• Sonuç bulunamadı

Kitabın Abdurrezzak Kaşanî’ye Aidiyeti

Belgede Türkiye Caferileri Sitesi (sayfa 79-134)

Kitabiyatçılar ve biyografi yazarları bu kitabı Te’vilatu’l-Kur’an adıyla anmış ve onu Abdurrezzak Kaşanî’ye nispet etmişlerdir. Hacı Halife şöyle der: “Sad suresine kadar olan ve sufilerin kavramlarına göre teville tefsiri içeren Te’vilatu’l-Kaşanî adıyla ünlü Te’vilatu’l-Kur’an, şeyh Kemaluddin Ebi’l-Ganaim Abdurrezzak b. Cemaluddin Kaşani Semerkandî’ye (vefatı 887) aittir. Başlangıcı “

هملک مظانم لعج یذلا ّٰهلل دمحلا

”dir.

şeyh Ağabozorg Tehranî, Te’vilu’l-Ayat’ı tanıtırken şöyle demiştir:

“Hazane-i Rezeviyye nüshasından anlaşılan odur ki, onun adı Te’vilatu’l-Kur’an’dır. Başlangıcı

هتافص رهاظم هملک مظانم لعج یذلا ّٰهلل دمحلا

dir.”254 Başka

bir yerde de şöyle demiştir: “Te’vilu’l-Ayat adıyla meşhur Te’vilatu’l-Kur’an, Kaşanî’ye aittir ve el-Ezher kütüphanesi fihristinde ondan Te’vilu Kelâmillah olarak bahsedilmiştir.255 Ravdatu’l-Cennat sahibi, Kaşanî’yi, vahyin tevili ve ilimleri mertebelerinde arif ve araştırmacı bir âlim olarak tanıtmış ve şöyle demiştir: “şehid-i Sâni’nin (rahimehullah) sözlerinde o ve meşhur kitabı -Te’vilu’l-Ayat- hakkında övgü vardır. şimdiye dek ayetlerin tevili konusunda onun benzeri bir kitap yazılmadığını insafla belirtir.”256

252 Mahmud elĞarab, Mahmud, “Kitabu’şşeyhi’lEkber Muhyiddinî’bni’lArabi Terc -metu Hayatihi min Kelâmihi”yi onun biyografisi için yazmıştır.

253 İbn Arabî, Muhyiddin, Rahmetun mine’r-Rahman fi Tefsir ve İşarati’l-Kur’an, derleyen:

Mahmud, Mahmud Ğarab, s. 4-5.

254 Ağabozorg Tehranî, el-Zeria ila Tesanifi’ş-Şia, c. 3, s. 303.

255 A.g.e., s. 308.

256 Hansari, Mirza Muhammed Bakır, Ravdatu’l-Cennat, c. 4, s. 197-198.

Aynı şekilde başka bazı müellifler de Te’vilatu’l-Kur’an kitabını Kaşanî’ye ait kabul ederler. Referanslar dipnotta gösterilmîştir.257

b) Te’vilatu’l-Ayat’ın elyazma nüshaları

Bu kitabın Molla Abdurrezzak Kaşanî’ye nispet edilmiş çok sayıda el-yazma nüshalarının İran ve başka ülkelerdeki varlığı, kitabın Kaşanî’ye ait olduğunun açık delilidir.258 Bunların arasında Ayetullah Mer’eşî (rahime-hullah) kütüphanesi elyazma kataloğunda şöyle geçmektedir: “Te’vilu’l-Ayat [el-Te’vilat] Kemaluddin Abdurrezzak b. Ahmed b. Ebi’l-Ganaim Kaşanî’nin (vefatı hicri 730), arifler ve sufilerin metoduyla ayetlerin tevilini içeren özet meal tefsiridir. Kaşanî’nin ifade ettiği gibi, eğer bir ayet tevile muh-taç değilse veya tevilini bilmiyorsa belki başkaları daha iyi anlar diye onu tevil etmemiştir. Başlangıcı

هتافص رهاظم هملک مظانم لعج یذلا ّٰهلل دمحلا

’dir.

