• Sonuç bulunamadı

3. BULGULAR

4.4. Bulguların TartıĢılması

4.4.1. Klinik Periodontal Bulgular

AraĢtırmamızda hastalar diĢ fırçalama ve mini vida etrafını temizleme konusunda bilgilendirilmiĢ ve uyarılmıĢlardır ancak proinflamatuar sitokin seviyesi sonuçlarını etkileyebileceği düĢünüldüğünden mini vida yerleĢtirilmesini takiben anti-inflamatuar ağız gargarası kullandırılmamıĢtır.

Ġdeal oral hijyen çalıĢmamızın sonuçları açısından önemliydi, çünkü bu çalıĢmada plak birikimi yerine ortodontik diĢ hareketinin neden olduğu enflamasyonun bir sonucu olarak DOS‟ndaki IL-8 ve MMP-8 seviyesindeki değiĢimleri araĢtırmayı amaçlamıĢtık.

Surlin ve ark (2010) sabit ortodontik tedavi gören hastalarda diĢeti büyümesi ile diĢeti oluğu sıvısındaki MMP-8 seviyesi arasındaki iliĢkiyi araĢtırmıĢlardır. Hastalar 8 hafta süresince takip edilmiĢtir. DiĢeti büyümesi görülmeyen 13 hastada MMP-8 seviyesi ortodontik kuvvet uygulandıktan sonra 4-8 saat arasında artmıĢ sonrasında baĢlangıç seviyesine geri dönmüĢtür. DiĢeti büyümesi görülen 9 hastada MMP-8 seviyesi diĢeti büyümesi görülene kadar artmaya devam etmiĢtir. Ġnflamasyonlu diĢeti büyümesi olan hastalardaki MMP-8 miktarı enflamasyonsuz diĢeti büyümesi olan hastalardan anlamlı derecede daha yüksek bulunmuĢtur.

Periodontal değerlendirme amacıyla her hastanın plak indeksi (PĠ), gingival indeks (GĠ), sondlamada kanama indeksi (SKĠ) ve sondlama cep derinliği (SCD) değerleri ölçülmüĢtür. PĠ, plak ile gingivitis arasında büyük bir bağlantı olduğunu

91 gösterse de, periodontal olarak sağlıklı bir durumun göstergesi olamaz. PĠ, çok belirleyici bir ölçüm değildir çünkü diĢlerin gün içerisinde fırçalanıp fırçalanmadığından bile etkilenmektedir. GĠ ve SKĠ diğer klinik ölçümlere nazaran oral hijyeninin değerlendirilmesinde, enflamasyon seviyesinin belirlenmesinde ve hastalığın gidiĢatının gösterilmesinde daha iyidir. Bu ölçümlere bakılarak hastanın diĢlerini düzenli fırçalayıp fırçalamadı rahatça anlaĢılabilir (Loe ve ark 1965).

Paolantonio ve ark (1999) sabit ortodontik apareylerin hastaların ağzına yerleĢtirilmesi ile kısa bir zaman sonra mikrobiyal dental plakta artıĢ ve diĢeti sağlığında kötüleĢme görüldüğünü rapor etmiĢlerdir. Ortodontik tedavi sonucu hastaların diĢetlerindeki meydana gelen patolojik değiĢimler; diĢeti iltihabı, diĢeti kanaması, diĢeti büyümesi ve periodontal cep derinliğinde artıĢ (Atack ve ark 1996).

Birçok çalıĢma sabit apareylerle ortodontik tedavi sırasında plak birikimi ve gingival enflamasyondaki artıĢın sıklıkla görüldüğünü bildirmiĢtir. Bu durum apareylerin etrafının efektif bir Ģekilde temizlenmesinin zorlaĢmasıyla iliĢkilendirilebilir (Zachrisson 1976, Trossello ve Gianelly 1979). Oral hijyen seviyesi ne olursa olsun sabit bir aparey takıldığında hastaların çoğunda generalize gingivitis görülür (Kloehn ve Pfeifer 1974).

