• Sonuç bulunamadı

İçtihad Tefsiri, Bilgi Olmaksızın Manayı Allah’a Nispet Etmektir

Belgede Türkiye Caferileri Sitesi (sayfa 134-138)

tef-sirinin, elinde bilgi olmaksızın anlamı Allah’la ilişkilendirmek olduğudur.

çünkü müfessir, içtihadla Allah Teala’nın ayetlerdeki maksadıyla ilgili bilgi edinemez, belki en çok bu konuda tahminde bulunabilir. Elde bilgi ol-maksızın Kur’an ayetlerindeki bir şeyi Allah’a nispet etmek haram kılınmış ve hakkında bilgi sahibi olunmayan şeyin ardına düşmek yasaklanmıştır

476

َنوُمَلْعَت َلا اَم ِّٰهللا ىَلَع ْاوُلوُقَت نَأَو ...َنَطَب اَمَو اَهْنِم َرَهَظ اَم َش ِحاَوَفْلا َيِّبَر َمَّرَح اَمَّنِإ ْلُق

” )

ve 477“...

ٌمْل ِع ِهِب َكَل َسْيَل اَم ُفْقَت َلاَو

”). şu halde ayetleri tefsir ederken iç-tihadla elde edilen mananın, ne Allah’a nispet edilmesi caizdir, ne de o mananın ardına düşülebilir.478

475 Babaî, Mekatib-i Tefsiri, c. 1, “mutlak rivayet ekolü taraftarlarının delillerini inceleme”

ve bu kitap “mutlak bâtınî okulun delilleri”.

476 A’raf 33.

477 İsra 36.

478 Bkz: Zehebî, el-Tefsir ve’l-Müfessirun, c. 1, s. 256; el-İk, Halid Abdurrahman, Usulü’t-Tefsir ve Kavaidihu, s. 168.

Kimileri bu delile şu şekilde cevap vermiştir:

a) İçtihadla zan oluşturulmaktadır ama zan, üstün ihtimal algısı ol-ması bakımından bir tür bilgidir. Öyleyse içtihadla ayetlerin anlamına dair bir tür bilgi elde edilmiş olmaktadır ve içtihadla ulaşılmış anlamın Allah’la ilişkilendirilmesi, elde bilgi olmaksızın nispet etmek değildir ve onun ardına düşmek de ilimsiz takip sayılmaz. Bu durumda, zikredilen ayetlerde geçen haram ve nehyin kapsamına girmez.

b) Zikredilmiş ayetlerdeki haramlık ve nehiy, şer’i nas veya aklî de-lil yoluyla kesin bilgisine ulaşılabilecek durumlarla alakalıdır. Fakat ke-sin bilginin elde edilmeke-sinin mümkün olmadığı durumlarda tahminle de anlam Allah’a nispet edilebilir ve o bilgi izlenebilir. çünkü ona itibarla ulaştığımız kesin şer’i delilimiz vardır:

- “

اَهَع ْسُو َّلاِإ ا ًسْفَن ُّٰهللا ُفِّلَكُي َلا

479 (Allah hiçkimseyi gücünden başka-sıyla mükellef tutmaz) ayeti.

- Peygamber’in (s.a.a) sözü: “

ادحاو ئطخملل و نیرجا بیصملل ّٰهللا لعج

(Allah [içtihadla] gerçeğe ulaşan kimseye iki ecir, hata eden kimseye ise bir ecir takdir etmiştir).

- Peygamber’in (s.a.a) , Yemen’e gönderirken Muaz’a sözü. Ona sordu:

“neyle hükmedeceksin?” şöyle arzetti: “Allah’ın Kitabıyla”480

Fakat bu iki cevaptan hiçbiri güçlü ve ikna edici değildir. çünkü aşa-ğıda değinilmiş doğru olmayan ve tartışmalı noktalara dayanmaktadır:

1. Birinci cevapta zan, üstün (yani yüzde elliden fazla) ihtimal al-gısı olması bakımından bir tür bilgi sayılmıştır ama bu, ne örf ve lugatla bağdaşır, ne de şer’i bir dayanağı vardır. Gerçi sözün zâhiri, sika haber ve benzerlerinden elde edilmiş tahmin gibi bazı zanlar, akıl için güveni-lir ve hüccet getirilebigüveni-lir bilgi gibidir ve şâri tarafından reddedilmemiş ol-masından, şâri’nin de onu imzalayıp onayladığı sonucu çıkartılır. Fakat mutlak zannı hem örf ve akıl bilgi dışı addeder ve bilginin karşısında ka-bul eder, hem de şâri onun ardına düşmeyi yasaklamıştır.