Bu nüsha, Muharrem hilalinde salı günü Ali b. Tacuddin hattıyla...

yazılmıştır.”259

c) Kitabın kendisinden delil

Zehebî, bu kitabın müellifinin Kaşanî olduğuna (İbn Arabî olmadı-ğına) dair üçüncü bir delil zikretmiştir. Bu delil şudur: Müellif “

ْمُم ْضاَو

َك َحاَنَج َكْيَلِإ

260 ayetini tefsir ederken şöyle demiştir: “şeyhim nureddin Abdussamed’den işittim ki...”261 Burada geçen nureddin, Nefehatu’l-Üns fi Menakıbi’l-Evliya262 kitabından anlaşıldığı kadarıyla, yedinci yüzyılın

257 Bkz: Bağdadî, Hediyyetu’l-Arifin, c. 5, s. 567; Zerkelî, Hayruddin, el-A’lam, c. 3, s. 350;

Bekayi, Kitabname-i Bozorg-i Kur’an-i Kerim, c. 4, s. 226; Müderris Tebrizî, Muham-med Ali, Reyhanetu’l-Edeb der Şerh ve Ahval ve Asar, c. 5, s. 34; Kummî, Abbas, El-keni ve’l-Elkab, c. 3, s. 30; Zehebî, el-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 2, s. 400-401; Tabatabaî, Kur’an der İslâm, s. 56; şuşterî, Kadı nurullah, Mecalisu’l-Mu’minun, c. 2, s. 69.

258 Bkz: Bekayi, Kitabname-i Bozorg-i Kur’an-i Kerim, c. 4, s. 1226 ve devamı. Müellif, kitabın elyazma nüshalarının dünyanın tanınmış 57 kütüphanesinde bulunduğunu belirtmiştir.

259 Hüseynî, Ahmed, Fihrist-i Kitabhâ-yi Hatti-yi Kütüphane-i Ayetullah Mer’eşî, Kum, c.

17, s. 324.

260 Kasas 32.

261 Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 2, s. 228.

262 Zehebî bu kitabı tanııtrken şöyle demiştir: “Bu kitap Türkçe’dir. Üstad şeyh Zahid Kevserî’nin yardımıyla ona müracaat ettim.” (Bkz: el-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 2, s.

401, dipnot numarası 4).

sonunda vefat etmiş ve Abdurrezzak Kaşanî’nin (vefatı hicri 730) üs-tadı olan nureddin Abdussamed b. Ali natanzi İsfehanî’dir. Yedinci yüzyılın sonunda vefat eden nureddin’in, hicri 638’de vefat etmiş İbn Arabî’nin üstadı olması ihtimali bulunmadığı dikkate alınırsa bu tefsi-rin İbn Arabî’ye ait olmadığını, Abdurrezzak Kaşanî Sufi’nin telifi oldu-ğunu teyit edebiliriz.263

Ma’rifet, bu delili reddederek şöyle demiştir: “Bunu şöyle izah et-mek mümkündür: Bu kitabı çoğaltan Molla Abdurrezzak Kaşanî yukarı-daki cümleyi metne eklemiş olabilir veya haşiyeye not etmiştir ama son-raki kopyalamalarda metne girmiştir. Sonuç itibariyle kitabın müellifinin İbn Arabî olmasına aykırı bir durum yoktur.”264 Fakat bu muhtemel izah zâhirin hilafınadır ve muteber herhangi bir delil ve dayanağı yoktur.

Spekülasyon

Muhammed Abduh, hiçbir delil zikretmeksizin Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim hakkında beyan edilmiş tevilleri Muhyiddin b. Arabi’nin şanına yakıştırmamakta ve bu nedenle onu Abdurrezzak Kaşanî’ye ait kabul etmektedir.265 Ma’rifet ona cevap vererek İbn Arabî’nin el-Fütuhatu’l-Mekkiyye ve diğer kitaplarında zikredilmiş tevillerden örnekler vermiş ve demiştir ki, eğer Muhammed Abduh, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim’in te-villerinin İbn Arabî’ye nispetini garip buluyorsa ve kitabın ona aidiyeti tereddütlüyse naklettiğimiz örnekler İbn Arabî’nin, başta el-Fütuhatu’l-Mekkiyye olmak üzere tüm kitaplarında geçenlerin benzeridir, hatta belki onlardan daha gariptir. Dolayısıyla bu tefsirin İbn Arabî’ye nispetinin sa-hih olması tercihe şayandır. Özellikle de onun adıyla meşhur olmuş ve bu aidiyeti reddeden karşı delilin mevcut olmadığı kitap sözkonusu ol-duğunda. çünkü bu tefsirin içindeki mevzular İbn Arabî’nin diğer telif-lerindekilere çok benzemektedir.266

263 Bkz: A.g.e., c. 2, s. 401.

264

هلعج وا انه ملکلا اذه داز یشاکلا قازرلا دبع یلوملا وه و خسانلا ناب ههیجوت نکمیف

ةافانم لف نیرخأتملا خسانلا دی یلع نتملا یف لخدا مث شماهلا یلع

(Ma’rifet, el-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib, c. 2, s. 586).