Braketlemeden önce ve 3 ay sonra subgingival mikrobiyolojik ve periodontal parametrelerdeki değiĢimin incelendiği bir çalıĢmada, PĠ ile SKĠ ölçümlerinde ve bakteri sayısında braketlemeden sonra anlamlı derecede bir artıĢ meydana geldiği, SCD ölçümlerinde ise anlamlı bir değiĢiklik meydana gelmediği bildirilmiĢtir. (Naranjo ve ark 2006).

Liu ve ark (2011) sabit ortodontik apareyler ağza yerleĢtirildikten sonra ilk 3 ay boyunca PĠ ve GĠ‟in önemli derecede arttığını, periodontal cep derinliğindeki artıĢın ise önemli olmadığını bildirmiĢlerdir. Ancak aparey çıkartıldıktan sonra 6 ay içerisinde plak indeksi, gingival indeks ve periodontal cep derinliği ölçümleri önemli derecede azalarak periodontal durumun düzelmiĢtir.

92 Bizim çalıĢmamızda ortodontik tedavi gören hastalarda cep derinliğinde anlamlı bir artıĢ olmuĢtur. Bu artıĢ daha çok ataĢman kaybı yerine orta düzeydeki gingival büyüme ile iliĢkilendirilebilir.

ÇalıĢmamızda bütün gruplarda GĠ, PĠ ve SCD‟nde zamanla istatistiksel olarak anlamlı artıĢlar gözlenmiĢ olmasına rağmen, hastaların ağız hijyeni çalıĢma süresince çok fazla kötüleĢmemiĢtir. Oral hijyen ve enflamasyon durumunun belirlenmesinde asıl önemli olan faktörlerden biri olan SKĠ ise zamanla anlamlı derecede değiĢmemiĢtir. Bu bulgular Liu ve ark (2011)‟nın ve Naranjo ve ark (2006)‟nın bulgularına benzerdir. Klinik periodontal bulgular ile IL-8 ve MMP-8 seviyeleri arasında anlamlı bir korelasyon bulunamamıĢtır. Klinik periodontal ölçümlerindeki bu artıĢ IL-8 ve MMP-8 seviyelerini etkilememiĢtir. GĠ, PĠ ve SCD‟ndeki artıĢ ortodontik kuvvet ve diĢ hareketinin vermiĢ olabileceği ağrı ve rahatsızlıktan dolayı hastaların oral hijyen kurallarını aksatmalarından kaynaklanmıĢ olabilir.

Gruplar arası karĢılaĢtırmalarda ise M, D ve Kontrol grupları arasında PĠ, GĠ ve SKĠ açısından anlamlı farklılık gözlenmiĢtir. Değerler M‟de en fazla Kontrol grubunda ise en düĢük bulunmuĢtur. Bu durum kaninlerin mezialine yerleĢtirilen power armlardan dolayı hastaların bu bölgeleri iyi temizleyememiĢ olmasına bağlanabilir.

4.4.2. Biyokimyasal Bulgular DOS Bulguları

DOS, osmotik basıntaki değiĢim ile üretilen interstisyel dokuların bir eksudasıdır ve diĢeti oluğuna akıĢ hızı yaklaĢık olarak saatte 3 µl‟dir. Bununla birlikte, periodontal enflamasyon sırasında DOS akıĢ hızında artıĢ meydana gelir ve sıvı eksüdatif hale gelir, böylece hacmi saatte 44 µl‟ye çıkar (Goodson 2003).

