• Sonuç bulunamadı

İnsan yaşamının en önemli özelliklerinden birisi, diğer bireylerle başarılı bir şekilde etkileşime geçmek ve iletişim kurmaktır (Anlıak ve Dinçer, 2005,s.152). Sosyal gelişim; bireyin içinde yasadığı toplumsal uyaranlara, grup yaşamının kural ve zorluklarına karsı duyarlılık geliştirmesi, bunun sonucunda da yasadığı kültürde bulunan diğer bireylerle uyum içinde olma sürecidir. Bu süreç içinde bireyler, yaşamları boyunca bir grubun işlevsel üyeleri olmaları sağlayan değerleri, davranışları ve inançları öğrenirler (Atay, 2005,s.127). Bu öğrenme süreci doğum ile baslar. Her çocuk bir toplumda doğar ve toplum tarafından belirlenmiş kuralları ve sosyal rolleri öğrenmek zorundadır. Çocuklar sosyal kategorileri anlamadan, toplumun rekabetçi bir üyesi olarak hareket edemezler (Zembat ve Unutkan, 2001).

Çocuklar; anne-baba, kardeşler, akrabalar, öğretmenler ve akranları kapsayan ve oldukça geniş bir sosyal ağ içinde büyümektedirler. Bu ilişkiler ağı içinde var olmaya çalışan çocukların başarılı kişiler arası ilişkileri başlatması ve sürdürebilmesi için bazı becerileri kazanması gerekmektedir. Ancak çocukların farklı nedenlerden dolayı sosyal yeterlilikle ilgili becerileri kullanmada ya da geliştirmede güçlük çektiği ve uyumlu ilişkiler kurmada zorluk yasadığı gözlemlenmektedir. Bu çocukların eksik olan sosyal becerileri

giderilmediği durumlarda daha sonraki psiko-sosyal sorunların gelişiminde risk altında olacakları düşünülmektedir (Anlıak, 2004).

Çam ve Tümkaya(2007) kişiler arası problem çözmeyi; 1. Probleme olumsuz yönelme,

2. Yapıcı problem çözme, 3. Kendine güvensizlik, 4. Sorumluluk almama

5. Israrcı-sebatkar yaklaşım olarak boyutlandırılmıştır.

Probleme olumsuz yaklaşım, kişiler arası bir problemle karşı karşıya kalındığında yaşanan çaresizlik, karamsarlık ve hissedilen üzüntü gibi ağır olumsuz duygu ve düşüncelerle

27

ilgilidir. Yapıcı problem çözme, kişiler arası bir sorun yaşandığında bireylerin etkili ve yapıcı biçimde problemi çözmesine katkı sunan duygu, düşünce ve davranışlarla ilişkilidir. Israrcı-sebatkâr yaklaşım kişinin kişiler arası ilişkilerinde problem çözümü için ısrarlı bir şekilde çaba harcamayı ortaya koymaktadır. Kendine güvensiz yaklaşım, herhangi bir problemi çözebilme konusunda kişinin sahip olduğu güven eksikliğini ifade ederken, sorumluluk almama ise; problem çözme konusundaki sorumluluk almamayı ifade etmektedir (Çam ve Tümkaya, 2007).

Kişiler arası problem çözme yaklaşımlarına ilişkin temelde üç çatışmayı çözme stratejisi üzerinde durulmaktadır. Bunlar; işbirliğine yönelik, hükmedicive kaçınmaya ilişkin stratejilerdir. Bunlardan işbirliğine yönelik stratejiler; diğer tarafla ortak problemin yapıcı çözümüne yönelik karşılıklı yüzleşmeyi ve problemin her iki tarafın yararına olan

anlaşmaya ulaşmak için problem çözme tartışmalarına girmeyi gerektirmektedir (Türnüklü ve Şahin, 2003).