265 Reşid Rıza, Muhammed, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim el-Şehir bi-Tefsiri’l-Menar, c. 1, s.

266 Ma’rifet, el-Tefsir ve’l-Müfessirun fi Sevbihi’l-Kaşib, c. 2, s. 585.18.

İnceleme

Abduh’un, kitabın İbn Arabî’ye ait olduğunu reddeden sözü ikna edici değildir ve yalnızca bir spekülasyondur. Fakat öte yandan kitap-ların muhteva benzerliği de onkitap-ların müellifinin aynı olduğuna açık de-lil değildir ve desteksiz bir ihtimaldir. Özellikle de İbn Arabî’nin Molla Abdurrezzak Kaşanî’nin üstadı olduğu, bu ikisinin fikrî eğiliminin bir-birine yakın bulunduğu ve genel olarak kitapların içeriğindeki böyle bir benzerliğin aynı düşünce akımının takipçileri arasında gözlemlenebil-diği hesaba katılırsa. Tıpkı Meşşailiğin felsefe kitaplarındaki veya sufi-lerin kitaplarındaki benzerlik gibi. Dolayısıyla sırf içerik benzerliği kita-bın bir kimseye aidiyetinin delili sayılamaz.267 Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim’in İbn Arabî’ye ait olduğunun şöhret bulması da görüşün doğruluğuna te-mel alınamaz. çünkü kitap kataloglarının hiçbirinde İbn Arabî’nin telif-lerinden biri olarak bu kitabın adı geçmemektedir. Yalnızca kitabın onun adıyla basıldığı 1862 yılından itibaren bu ilişki ortaya atılmış ve yaygın-laşmıştır. Bu tarihten önce bu kitap ile İbn Arabî arasında hiçbir bağ mevcut değildi ve aslıyla ilgili tereddüt vardı, sözkonusu ilişki ne kadar meşhur olursa olsun. Bilakis bu kitap Te’vilu’l-Ayat adıyla Molla Abdur-rezzak Kaşanî’ye aittir ve -daha önce geçtiği gibi- çok sayıda katalog ya-zarı onu Molla Abdurrezzak’ın telifleri arasında zikretmiştir. Kitabın bir-çok elyazma nüshası aynı isim altında ve Kaşanî’ye ait olarak pek bir-çok kütüphanede mevcuttur.268

Kaşanî’nin Mezhebî Eğilimi

Bilim adamlarının Kaşanî’nin mezhebî eğilimi hakkındaki görüşleri farklı farklıdır. Ağabozorg Tehranî onun kitabını şia telifleri listesinde

zik-267 Kimileri bu kitabın muhtevasının İbn Arabî’nin tefsir eserleriyle benzerliğini bile re -detmektedir. Mahmud Ğarab, Rahmetun mine’r-Rahman tefsirinin mukaddimesinde İbn Arabî ile Kaşanî’nin üslubu arasında büyük fark olduğunu düşünmekte ve şöyle demektedir: “Bu tefsiri ve Rahmetun mine’r-Rahman tefsirini okuyan, İbn Arabî’nin sözlerindeki güzel anlamlar ve zarif işaretler ile Kaşanî’nin tefsirinde [mevcut] hiçbir şey anlaşılmayan sözler arasındaki farkı görecektir.” Bkz: İbn Arabî, Rahmetun mine’r-Rahman min Tefsir ve İşarati’l-Kur’an, s. 4-5.

268 Te’vilu’lAyat’ın bir elyazma nüshası da 4678 numarayla Ayetullah necefi Mer’eşî k -tüphanesinde mevcuttur. Matbu tefsirin bazı bölümleri onunla karşılaştırılmıştır.

retmiş269, ama onu tanıtırken bu konuda hiçbir şey söylememiştir. Kadı nurullah şuşterî, Mecalisu’l-Mu’minin kitabında şiî sufilerin büyük şah-siyetlerini tanıttığı altıncı mecliste ondan bahsetmiştir.270 Her ne kadar onun şiî olduğunu konu etmiyor ve şia olduğuna delil göstermiyorsa da bu kitabın şiî meşhurların biyografisini anlattığı271 gözönünde bulundu-rulursa onu şiî kabul ettiği gayet açıktır. Seyyid Muhsin Emin de onu ta-nıttıktan sonra şöyle demiştir: “Kadı nurullah, Mecalisu’l-Mu’minin’de onu bazı sözleri nedeniyle şiîlerden saymıştır.”272 Kendisi bu konuda sessiz kalmıştır. Bu sükutundan Kadı nurullah’ın görüşünü kabul ettiği anlaşıl-maktadır. Ama Mirza Muhammed Bakır Hansari, Mecalisu’l-Mu’minin’den onun şiî olduğuna delalet eden bazı cümleler naklettikten sonra şöyle demiştir: “Bize göre bu tartışmaya açıktır. çünkü sözleri arasında halife-lere övgü ve tazim bulunmaktadır.”273 Müderris Tebrizî de şöyle demiştir:

“Molla Abdurrezzak, İmâmîyye ulemasının meşhur arif ve mutasavvıfla-rından, ârif ve kâmil bir âlimdir...”274 Fakat Allame Tabatabaî Kur’an mü-fessirlerinin tabakatını beyan ederken onu Sünnî müfessirler zümresinde zikretmiştir.275 İrfanî kavramlara göre yazılmış Te’vilatu’l-Kur’an’daki açık-lamaları onun mezhebî görüşünü yansıtmamaktadır ve anlamada şia’nın Ehl-i Sünnet’le ihtilaf ettiği ayetlerden onun görüşünü çıkarıp mezhebini anlamak mümkün değildir. Elbette ki bu kitapta “

للا مکیلو امنا

” ayetinin Hazret-i Ali (a.s) hakkında nazil olduğunu kabul etmekte276, bu konu ve başka çok sayıda konuda Hazret’i “emirulmüminin” ünvanıyla anmakta ve ondan birtakım rivayetler nakletmektedir.277 Yine altıncı imamı

“el-269 Bkz: Ağabozorg Tehranî, el-Zeria, c. 3, s. 303 ve 308.

270 şuşterî, Mecalisu’l-Mu’minin, c. 2, s. 69-70.

271 Kitabının mukaddimesinde, bu kitapta sahabe, tabiin, müçtehidler, hakimler ve suf -lerden meşhur şiîlerin biyografilerine yer verdiğini açıkça belirtmektedir. (Bkz: a.g.e., c. 1, s. 4).

272 Emin, A’yanu’ş-Şia, c. 7, s. 470.

273 Hansarî, Ravdatu’l-Cennat, c. 4, s. 198.

274 Müderris Tebrizî, Reyhanetu’l-Edeb, c. 5, s. 34.

275 Tabatabaî, Kur’an der İslâm, s. 48.

276 Bu ayetin teviline dair sözü şudur:

نوعضاخ نوعکار مهو ایاقبلا ةاکز نوتؤی و یتاذلا روضحلا و دوهشلا ةلص نومیقی نیذلا

اذه هقح یف لزانلا نینمؤملا ریماک ّٰهللا یلا مهتافص و مهتلاامک ةبسنب ّٰهللاب ءاقبلا یف

(Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 1, s. 334).

277 Bkz: Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 1, s. 8, 17, 35, 97, 124 ve c. 2, s. 490.

İmamu’l-Muhik el-Sabık Cafer b. Muhammed el-Sadık (a.s) ” adıyla zik-retmekte278 ve “

اًري ِسَأَو اًميِتَيَو اًنيِك ْسِم ِهِّبُح ىَلَع َماَعَّطلا َنوُمِعْطُيَو

279 ayetinin Ali (a.s) , Fatıma (a.s) ve onların çocuklarının fedakarlığı hakkında nazil ol-duğunu belirtmektedir.280

Bunlar arasında özellikle onun İmam Sadık (a.s) hakkındaki ifa-desi, şiî olduğunun düşünülmesine kaynaklık etmektedir. Fakat bunu ispat için yeterli değildir. Hassaten “

ِةَعا َّسلِّل ٌمْلِعَل ُهَّنِإَو

” ayetinin zeylinde şu içerikteki rivayeti zikrettiği gözönünde bulundurulursa: “İsa b. Meryem dışında başka bir mehdi mevcut değildir.”281 Buna dayanarak Vadedilen Mehdi’nin (a.f) İsa b. Meryem (a.s) olabileceği ihtimalini reddetmemiştir.

Bu da Hazret-i Mehdi’yi (a.f) İmam Hasan b. Ali el-Askeri’nin (a.s) oğlu kabul eden şia’nın kesin akidesiyle bağdaşmamaktadır. Bununla birlikte Bakara suresinin ikinci ayetini açıklarken Hazret-i İsa’dan (a.s) bir riva-yete de yer vermiştir: “Size vahyi getirdim. Yakında Mehdi (a.s) âhir za-manda onun tevilini getirecektir.”282 Bu söz, onun nazarında Hazret-i İsa (a.s) ile İmam Mehdi’nin (a.s) aynı kişi olmadığını göstermektedir.

Dolayısıyla Kaşanî’nin mezhebi hakkında kesin bir görüş açıklamak zordur. Onun bazı ayetlerin zeylindeki tevil ve tefsir açıklamaları, Mü-minlerin Emiri’ne özgü faziletlerin bir kısmıyla ilgili bilgi ve inancını, Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’ine dostluk ve muhabbetini anlatmaktadır.283 Fakat Emirulmüminin’in (a.s) faziletlerine itikad ve Ehl-i Beyt’e (a.s) mu-habbet şia olmanın delili değildir. Belki en çok onu nâsıbi fırkalardan

278 A.g.e., c. 1, s. 4.

279 İnsan 8.

