• Sonuç bulunamadı

H. Yemin Keffâreti

3. Keffâretin Ödenme Şekli

Âyetin “..onun keffâreti 10 fakire yedirmektir..” ifadesinden keffâretin yedirme olarak verildiği takdirde bu yedirmenin fakir kimselere temlik yoluyla değil bizzat yedirme

eyleminin kendisiyle olduğu anlaşılır.805

Allahu Teâlâ burada ماعطا kelimesini kullanmıştır ki bu kelime “yemek için götürmek” anlamına gelir. Ayrıca âyette “ailenize yedirdiğinizden”

denir ki kişi ailesine yedirirken onu temlik etmez.806

Yine âyette geçen “meskenet” ifadesi “ihtiyaç sahibi olmak” demektir. Fakirin ihtiyacı da temlik değil, karnını doyurmaktır. “Yeterince” ve “doyuracak kadar” diye doyurma ile ilgili getirilen ölçü de bunun “yedirmek” olduğunu gösterir. Ancak âyetteki ifadelerin yiyecek götürmeye işaret etmesi temlikin câiz olmadığı anlamına gelmez. Şöyle ki burada fakir olan kimseyi doyurmaktan

amaç onun ihtiyacının giderilmesidir ve bu ihtiyaç temlik yoluyla da giderilebilir.807

Ancak Mâturîdî’ye göre kişi keffâreti yiyecek olarak vermek istediğinde bunun yoksul olan kimselerin davet edilmesi şeklinde olması daha uygundur. Çünkü bu şekilde kişi yoksulun zorluk ve meşakkatle ulaşacağı yiyeceği daha hızlı bir şekilde ona ulaştırmış olur.

Ayrıca bu keffâretin amacına da daha uygun olur.808 Çünkü keffâret fakirin hakkı olduğu için

verilmiyor. Kişiye malını dağıtmak suretiyle verilen ceza olduğu için veriliyor.809 Kişi hangi

fakire vereceğine karar verdikten sonra o fakirlerin hakkı oluyor. Kişinin malını dağıtması da yoksula vermek yerine hizmet etmesi de nefse ağır gelir. Davet edip ikram ederek elinden

çıkarmasıyla bu acıyı daha çok tatmış olur.810

Hanefi Mezhebi’ne göre de yemin keffaretinin

802 Tehânevi, Hadislerle Hanefi Fıkhıı (İ’lâu’s-Sünen), çev. İbrahim Tüfekçi, İstanbul 2009, 9/39. 803 Taberâni, Mu’cemu’l-Evsât, 7/370.

804 Tehânevi, Hadislerle Hanefi Fıkhıı, 9/39. 805 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/315, 318. 806 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/315. 807 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/316. 808 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/319. 809 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/320. 810 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/316.

yemek olarak verilmesi halinde temlik şart değildir. Yemeğin yedirilmesiyle de keffâret

ödenmiş sayılır.811

Mâturîdî yemeğin verileceği 10 kişinin özellikleri âyette belirtilmediği için konuyu anlamanın yollarını şöyle açıklar:

 Âyette keffâret verilecek fakirin fakirlik derecesinden bahsedilmemiştir. Ancak bütün

âlimler burada fakirin miskin gibi sayılacağında ittifak etmiştir.812

 Âyette keffâret verilecek kişinin büyük veya küçük olmasından da bahsedilmemiştir.

Fakat keffâret verilecek kimsenin küçük olmaması gerektiği anlaşılabilir bir durumdur. Keffâret vermenin amacı malını dağıtmanın acısını tatmaktır ki kişi küçük bir çocuğa yiyecek vermekle bunu tatmış olmaz. Çünkü bu çok az bir miktardır. Âyette “ailenize yedirdiğinizin ortalama seviyesinden” der ki burada şayet “aile” ile adamın karısından söz ediliyorsa

bundan da bu miktarın büyüklerin yediği miktar anlamında kullanıldığı anlaşılır.813

