• Sonuç bulunamadı

ERKEN II. BĠN YILDA ANADOLU‘DA SOSYO-EKONOMĠK YAPI

2.3. KENT-BEYLĠKLERĠNDE EKONOMĠK YAPI

Assurlular M.Ö. II. binyılda Anadolu‘nun ekonomik potansiyelini bir anda keĢfetmemiĢlerdi. Anadolu‘da özellikle ETÇ II‘den itibaren ekonomi ve teknolojik alanlarda büyük bir ilerleme görülmüĢtü. Ancak ETÇ‘nin bu evresinde geliĢen ticaret ve maden ekonomisine rağmen, ekonominin büyük bölümü tarımcılığa ve hayvancılığa dayanmaktaydı. Çünkü tarım malları yerlilerin temel ihtiyacı durumundayken aynı zamanda ticaret için de büyük önem taĢımaktaydı. Çoğu antik toplumda olduğu gibi Anadolu toplumunda da köylü, kentli ayrımı yapılmamaktaydı. Fakat köydeki kurumlar ile Ģehir kurumlarının arasındaki fark toplumsal kurumlarda kendilerini göstermekteydi.419

Köyler, kentlerin ihtiyacı olan gıda ürünlerini sağlayan yaĢam kaynağı olarak görev yapmaktaydılar420

, kentler ise ticaretin ve yönetimin bulunduğu yerlerdi. Ayrıca dıĢ alanlar, göçebe halk için de otlak olarak önemli iken, çobancılık için de kıĢlak ve yaylak olarak önem görmekteydi.

Mezopotamya kökenli kaynaklarda Anadolu‘nun maden açısından ilginç ve zengin bir bölge olduğu ve Mezopotamyalıların bu bölge zenginliklerine ilgi duydukları daha önceki bölümlerde bahsedilmiĢti. ETÇ baĢlarında daha önce

419 Diakonoff 1975, 131. (Diakonoff bu örneği AĢağı Mezopotamya için vermiĢtir, fakat Anadolu için

de benzer durum geçerli olmalıydı)

420 Hailawakuwa, Meliliya, Talwahšušara, Tataša isimli kasabaların Kaneš sınırları içinde

yukarda üzerinde durulduğu gibi, Uruk gibi Sümer kentlerinin ticari faaliyetler yaptığı arkeolojik bulgulardan ortaya çıkarken, ETÇ‘nin ortalarından itibaren ise yazılı belgelerin ifadesi ile Mezopotamyalı kralların bölgeye hammadde kaynaklarını elde etmeye yönelik, sömürü amaçlı seferler yaptığı anlaĢılmaktadır. Genelde bu seferlerin amacı, bölgedeki kereste, değerli madenler ve ulaĢmaktı. KomĢu bölge uygarlıklarının Anadolu‘nun hammadde zenginliklerine yönlendiren bölgenin zenginliğinin, Anadolu‘da yapılan sanat eserlerindeki geliĢmiĢlikte kendilerini göstermektedir.

Assur tüccarlarının Anadolu‘ya gelmezden önceki dönemde, Anadolu‘da bol miktarda bulunan bakır yatakları, bu madeninin kullanımını da artırmıĢtı. Bu durum, ETÇ II‘den itibaren madencilik ile ilgili alanlardaki geliĢmeleri de beraberinde getirmiĢti. Orta Anadolu mezarlarında bulunan eserler bu zenginliği göstermektedir. Maden yataklarına yakın kurulan maden iĢletmelerinin endüstriyel bir konuma geldikleri ve çıkarılan cevherlerin buralarda iĢletildikleri söylenebilir. ĠĢletmeler genelde maden yataklarının bulunduğu yerlere yakın kurulmaktaydı ve çıkan cevherler buralarda iĢletilmekteydi. Bu dönemde bulunan eserler geliĢmiĢ bir maden iĢciliğini yansıtacak niteliktedir.

