• Sonuç bulunamadı

2. KENTSEL KARAR ÜRETME SÜRECİ VE GÜÇ İLİŞKİLERİ

2.2. Kentsel Politika Kavramı ve Yaklaşımları

2.2.2. Kentsel Politika Yaklaşımları

2.2.2.6. Kentsel Rejim Kuramı

2.2.2.6.2. Kentsel Rejim Tipolojileri

Kentsel rejim kuramı araştırmacıları farklı dönemlere ilişkin yerel düzeydeki özerklik ve politikaları açıklamak için farklı rejim tipleri üzerinde durmuşlardır. Bu tipolojiler, araştırmacıların kentsel rejimlerin ilişki ağlarını tarif etme çabalarının bir ürünüdür. Çalışmanın bu bölümünde bazı kentsel politika bilimcilerinin, kentsel rejimlere ilişkin yapmış oldukları tipolojiler üzerinde durulmuştur.

Fainstein ve Fainstein (1983) tipolojisi, yerel rejimleri güçlü yönetici grubu ve seçilmiş yetkililer olarak tanımlamaktadır. Onlara göre, rejimler (yani şehir yöneticileri) bir taraftan seçim politikaları ve sosyal hareketlerin talepleri arasında müzakerede bulunurlarken, diğer taraftan sermaye güçleriyle müzakerede bulunurlar (Mossberger, 2012, s. 43). Fainstein ve Fainstein, ABD’nde İkinci Dünya Savaşı sonrasında birbirini takip eden üç kentsel rejimi tanımlamaktadır; yönlendirici rejim (1950-64), ayrıcalıklı rejim (1965-74) ve hizmet rejimi (1975-?). Yönlendirici rejimde, kentsel rejimi yerel yönetim tarafından desteklenen geniş çaplı bir yeniden kalkınma hareketi organize etmiştir. Ayrıcalıklı rejimde alt sınıf kent sakinlerine toplumsal ve siyasi olarak zorunlu ayrıcalıklar verilmiştir. Hizmet rejiminde ise ulusal ve dünya ekonomisi içinde mali istikrarı sürdürmek için ayrıcalıklar sermayeye verildiğinden, sermaye toplumsal ve siyasi kontrolü eline almıştır. Fainstein ve Fainstein’a göre rejimler arasındaki geçiş, siyasi mücadelelerin (toplumsal hareket baskılarının) niteliğine ve mali veya ekonomik kısıtlamanın boyutuna bağlıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD’de yaşanan ekonomik büyüme, sivil haklar hareketinin ve sosyal haklar hareketinin siyasi baskıları yerel siyasi rejimlere ayrıcalık tanınmasını zorlamıştır. Ama toplumsal ve mali olarak bu ayrıcalıkların tanınmasına olanak veren şey, İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan ekonomik büyümedir. İkinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan ekonomik patlamanın bitmesi bu ayrıcalıkların bitmesini zorunlu kılmış ve hizmet rejiminin gelişmesine neden olmuştur (Fainstein & Fainstein 1983 akt. Lauria & Whelan, 2009, s.90).

Stephen Elkin (1987), kentsel hizmet tedarikinin bürokratik politikalarına dair yaptığı incelemeler sonucunda, rejimlerin sınıf kontrolü veya seçilmiş yöneticiler

anlamına gelmediğini ancak belirleyici kurumlar olduklarını vurgulamaktadır. Amerika’da rejimleri demokratik yönetim ve özellikle denetimli piyasa arasında köprü kuran ticari bir oluşum olarak gören Elkin, kent siyasetinin üç tanımlayıcı ekseni bulunduğunu ifade etmektedir. Bunlar kamusal-özel büyüme ortaklıkları, seçim politikaları ve bürokratik politikalardır. Elkin’e göre, çeşitli çıkar grupları ile politikacıların belirli yakın işbirliği yöntemleri, seçim koalisyonu stratejisi ve bürokratik hizmet tedarikinin yapısı, kentlerin siyasal ekonomilerini tanımlayan bu eksenlerin kümelenmesine neden olmaktadır. Bu kapsamda, Elkin, zamansal ve coğrafi olarak değişen üç farklı tür kümelenme örneği olduğunu ifade etmektedir: çoğulcu (Kuzeydoğu ve Ortabatı, 1950’lerin ortasından 1960’ların başına kadar), federalist (Kuzeydoğu ve Ortabatı, 1960’ların ortasından 1970’lerin sonuna kadar) ve girişimci (İkinci Dünya Savaşı sonrası Güneybatı) siyasal ekonomiler. Bu her bir kümelenmenin kendine özgü rejimleri vardır. Odak noktaları ve dolayısıyla isimleri farklı olsa da, Elkin’in ilk iki rejim türü (çoğulcu ve federalist) ile Fainstein ve Fainstein’in analizlerindeki rejim türleri (yönlendirici ve ayrıcalıklı) temelde aynıdır. İki çalışmanın ayrıldığı nokta üçüncü rejim türüdür (Davies, 2002, s.3; Elkin 1987 akt. Lauria & Whelan, 2009, s.90; Mossberger, 2012, s.44).