479 Bakara 286.

480 Bkz: Zehebî, elTefsir ve’lMüfessirun, c. 1, s. 256257; elİk, Usulü’tTefsir ve Kava -dihu, s. 168.

2. İkinci cevapta “

اَهَع ْسُو َّلاِإ ا ًسْفَن ُّٰهللا ُفِّلَكُي َلا

” ayetiyle, ayetlerin an-lamına kesin delil bulmanın mümkün olmadığı yerlerde tahminle ma-nanın Allah’a nispet edilebileceği ve bu bilginin izlenebileceği sonucuna varılmıştır.

Bu istidlal geçersizdir. çünkü ayet, “Allah hiçkimseye gücünü aşan ödev yüklemez” buyurmaktadır. Bundan tefsir konusunda anlaşılması gereken şudur ki, ayetlerin mana ve muradına ilişkin bilgiyi elde etme-nin mümkün olmadığı yerlerde insan ayetlerin mana ve muradına ulaş-makla yükümlü değildir. Ama böyle durumlarda zan esasına göre ayetler için birtakım manalar zikredilebileceği ve bunun Allah’a nispet edilebile-ceğine gelince, ayet hiçbir şekilde buna delalet etmemektedir. Zira bilgi edinme yükümlülüğü ile manayı zan esasına göre Allah’a nispet etme ara-sında hiçbir gereklilik ilişkisi mevcut değildir. Ayetlerin mana ve mura-dıyla ilgili bilgi edinme yükümlülüğü bulunmayabilir ama bununla bir-likte anlamı zan temelinde Allah’a nispet etmek de caiz olmayıp vazife ortadan kalkabilir. Evet, yükümlülüğün belli ama niteliğinin belirsiz ol-duğu ve niteliğini bilgi veya muteber zanla ve kesin itaatle çıkarsamanın ihtiyat yoluyla bile mümkün olamadığı durumlarda, ayetten, böyle yer-lerde insanın kesin itaatle mükellef olmadığı ve en güçlü zanna göre yü-kümlülüğü yerine getirebileceği anlaşılabilir. Fakat bu, sözkonusu istid-lale verilen cevapta geçenden başka bir şeydir.

3. “

ادحاو ئطخملل و نیرجا بیصملل ّٰهللا لعج

” cümlesinden Peygamber’in

(s.a.a) sözü olarak sözedilmiş ve onunla, ayetlerle ilgili kesin bilgiye ulaşma imkanının bulunmadığı durumlarda mananın zanla Allah’a nispet edile-bileceği ve izleneedile-bileceği sonucuna varılmıştır.

Ama, birincisi: Bu sözün Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) sâdır ol-duğu, hatta onun bahsi geçen lafızla gelmiş bir rivayet olduğu dahi sa-bit değildir.481 İkincisi: Bu sözün Peygamber’den (s.a.a) sâdır olduğu veya dipnotta geçen bazı rivayetlerden kopyalandığı farzedilse bile o

ri-481 Fıkıh muceminin bilgisayar programında yaptığımız araştırmada, zikredilen lafızda bir rivayete rastlamadık. Bu cümle,

دحاو رجا هلف أطخاف دهتجاف مکح اذا و نارجا هلف باصاف دهتجاف مکاحلا مکح اذا

(Hindi, Kenzu’l-Ummal, c. 6, s. 7, madde 14597) ve

دحاو رجا هلف قحلا أطخاف دهتجا نا و نارجا هلف قحلا باصاف دهتجا اذا یلاولا نا

vayetlerin konusuna hususiyet kazandırdığı -hükümet ve velayet- var-sayımıyla ve onun fetva ve tefsir konularına genelleştirilmesiyle482 bun-dan anlaşılabilecek olan şey içtihadın caiz olduğudur ve gerekli şartlara haiz bir müçtehid, delillere tam manasıyla vakıf olarak ve muteber de-lil esasına göre bir hükmü istinbat ederse o çıkarımda hata etse ve ger-çeğe ulaşamasa dahi ecir kazanacaktır. Yoksa, muteber delili elde etmek-sizin de bir şeyi Allah’ın hükmü veya ayetin manası zannedip Allah’a ve Kur’an’a nispet ettiğinde ecir kazanacak değildir. Hal böyle olunca bura-dan zan esasına göre manayı Allah’a nispet etmeye ve tefsire cevaz çık-maz; ayrıca bilgi sahibi olmadığı şeyin ardına düşmenin yasaklanması ve bilgi olmaksızın sözü Allah’a nispet etmenin haramlığının kapsamına gir-mekten de muaf olmaz. çünkü bu tarz, Kur’an’ın manasını ve dinin ah-kamını anlamada gevşek davranmaya teşvik eder; Kur’ı Kerim’in an-lam ve maksatlarından ve dinin gerçek ahkâmından uzağa düşmeye yol açar. Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) , bu sözüyle böyle bir anlamı kasdet-miş olması makul değildir.

