• Sonuç bulunamadı

KIZ : (Şoför'deki değişikliğin ancak farkına vararak) Nen var?

ŞOFÖR : Ya inek, ya ben ...

KIZ : Deli misin?

ŞOFÖR : Ya inek, ya ben ... Pazarcı karıya kocalık edemem ...

KIZ : Bana bak ...

ŞOFÖR : Beni dalemin gözünde ne hale düşürüyorsunuz, düşün-dünüz mü?

KIZ :

(Şaşkın)

Seni mi? Sana ne oluyor?

ŞOFÖR : İnekçinin, sütçü karının kızıyla ben ...

KIZ : Ama hakarete hakkın yok ...

ŞOFÖR : Gözünüzü bu kadar mı para hırsı bürüdü?

KIZ : Utanmıyor -musun?

ŞOFÖR : Opera artisti ...

KIZ : Ne oluyorsun, delirdin mi?

ŞOFÖR : Yirminci yüzyılda, atom devrinde,' ben tepkili uçağın pilotu inekli evden kız almam ... Esnaflıktan, pazarcılıktan, köy işlerinden nefret ederim ..

KIZ : Defol... Kendini zavallıcık bir inekle bir tutuyorsun ... Ya inek, ya ben demekten utanmıyorsun ...

(Kız masanın üstüne kapanarak ağlamaya başlamıştır.)

Defol...

(Şoför çıkar. Kız, Şofor'ün çıktığının farkında değil, devam eder.)

Beni şu kadarcık sevmiyormuşsun ! ineği niçin alıyorsun uz diye sormak bile aklına gelmedi ... Y ooo, sordun ... Ama -süt, yağ, yoğurt parasıyla ne yapacağımızı sor bari ... Defol... Zavallı şairciğim, ahırı kaptanla beraber yaparız diyordu ... Defol...

Defol diyorum, niye gitmiyorsun?

(Bu sırada Çocuk masa örtüsüyle gelmiş, abiasım görmüş, onu bir müddet dinlemiş, sonra yavaşça yaklaşmıştır. Kız yak�şanz Şoför sanmakta­

dır.)

Parayı ne yapacağız? Şairin, senin pehlivanın imtihanla­

rı ıçın ...

ÇOCUK : Abla ...

İNEK

KIZ : (Başını kaldırarak) Ha? Sen misin? Annerne bir şey

söy-leme... ·

ÇOCUK : Peki ...

KIZ : Ağladığım pek mi belli?

ÇOCUK : Burnun kızarmış... (Kız 'ın yaşlarını masa örtüsüyle siler.) Şimdi belli değil...

ÇOCUK : İn ek alacağımıza mı kızdı kaptan?

KIZ : Evet ...

ÇOCUK : Ben ineği niçin alacağımızı gider aniatırım ona ...

KIZ : Sakın ha ... (Sahnede akşam karanlığı.)

(Ana elinde bir tepsiyle girer, tepside akşam yemeği, bu sırada Çocukla Kız da masaya örtüyü sermişlerdir. Kız anasına yardıma koşar, tepsiyi alır, masaya kor, Çocuk da masanın kurulmasına yardım eder.)

ANA : Kaptan nerede?

KIZ : Sendikadan çağırdılar .. . ANA : Tam yemek zamanı .. . KIZ : Yarın merkeze gidiyor .. . ANA : O da neden?

ÇOCUK : Pilot olmuş ... Tepkili füzelerle Merih'e gidecekmiş ...

ANA : Ya? Ne zaman pilot olmuş da ...

KIZ : Bizden gizlemiş... Sürpriz ...

ANA : Peki ne zaman dönecek Merih'ten?

KIZ : Merih'le dünyamızın arası kaç kilometre, biliyor musun?

ANA : Bilmiyorum. Sen biliyor musun?

KIZ : Tamamı tamamına ben de bilmiyorum, ama çok uzak. ..

ANA : Merak ettim ...

(Çocuğa)

Sen şunun doğrusunu biliyor musun, şair?

ÇOCUK : Bilmiyorum ...

ANA : Gördün mü? Bir de şair olacaksın ... Yarından tezi yok imtihan hazırlığına başlıyorsun ... Öğretmenden ilk öğrene­

ceğin şu Merih'in kilometresi olsun ...