DiGaetano ve Klemanski (1993, s.60) politik yönelimleri doğrultusunda rejimleri beş farklı tipoloji kapsamında değerlendirmişlerdir. DiGaetano ve Klemanski’ye göre bir rejimin siyasi yönelimi, bu yönetim koalisyonunun kent yönetiminin problemlerini nasıl anladığını açıklamaktadır. Çizelge 2.1, DiGaetano ve Klemanski’nin ekonomik gelişmenin problemleri üzerine odaklandıkları çalışmalarında, siyasi yönelimlerine göre tanımlanan rejim tipleriyle ilişkili yönetim biçimlerini (yönetim görevleri ve stratejileri açısından) özetlemektedir. Bu yaklaşımlar karşılıklı olarak tek bir kalıp değildirler, çünkü rejimler ekonomik gelişme amaçlarına ulaşmak için farklı yaklaşımların unsurlarıyla sık sık birleşmektedir.

Siyasi yönelim açısından iki tür rejim, kent ekonomisinin refahı için iş dünyasının gelişiminin teşvik edilmesine odaklanır. Bunlardan piyasa odaklı büyüme yanlısı rejimler yerel yönetim planlarının devreden çıkarılmasına veya etkisinin azaltılmasına ve ticari düzenlemelere vurgu yaparken, hükümet odaklı büyüme yanlısı rejimler ise kamu sektörünü (merkezi ve yerel yönetimi) kullanmaktadır. Kamu ile özel sektör unsurları arasında ortaklıklar oluşturulmakta ve özel sektör yatırımları hibe, kredi, arazi tahsisi ve diğer teşviklerle desteklenmektedir (DiGaetano & Klemanski, 1993, s.60).

Sosyal reform rejimleri ticari gelişmeden ziyade toplumsal gelişmeye yoğunlaşmaktadır. Bu tür rejimlerin gelişme çabalarının merkezinde dezavantajlı gruplar bulunur. Sosyal konut sunumunun genişlemesi ve semt hizmetlerinde ilerleme belirgin bir şekilde sosyal reform rejimlerinde şekillenir. Toplumsal gelişme genellikle karar üretim sürecinde geniş toplumsal katılımı amaçlayan bir bileşen niteliğindedir (DiGaetano & Klemanski, 1993, s.60).

Çizelge 2.1. Kentsel Rejimlerin Politik Yönelimleri ve Yönetim Biçimleri (DiGaetano & Klemanski, 1993, s.60)

Siyasi Yönelim Yönetim Görevleri Yönetim Stratejileri Gelişme öncesi

Piyasa odaklı Gelişmenin kolaylaştırılması Hükümet planlarını kısıtlamak, ticari ve vergi düzenlemeleri yapmak ancak gerekli altyapıyı sağlamak

Hükümet odaklı Gelişmenin teşviki Ticari yatırımlar için kamu

sübvansiyonların ve diğer teşvikleri sağlamak

Gelişmenin yönetimi Yaşam kalitesi üzerindeki gelişmenin negatif etkilerini azaltma

Büyümeyi yönlendirmek veya sınırlamak için planlamayı veya diğer arazi kullanım güçlerini kullanmak

Sosyal reform Kent merkezi ve komşuluk

birimlerinin arasındaki dengenin sağlanması

Özel teşebbüs ve/veya kamu kaynakları üzerindeki zorlamaları kullanmak

Hizmet Rutin hizmetlerin sağlanması Ekonomik gelişme

konularından kaçınmak

Gelişme yönetimi rejimleri arazi kullanımı alanında yerel yönetimlerin formel güçlerini kullandığı bölgede yer alan büyümenin/gelişmenin oranının ve çeşidinin kısıtlanması veya azaltılmasını amaçlamaktadır. Bu stratejinin amacı yeşil alan veya tarihi alanlar gibi arazi kullanımlarının korunmasının veya ileri teknoloji endüstrisi veya geleneksel endüstri gibi gelişmesine izin verilen ekonomik aktivite türlerinin seçiminin sağlanmasıdır (DiGaetano & Klemanski, 1993). Hizmet rejimleri ise mali olarak tutucudurlar ve sınırlı görevleri yerine getirmeyi amaçlarlar. Hizmet rejimleri tarafından kullanılan yönetim stratejisi, belirlenen ekonomik gelişme stratejilerinin problemlerinden kaçınmak veya uzak durmaktır.