Ortodontik tedavi sırasında uygulanan kuvvetler periodonsiyumda bulunan hücrelerin yapısında değiĢimlere neden olmaktadır ve bunun sonucunda periodontal ligament ve ekstrasellüler matrikste yıkım ve yapım olayları meydana gelmektedir. Bağ dokusunu yıkan inflamatuar mediyatörler ve enzimler, hücrelerin çoğalmasını

93 ve farklılaĢmasını uyararak, yara iyileĢmesi ve dokunun yeniden Ģekillenmesini artırmaktadır. Periodonsiyumun derinlerinde gerçekleĢen rezorbsiyon ve apozisyon sırasında oluĢan biyokimyasal olayların DOS içerisinde gösterilmesi hekimler için tedavi esnasında son derece yardımcı bir faktördür (Hakkı ve ark 2004).

Ortodontik tedavi sırasında diĢlere uygulanan mekanik kuvvetler, periodonsiyumda bulunan osteoblastlar, sementoblastlar, periodontal ligament hücreleri ve diĢeti fibroblastları dahil olmak üzere daha bir çok hücreyi etkilemektedir. Uygulanan bu kuvvetler sonucunda periodontal ligament etrafındaki damarlarda vazodilatasyon meydana gelir, bunu takiben lökositler bölgeye göç eder ve akut bir enflamasyon baĢlar. Kemik yapım ve yıkım paternleri ile DOS‟nda bulunan inflamatuar medyatörlerin arasında bir iliĢki mevcuttur. Ortodontik tedavi sırasında DOS miktarı ve içeriğinde değiĢiklikler gözlendiğini söyleyen çalıĢmalar literatürde mevcuttur (Roberts ve Chase 1981, Davidovitch ve ark 1988, Uematsu ve ark 1996).

ÇeĢitli çalıĢmalarda, ortodontik tedavi sırasında mekanik kuvvet uygulanmasının periodontal ligamentin sıkıĢmasıyla DOS parametleri açısından inflamatuar bir reaksiyonu baĢlattığı gösterilmiĢtir. DiĢ hareketi sonucunda DOS akıĢı ve komponentleri modifiye edilmektedir (Ren ve ark 2007, Maeda ve ark 2007).

AraĢtırmacılar ortodontik tedavi sırasında DOS miktarının artıĢ gösterdiğini rapor etmiĢlerdir (Samuels ve ark 1993b, Tuncer ve ark 2005). Bununla birlikte ortodontik tedavi sonucunda DOS hacminin etkilenmediğini söyleyen çalıĢmalar da mevcuttur. Perinetti ve ark (2013) derleme çalıĢmalarında DOS‟nın ortodontik diĢ hareketinden etkilenip etkilenmediğini araĢtırmıĢlardır. Ġnceledikleri 13 makale sonucunda test (haraket ettirilen diĢ) ve kontrol (hareket etmeyen diĢ) grupları arasında DOS hacmi açısından çok az değiĢiklik olduğunu ya da istatistiksel olarak anlamlı bir değiĢiklik olmadığını bildirmiĢlerdir. Görülen değiĢikliklerin ise ortodontik diĢ hareketinden değil de sabit ortodontik apareylerin neden olduğu gingival enflamasyon sonucu oluĢtuğu rapor edilmiĢtir. Bu çalıĢmaların sonucunda ortodontik diĢ hareketi için farklı metodlar ve farklı örnekleme zamanları

94 kullanılmasına rağmen DOS hacminin diĢ hareketindeki doku remodellinginin bir biyomarkırı olarak diagnostik potansiyele sahip olmadığı sonucuna varılmıĢtır.

Bizim çalıĢmamızda da DOS hacmi miktarları çalıĢma süresince bir dalgalanma göstermiĢtir. Grup içi karĢılaĢtırmalarda; yalnızca erken yüklenen vida grubunda (VE) VOS hacminde baĢlangıç seviyesine göre zamanla anlamlı bir azalma gözlenmiĢtir (p˂0,05), diğer gruplarda anlamlı değiĢiklik saptanmamıĢtır (p˃0,05). Gruplar arası DOS ve VOS hacmi karĢılaĢtırıldığında; 13M ve 13 D, 23M ve 23D, VE ve VG arasında hiçbir zaman diliminde anlamlı değiĢiklik gözlenmemiĢtir (p˃0,05). SıkıĢma (D) bölgeleri, gerilme (M) bölgeleri ve kontrol diĢ (33) karĢılaĢtırıldığında yanlızca T2‟de, yani kuvvet uygulandıktan 24 saat sonra DOS hacmi kontrol grubunda diğer gruplardan istatistiksel olarak anlamlı derecede daha az bulunmuĢtur (p˂0,05). Bu bulgular Perinetti ve ark (2013)‟nın bulgularıyla benzerdir.

