• Sonuç bulunamadı

2.2 Akıcı Okuma

2.2.2 Kelime Tanımanın Otomatikleşmesi

Otomatikleşme becerisi günlük yaşamda kullanılan temel becerilerden birisidir. Araç kullanma, hızlı klavye kullanımı, bisiklete binme, bir müzik aleti çalma gibi becerilerin temelinde otomatikleşmiş davranışlar bulunmaktadır. Benzer şekilde okumanın otomatik bir beceri haline gelmesi de bu davranışın otomatik oluncaya kadar tekrarı ile ilgilidir. Kelimelerin otomatik olarak tanınması için öğrencilerin yeterince okuma alıştırması yapması gerekmektedir. Bu sürecin sonunda kelime tanımanın otomatikleşmesi gerçekleşmektedir.

Otomatik kelime tanıma ise akıcı okumanın en temel bileşenlerinden birisidir. Bu süreç, sürekli tekrarlarla beslenmekte ve akıcı okumanın oluşmasına katkı sağlamaktadır. Buradaki anahtar kavram “sürekli ve çok sayıda tekrar”dır. Sürekli tekrar etme bir okuyucuyu nasıl otomatik hale getirmektedir. Bu durumu Logan (1997) yapılan her tekrarın bilişsel olarak kişide bir iz bıraktığı şeklinde açıklamaktadır. Örneğin, zor okuyabildiği bir kelime ile karşılaşan bir okuyucu bunu daha sonraki karşılaşmalarında daha kolay okuyabilmekte ve kelime ile karşılaşma sayısına bağlı olarak kelime tanıma otomatikliği kazanmaktadır. Bu durum kelime grupları içinde geçerlidir ve okumada tekrarın yapmanın önemini göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

Yapılan okuma etkinliklerinin sıklığı okuma hızını artırma noktasında oldukça etkilidir. Çünkü okuma hızı otomatikleşmenin de en belirgin özelliklerinden birisidir. Hızın artması otomatikleşme becerisinin kazanıldığına yönelik bir işaret olurken, hızın yavaş olması reaksiyon zamanının düşük olması anlamına gelmektedir. Hızın artmasındaki en önemli faktör ise alıştırma yapmaktır. Hızın sürekli yapılan tekrar ve alıştırmalarla artması sınırsız değildir (Schwanenflugel ve Ruston, 2008). Logan (1997) bu durumu Tepki Süresi Yasası ile açıklamaktadır. Şöyle ki, öğretim yılı başında, akıcı okuma çalışmalarına başlayan bir öğrencinin doğru kelime okumadaki kazanımı yılsonuna doğru gittikçe düşmektedir (Logan, 1997). Örneklendirmek gerekirse; doğru okuma yüzdesi %50’lerde olan bir öğrenci sürekli tekrarlarla ilk zamanlarda bu değeri %90’lara taşıyabilmektedir. Yani %40’lık bir artışı üç ayda gösterdiği düşünülürse, daha sonraki üç aylık süreçteki kazanımı aynı değerde olamayacaktır. Diğer bir ifadeyle her üç aylık uygulama %40’lık bir performans artışı getirmeyecektir. Belki de %4-5 gibi bir artış gösterecektir. Bu durum bize okuma hızının yapılan alıştırmalarla bir noktadan öteye götürülemeyeceğini göstermektedir. Yani alıştırma ve tekrarlarla hızı artırmak ancak bir dereceye kadar mümkün olmaktadır.

Genel olarak otomatiklik, fazla çaba gerektirmeden, hızlıca yapılan bir işi ifade etmekte kullanılan bir terimdir (Deeney, 2010). Otomatik olarak kazanılan bir beceri kendi içinde “belli bir hızı” ihtiva eder. Hızın kazanılması aynı zamanda bu becerinin uygulanmasında en az bilişsel enerjinin kullanıldığının da bir göstergesidir.