Bakır ve kalay alaĢımından yapılan bu tunç eserler, Orta Anadolu‘dan Kuzeybatı Anadolu Troia‘ya kadar yaygınlık gösterirken, Bafra Ġkiztepe‘de görüldüğü gibi bakır ile arsenik karıĢımından elde edilen eserler yapılmaya devam ediliyordu. 421

Kalaylı tuncun kullanılmaya baĢlanması ile birlikte yeni bir sorun ortaya çıkmıĢtı. Anadolu bakır yatakları açıĢından zengin bir bölge iken, kalay kaynakları açısından fakirdi. Daha sonraki bir dönemde yani M.Ö. II. bin yılın ilk çeyreğinde kalayın Anadolu‘ya Assurlular tarafından getirildiği bilinmektedir. Bu kalayın kaynağının ise Orta Asya‘daki Tacikistan, Özbekistan ve/veya Afganistan olduğu düĢünülmektedir. Fakat ETÇ II ve III‘de ise Orta Asya‘da tunç kullanımı ve üretimi henüz yapılmadığından; dolayısıyla bu bölgenin, Anadolu‘da kullanılan kalayın kaynağı olmadığı düĢünülmektedir. Bahsedilen dönemde

kalayın geldiği yer henüz bilinmemekle beraber Anadolu kökenli olduğu tahmin edilmektedir.

Madenciliğin ilerlemesi ile birlikte kentler daha çok güçlenirken, kentlerin güçlü olması da daha iyi bir maden endüstrisinin geliĢmesine neden olmaktaydı. Yani saat sarkaçı gibi birbirini iteleyen bu dinamizm, Anadolu‘da ekonomik açıdan yaĢanan bu geliĢmeler, diğer bölgeleri de etkilemiĢ ve özellikle kıyı bölgelerde liman kentlerinin oluĢmasına yol açmıĢtı. Kara ve deniz yolları ticaretinin geliĢmeye baĢladığı bu dönemde Batı Anadolu‘daki Limantepe, Baklatepe ve Troia gibi yerleĢmeler bu dönemde güçlü ekonomik merkezler olarak öne çıkmaktadırlar. ETÇ II‘nin sonlarına doğru bölgeler arası ticaretin artmasıyla birlikte, Anadolu Ticaret Rotası belirginleĢmeye baĢlamıĢtı. Anadolu içinde geliĢen bu ticaret rotası422

sayesinde Batı Anadolu ve Orta Anadolu arasında ekonomik, siyasi ve kültürel yakınlaĢmalar olmuĢ, bu yakınlaĢmalar bazen siyasal ittifakların kurulmuĢ olduğu düĢünülmektedir.

Belkide iklimsel ve siyasal nedenler yüzünden ETÇ III‘ün ikinci yarısından sonra bu ticari rotanın bir süreliğine son bulmuĢ olsa da, M.Ö. II. bin yılın baĢlarında ticari faaliyetler nedeni ile yeniden iĢlevlik kazanmıĢtır. Ancak bu dönemde Orta Anadolu ile Mezopotamya arasındaki ticari iliĢkiler daha yoğun bir Ģekilde ortaya çıktığı, dikkat çekmektedir.

Erken Tunç Çağı‘nda, Anadolu‘nun genel ekonomik durumu kısaca özetlenecek olursa, yerel imkânlarla ve iĢ gücüne dayalı olan bir ekonomik sistem olduğu söylenebilir.

Orta Tunç Çağ‘ı olarak bilinen M.Ö. II. bin yılın baĢlarında ise bölgenin durumu sosyo-ekonomik Ģartların geliĢiminden dolayı üretim ve tüketimde değiĢiklikler olduğu düĢünülmektedir. Burada Anadolu‘nun OTÇ‘ye giriĢindeki bu sosyo-ekonomi değiĢimlere yakından bakılacaktır.

422 En uygun rota, Batı Anadolu‘dan yani Küçük Menderes ve Gediz vadilerinden geçerek Afyon

üzerinden Orta Anadolu‘ya ulaĢandı. Orta Anadolu‘dan daha Doğu ve Güney‘e bağlantı yaparken, Ege bölgesinden ise Kıta Yunanistan ve Adalara kadar ulaĢırdı. ġahoğlu 2005, 352-355 Konya bölgesinden batıya giden rotanın ise Ģu Ģekilde olduğu düĢünülmektedir: Konya-Karahöyük, AkĢehir-Karabulut/Çıngıltepe‘den Sultandağı-Kocaoğuz höyük ve buradan da Bolvadin- Üçhöyük‘e kadar ulaĢır ve buradan Batı Anadolu‘ya bağlanmaktaydı bkz. Koçak 2004, 44.

M.Ö. II. BĠN YIL (ĠLK ÇEYREĞĠNDE) ANADOLU EKONOMĠSĠ

Benzer Belgeler