280 Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 2, s. 741.

281 Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 2, s. 450 ve 451.

282 A.g.e., c. 1, s. 14.

283 Bu cümleden olarak: a) “

میظع أبن

”in Hazret-i Ali (aleyhisselâm) ile tevili, a.g.e., c. 2, s. 755; b) “

ةیعو نذا

”nu Emirulmüminin’in (aleyhisselâm) kulağı olarak tefsir etmesi, a.g.e., s. 691; c) Emirulmüminin’in (aleyhisselâm) amelini “necva” ayetiyle açıklaması, a.g.e., s. 615; d) “

یبرقلا یف ةدوملا لاا ارجا هیلع مکلآسا لا لق

” ayetindeki “

یبرقلا

”yı

Fatıma, Emirulmüminin, Hasan, Hüseyin ve çocukları (aleyhimüsselâm) ile tefsir et-mesi ve âl-i Muhammed’e (aleyhimüsselâm) muhabbetin belirtileri babında birtakım rivayetler beyan etmesi, a.g.e., s. 432 ve 433; e) Muaviye’nin ordusunun “bâği bir gü-ruh” olduğunu ispat için Ammar’ın onlara karşı savaşmasını delil getirmesi, a.g.e., s.

519.

saymanın mümkün olmadığını gösterir. Buna ilaveten, bazı halifeler hak-kında da övgü dolu ifadeleri vardır.284

Müellifin Tefsir Ekolü

Müellif bu kitapta tefsir okulunu belirtmemiştir. Ama kitabın başın-daki mukaddimeden ve kitap boyunca ortaya koyduğu tarzından onun tefsir ekolünün içtihadî-bâtınî olduğu anlaşılmaktadır. Yani Kur’an-ı Ke-rim ayetlerinin zâhirini muteber sayıp ayetleri anlamak için hüccet geti-rilebilir, güvenilebilir ve içtihad edilebilir görmesinin yanısıra, ayetlerin, Peygamber (s.a.a) ve Masum İmamlar (a.s) dışındakiler için de anlaşıla-bilir bâtınî manaları bulunduğuna inanmaktadır. Bu varsayıma göre bu kitabı, ayetlerin bâtınî manaları ve tevilini açıklamak üzere yazmıştır. Hiç kuşku yok bu kitapta az sayıda yer dışında ayetlerin zâhirini tevile giriş-memiştir. Fakat bunun sebebi tefsir ekolünün mutlak bâtınî ekol olması değildir. Aksine bunun nedeni, bu kitapta niyetinin tefsir olmaması ve sadece ayetlerin tevilini beyan etmek istemesidir.

Mukaddimeden anlaşılmaktadır ki, Kur’an’ın zâhir manasını açıkla-mayı tefsir, bâtınını açıklaaçıkla-mayı ise tevil kabul ediyordu. Tefsirin belli sı-nırları olduğuna inanıyor, ama tevil için hiçbir sınırlama düşünmüyordu.

Reyle tefsiri kötüleyen rivayetleri tefsirle ve ayetlerin zâhirini açıklamayla ilgili görüyor, buna karşılık ayetlerin bâtınî manalarını zikretmeyi ve tevili, kınama rivayetlerinin kapsamında saymıyordu. Bireylerin, süluk merte-belerine ve derecelerindeki farklılıklara göre Kur’an’ın bâtınını anlamak-tan nasipleri olduğuna, makamları ne kadar yükselirse karşılarında o ka-dar çok yeni anlam kapılarının açılacağına inanıyordu.

Yine mukaddimedeki ifadelerinden, ayetlerin bâtınî anlamları ve te-vilini anlamada kendisinde liyakat gördüğü ve aklına gelenleri ya da ayet-lerin sır ve bâtını farzettikayet-lerini ayetayet-lerin zeylinde beyan ettiği

anlaşılmak-284 Müellif, Peygamber’den (s.a.a) Ebubekir hakkında bir rivayet aktarıp izah ederken onu övmektedir. Peygamber’in (s.a.a)

رکبابا رظنیلف ضرلاا هجو یلع یشمی اتیم رظنی نا دارا نم

” buyurduğunu nakletmiş ve bunu şöyle izah etmiştir: “

للاب یشمی هسفن نع اتیم یا

” (Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 1, s. 750).

tadır. Ayetleri tevil ederken Peygamber (s.a.a) ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden muteber bir dayanak zikretmeye gerek görmüyordu.285

