• Sonuç bulunamadı

2. MATÜRÎDÎ’NİN TEVHİD ESERİYLE SÂLİMÎ’NİN TEMHÎD

2.2. KIDEM KONUSU

Kıdem kavramı, Allah’ın başlangıcının bulunmaması ve herhangi bir varlığa ihtiyaç duymadan var olması gibi anlamlara gelmektedir. Kelâm ilminde kıdem, hem Allah’ın vasfı hem de hudûs kavramı ile birlikte Allah’ın varlığına deliller için kullanılmaktadır. Mâtürîdî ve diğer Sünnî Kelâmcılar, ayrıca Mu‘tezile ve Şîa âlimleri Allah’a kadîm vasfını nisbet etmiştir. Ayrıca onlar, kıdemi ulûhiyyetin temeli olarak belirtmişlerdir.

Allah’ın kıdem sıfatıyla vasıflandırılması konusunda ittifak edenler, bunun zât-sıfat ilişkisi bakımından tam olarak ne anlama geldiği hususunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Ancak genel olarak kıdem konusunda âlemin kâdim olmayışından yani hâdis oluşundan yola çıkarak Allah’ın varlığını ispat etmişlerdir.176

Hudûs ise, bir varlığın sonradan meydana gelmesi anlamına gelirken yine Kelâm ilminde evrenin sonradan var olduğunu ifade eder. Yaratılmış olan ve sonradan meydana gelen şeye hâdis, onun yaratıcısına da muhdis denir.177 Kelâmcıların yaygın olarak kullandığı bu hudûs deliline hem Mâtürîdî hem de Sâlimî ulûhiyyet meselelerinin başında yer vermiştir.

Mâtürîdî bu meseleyi “Âlemin Ezeliliği” başlığı altında işlemiştir. Mâtürîdî,

âlemin ezeliliğini savunanların görüşlerini herhangi bir isim vermeden 6 maddede aktarmıştır. Burada o, kendi görüşünü hemen belirtmemiş, karşıt görüşleri alt alta maddeler halinde sıralamış ve en sonunda kendi görüşünü belirterek bu maddelere cevap vermiştir.

176Yusuf Şevki Yavuz, “Kıdem”, DİA, Ankara, C. 25, 2002, s. 394. 177 Bekir Topaloğlu, “Hudûs”, DİA, İstanbul, C. 18, 1998, s. 304-305.

Mâtürîdî’nin aktardığı görüşler arasında: Her şeyin kendi kendine meydana gelmesi, şeylerin birinin diğerini meydana getirmesi ve yaratıcının âlemin illeti oluşu gibi görüşler yer almaktadır. Ardından âlemin oluşumunu ilk olarak tıynete, sonra yaratıcıya ve son olarak da heyûlâ diye isimlendirdikleri temel bir maddeye bağlayanların olduğunu aktarmıştır.

Mâtürîdî, kıdem taraftarlarının ileri sürdüğü görüşlerin tamamının, akılda tasavvur edilemeyen görüşler olduğunu belirtmiş ve bunun nedeni için, âlemin böyle bulunduğunu ve böyle telakki edildiğini, söylemiştir. Sonrasında ise Mâtürîdî, “kendilerine sorulmalıdır” diyerek, onlara sorular yöneltmiş ve aktarmış olduğu bu görüşlere de cevap vermiştir.

Mâtürîdî, yine kıdem taraftarlarına bazı sorular sorarak konuya devam etmiştir: Neden bütün âlem sonlu olmasın? Diye soru yönelterek muhataplarına âlemin neden sonlu olduğunu bildirmiş ve sonsuz olmadığını ispatlamıştır. Bunu yaparken de tabiatın yaratılmışlığının gerekliliği vardır diyen Mâtürîdî, âlemin kıdemini savunanlara karşı: “Aklı olmayanların ortaya koyacağı bir iddiadır” diyerek bu görüşü savunanları eleştirmiştir.