Bununla birlikte, bazı çalıĢmalar mekanik stresin DOS akıĢkanlığı üzerine anlamlı bir etki oluĢturmadığını göstermiĢtir (Apajalathi ve ark 2003, Ingman ve ark 2005). Bu sebeple ortodontik kuvvetlerin DOS yoğunluğu üzerine etkisi tutarlı bulgular vermemektedir.

Proinflamatuar Sitokin Seviyesi Bulguları

Ġmplantların etrafında oluĢabilecek hastalıkların belirlenmesi genellikle klinik ve radyografik değerlendirmelerle yapılmaktadır. Ancak halihazırda kullanılan bu yöntem ile patolojik geliĢin erken safhaları belirlenememektedir. Periodontal dokulardaki yıkımın erken teĢhis ve tedavisinde, DOS ve implant çevresi oluk sıvısındaki biyokimyasal parametrelerin belirlenmesi, gerek kemik yıkım aĢamalarının, gerek periodontal hastalığın mevcut durumunun anlaĢılmasında, gerekse zamanla oluĢabilecek yıkımın nasıl gerçekleĢeceğinin öngörülebilmesi için ipucu niteliği taĢımaktadır. (Newman ve ark 2002).

ÇalıĢmamızda mini vida oluk sıvısındaki sitokin seviyelerinin belirlenmesi daha önce literatürde implant çevresindeki oluk sıvısında bulunan sitokin seviyesinin belirlenmesi için kullanılan yöntemlere benzer yöntemle yapılmıĢtır (Kao ve ark

95 1995, Panagakos ve ark 1996, Curtis ve ark 1997). Bu sitokin seviyelerinin belirlenebilmesi için mini vida etrafındaki oluk sıvısı, periopaper ile toplanmıĢtır. Oluk sıvısının toplanması esnasında mini vidanın etrafı pamuk rulolar ile izole edilip kurutularak tükürük o bölgeden uzaklaĢtırılmaya çalıĢılmıĢtır. Hava spreyi

kullanılmamıĢtır çünkü havanın sıvı akıĢını olumsuz etkileyebileceği

düĢünülmektedir. Her ne kadar mini vidanın etrafı pamuk rulolar ile izole edilmeye çalıĢılsa da tükrükten tam bir izolasyon sağlanamamıĢ olabilir. Bu durum yöntemin bir zorluğu olarak kabul edilmelidir. Ayrıca yöntemin, oda sıcaklığının olası etkisi, nem, örneklerin sıcaklıkla buharlaĢması, kağıt Ģeritlerin cihaza konulma Ģekli, sıvının cihazda bırakmıĢ olabileceği kalıntı, cihaz kalibrasyonu ve güvenilirliği (Suppipat ve Suppipat 1977, Garnick ve ark 1979, Griffiths 2003, Gupta ve ark 2013) ve 0,7 µl‟den daha fazla hacimlerin cihazda okutulamaması gibi limitasyonları da vardır (Ustun ve Alptekin 2007, Baltacioglu ve ark 2013). Bu nedenle sitokin seviyesi ölçümleri dikkatle değerlendirilmelidir.