KIZ : Bir mesele var, anne ... Bu iş sır ... Büyük sır ... Kimseye bu işten bahsetmek yok .. .

ANA : Anlıyorum ...

KIZ : Yolda filan da ona benzeyen birine rastlarsan sakın gidip 1 00

konuşayım deme... İş pek karışık . .

.

ANA : Anlıyorum ...

KIZ : Hatta ona benzeyen biri seninle konuşmak isterse sakın karşılık verme... Yoksa ...

ANA : Anlıyorum ... Merak etme ...

(Uzunca bir sessizlik.)

ANA

: (Çocuğa)

Uzat bakalım tabağını, şair. ..

(Çocuk tabağını uzatır. Sofrada bir yandan yemek yenir, bir yandan konuşulur. Fonda ay doğar.)

ANA : Ayışığı da olmasa çatalımızın ucunu görmeyeceğiz.

ÇOCUK : Yarın buraya bir tel çekeyim, bir ampul takayım da ...

KIZ : İyi olur ya ...

ÇOCUK : İn ek satılan bir yer vardır elbette ... Mağazacia satmazlar ya mübarek hayvanı. .. Nerde satılıyorsa ordan alacağız?

KIZ : Neyle?

ANA : Parayla elbette ...

KIZ : Kimden borç isteyeceğiz?

ANA : Borç mu? Niye?

KIZ : Paramız var mı?

ANA : Yok.

ÇOCUK

: (Sevinçle)

ineği alamayacağız ...

ANA : Niye öyle sevindin? Zaten bu şaır milletinin tembelliği dillere destandır.

KIZ : ineği mutlaka almamız lazım...

(Çocuğa)

İmtihanlarının hepsini birineilikle vereceksin ... Sonra daha büyük okulları bitireceks\n... Sonra pilot olacaksın ...

ÇOCUK : T epkili uçak pilotu ...

ANA : Peki ama ...

KIZ : Pilot da olur, şair de kalır ..

. (Çocuğa)

Ama yeryüzünün en iyi pilotu olacaksın... ineği mutlaka alacağız ...

ANA : Buldum ... Parayı buldum ... Rahmetlinin altın saatini sata­

rız ...

(Çocuğu işaret/e)

Buna saklıyordum, ama şimdi erkek­

ler cep saati kullanmıyorlar ... Benim broşu da satarız .

.

.

(Kız'a)

Sana saklıyordum, düğün hediyesi ...

KIZ : Ama gelinler şimdi öyle br oş takmıyor ..

.

ANA : ineği yarından tezi yok aldık öyleyse .. .

İNEK

(Öğretmen girer. Elinde kafes.)

ÖGRETMEN : Akşam şerifler hayırlar olsun ...

ANA : Buyrun ...

(Çocuk kalkar, koşarak çıkar.)

ÖGRETMEN : Teşekkür ederim, zahmet etmeyin ...

ANA : Valiahi hatının kalır oturmazsanız ...

(Çocuk bir tahta iskemiey/e gelir, iskemleyi masaya, anasıyla abiasının iskemie/eri arasına kor.)

ÇOCUK : Oturun ...

(Öğretmen oturur, Çocuk da yerine oturur, kafes hala Öğretmen'in elindedir, adamcağız bunu nereye koyacağım bilmez, şaşkınlık içindedir.)

ÖGRETMEN : Kafesi geri getirdim. Hediyenizi maalesef kabul edemeyeceğim ... Rüşvet gibi oluyor ...

ANA : Ne münasebet .. .

ÖGRETMEN : Hayır ... Vicdanıınla yaptığım muhasebede bu neticeye vardım ... (Kafesi nihayet masanın orta yerine kor.) Teşekkür ederim ... Fakat ısrar etmeyin ...

ANA : Peki... Şair imtihanlarını sayenizde versin hele de, o zaman ...

ÖGRETMEN : O zaman meselenin rengi değişir ...

KIZ : Bir şey yemiyorsunuz ...

ÖGRETMEN : Akşamları yemek yemem ... Mide rahatsızlığım var ... Süt içerim yalnız ...

ANA : İnek sütü mü?

ÖGRETMEN : Hayır keçi sütü ...

ANA : İnek sütünü tavsiye ederim... Hem ın'ideye, hem zihin açıklığına bire birdir.