 Mâturîdî verilecek keffâretinin akrabaya verilip verilmemesi konusunda şu açıklamayı

yapar: Kişinin keffâreti anne-babasına veya çocuğuna vermesi câiz değildir. Çünkü keffâret vermekten kişinin nefsi hoşnut olmaz. Fakat anne, baba, evladı doyurmak kişiye mutluluk veren bir durumdur. Onların ihtiyaçlarını gidermek insanın tabiatında var olan bir

durumdur.814 Şu hadis de bunu destekler niteliktedir: Hz. Peygamber zamanında bir sahabi

zekâtını mescide bırakmış, daha sonra oğlu gelip zekâtı babasının bıraktığını bilmeden almıştır. Eve gidip bundan babasına bahsedince babası da “Vallahi ben onu sana vermeyi kastetmemiştim” demişti. Durumu Hz. Peygamber’e iletmişlerdi. Hz. Peygamber babaya: “Sana niyet ettiğin şey verilecektir”, oğluna da “Aldığın şey de senindir” buyurmuştu.815

Dolayısıyla kişi keffâretini bu kimselere verse keffâretten murat edilen maksat hasıl olmaz.

 Kişinin keffâretini karı-kocasına vermesinde de durum aynıdır. Çünkü karı-koca

arasında birbirlerine karşı bir meyil vardır ve ihtiyaçlarını karşılamak nefislerini rahatsız etmez. Dolayısıyla kişi keffâretini karısına ya da kocasına verse, bu da keffâretin amacına

aykırı olur ve câiz değildir.816

811 Serahsî, Mebsût, 8/252. 812

Mâturîdî, Te’vîlât, 4/321. 813 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/321. 814 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/321.

815 Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/470. 816

 Keffâretin mükâtep köleye verilmesi hususunda da ebeveyn, evlat ve karı kocaya verilmesini engelleyen aynı sebep mevcuttur. Bunun için ona da verilemez. Bu sebep menfaat

ortaklığıdır.817

 Keffâretin Müslüman olmayan kâfire verilmesi câizdir. Âyetten kişinin bu konuda

seçme hakkına sahip olduğu anlaşılır.818

Ayrıca kişi keffâretini Müslümanlara da verse kâfire de verse nefsi vermekten rahatsızlık duyar. Şu âyet de bu görüşü destekler: “(Ya Muhammed!) onları doğru yola iletmek sana ait değildir. Lâkin Allah dilediğini doğru yola iletir. Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah’ın rızasını kazanmak için yapmalısınız. Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.”819

 Âyette keffâret verilecek olan kimsenin fakir olması şart koşulmuştur.820

Keffâretin verileceği kişiler hususunda Hanefi Mezhebi şunları söyler: Keffâret yemek olarak verildiğinde yemeğin verildiği kimselerin çocuk değil yetişkin olması gerekir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre zımmilere keffâret ödenebilir. Ebû Yusuf’a göre zekât

gibi olduğu için ödenmez.821

Genel görüşe göre keffâret de zekât gibi Allah hakkı olduğu için

zekât verilebilen kişiye keffâret ödenir.822

Dolayısıyla kişi keffâreti bakmakla yükümlü bulunduğu usul ve furuuna, karısına, menfaat ortaklığı bulunan mükâteb kölesine ve dinen

zengin sayılan kimselere veremez.823

Hanefi Mezhebi’ne göre de keffâret yoksul olan kâfire verilebilir. Bunun sebebi âyette geçen “mesâkin” kavramının içine yoksul olan kâfirlerin de

girmesidir.824

Mâturîdî’ye göre zekâtın kâfire verilemezken keffâretin verilebilmesi hususunda farklar vardır:

 Zekâtı vermenin bir amacı kişinin malının şükrünü eda etmesidir, keffârette ise şükür

değil ceza vardır.825

 Zekât, zekâtı verecek olan kimsenin şahsına yönelik bir uygulamadır, keffâret ise mala

yöneliktir.826 817 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/323. 818 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/323. 819 Bakara 2/272. 820 Mâturîdî, Te’vîlât, 4/324. 821 Serahsî, Mebsût, 8/246.

822 Serahsî, Mebsût, 8/247; Tehânevi, Hadislerle HanefiFıkhı, 9/512. 823 Mevsılî , İhtiyâr, s. 113.

824 Tehânevi, Hadislerle Hanefi Fıkhıı, 9/512. 825

 Zekât, fakirin hakkı olarak verilir, keffâret ise Allah’a yaklaşma, yapılan

kötülüklerden arınma maksadı ile verilir.827

Benzer Belgeler