Klinikte birçok vücut sıvısının değerlendirilmesinde konsantrasyon miktarlar kullanılmaktadır (Yamalik ve ark 2000). DOS içerisindeki enzim düzeylerinin konsantrasyon olarak hesaplanması, elde edilen tüm sıvının birim hacmindeki enzim miktarı olarak değerlendirilmektedir (Huynh ve ark 1992). Toplanan bu sıvı miktarının ölçülmesinde Periotron gibi cihazlar kullanılmasına rağmen (Griffiths 2003), cihaz ile ilgili limitasyonlar ve buharlaĢmayla oluĢan sıvı kaybı (Gupta ve ark 2013) gibi faktörler hesaplanan hacimin etkilenmesine neden olmaktadır. Ayrıca, elde edilen sıvı hacminin mevcut enflamasyonun Ģiddeti ile artması da (Ozkavaf ve ark 2000) konsantrasyon miktarlarının daha düĢük düzeyde hesaplanmasına yol açabilmektedir. DOS enzim düzeylerinin konsantrasyon olarak hesaplanarak değerlendirilmesi çalıĢmaların en önemli limitasyonları olarak görülebilir. Bu nedenle çalıĢmamızda konsantrasyon miktarların yanısıra total miktarlar da verilmiĢtir. Çünkü DOS hacminin belirlenmesinde oluĢabilecek çok küçük hatalar, toplanan DOS hacmi az ise final konsantarasyonların belirlenmesinde çok büyük hatalara neden olabilir.

Ölçüm zamanları olarak mini vida yerleĢtirildikten hemen sonra, 1 gün, 1 ay ve 3 ay sonraki dönemler seçilmiĢtir. ÇalıĢmamızdaki ölçüm günleri literatürdeki ölçüm günleri ile uyumludur (Hamamcı ve ark 2011, Enhos ve ark 2013).

96 Mekanik stresin niteliği (gerilme ya da basınç) inflamatuar mediatörlerin salınımını, miktarını ve DOS hacmini farklı Ģekilde etkilediğinden (Tuncer ve ark 2005, Cantarella ve ark 2006), biz de çalıĢmamızda gerilme ve sıkıĢma bölgelerini ayrı olarak değerlendirdik.

IL-8 Seviyesi Bulguları

Proinflamatuar sitokinler, kemik metabolizmasında önemli rol oynadıkları için peri-implant oluk sıvısındaki bu biyokimyasal belirteçler erken aĢamada peri- implantitisin teĢhis edilmesini sağlayabilir (Ataoglu 2002). Kao ve ark (1995) ile Shaama (2005), proinflamatuar sitokinlerdeki belirgin artıĢın dental implant baĢarısızlığına yol açtığını bildirmiĢlerdir, ancak proinflamatuar bir sitokin olan IL- 8‟in mini vida baĢarısına etkisini değerlendiren bir tane çalıĢma mevcuttur (Hamamcı ve ark 2012). Bu nedenle kemik rezorpsiyonunda etkili olan bu proinflamatuar sitokinin mini vida etrafındaki seviyelerinin belirlenmesi, çalıĢmamızın amaçlarından birini oluĢturmaktadır.

IL-8 çok çeĢitli hücreler ( polimorfnüklear lökositler, monositler, makrofajlar ve fibroblastlar) tarafından üretilir ve enflamasyon bölgesinde lökositlerin toplanmasında önemli bir rol oynar (Bickel 1993).

Bugüne kadar literatürde mini vidaların yüklenmesinin, in vivo olarak klinik ortamda kemik dokuda oluĢturduğu moleküler cevabın değerlendirildiği çalıĢma sayısı çok az olduğundan, bu tezi hazırlarken kullanılan kaynakların bir kısmı dental implantlarla yapılan çalıĢmalardan alınmıĢtır, bu nedenle bulgular dikkatle değerlendirilmelidir.

Dental implant oluk sısıvında IL-6, IL-8, IL-10 ve IL-12 sitokinlerindeki artıĢ osseointegrasyon eksikliği, kemik kaybı ya da implant baĢarısızlığına neden olabilir (Candel-Marti ve ark 2011).