İnceleme

Bâtınî anlamların tefsirinde doğruluk kriterine dair söylenenler göz önünde bulundurulduğunda onun ekolünün yanlışlığı ortadadır. çünkü ayetlerin bâtınî anlamını açıklarken, tıpkı zâhir anlamlarını tefsir eder-ken olduğu gibi belli kurallara uymak gerektiğinde; herkesin eder-kendi ma-lumatı ve zihniyetiyle, ayetlerin bâtınî manası ve tevil adı altında aklına ne gelirse söyleyemeyeceğinde tereddüt yoktur. Eğer böyle olabilseydi, birincisi: herkes ayetlerin tevili olarak ne isterse onu Allah’a ve Kur’an’a nispet edebilecektir. Bu da reyle tefsirin açık göstergelerinden biridir ve bunun bâtıl olduğunu açıklamaya gerek yoktur. Bir manayı hiçbir kurala uymaksızın ayetlerin zâhiri olarak zikrettiğimizde bu reyle tefsir olacaksa ama bâtın ve tevil olarak zikrettiğimizde caiz ve geçerli olup reyle tefsir sayılmayacaksa ayetlerin zâhiri ve bâtını arasındaki fark nedir? Yoksa ki-şinin, bâtınî mananın Allah’ın ayetlerden murat ettiği mana olarak zikre-dilemeyeceğini, çünkü bu durumda o anlamın Allah’ın kelâmı ve Kur’an ayetleriyle ilişkisinin olmayacağını, aksine ayetlerin zeylinde beyan edil-miş beşeri söz olacağını ve Kur’anî ve ilahî bir değer taşımayacağını mı

285 Mukaddimesinin bir bölümü şöyledir:

لک تحت یل فشکنت ...نامیلاا ةوقب هیناعم تربدت و نآرقلا ةولت تدهعت املاط یناف

اهرشن نع ربصت ةوقلا لا و اهطبضب یفت ةردقلا لا یناسل هفصوب لکب ام یناعملا نم ةیآ و تماص لک نم تاولصلا لضفا هیلع قداصلا یملاا یبنلا لوق ...ترکذتف اهئاشفا و و ”علطم دح لکل و دح فرح لکل و نطب و رهظ اهلو لاا ةیآ نآرقلا نم لزن ام“ قطان یل حسنی ام ضعب قلعا نا تیأرف ...لیوأتلا وه نطبلا و ریسفتلا وه رهظلا نا هنم تمهف رهاوظلاب قلعتی ام نود تاعلطملا قراوش راونا و نوطبلا قئاقح رارسا نم تاقولاا یف لف لیوأتلا اما و ”رفک دقف هیأرب رسف نم“ لیق و دودحم دح اهل نیع دق هناف دودحلا و توافت و هکولس بتارم یف هتاقوا و عمتسملا لاوحا بسحب فلتخی هناف رذی لا و یقبی ینعم فیطل یلع هب علطا و دیدج مهف باب هل حتفنا هماقم نع یقرت تاملک و هتاجرد قافتلاا لیبس یلع رطاخلا هب حمسی یسع امب قارولاا هذه دیوست یف تعرشف دیتع

(A.g.e., s. 4 ve 5) “

...ریسفتلا ةعقب مئاح ریغ

söylemesi gerekir? İkincisi: Kur’an’ın bâtın tefsirinin sahih olabilmesi için gerekli kriterleri açıklarken belirttiğimiz gibi, Kur’an’ın örfü aşan mana-ları ve tevil ilmi Peygamber’e (s.a.a) ve Masum İmamlara (a.s) mahsus-tur ve bunlardan başka hiçkimse, onlardan ulaşmış ve zıddı bulunmayan muteber bir rivayete dayanmaksızın ayetler için örfî manayı aşan bâtınî anlamlar zikretme hakkına sahip değildir.

Tefsirin Muhtevası

Bu tefsirin muhtevası üç kısımdır: Asli bölümü ayetlerin tevilleri ola-rak zikredilmiş anlamlar ve mevzulardır. Küçük bir bölümü, ayet-i keri-melerin zâhir anlamını beyana dair, yine az bir kısmı da tevil değil, tatbik olarak ayetlerin zeylinde beyan edilmiş mevzulardır. Burada sözkonusu üç kısmı ayrı ayrı inceleyeceğiz.