(Kız, deminden beri zor zaptettiği hıçkırıklarını daha fazla tutamayacağından korkarak masadan kalkar, hızla çı­

karken.) ANA : Nereye?

KIZ : Şimdi . .. (Kız çıkar.)

ÇOCUK : Karanlıkta boğazına kaçtı lokması ...

ANA : Sen yarın buraya hemen teli çek ...

102

ÇOCUK : Olur. (Masanın ortasındaki kafesi alır, kalkar.) ANA : Nereye?

ÇOCUK : İçeri götüreyim... Kapısı da açık kalmış... (Kafesin kapısını kapar, çıkar.)

ANA : Kuş kafesinin kapısını hiçbir vakit açık bırakmamalı ...

ÖGRETMEN : Affedersiniz... Açmışım... kaparnayı unutmu-şum... Esasen kuş yoktu içinde malumunuz ...

ANA : Ama olabilirdi ...

ÖGRETMEN : Olabilirdi .. . ANA : Gördünüz mü ya .. .

(Bir müddet sessizlik.)

ANA : (Düşünür.) Merih burdan çok uzak mı?

ÖGRETMEN : Efendim?

ANA : Merih diyorum, çok uzak mı ... Durun ... Söylemeyin ...

Yarın şair de soracak, ona da söylemeyin .. . PERDE

İKİNCİ PERDE

BİRİNCİ TABLO

Çardak. Çardağın önüne perde çeki/miştir. Perdenin aralığından ineğin art ayakları, memesi kuyruğu görünmektedir. Çocuk çarda­

ğın üstünde, tahta parçalarıyla damını sağlam/aştırmaya çalışmak­

tadır. Ana iskemlede oturmakta. Kız ayakta, elinde bir kitap.

ANA : Aman dikkat et, şair ... Düşeceksin diye ödüm kopuyor .. . ÇOCUK : Korkma... Düşmem... Düşsem de bir şey olmam .. . ANA : O rdan nasıl görünüyor?

ÇOCUK : Neresi?

ANA : Neresi değil. İnek ... İnek nasıl görünüyor yukardan?

ÇOCUK : Burdan görünmüyor ...

ANA : Çatlak, aralık filan yok mu, gözünü uydur da bak ordan ıl'!eğe ...

(Çocuk damın üstünde, yüzükoyun yatar.) ANA : Aman dikkat et ...

ÇOCUK : Korkma ...

ANA : Nasıl?

ÇOCUK : Basbayağı ...

ANA : Yani?

ÇOCUK : Basbayağı inek gibi ...

ANA : İneğin omzuna .bak yukardan ... Omzuna değil canım, sırtına... Değil değil kaba ed erine ...

KIZ : Sağrısına ...

ANA : Kitapta öyle mi yazıyor?

KIZ : Hayır, nasıl yağ yapılacağından, nasıl yoğurt yapılacağından başka bir şey yazdığı yok bunun ...

ANA : O da lazım ... (Çocuğa) Sağrı diyelim ... Neresi aniadın ya, şairciğim ...

ÇOCUK : Anladım ...

1 04

ANA : İşte, eğer yukardan, tepeden bir ineğe bakar da, orası yukardan tepeden geniş görünürse o ineğİn sütü bol olur. ..

KIZ : Emin misin?

ANA : Yine başlama

... (Çocuğa)

Eee? Nasıl, şairciğim ...

ÇOCUK : Geniş ...

ANA : Teşekkür ederim ...

Ç

OCUK : Kalkayım mı?

ANA : Kalk... Aman dikkat et ...

ÇOCUK : Korkma ...

ANA : Çabuk dönseydi ...

KIZ : Kim?

ANA : Seninki ... Kaptan ... Şaire yardım ederdi ...

KIZ : Onun elinden böyle işler gelmez... Bir ahır damını da kendimiz yapamadıktan sonra ...

ÇOCUK : Siz sütü ne zaman sağacaksınız?

ANA : Ne zaman canımız isterse ...

KIZ : Bu kitaba bakarsan, doğrudan doğruya yazmıyor, ama öyle mana çıkıyor, inek sabah bir, bir de akşamüstü sağılacak ...

ÇOCUK

: (Bir yandan çalışmakta, bir yandan konuşmaktadır.)