Clarence Stone (1989) kentsel rejimleri, yönetim kararlarının üretiminde sürekli role sahip olmasına olanak sağlayan kurumsal kaynaklara erişebilen grupların enformel ilişki temelinde oluşturduğu istikrarlı yönetim koalisyonu olarak tanımlamaktadır. İş sektörü, sahip olduğu ticari kaynaklar yüzünden yönetim koalisyonunda genellikle önemli bir aktördür. Kentsel rejim analizinin Stone versiyonu11 araştırmalarda çok sık kullanılmaktadır ve bu versiyon Stone’nin kentsel rejim için bir model sunan Atlanta from 1946-1988 isimli kitabından alıntıdır (Stone 1989; Mossberger, 2012, s.44).

Stone (1993) Amerikan şehirlerindeki rejimleri, hizmet (maintenance), gelişme (development), orta sınıf ilerlemeci (middle-class progressive) ve alt sınıf olanaklı gelişme/büyüme (lower-class opportunity expansion) olarak dört tipte tanımlamaktadır. Hizmet rejimleri statükoyu korumayı amaçlamaktadır. Bu rejimler, rekabetçi baskılarla karşı karşıya olan büyük şehirlerden ziyade küçük şehirlerde daha çok görülmektedir. Gelişme rejimleri ise büyümeyi teşvik etmek için arazi kullanım değişikliklerini ve şehirlerde ekonomik gerilemeyi durdurmayı amaçlamaktadır. Gelişme rejimlerinin (Atlanta gibi) eylem gündemleri yüzünden zorluk dereceleri daha büyüktür. Yine de gelişme rejimleri kaynaklarını iş sektörü gibi politik ve ekonomik güce sahip ortaklarından almaktadır. Ayrıca gelişme rejimlerinde grupların işbirliği için birtakım teşvikler motivasyon oluşturmaktadır. Çevresel ve sosyal eylemlerde ise kaynakların mobilizasyonu ve kalıcılığı daha zordur. Çünkü bu eylemler rejim katılımcıları için daha az teşvik oluşturduklarından yapısal avantajlardan ve ekonomik gelişme eylemlerini destekleyen kaynaklardan yoksundurlar. Orta sınıf ilerleme rejimleri, çevreyi ve tarihi değerleri korumayı ve büyümeyi yönetmeyi arzu etmektedir. Bu süreçte, orta sınıf ilerleme rejimleri, gelişime yönelik iş sektörü elitleriyle karşı karşıya gelebilmekte ve bu rejim grubuna daha az teşvik sunulmaktadır. Alt sınıf olanak geliştirme rejimleri, insani gelişim politikalarına (eğitim, sağlık vb.) ve istihdam ile mülkiyet erişiminin genişlemesine vurgu yapmaktadır. Bu rejim türü emekçi sınıfların olanaklarını genişletmek için topyekûn seferberliğe ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla, son iki rejim türünün başarıya ulaşması çok zordur, çünkü bu rejimlerin amaçlarının gerçekleşmesi için gönüllü işbirliğinden ziyade ticaret düzenlemesi gerekmektedir (Stone 1993; Dowding, 2001, s.10; Mossberger & Stoker, 2001, s.813; Uzbek, 2008, s.28; Mossberger, 2012, s.44).

11 Çalışma kapsamında da Stone’nun kentsel rejimlere ilişkin yaklaşımının kapsamı genişletilmiş versiyonu kullanılmıştır.

Stone, Atlanta’ya yönelik yaptığı çalışmada rejimin ilk yıllarında, orta sınıf Afrika-Amerikan katılımcıların düşük gelir gruplarına yönelik yapılaşmayı desteklediklerini, ancak daha sonra orta sınıf Afrika-Amerikanların Atlanta’da lider pozisyona yükselmeleriyle fakirlere yönelik imkânlar sunan konuların gündemden çıkarıldığını ifade etmektedir. Stone, Atlanta’nın rejiminin ırk ayrımına son vermeye yönelik amaçları destekleyebildiğini, ancak mülkiyete ilişkin ve sosyal eşitliğe ilişkin konularda başarısız olduğunu vurgulamaktadır (Mossberger, 2012, s.44).

Kentsel politika bilimcileri, kentsel rejimlere ilişkin yapmış oldukları incelemeler neticesinde kentlere ilişkin tüm rejimlerin belirtilmiş olan bu dönemsel sıralamalara veya tipolojilere uymayabileceklerini ifade etmektedir (Lauria & Whelan, 2009). Çünkü kentsel rejimlerin bir fanus içerisinde yönetilemeyeceğine vurgu yapmaktadırlar. Stone’nun savunduğu gibi, şayet rejimler düşüncede oluşmuş güç düzenlemeleri ise, kentlerin sahip oldukları özgün sosyal, ekonomik ve politik bağlamdaki farklılıklar yerel yönetim koalisyonlarının tiplerinde de farklılıkları ortaya çıkartacaktır (DiGaetano & Klemanski, 1993). Ayrıca, Stone (1993) bu farklılıklar kentsel rejimler ile dünya ekonomisi arasındaki karmaşık yapının da etkili olduğuna vurgu yapmaktadır.