Kişiler arası problemlerin çözüm yolları müzakere (problem çözme),arabuluculuk, yargıçlık ve cezalandırıcılık şeklinde gruplanmıştır. Müzakere ya da problem çözme problemin analiz edilmesi, tarafların amaç, ilgi ve ihtiyaçlarının belirlenmesi, yaratıcı çözümler arama, hangi çözümün uygulanacağına karar verme yoluyla ortaklaşa tatmin edici bir anlaşmaya varma çabası seklinde tanımlanmaktadır(Atıcı, 2008, s.28).

İnsan ilişkilerinde problemlerle nasıl basa çıkılacağı, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Çocuk problemleri ve sorunlu davranışlarıyla başa çıkma süreci, bir süreklilik içerisinde incelenebilir. Bu sürekliliğin bir ucunda ödül ve ceza; yani yetişkin denetimi, etkisi, yönetimi ve müdahalesi yer alırken, diğer ucunda ise çocuğun kendi davranışlarını yine kendisinin yönetimi, etkisi ve denetimi bulunmaktadır (Türnüklü ve Sahin, 2003, s.12).

Okul öncesi eğitim kurumları çocuklara, onları kendi yaşıtlarıyla bir araya getirerek, arkadaşlarıyla etkileşim ve iletişim içinde etkinliklerde bulunmalarını sağlayarak, sosyal bir ortam yaratmaktadır. Dolayısıyla çocuklara doğal yasamın bir parçası olan kişiler arası problemlerin çözümü için gerekli olan sosyal becerileri geliştirmelerini sağlayacak çeşitli 28

fırsatlar da sunmaktadır. Çocuklar soysal ortamlarında hemen hemen çok çeşitli

güçlüklerle karşılaşmakta ve bunların üstesinden gelmeye çalışırken sosyal becerilerinden ve kişiler arası problem çözme kapasitelerinden yararlanmaktadır. Kişiler arası

problemlerin çözümünde yetersizlikler yasayan bir çocuğun sosyal ortamla etkiletişime geçtiğinde öncelikle sosyal ortamdaki güçlüğün varlığını belirlemesi, güçlüğün çözümü için olası alternatiflerin yollarını düşünmesi, bu alternatiflerin olası sonuçları

değerlendirmesi gerekmektedir. Bunları gerçekleştiremeyen çocuğun sosyal ortama uygun yanıt verme olasılığının düşük olacağı belirtilmektedir (Anlıak ve Dinçer, 2005, s.123). Okul öncesi dönemde çocukların en çok iletişim kurduğu ve etkileşimde olduğu grup okulda ve çevrede oyun oynayıp zaman geçirdikleri, yaparak yaşayarak yeni bilgileri birlikte öğrendikleri akranları ve doğdukları andan itibaren her türlü ihtiyaçlarını karşılayan, ilk öğretmenleri olan anneleridir.

2.6.1.Akran İletişimi

Akran ilişkileri çocuğun gelişiminde büyük rol oynar. Gelişim sürecinde akranlarıyla yasadığı yoğun ilişkiler çocuğa, yeterli sosyal uyumunu gösterilmesi ve gerekli sosyal becerileri kazanması için birçok fırsat sağlar (Bilbay, Çetin ve Kaymak, 2002). Çocuk sosyal yasayışın ilk derslerini; almayı, vermeyi, işbirliğini, anlaşmazlıklar karsısında nasıl bir tavır takınacağını kısaca insan ilişkilerini, akran ve arkadaşlarıyla kurduğu ilişkiler sırasında öğrenmeye baslar. Bu ilişkiler sırasında çocuk kendini de tanır. Arkadaşlarının ona karsı takındıkları tavır ve tepkilere bakarak kendisini bir de arkadaşlarının gözüyle görüp değerlendirir (Çağlı, 1993). Sosyal becerileri akran ilişkilerinde gösteremeyen

çocukların daha çok kendi amaçlarına odaklanmış oldukları, sosyal yönden etkisiz ve saldırgan davranışlar gösterdikleri görülmüştür (Önder, 2005).