Mâtürîdî bu bölümü, Allah’ın ezeliliğine vurgu yaparak ve onun ilim ve irade sıfatlarına değinerek noktalarken son kısımda insandaki ezelilik duygusuna işaret etmiş ve örnekler vererek konuyu sonlandırmıştır.178

Seneviyye’nin 179 âlemin ezeliliği konusundaki görüşlerine ayrıca bir başlık açan Mâtürîdî, “Seneviyye’nin Âlemin Ezeliliği ve Diğer Konular Hakkındaki Görüşleri” başlığı altında bu konuya ayrıntılı bir şekilde girmiş ve onların diğer meseleler hakkındaki görüşlerine de yer vererek reddiyelerde bulunmuştur.180

Sâlimî kıdem konusuna, “Allah’ın Varlığına Deliller” meselesinin sonundaki

“âlemin yaratıldığına delil nedir?” şeklinde bir soru ile geçiş yapmıştır. Buna cevap olarak ise: “Yokluktan var olmamız,” diyerek kıdem konusunu temellendirmiş ve böyle bir geçişle aslında Allah’ın varlığının ispatı için kullanılan temel delillerden birinin de kıdem delili olduğuna işaret etmiştir.

178 Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Kitabü’t-Tevhîd Tercümesi, s. 80-85.

179Seneviyye: Âlemi zulmet ve nur isminde iki zıt tanrınınyarattığına inanan mezhep. 180

Ebû Mansûr el-Mâtürîdî, Kitabü’t-Tevhîd Tercümesi, s. 85-90.

Sâlimî, kıdem meselesine ilk olarak: “Âlemin yaratıcısı kadîmdir. Çünkü O eğer kadîm olmasaydı onu var edecek bir muhdise ihtiyacı olurdu ve onu var edecek olan Muhdis’in de kadim olması gerekmektedir. Eğer o da kadim olmazsa bu durum böylece sonsuza kadar sürüp gider. Bu da mümkün olmadığı için yaratıcının kadim olması zorunlu bir durumdur.” diyerek meseleye giriş yapmıştır.

Sonrasında ise Sâlimî, kıdem konusunda gelebilecek itirazlara cevap vermiştir. Öncelikle şöyle bir duruma açıklık getirmektedir: “Eğer yaratıcı kadim olursa o halde bu kıdem onun sıfatı olur. Sıfat ve zat ise iki ayrı şeydir ve bu ikisinin de aynı yerde bulunması muhaldir.” Cevap olarak Sâlimi, bu yaratılmışların sıfatlarındandır, demiştir. Yani cevher ve araz ayrı şeylerdir ve ikisinin de ayrı ayrı mekâna ihtiyacı vardır. Ancak Allah’ın sıfatı araz, zatı da cevher değildir diyen Sâlimi, O’nun mekânsız mevcudiyetini vurgulayarak böyle bir sorunun doğru bir soru olmadığını belirtmiştir.

Yine akılda herhangi bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde gelebilecek bütün sorulara cevap veren Sâlimi, kıdem konusunda yaratılmışlardan bir müddet daha önce var olması konusunu ele almıştır. Yani yaratılmışlardan bir müddet önce var olması kıdem sıfatı için de yeterli olabilir, düşüncesine cevap vermiştir. Bu cevabı verirken de yine önceki akli delillerine değinerek şöyle söylemiştir: “Yaratılmışlardan bir müddet önce var olması onu yaratmak için mümkün olsa bile kıdem sıfatı için bu mümkün değildir. Eğer yaratıcı kıdem sıfatına sahip değilse kendisini de yaratacak bir muhdise ihtiyaç duyar.” Daha önce de bahsettiği bu çelişkiye, burada tekrar atıf yaparak yaratıcının kadim olduğunu vurgulamıştır.