Tevil

Daha önce geçtiği gibi, bu tefsirde ayetlerin tamamı tevil edilmemiş-tir. Fakat tevilleri de ayetlerin özel bir türüne mahsus değildir ve tüm ayet çeşitlerini kapsamaktadır. şimdi bazı ayet çeşitlerinin teviline örnek vermeye koyulabiliriz.

a) Ahkâm ayetleri

ُةَقِنَخْنُمْلاَو ِهِب ِ ّٰهللا ِرْيَغِل َّلِهُأ اَمَو ِريِزْنِخْلا ُمْحَلَو ُمَّدْلاَو ُةَتْيَمْلا ُمُكْيَلَع ْتَمِّرُح”

286

ُةَذوُق ْوَمْلاَو

(Murdar, kan ve domuz eti... [yemek] size haram kılınmıştır) ayetini tevil ederken, ayette geçen haramları şöyle tevil etmektedir:

ُةَتْيَمْلا

” şehvetin dindirilmesi... arzuları zaruret miktarınca yerine ge-tirebilecek güçsüzlük ve etkisizlik...; “

ُمَّدْلا

” işlerde heva ve hevesten na-siplenmek; “

يِزْنِخْلا ُمْحَلَو

” hırs ve ihtiras (şehvet tuğyanı) aracılığıyla ula-şılan arzular; “

ِ ّٰهللا ِرْيَغِل َّلِهُأ اَمَو

” riya işler ve Allah’tan başkası için yapılan herşey; “

ُةَقِنَخْنُمْلاَو

” nefiste heva ve hevesin varlığına (çirkinliklere nefsani

286 Maide 3.

eğilime) rağmen faziletlerin suretini ortaya koyma ve iyi işlerin şeklini yerine getirme sebebiyle nefsi rezilliklere karşı hapsetmek ve onu çirkin-liklerden alıkoymak, çünkü nefsânî işler sadece Allah için kökü kazın-dığı ve ondan uzaklaşılkazın-dığı takdirde iyidir; “

ُةَذوُق ْوَمْلاَو

” zorlama ve dayat-mayla nefsin zâhirinde faziletlerin görünür kılınması.287

Aynı şekilde “

ُلاَتِقْلا ُمُكْيَلَع َبِتُك

288 (savaş [cihad] size vacip kılındı) ayetini tevil ederken şuna yer vermiştir: “Size tadı kabak meyveden [kar-puz] daha acı ve yırtıcı aslanın parçalamasından daha şiddetli olsa da nef-sinizle ve şeytanla mücadele size yazılmış[vacip kılınmış]tır.”289

b) Maarif ayetleri

ْمَّل ٍنَبَّل نِم ٌراَهْنَأَو ٍن ِسآ ِرْيَغ ءاَّم نِّم ٌراَهْنَأ اَهيِف َنوُقَّتُمْلا َدِعُو يِتَّلا ِةَّنَجْلا ُلَثَم”

نِم اَهيِف ْمُهَلَو ىًّف َصُّم ٍل َسَع ْنِّم ٌراَهْنَأَو َنيِبِراَّشلِّل ٍةَّذَّل ٍرْمَخ ْنِّم ٌراَهْنَأَو ُهُمْعَط ْرَّيَغَتَي َعَّطَقَف اًميِمَح ءاَم اوُق ُسَو ِراَّنلا يِف ٌدِلاَخ َوُه ْنَمَك ْمِهِّبَّر نِّم ٌةَرِفْغَمَو ِتاَرَمَّثلا ِّلُك

290

“ ْمُهءاَعْمَأ

(De ki: Kim Allah’a, meleklerine, rasüllerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşmanlık ederse) ayetinde Cebrail ve Mikail’i şöyle tevil etmiştir:

“Anlaşılan o ki, Cebrail faal akıl ve Mikail altıncı feleğin ruhu, nebati küllî nefsi bağışlayan ve kulların rızkını üstlenmiş akıldır.”291

ُةَكِئ َلَمْلاَو ُحوُّرلا ُموُقَي َمْوَي

292 ayetini tevil ederken şöyle demiştir: “İn-sanın ruhu ve [nefsi] kuvvetlerin melekleri kendi yerlerinde saf tuttuğu gün.”293

ٍن ِسآ ِرْيَغ ءاَّم نِّم ٌراَهْنَأ اَهيِف َنوُقَّتُمْلا َدِعُو يِتَّلا ِةَّنَجْلا ُلَثَم

294 (Muttakilere va-adedilmiş cennetin vasfı, içinde başkalaşmayan sudan nehirlerdir) ayetinin

287 Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 1, s. 309.

288 Bakara 216.

289 Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 1, s. 131.

290 Bakara 98.

291 Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 1, s. 72-73.

292 nebe 38.

293 Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 2, s. 760.