Çocuklar oldukça erken bir dönemde kişiler arası problemlerini becerili bir şekilde çözmeyi öğrendiklerinde, bu onların daha sonraki ilişkilerine yansıyarak tüm yasam boyu kullanabilecekleri beceriler olarak gelişmeye devam edecektir. Çocukların çatışmalarıyla ve kızgın duygularıyla nasıl bas edeceklerini, diğer insanları incitmeden nasıl

29

geçineceklerini öğrenmelerinde çocukluk döneminde geçirilen arkadaş ilişkilerindeki yaşantıların çok önemli bir rol oynadığı belirtilmektedir (Anlıak ve Dinçer,2005). Wilkinson ve Dollahan’a göre, akran etkiletişimi, çocukların doğal ve gerçekçi geri bildirimler elde etmesini sağlamaktadır. Bu davranışlarla çocuklar, bir yandan devamlı davranış değiştirmeye çalışırken öte yandan da stillerini ve sosyal durumlardaki

yeteneklerini de geliştirmektedirler. Çocukların diğer çocukların davranışlarını inceleyerek çok geniş bir davranış tarzına sahip oldukları ve birbirlerini örnek alarak öğrendikleri bilinmektedir. Çocuklar sosyal etkileşim stratejilerini denerlerken negatiften çok, akranlarının pozitif sosyal davranışlarını da taklit etme eğilimindedirler.

Vaughn ve Waters sosyal olarak yeterli çocukların davranışlarının, okul öncesi çocuklar tarafından daha çok taklit edildiğini ortaya çıkarmışlardır (Dinçer, 1995).

Arkadaşlıkların bireylerin insanlara yaklaşma, sorunları çözümleme gibi toplumsal becerilerini geliştirdiğine, bu becerilerin yeni arkadaşlar edinmeyi kolaylaştırdığına da değinilmektedir. Benzer biçimde, arkadaşlıkların insanların bazı davranışlar sergilenip kendilerini diledikleri gibi tanıtmalarına ve toplumsal normları öğrenmelerine olanak sağladıkları da savunulur (Hortaçsu, 2003, s.245).

2.6.2.Anne İletişimi

İnsan sosyal bir varlık olduğu için, doğduğu andan itibaren bir çevre ile etkileşim halindedir. Doğumdan sonra çocuğun ilk etkileşimde bulunduğu ve kendisine en yakın

olan kişi annedir. Doğumdan hemen sonra başlayan bu etkileşim daha sonraki dönemlerde de devam eder. Yaşamını sürdürebilmek için başkasının bakımına ve korunmasına en çok ihtiyaç duyan canlı insan yavrusudur. Doğumdan sonra bebeğin açlık, susuzluk, uyku temizlik ve korunma gibi fizyolojik ihtiyaçları anne tarafından karşılanır. Ancak bebek için annenin önemli bir varlık olması sadece fizyolojik ihtiyaçlarının karşılanması ile

sınırlandırılmaz. Bebek ilk günlerden itibaren sıcaklık ve yakınlık hissetmek ister. Bu nedenle sevilmekten, kucaklanmaktan, okşanmaktan hoşlanır (Çağdaş, 2003). 30

Bebeklikte anneleriyle güvenli, kaçınıcı ve gerilimli bağlılık ilişkisi olan çocuklarla ilgili bir çalışma yapılmıştır. Çocukların dört haftalık gündüzlü bir yaz kampında arkadaşlık ilişkilerinin incelendiği bu çalışmada güvenli bağlılık ilişkisi olan çocukların diğerlerine kıyasla arkadaş ve yetişkinlerle ilişkilerinde daha yüksek düzeyde toplumsal beceri sergiledikleri görülmüştür. Güvenli bağlılık ilişkisi olan çocuklar birbirlerine oyundaki beceri ve olumlu duygularını göstermişler ve birbirlerine yakın yerlerde oynamışlardır. Arkadaşlık kurulduktan sonra bu tür çocuklar işbirliği yaratıcılık ve uyum gösteren çok çeşitli ortak oyunlar oynamışlar, oyunlarında başka çocuklara da yer vermişler, oyunda kavga edip barışmış ve aralarındaki çatışmaları yaratıcı biçimde çözmüşlerdir (Hortaçsu, 2003).

Benzer Belgeler