanında ülkelerine yağ, şeker, tütün vs. gibi hammaddeleri

40

sağlayarak bu ülkelerin dışa bağımlılığını yok etmesine işaret etmiştir.62 Bu değerli maddelerin korunması gerektiğini Avrupalılar anlamışlardır. Böylece “değerli metallerin ve hammaddelerin ulusal ekonomi dışına çıkışını yasaklayan” bir iktisat teorisi olan Merkantalizm doğmuştur. Bu doktrine göre altın ve gümüş gibi değerli madenler, bir ülkenin siyasi ve ekonomik gücünün başlıca kaynağıdır. Merkantalizm teorik olarak bir devletin ekonomik olarak ithalatı yani yabancı mal alımını azaltmasını ve ihracatı yurtdışına mal çıkışını artırması esaslarına dayanmaktadır. Bu da devletin ekonomik olarak kendi kendine yetmesi anlamına gelmektedir. Böylece hammaddeler işlenecek, yerli imalat canlanacak teşvik artacak güçlü tüccar sınıfı oluşacak ve netice itibariyle devletin hazinesi altın ile dolacaktı.

3. İngiliz Kolonileri

1. Kuzey (New England) Koloniler

Benzer Belgeler