• Sonuç bulunamadı

2. KENTSEL KARAR ÜRETME SÜRECİ VE GÜÇ İLİŞKİLERİ

2.2. Kentsel Politika Kavramı ve Yaklaşımları

2.2.2. Kentsel Politika Yaklaşımları

2.2.2.6. Kentsel Rejim Kuramı

2.2.2.6.1. Kentsel Rejim Oluşumu

Mossberger ve Stoker (2001, s.813), kentsel rejimleri formel ilişkiler kadar enformel ilişki ağlarına dayanan koalisyonlar olarak da tanımlamaktadır. Rejimler, kentsel politika üretim sürecinde katılımcılar arasında ne tür yönetim modelinin10 (görevler ve stratejiler) kullanılması gerektiğine ilişkin ortak bir anlayış çerçevesinde (DiGaetano & Klemanski, 1993, s.59) açıkça yazılmamış anlaşmalara, seçmeli teşviklere ve fırsatlara dayalı işbirlikçi ilişkiler sonucunda oluşmaktadır. Rejimler kapasitelerini harekete geçirmek için çabaladıkları için belli amaçlara sahip olmaları gerekmektedir. Bu amaçlar rejimlerin katılım yapısına ve yerel veya ulusal bağlamda oluşumuna bağlıdır. Bunun yanında rejimlere ilişkin genel tanımlamalar koalisyon

10 Burada model belirlenirken bir siyasi uzlaşının oluşturulması gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Bu siyasi uzlaşıdan kasıt hangi görevlerin ele alınacağına ve hangi yönetim stratejilerinin benimseneceğine ilişkin rejim katılımcıları arasında oluşturulan uzlaşıdır.

birliklerine, teşviklere, yapısına (plüralizm gibi), bulunduğu ortama veya diğer kriterlere bağlı olarak daha farklı kategorilerde geliştirilebilmektedir (Mossberger & Stoker, 2001, s.830).

Stone ve Sanders (1987; 1989) çalışmalarında kentsel rejimler için dört temel özelliğinin olduğunu vurgulamaktadır (Stone, 1989; Stone, 1993, s.18; Mossberger & Stoker, 2001, s.813; Stone & Sanders, 1987 akt. Mossberger, 2012, s.47):

 Kentsel rejimler resmi ve resmi olmayan kaynaklar üzerinde hâkimiyeti olan ortaklardan oluşur.

 Kentsel rejimler sosyal üretime dayanan işbirliğine sahiptir.

 Kentsel rejimler koalisyonda katılımla ilişkili olabilecek tanımlanabilir politika gündemlerine sahiptir.

 Kentsel rejimler geçici koalisyonlardan ziyade daha istikrarlı enformel koalisyon biçimlerine sahiptir.

Bir koalisyonu rejim olarak niteleyebilmek için yukarıdaki özellikleri sağlıyor olması gerekmektedir. Kentsel rejimlere ilişkin belirlenen bu özelliklerin sayısı arttırılabilir ancak tanımlanan bazı özellikler belli bir şehirde mevcutken bir diğerinde olmayabilir. Çünkü kurumsal kaynakların erişebilirliği ve bu kaynakların bölüşümü bir şehirden diğer bir şehre (hatta ülkeden ülkeye) değişiklik gösterebilmektedir (Mossberger & Stoker, 2001; Mossberger, 2012).

Davies’e göre de rejimleri tanımlayan altı özellik bulunmaktadır (Davies 2003 akt. Uzbek, 2008, s.30):

 Rejimlerin temel aktörleri yerel yöneticiler ve özel sektör elitleridir.

 Rejimler güven, diplomasi, ortak amaçlar ve kaynaklar üzerinde temellenen ilişki ağlarıyla oluşur ve bu ağlar enformeldir.

 Rejimler yerel düzeyde oluşmaktadır ve yerel üstü düzeyden büyük oranda bağımsızdır.

 Rejimleri oluşturan ağ ilişkileri uzun sürelidir.

 Rejimlerin oluşmasında genel olarak ortak amaç kentin ekonomik gelişiminin sağlanmasıdır ama rejimi oluşturan aktörlere bağlı olarak bu amaç değişiklik gösterebilir.

 Rejimi oluşturan aktörler tek başlarına arzuladıkları amaçlara ulaşamadıkları için işbirliği oluştururlar, bu nedenle rejimleri oluşturan ortaklar amaçlarına ulaşma noktasında birbirlerine bağımlıdır.

Dowding (2001, s.14) ise bir yönetim koalisyonun rejim olarak tanımlanabilmesinin aşağıdaki sekiz özelliğin çoğuna sahip olması ile mümkün olabileceğini belirtmektedir. Bunlardan bazıları aynı formda bulunabilir veya zaten tüm yerel yönetimlerde bulunuyor olabilir. Bunlar;

 Rejimin ayırt edici bir politik gündeminin/ eyleminin olması,

 Bu gündemin nispeten uzun ömürlü olması,

 Çıkar birlikteliğinin bulunması,

 Sektörler arası bir koalisyonun olması,

 Politik gündem kişiler veya liderler değişse de veya politik başarılarda hayatta kalması,

 Genellikle baskın parti yanlısı kamu-özel ortaklıklarının meydana gelmesiyle ve devlet içinde bir politikanın veya kararın sonucuyla (positive sum game) oluşan dışsal kaynakların mobilizasyonunu içermesi,

 Olağan gözükmeyen koalisyonları girişimci bir şekilde birleştirme yeteneğine sahip güçlü veya müstesna bir liderle ilişkili olması ve

 İştirak yapıları oluşturarak kurumlar ve halkın çıkarları arasında köprü olma eğiliminde olmasıdır.