4. Muaz’ın rivayeti de zan esasına göre anlamın Allah’a nispet edil-mesini caiz gören deliller arasında zikredilmiştir. Fakat senedin zayıflı-ğına483 ilaveten, bu rivayette Kur’an’la ilişkili söylenen şey şudur: Peygam-ber (s.a.a) Muaz’a sordu: “neye dayanarak hükmedeceksin?” Muaz cevap

(a.g.e., c. 5, s. 630, madde 14110) gibi rivayetlerden alınmış gözükmektedir. Bu riva-yetler şia’nın rivayet kaynaklarında geçmemekte ve Ehl-i Sünnet’in kitaplarında yer almaktadır. Senedi ise güvenilir değildir. şia’nın bazı fıkıh usulü kitaplarında yuka-rıdaki cümle görülmektedir ama onlar için de bu rivayetlerden başka kaynak mev-cut değildir.

482 Zikredilen iki rivayetten anlaşılacağı gibi, o rivayetlerin konusu hüküm verme ve hükmetmedir. Bunlar, hüküm verme ve hükmetmenin belli bir hususiyet taşımadığı neticesinin çıkarılması durumunda tefsire genelleştirilebilir, ama bu sonuca varmak müşküldür. çünkü hüküm verme ve hükmette babında çatışmanın giderilmesi ve insanların işlerini idare zorunluluğu kaçınılmaz olabileceğinden içtihad caiz olmuş olabilir. Fakat tefsir babında böyle bir zaruret mevcut değildir.

483 Bu rivayet de Ehli Sünnet kaynaklarında geçmektedir ama sadece şia nezdinde m -teber değildir, bilakis İbn Hazm da -Ehl-i Sünnet’in ünlü âlimi- bu rivayet hakkında şöyle demiştir:

قیرط نم لاا ّطق وری مل هنا کلذ و هطوقسل هب جاجتحلاا لحی لا هناف ذاعم ربخ اما و

رصع یف طق فرعی لا مث ...وه نم دحا یردی لا لوهجم وه و ورمع نب ثراحلا

نبا هذخا یتح نیعباتلا رصع یف طق دحا هفرعی مل مث مهنم دحا هرکذ لا و ةباحصلا

verdi: “Allah’ın Kitabına dayanarak.” Peygamber de (s.a.a) onun bu ceva-bını teyit etti. Bu rivayetten anlaşılan, hüküm çıkarmada Allah’ın Kitabına istinat etmenin caiz olmasıdır. Bu ise ayetler için anlam zikretme ve onu zan temelinde Allah Teala’ya nispet etmekten başka bir şeydir.

Dolayısıyla bu iki cevabın hiçbirine güvenilemez. Buna karşılık sahih cevap şöyle olabilir: Eğer içtihad tefsirinde bilgi dışında ve ilmî olmayan bir dayanakla (ona itibarla kesin delil oluşturulan muteber zanla) yetini-lirse, bu, sözkonusu delilde zikredilmiş ayetlerin hükmüne göre haram sayılıp nehyedilmiş olan, bilgi haricindeki bir şeyi izlemenin ve sözü ilim-siz olarak Allah Teala’ya nispet etmenin örneği olur. Bu sebeple biz de Reveşşinasi-yi Tefsir-i Kur’an’da tefsirin kurallarından birini, tefsirin da-yanaklarının bilgi içermesi veya ilmî olması, buna mukabil bilgi içerme-yen ve ilmî olmayan dayanaklardan kaçınmak olarak açıklamıştık.484 Fa-kat içtihad tefsirinde bilgiye ve ilmî olana dayanılır ve ayetlerin mana ve muradını açıklamak için bilgi veya ilmî dayanak bulunmayan durumlarda durulursa böyle bir tefsir, zikredilmiş ayetlerin nehyi ve haramlığın kap-samına girmez. Bilakis âlimlerin uygulaması ona güvenilmesi yönündedir.

şâri tarafından onunla ilgili bir red ulaşmadığına göre bu uygulamanın şâri’nin onay ve teyidini aldığı anlaşılmaktadır. Delilde belirtilen, müfes-sirin içtihadla ayetlerin anlamına dair bilgi edinemeyeceği ise bir iddia-dan fazlası değildir. Zira izah edilebilir durumlarda tefsirin dayanakları-nın çokluğu ve kuvveti sayesinde ayetlerin manasıyla ilgili bilgi veya en azından muteber zan hasıl olur.

2. Kur’an’ı Açıklamak Peygamber’e (s.a.a) Mahsustur

Belgede Türkiye Caferileri Sitesi (sayfa 134-138)

Benzer Belgeler