294 Muhammed 15.

teviline ilişkin şöyle demiştir: “

ٍن ِسآ ِرْيَغ ءاَّم نِّم ٌراَهْنَأ

” kalplerin onunla di-rildiği türlü türlü ilimler ve hakiki maâriftir. “

ٍن ِسآ ِرْيَغ

” [çünkü] vehim, kuşku ve ihtilaf şaibeleri nedeniyle bâtıl itikatlar ve değişken âdetler ona bulaşmamıştır. “

ُهُمْعَط ْرَّيَغَتَي ْمَّل ٍنَبَّل نِم ٌراَهْنَأَو

” masiyet ve rezilliklerden ka-çınma yoluyla kalp makamına ulaşmadan önce nefis menzillerinde süluk ve riyazet için istidatlı ve salih ama kusurlu bireylere özgü fiil ve ahlaka ilişkin faydalı bilgi[nehirleri]dir; tıpkı yiyeceği henüz hevalar, bidatlar vs.

ile değişikliğe uğramamış eksik çocuklara mahsus süt mesabesindeki şe-riat ilimleri ve uygulamalı hikmet gibi. “

ٍر ْمَخ ْنِّم ٌراَهْنَأَو

” sıfat ve zat mu-habbetinin çeşitleri; “

ٍل َسَع ْنِّم ٌراَهْنَأَو

” gelen [keşfolan] kudsî tatlılar.”295

ٍنوُنْكَّم ٍباَتِك يِف .ٌميِرَك ٌنآْرُقَل ُهَّنِإ

296 ayetinin tevilinde “

ٌميِرَك ٌنآْرُقَل

”e,

kadim değer ve şerefin ve yüksek mevkinin kendisinde toplandığı ilim; “

ٍنوُنْكَّم ٍباَتِك

”a ise Hazret’in (Peygamber-i Ekrem, sallallahu aleyhi ve âlihi) duyulardan gizlenmiş olan kalbi manasını vermiştir. Bunu izah ederken de şöyle demiştir: çünkü ona Kur’ani akıl hediye edil-miştir. nitekim İsa (a.s) şöyle buyurmuştur: “İlmin gökte olduğunu söylemeyin... Bilakis ilim sizin kalplerinize yerleştirilmîştir. Allah’ın huzurunda ruhanilerin âdâbıyla edeplenin ki size görünür olsun.”

Bundan sonra “

یدمحملا حورلا لحم و ءاضقلا لحم وه یذلل حورلا وا

cümle-siyle “

ٍنوُنْكَّم ٍباَتِك

”un, ilahi kaza (kayda geçme) için mahal ve Muhammedî (s.a.a) ruhun varış yeri olan ruh-i evvelin ifadesi olabileceğine ihtimal vermiştir.297

c) Hurufu mukattaa

ملا

”in298 teviline dair şöyle demiştir: “Bu üç harfle bir bütün olarak tüm varlığa işaret edilmiştir. çünkü “

ا

” varlığın evveli olan zata, “

ل

Ceb-rail olarak adlandırılmış, başlangıçtan feyzi edinîp sonuna kadar taşıran vasıta varlık olan faal akla, “

م

” de varlığın âhiri olan ve varlık dairesinin onunla son bulup evveliyle birleştiği Muhammed’e (s.a.a) işarettir.”299

295 Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, s. 497-498.

296 Vakıa 77-78 (Gerçekten bu Kur’an’dır, değerli ve kıymetli, saklı bir kitapta.)

297 Bkz: Tefsiru’l-Kur’ani’l-Kerim, c. 2, s. 594, 595.

298 Bakara 1.

299 Tefsiru’lKur’ani’lKerim, c. 1, s. 13. Bu tevil büyük ihtimalle İbn Abbas’tan nakledi -miş şu rivayetten alınmıştır:

d) Tarih ayetleri ve Kur’an kıssaları

300

“ ٍ تاَرَقَب َعْب َس ىَرَأ يِّنِإ ُكِلَمْلا َلاَقَو”

(Kral dedi ki, bir rüya gördüm, yedi öküz...) ayetini açıklarken

“melik”i (padişah) faal akıl ve ruhların, Ruhu’l-Kudüs olarak adlandırıl-mış krallar kralı şeklinde tevil etmiştir.301

ا ًشْطَب مُهْنِم ُّد َشَأ ْمُه ٍنْرَق نِّم مُهَلْبَق اَنْكَلْهَأ ْمَكَو

302 (onlardan önce çok daha güçlü nice halkı helak ettik) ayetinin tevilinde de şöyle demiştir: “Bu mut-takilerden önce nefsânî sıfatlarda onlardan çok daha güçlü nice evliyayı zatın tecelli nurlarıyla fani yapıp yakarak helak ettik.”303

Tevillerin Eleştirisi ve Değerlendirme

Tevillerin Eleştirisi ve Değerlendirme

Belgede Türkiye Caferileri Sitesi (sayfa 79-134)

Benzer Belgeler