BaĢarılı implantlar ile baĢarısız implantların karĢılaĢtırıldığı pek çok çalıĢmada, baĢarısız implantların oluk sıvısında IL-8 seviyesinin belirgin biçimde

97 daha yüksek olduğu bulunmuĢtur (Bordin ve ark 2009, Petković ve ark 2010, Venza ve ark 2010).

Fonseca ve ark (2014) peri-mucositis ve peri-implantitisli hastalarda tükrükte ve implant çevresindeki oluk sıvısında IL-1β, IL-2, IL-4, IL-5, IL-6, IL-7, IL-8, IL- 10, IL-12 ve TNFα seviyelerini değerlendirmiĢlerdir. Peri-implantitisli hastalarda peri-implant oluk sıvısında IL-1β seviyesi, tükrükte ise IL-8 seviyesi anlamlı derecede yüksek bulunmuĢtur. Tükrükteki IL-8 seviyesindeki bu artıĢ peri- implantitise karĢı oluĢan sistemik cevapla iliĢkilendirilebilir.

Zou ve ark (2005) çalıĢmalarında sağlıklı ve enflamasyonlu implantların oluk sıvısında IL-8 seviyesini ve DOS miktarını değerlendirmiĢlerdir. DOS hacmi ve IL-8 miktarı peri-implantitisli bölgelerde anlamlı derecede daha fazla bulunmuĢtur. DOS hacmi ile PĠ, GĠ, SCD ve SKĠ arasında pozitif bir iliĢki bulunurken, IL-8 total miktarındaki artıĢ ise PĠ ve SCD ile iliĢkilendirilmiĢtir. AraĢtırmacılar DOS hacmi ve IL-8‟in peri-implantitisin değerlendirilmesinde diagnostik ve prognostik bir marker olabileceğini bildirmiĢlerdir.

Severino ve ark (2011) peri-implantitisli ve sağlıklı implantlara sahip hastaların peri-implant oluk sıvısında IL-6, IL-10, IL-17 ve IL-8 seviyelerini değerlendirmiĢlerdir. Sadece IL-17 sentezi peri-implantitisli hastalarda yüksek bulunmuĢtur. Diğer sitokin değerleri açısından gruplar arasında anlamlı fark bulunmadığını bildirmiĢlerdir.

Nowzari ve ark (2008) sağlıklı implantlarla sağlıklı diĢler arasındaki sitokin seviyelerini karĢılaĢtırmıĢlardır. IL-8 konsantrasyonu, implantlarda diĢlere göre anlamlı derecede daha yüksek bulunmuĢtur. Bu duruma iliĢkin özel bir açıklama bulunmamaktadır. Ancak implantın yabancı cisim gibi görülüp immün cevabı uyararak sitokin sekresyonunu arttırdığı düĢünülebilir.

Yukarıdaki birçok implant çalıĢmasında peri-implantitis varlığında IL-8 miktarının arttığı bildirilmiĢtir (Zou ve ark 2005, Bordin ve ark 2009, Petković ve ark 2010, Venza ve ark 2010, Fonseca ve ark 2014). Her ne kadar dental implant ve ortodontik mini vidalar yapısal olarak farklılıklar gösterse de, PIOS ve VOS

98 benzerlikler göstermektedir. ÇalıĢma boyunca bütün mini vidalar hiçbir komplikasyon göstermeden ağızda kalmıĢtır. Hem erken hem de geç yüklenen vidaların VOS‟ndaki IL-8 miktarının, zamanla azalmıĢ ve en fazla baĢlangıç miktarına geri dönmüĢ olması, her iki vida grubunundaki vidalarda da peri- implantititis bulunmadığının bir göstergesi olabilir. Bu durum hastaların ağız hijyeninin çalıĢma süresince kabul edilebilir sınırlar içerisinde kalması ile açıklanabilir. Aynı zamanda erken ve geç yüklenen mini vidalar arasında da IL-8 miktarı açısından fark çıkmamıĢtır (konsantrasyon miktarında 3. ay hariç).