Sâlimi, kadîm ve muhdis arasındaki farkı, beş vecih ile açıklamıştır. Bu açıklamalarında ise sırasıyla, Allah ile yaratılmışların arasındaki vasıflandırma farkını da bildirmiştir. İlk olarak: Allah için evvel ve âhir demeyiz, bu yaratılmışlar için söylenebilir. O’nun için başlangıçsız (bila ibtida’) evvel, sonsuz (bila intiha’) âhir deriz. İkinci olarak: O’na cins veya çeşit denilmez bu yaratılmışlar için kullanılır. Üçüncü olarak: Allah için hâl değişiminden söz edilmez. Bu yaratılmışlar için söz konusudur. Dördüncü ve beşinci olarak ise: Allah için mekân veya zaman atfedilemez bu da yaratılmışlar için söz konusudur, diyerek Allah’ın başlangıcı

olmadan evvel olduğunu ve sonu olmadan bâki olduğunu ispatlamış ve meseleyi burada sonlandırmıştır.181

Mâtürîdî bu meseleye, Allah’ın varlığının ispatı konusunda: “Âlemin Yaratılmışlığı ve Allah’ın Varlığı”, “Âlemin Yaratıcısı” ve “Duyulur Âlemin Duyu Ötesi İçin Delil Teşkil Etmesi” başlığı altında geniş yer vermiştir. Ayrıca yine bu başlıklar altında hudûs deliline çokça değinmiştir. Ancak özel olarak bu konuyu “Âlemin Ezeliliği” başlığı altında işlemiştir. Sâlimi,“Allah’ın Varlığına Deliller” konusunda kıdem meselesine, Mâtürîdî kadar yer vermese de o da bu konularda kıdem meselesine değinmiş ve bu meseleyle Allah’ın varlığını ispatlayarak konuyu temellendirmiştir.

Mâtüridî, âlemin kıdemini savunanların görüşlerini herhangi bir isim vermeden aktarmış ve bu görüşleri tek tek ele almıştır. Bu görüşlere karşı açıklamalar yapan Mâtürîdî, önce bazı sorular sorarak reddiyeler yazmıştır. Sâlimî ise Mâtürîdî’den farklı olarak konuya, kendi görüşünü mantıkî önermelerle açıklayarak başlamıştır. Sonrasında gelebilecek sorulara karşı genel uslübü gereği “eğer denilirse” diyerek ihtimalleri sıralayarak cevaplar vermiştir.

Mâtürîdî, bu meselede önce karşıt görüşleri aktarmış ve en son kendi görüşünü ortaya koymuştur. Sâlimî ise bir önceki meselede kendi görüşünden önce onu temellendirdiği delillerini aktarmasına rağmen burada, ilk olarak konunun girişinde kendi görüşünü belirtmiş ve delillendirmesini sonraya bırakmıştır.

Mâtürîdî bu meseleyi genel olarak soru-cevap şeklinde açıklamıştır. “Âlem neden sonlu olmasın?” diyerek âlemin kıdemini savunanlara sert eleştiriler yöneltmiştir. Sâlimi ise daha çok yaratıcının kıdem sıfatına değinmiştir. Cevher ve araz meselesine değinmiş ve yaratıcıyı tenzih etmiştir. Mâtürîdî burada Allah’ın ezeliliği ile ilim ve irade sıfatına değinse de, cevher-araz meselelerine burada tekrar değinmemiştir.

Mâtürîdî, bu meseleden hemen sonra Seneviyye’ye reddiye için bir başlık açmış ve onların görüşlerini aktararak cevap vermiştir. Sâlimî ise, kadîm ve muhdis

181 Ebu Şekur es-Salimi, et-Temhîd fî Beyâni’t-Tevhîd, s. 99-101.

arasındaki farkı ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır. Bunu yaparken de Allah ile yaratılmışların arasındaki vasıflandırılma farkına da değinmiştir.

Burada dikkat çeken detay Sâlimî’nin meseleyi ele alırken kadîm sıfatına daha fazla değinmesi ve Mâtürîdî’nin âlemin kıdemi meselesinden yaratıcının kıdemi konusuna temas etmesi olmuştur.

Görüldüğü gibi bu meselede Sâlimî ve Mâtürîdî görüşleri arasında herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Genel olarak aynı görüşlere sahip olsalar da aktarıldığı gibi meselelere bakış açıları, üslûpları ve ele alış biçimleri arasında şeklî farklılıklar söz konusu olmuştur.