• Sonuç bulunamadı

Kazak Ulusal Film Sanatının Gelişim Süreci (1940-1970)

1.2 Kazakistan’ın Sosyo-Kültürel ve Ekonomik Koşulları

1.2.2 Kazak Ulusal Film Sanatının Gelişim Süreci (1940-1970)

Sovyet Kazakistan’ı sinemanın bir sonraki aşaması olan II. Dünya Savaşı yıllarını kapsar. II. Dünya Savaşı, Kazak sineması tarihinde önemli bir rol oynamıştır. Sovyet sinemasının halkın günlük hayatı ile sıkı sıkıya bağlı olduğu, II. Dünya Savaşı yıllarında bütün aydınlığıyla meydana çıkmıştır. Sinema sanatı, yalnız Sovyet Rus halkına değil, bütün insanların mutluluğunu elinden almak, insanların tarih boyu elde ettikleri manevi zenginlikleri yok etmek isteyen faşizme karşı mücadelede, halkın en sadık yardımcısı oldu. Seyirci, savaş

döneminde üretilen yüzlerce filmi seyrettiğinde, Sovyet sinemacıların manevi temizliğine, saf insanın duygularına, halkın ve adaletin azgınlığa, ışığın karanlığa galip geleceğine kesinlikle inanmıştır. Savaş yıllarının ruh hâlini yansıtan Azerbaycan, Özbek, Türkmen, Kırgız, Tatar ve diğer halkların onlarca filminde Sovyet toplumunun vatanseverliği, sarsılmazlığı ana konu olarak yer almıştır. Bu dönemde, çok milletli Sovyet sinemasının ayrılmaz bir parçası olan Sovyet Kazakistan’ı sinemasında da bu konuyu işleyen bir dizi ilgi çekici film çekildi. Böylelikle, Kazakistan’da İkinci Dünya Savaşı yıllarında 1941’de “Mosfilm” ve “Lenfilm” stüdyolarının açılması, Kazak ulusal film sanatının oluşturulmasına önemli katkı sağlamıştır. Burada Antena Rıbkin ve Vlad Yudin’in birlikte yönettiği “Kahraman Çocuk”, Vera Stroeva’nın “Vatan İçin” filmi çekildi. 1941 yılında Almatı’da daha çok 'Belgesel Film'lerin çekildiği sinema stüdyosu kurulmuştur. Bu yıllarda Kazak aydınları ve yazarlardan İlyas Jansügürov, Beyimbet Maylin ve Gabit Müsirepov “1916 yılı Ulusal Özgürlük” konulu filmin çekilmesini önermişlerdir.

‘‘Reyhan’’ adlı sanat filmi 1941 yılında, Muhtar Auezov’un kurgusu üzerine Lenfilm stüdyosunda çekilerek vizyona girmiştir. Reyhan’ın görüntüsü, Sovyet dönemi öncesi Kazak edebiyat eserlerinde Reyhan’ın kibar karakteri o devirdeki kadın güzelliğini yansıtmıştır. Sovyet sineması tarihinde, II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş olan ‘‘Birleşik Merkezi Film Studyosu’’ adı altında 1942-1944 yıllarını kapsayan bir dönem başlamıştır. Bu, dönem Kazak sinemasının tarihî gelişiminde yeni bir adım olarak değerlendirilebilir. (İsmailov, 2001, s. 23). Aynı şekilde 1942-45 yılları arasında Almatı’da 'Sovyet Sanat Stüdyoları' kurulmuştur. Bu stüdyolarda tarihsel drama, çocukları ve cephedeki askerleri konu alan 70 film çekilmiştir. Genel olarak, savaş yıllarında senaryo çalışmasının amacı askerlik ve yurtseverlik duygularını açıkça ortaya koymaktır. Bu dönemde 'Önümüzde Savaş, Arkamızda Zafer' sloganı ile “Aukom Sekreteri”, “O Vatanını Koruyor”, “Gökkuşağı”, “Baskıncılar” gibi faşizme karşı savaşan cesur askerleri tema alan filmler çekilmiştir.