Sarı ve Uçar (2007) maksiller kanin diĢlerin distalizasyonu sırasında ankraj amacıyla kullanılan mini vidalar etrafındaki oluk sıvısında IL-1β miktarını incelemiĢlerdir. ÇalıĢma grubunu, dört premolar çekimi yapılmıĢ 10 hasta oluĢturmaktadır. Mini vidalar üst ikinci premolar ile üst birinci molar arasındaki alveoler bölgeye çift taraflı yerleĢtirilmiĢtir. Üst kaninler tedavi grubunu, alt kaninler kontrol grubunu ve mini vidalar da implant grubunu oluĢturmaktadır. Mini vida etrafındaki oluk sıvısı kanin distalizasyonunun baĢlangıcında (mini vida yerleĢtirildikten 2 hafta sonra), 1, 2, 7, 14 ve 21 gün sonra değerlendirilmiĢtir. Mini vida oluk sıvısındaki IL-1β seviyesi, kuvvet uygulanmasından 24 saat, 48 saat, 1 hafta ve 3 hafta sonra belirgin bir artıĢ göstermemiĢtir. Ġmplant ve kontrol grubunda, IL-1β seviyesi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmezken, tedavi grubunda IL-1β seviyesi 1 ve 2 gün sonra belirgin biçimde artmıĢtır. AraĢtırmacılar çalıĢma süresince implant grubunda artıĢ olamamasının, kullanılan mini vidaların sağlıklı olduğunun bir göstergesi olabileceğini ve sağlıklı mini vidalar üzerindeki mekanik stresin, vida oluğu sıvısındaki IL-1β seviyesini etkilemediğini belirtmiĢlerdir. IL-1β ve IL-8 kemik rezorbsiyonunda önemli rol oynayan proinflamatuar sitokin ailesindendir ve benzer özellikler göstermektedir (BaĢaran ve ark 2006). Ayrıca IL-1β‟nın IL-8 sentezini uyardığı bilinmektedir (Ebersole ve Cappelli 2000). Bizim çalıĢmamızda da VOS‟ndaki IL-8 seviyesi, her iki grup için de çalıĢma süresince belirgin bir artıĢ göstermemiĢtir. Bu bulgu Sarı ve Uçar‟ın (2007) bulguları ile bağdaĢtırılabilir. Aynı zamanda bu tez çalıĢması mini vidaların stabilitesini 3 aylık gibi daha uzun bir dönemde incelemiĢtir, bu durum vidaların uzun dönem baĢarısına ıĢık tutması açısından önem taĢımaktadır.

99 Enhos ve ark (2013) çalıĢmalarında yüklenen ve yüklenmeyen mini vidaların etrafındaki oluk sıvısında OPG ve RANKL miktarını değerlendirmiĢlerdir. 20 hasta rastgele olarak 2 gruba ayrılmıĢtır. Bir gruptaki vidalar yüklenirken diğer gruptaki vidalar yüklenmemiĢtir. Mini vidalar üst ikinci premolar ile üst birinci molar arasındaki alveoler bölgeye çift taraflı yerleĢtirilmiĢtir. Vidaların 20 tanesi yüklenirken 16 tanesi yüklenmemiĢtir (yüklenmeyen gruptaki 2 hasta kötü ağız hijyeni nedeni ile çalıĢmadan çıkartılmıĢtır). Mini vida oluk sıvısı vidaların meziobukkal bölgesinden yüklemeden önce, 24 saat, 48 saat, 7 gün ve 30 gün sonra toplanmıĢtır. Bütün mini vidalar çalıĢma sonuna kadar ağızda kalmıĢtır. Grup içi karĢılaĢtırmalarda, total OPG miktarı, yüklenmeyen mini vida grubunda yalnızca 7. günde istatistiksel olarak artıĢ göstermiĢtir, yüklenen mini vida grubunda ise hiçbir zaman diliminde anlamlı değiĢikliğe rastlanmamıĢtır. Total RANKL miktarı her iki grupta da hiçbir zaman diliminde anlamlı değiĢiklik göstermemiĢtir. Total OPG miktarı yüklenen ve yüklenmeyen grup arasında hiçbir zaman diliminde farklı değilken, total RANKL miktarı yüklenen grupta yüklenmeyen gruptan her zaman diliminde istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuĢtur. Mini vida oluk