Egzersiz veya alıştırmalar yoluyla öğrenme aslında beynin esnekliğinin bir ürünüdür. Günümüzde kullanılan beyindeki hareketliliği görüntüleme teknolojisi sayesinde, serebral hareketlilik ile otomatikleşme arasında güçlü ilişkiler olduğu izlenebilmektedir (Breznitz, 2006). Otomatikleşmenin temelinde, “ilk başlarda yoğun olarak beceriye odaklanan dikkatin, bilişsel enerjinin büyük bir bölümünü tükettiği” mantığı yatmaktadır. Beceri kazanıldıktan sonra artık ilk başta tüketilen bilişsel enerjiye ihtiyacın azalmasıdır. Bunun en önemli nedeni kazanılmak istenen becerinin tekrarlar sayesinde otomatikleşmesi ve bilişsel enerjinin diğer alanlara yönelmesidir (Samuels, 1979). Stahl ve Kuhn’a (2002) göre ise otomatikleşme becerisi aslında kelimeyi tanıma ve aynı anda onun anlamı ile ilişki kurabilmektir.

Logan’a (1997) göre, otomatikleşme ile ilgili en önemli kriterler; hız, fazla çaba gerektirmeme, bağımsız olarak gerçekleşme ve bilinçliliktir.

Otomatik süreçler çaba gerektirmezken, otomatik olmayan süreçlerde yavaşlık ve çabalama vardır (Logan, 1997). Bu durum iki işin aynı anda yapıldığı zamanlarda daha iyi görülmektedir. Günlük yaşama bakıldığında araç kullanma konusunda otomatikleşmiş birisi fazla çaba göstermeden araç kullanmanın gerekliliklerini yerine getirirken aynı zamanda yanındaki yolcu ile bir konu hakkında konuşabilir. Diğer bir ifadeyle, bir kişi aynı anda iki işi yapabiliyorsa işlerden birisinin otomatik olarak yapıldığı söylenebilir (Kuhn ve diğerleri, 2010). Okuma sırasında da kelime tanıma sürecinin otomatik olması anlama sürecine dikkatin verilmesine neden olmaktadır.

Otomatik süreçler aynı zamanda bağımsız bir yapıya sahiptir. Bir kasıt olmadan başlar ve devam eder (Logan, 1997). Bu durumu en iyi açıklayan örnek ise Stroop Etkisi’dir. Stroop Etkisi’ni görmek için J. R. Stroop tarafından geliştirilen ve üç kısımdan oluşan bilişsel bir kontrol testi yapmak yeterlidir. Bu testin ilk kısmında deneklere renk isimleri sunulur ve bunları olabildiğince hızlı okumaları istenir. İkinci kısımda renkli mürekkeple basılı nokta kümelerinin renklerinin olabildiğince hızlı söylenmesi istenir. Üçüncü kısımda ise sunulan rengin adından farklı renkten mürekkeple yazılan kelimelerin olabildiğince hızlı (ve yüksek sesle) okunması istenir. Örneğin 'mavi' kelimesi kırmızı veya sarı mürekkeple yazılmıştır. Bu deneylerden çıkan ve “Stroop Etkisi” olarak adlandırılan sonuç, deneklerin, farklı renkten mürekkeple yazılan renk adlarını (örneğin mavi renkle yazılı 'kırmızı' kelimesini) okumakta oldukça zorlanmaları, doğru okuyabilmek için uzunca bir süre harcamaları, hatta yazılı kelimeyi değil, mürekkebin rengini söylemeleridir. Bağımsız bir yapıya sahip olan otomatik süreç görsel algıyı kullanarak semantik süreçten bağımsız olarak hareket etmektedir (MacLeod ve MacDonald, 2000). Bu durum görsel süreçlerin semantik süreçlerden daha hızlı çalıştığının da bir göstergesi olarak düşünülebilir.

Kelime tanımada otomatikleşemeyen bir okuyucu cümledeki her kelimeyi okuma konusunda oldukça isteklidir. Ancak, akıcı okuma becerisi kazanıldıkça okuyucular çok fazla bir çaba sarf etmeden karşılaştıkları hemen her kelimeyi tanıyabilirler (Kuhn ve diğerleri, 2010). Bu duruma, araba kullanırken vites değiştirme ve daktilo ile yazma örnek olarak gösterilebilir. Okuma sırasında da otomatikleşmiş bir

okuyucu kelimeleri nasıl doğru okuduğu ile değil, anlam ile meşgul olmaktadır (Logan, 1997). McCormick (1998) bu dönemi “otomatik dönem” olarak isimlendirmektedir. Bu dönemde okuyucu iyice olgunlaşmış ve az karşılaştığı kelimeleri bile kolayca okuyabilir hale gelmiştir.

Benzer Belgeler