Halkın yaşam tarzını, Bolşevikler ve halk arasındaki tartışmaları, sosyal eşitliği ve adaleti korumayı konu alan olaylar üzerinden Muhtar Auezov’un “Abay Şiirleri” adlı trajedisi 1945 yılında Almatı şehrinde çekildi. “Abay Şiirleri” adlı filminde Ajar adlı kadının o dönemdeki kanunlara göre kocası Narımbet’in ölümü sonrası kayınbiraderi Abay’la evlenmesi hikâyesi, Kazak milli ruhunu canlandırmayı hedef alan öyküsüyle ulusal filmlerden birisi olur. Daha sonraki süreçte Kazan Devrimi'yle ilgili birbine benzer birçok film çekildi ve Kazak ulusal film sanatının oluşturulması açısından bu aydın yazarların çalışmaları büyük katkı sağladı (Nogerbek, 2007, s. 14-15).

Kazakistan’da, serbest sinema endüstrisinin oluşturulmaya başlamasıyla ilk kez 1949 yılında ilk uzun metrajlı film çekilmiş, 1950 yılında ise daha çok biyografi temalı Kazak filmleri çekilmiştir.

Kazakistan’ın kuzeyindeki geniş toprak alanının değerlendirilmesi için Nikita Hruşev’in başlattığı politika nedeniyle SSCB’nin batısından özellikle de Rusya’dan gelen göçle birlikte 1954-55 yılları arasında Kazakistan’daki ziraat işleri için kullanılan tarım alanı yüzde 250 büyümeyle 20,6 milyon hektara ulaşmıştır. Bu politika kuzey Kazakistan’da Kazak olmayan nüfusun aniden çoğalmasını tetiklemiştir. 1959 nüfus sayımı sonuçlarına göre Slav nüfusu Kazakistan genel nüfusunun yüzde 50,86’sını - Ruslar yüzde 42,8’dir - oluşturmaktaydı. Dolayısıyla Stalin döneminin en büyük özelliği kültürel alandaki değişimler ve kırsal alanların endüstrileşmesi olmuştur. Bu dönemdeki sanatçılar yeni düzene uygun ilkelerle çalışmaya zorlanmıştır. Yine bu dönemde halka sosyalist ilkeleri öğretmek için diğer sanat dallarından çok sinema sanatının kullanılması söz konusu olmuştur. Bu durum ise sinemanın Stalin döneminde daha da gelişmesine ve ideolojik bir boyut kazanmasına neden olmuştur (Akarsu, 2010, s.42).

1953’te Stalin’in ölümü ile birlikte sinema rejimin baskısından kurtulur. Bu yıllarda çekilen “Askerin Türküsü” (Grigori Çuhray, 1960), “Küçük Köpekli Kadın” (I. Keyfitz, 1960), "Aptal" (Pyreev 1957), “Otello” (Sergei Yutkeviç, 1958), “Savaş ve Barış”, (Sergei Bondarçuk, 1964-1967) gibi filmler, isimlerinden de anşlaşılacağı üzere askerlik öyküleri ve edebiyat uyarlamaları olur (Scognamillo 1997, s. 118-119). Stalin'in ölümünden sonra idam edilen milliyetçi solcular Turar Rıskulov, Saken Seyfullin, Beyimbet Mailin, İlyas Jansügirov aklandılar ve Kazak Sovyet kültürünün kurucuları olarak tanındılar. Dolayısıyla Sovyet dönemi Kazak aydınları, ilk baştan beri öğrencileri ya da yoldaşları oldukları Alaş Ordacı ve Büyük Türkistancı Kazak aydınlarının izini sürmüşlerdir. Bu aydınlar eserlerinde özellikle sınıf çatışması temelindeki Sovyet motifi ve etnik milliyetçiliği sentezlemişlerdir (Yergebekov, 2010, s. 101). Kazak sanatçıların filmleri de Stalin’in ölümünden sonra yeniden şekillenmiş ve biçimlenmiştir. Örneğin Kazak sinemasında çocuk filmleri artmış, filmlerde çocuklara verilen terbiye, ahlak unsurları önem kazanmıştır. Çünkü 1945 yılında evsiz ve yetim kalan çocukların eğitimini hedef alan, dolayısıyla erdemli ve ahlaklı olmalarını tembih eden filmlerin sayısı da artmıştır. “Benim Adım Hoca”, “Çocukluk Zamanına Seyahat”, “Ben Sizin Akrabanızım” bu doğrultuda yapılan filmlere örnek gösterilebilir. Ayrıca savaş döneminde kadınların savaşa cesur katkıları da sinema filmlerinin önemli bir temasını oluşturmuştur. Bu dönemde çekilen "Manşuk’ün Şarkısı” bu tarz filme örnek gösterilebilir.