sıvısı hacmi yüklenen grupta 48. saatte en yüksek bulunmuĢtur.OPG/RANKL oranı

yüklenmeyen grupta gözlem periyodu sonunda yavaĢça artarken, yüklenen grupta ise stabil kalmıĢtır. AraĢtırmacıların yorumlarına göre, yüklenen gruptaki bu stabil oran, kullanılan mini vidaların klinik olarak sağlıklı olduğunun bir göstergesi olabilir. Yüklenen grupta RANKL miktarının artmasının ise enflamasyonun bir götergesi olabileceği ve peri-implant dokulardaki kemik yıkımının potansiyel belirteçleri olarak kabul edilebileceği bildirilmiĢtir.

Bugüne kadar literatürde, mini vida etrafındaki oluk sıvısında IL-8‟in değerlendirildiği tek çalıĢma Hamamcı ve ark (2012)‟nın çalıĢmasıdır. AraĢtırmacılar maksiller kanin diĢlerin distalizasyonu sırasında ankraj amacıyla kullanılan mini vidalar etrafındaki oluk sıvısında IL-2, IL-6 ve IL-8 seviyelerini incelemiĢlerdir. ÇalıĢma grubunu, üst birinci premolarları çekilmiĢ 16 hasta oluĢturmaktadır. Mini vidalar üst ikinci premolar ile üst birinci molar arasındaki alveoler bölgeye çift taraflı yerleĢtirilmiĢtir. Üst kaninler tedavi grubunu, üst ikinci premolarlar kontrol grubunu ve mini vidalar da implant grubunu oluĢturmaktadır. Mini vida ve diĢler etrafındaki oluk sıvısı kanin distalizasyonuna baĢlamadan hemen önce (mini vida yerleĢtirildikten 2 hafta sonra), 1, 24, 48 saat sonra, 7, 21 gün ve 3 ay sonra

100 değerlendirilmiĢtir. IL-6 seviyesinde hiçbir zaman diliminde gruplar arasında anlamlı değiĢim gözlenmezken, IL-2 sadece 24 saat sonta tedavi grubunda anlamlı derecede artmıĢtır. Mini vida oluk sıvısındaki IL-8 konsantrasyon miktarı 24 ve 48 saat sonra baĢlangıç değerlerine göre anlamlı bir artıĢ göstermiĢtir. Kontrol grubunda, IL-8 seviyesi açısından hiçbir zaman diliminde istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmezken, tedavi grubunda 1, 24 ve 48 saat sonra baĢlangıç değerlerine göre anlamlı artıĢ gözlenmiĢtir. Ġmplant ve tedavi grubunda IL-8 seviyesi 3 ay sonra baĢlangıç değerlerine geri dönmüĢtür. IL-8 miktarındaki artıĢın ilk saatlerde olması, akut bir enflamasyonun göstergesi olabilir Ģeklinde yorumlanmıĢtır ve mini vidaların yüklenmesinin stokin seviyelerinin artırılması ve vida kaybından kaçınılması için kontrollü bir Ģekilde yapılması gerektiği bildirilmiĢtir. Bu çalıĢmanın sonuçları bizim çalıĢmamızın sonuçları ile çok fazla örtüĢmemektedir. Bizim mini vida gruplarımızda IL-8 miktarı belirgin bir artıĢ göstermemiĢtir. Bu durum çalıĢma dizaynı ve örneklemedeki farklılıklardan kaynaklanmıĢ olabilir. Aynı zamanda hasta

Benzer Belgeler