Dowding (2001, s.14), yönetim koalisyonlarını bir rejim olarak kabul etmek için yerel düzeyde her özel koalisyonun tüm bu sekiz özelliğin tamamını taşımasa da bazı alt başlıklarını taşıması gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca bazı özelliklerin diğerlerinden daha önemli olduğunu, özellikle ilk dördünün diğerlerine göre daha önemli olduğunu vurgulamaktadır. Rejimin kurumsal veya bölgesel sınırlarla çakışan bir koalisyon olduğuna dikkat edilmelidir. Bununla birlikte, kişiler veya liderler değişse de veya politik başarı sonrasında da rejimin politik gündeminin devamlılığının olması gerektiği ilkesi çok önemlidir. Dowding’e göre son üç özellik bir rejim için olmazsa olmaz değildir.

Dowding (2001, s.15), kentsel rejimlerin yapısını ve oluşumunu açıklarken, rejimlerin esasında politik bir koalisyon olduğunu ve bu koalisyonun merkezinde seçilmiş belediye başkanları ile politikacıların veya onlara teknik hizmet sunan bürokratların bulunduğunu ifade etmektedir. Politikacılar ve yerel bürokratlar çok güçlü aktörler gibi görünmeseler de merkezde olmaları gerekmektedir. Çünkü eninde sonunda onlar baskıya maruz kalacaktır. Ayrıca, devletin yapısı yerel rejimlerin yapısında ve gelişiminde önemli etkiye sahiptir. Yerel yönetimlerin güçlü olduğu yerlerde, örneğin

Amerika gibi, yerel politikacılar baskının merkezindedir. Ancak, Avrupa’da yerel yönetimin gücene göre rejimlerin yapısı değişiklik göstermekte, örneğin İngiltere’de ulusal politikacılar yerel konularda baskıyı paylaşabilmektedir.

Kentsel rejim oluşumunda yerel politikacıların (yeniden) seçilme beklentisi önemli bir etkendir. Yerel politikacılar bu beklentiyle motive olmakta ve beklentilerini gerçekleştirmek için koalisyon güçleri geliştirmektedir. Onların yeniden seçilme beklentileri yerel seçim ile ilgili seçmenin yapısına da (bu yapının büyük çoğunluğunu kentin fakirleri veya orta sınıfı oluşturmaktadır) bağlıdır. Bununla birlikte yerel politikacılar kampanya için finansa gerek duymakta, bunlar da rejimlerin oluşumunu büyük ölçüde etkilemektedir (Dowding, 2001, s.16).

Yönetim koalisyonları olan rejimlerin oluşumunda diğer bir anahtar katılımcı ise iş dünyasıdır. Bu, iş dünyasının sermaye üzerindeki hâkimiyetinden kaynaklanmaktadır. Yerel yöneticiler ve iş dünyasından aktörlerin dışında değişen amaçlar doğrultusunda kentsel rejimlerde farklı aktörler de (örn. semt grupları ve çevre grupları gibi) yer alabilmektedir (Mossberger & Stoker, 2001, s.813).

Fainstein ve Fainstein (1983), kentsel rejimlerin niteliğinin siyasal ekonominin iki özelliğinden geldiğini savunmaktadır. Birincisi, yerel yönetim mali ödemeleri için yapısal olarak emlak vergilerine bağımlıdır, bu yüzden bütçelerini korumak için belediyeler mevcut emlak yatırımlarını genişletmeli ve bu tür yatırımları arttırmalıdır (Dowding, 2001, s.8; Fainstein & Fainstein, 1983 akt. Lauria & Whelan, 2009, s.90). Ayrıca, kentsel alanda politika ve iş sektörü yöneticilerinin konumlarının farklılığı dayanışmaların oluşmasını sağlamakta, öylece ekonomik ve politik elitler dengeleyici güçler haline gelmekte ve aralarında rekabetten ziyade aynı amaca ulaşmak için birliktelikler oluşmaktadır. Kentlerde politik gündemlerini gerçekleştirmek için yeterli kaynaklara sahip olan bu aktörler, karmaşık ve karşılıklı ilişki ağları aracılığıyla ittifaklar oluşturmaktadır (Judge, Stoker, & Wolman, 1998, s.6; Stoker, 1998b, s.63; Krinsky, 2007, s.780; Stone, 2012, s.267).

İkincisi, ülkeden ülkeye önemli farklılıklar olsa da, ileri kapitalist toplumlarda kamu-özel işbirliklerinin bazı biçimlerine ihtiyacın olduğu gerçeğidir. Kapitalist bir ekonominin temel özelliği üretimin özel sektör tarafından kontrol edilmesidir. Devlet vatandaşlarının maddi çıkarlarını arttırmak için sermaye birikimini kolaylaştırmalıdır (Fainstein & Fainstein 1983 akt. Lauria & Whelan, 2009, s.90). Yöneticiler bir dizi siyasi hedefi gerçekleştirmek için gerekli olan kaynakları elinde tutan iş sektörü liderleriyle yani yapısal gücün sahipleriyle işbirliği yapma eğilimindedir (Stoker, 1998a,

s.123; Stoker, 1998b, s.59). Böylece özel sektör yatırımları ve kar amaçlı istihdam artacağından nüfus korunacak hatta artacaktır Bu yapısal döngünün sonucunda iş sektörünün kentsel politikalar üzerindeki hâkimiyeti artmaktadır. Yatırım çekmek için şehirlerarasında büyüyen rekabet ve yerel karar üretiminde iş sektörünün çıkarlarının rolü kentsel mekânı biçimlendirmektedir.