• Sonuç bulunamadı

2.1.3. Borçlu Temerrüdünün Sonuçları

2.1.3.1. Genel Sonuçlar

2.1.3.1.2. Kaza Halinde Oluşan Zarardan Sorumluluk

İslam Hukuku eserlerinde sözleşmenin yerine getirilmesini imkansız kılan mücbir sebepler için “semavi afetler” ifadesine rastlanmakta, bu ifadeden önceden fark edilmesi mümkün olmayan beklenmedik durumlar, meydana geldiğinde de kaçınılması imkansız olan olaylar kastedilmiştir. Kurt sürüsünün saldırısı, yangın, geminin batması, otoritenin emri veya çıkardığı kanun, yük taşıyan aracın kaza sonucu yok olması, kuraklık, susuzluk, bulaşıcı hastalıklar vb. durumlar “semavi afetler” e örnek gösterilebilir. Zararın meydana gelmesi anılan sebeplerden herhangi birinden kaynaklanmışsa borçlunun kusuru söz konusu olamayacağından sorumluluğundan da söz edilemez. Örneğin at kiralayan şahıs atı normal şekilde kullanırken beklenmedik bir halden ötürü at ölürse tazminat sorumluluğu gerekmeyecek, keza geminin batması örneğinde de gemi sahibi taşıdığı malların tazminat sorumluluğunu yüklenmeyecektir.186 Doktrinde bir görüşe göre; “kazadan

dolayı sorumluluk” kavramı, İslam Hukukçularının “daman” olarak tartıştıkları kavram ile aynıdır.187 Sözgelimi “karz akdinde karz lehtarı açısından daman mümkün

değildir. Ancak kendisine vacip olan bir şeye muhalefet ederse damin olur.”188

şeklindeki açıklamadan da anlaşıldığına göre daman kavramı belirtilen anlamlarıyla kullanılmıştır.

Satım sözleşmesinde satıma konu malın mülkiyeti akdin kurulmasıyla birlikte alıcıya geçer ve satıcı taraf bu teslimden kaçınamaz. Ancak burada tartışılan konu teslimden önce ve sonra malın telef olması arasında herhangi bir farkın olup olmayacağıdır. Hanefi ve Şafii mezhebi fıkıhçılarına göre, satıma konu mal, belirli bir şey olsa da teslimden önce zayi olursa hasar satıcı tarafa ait olur. Zira mal henüz bir nevi mülkiyet hakkının mevcudiyeti bakımından satıcıdadır. Bu ihtimalde alıcının bedel ödeme borcu sona erer. Ödemeyi gerçekleştirmişse de iade talep eder. Anlaşılan o ki temerrüt olmasa bile akit ile beraber mülkiyet alıcıya geçse dahi kaza sorumluluğu satıcıda kalmaya devam eder.189 Mecelle’de bu durum şöyle ifade

186 Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c.3 s.172 187 Yaran, İslam Hukuku’nda Borcun Gecikmesi, s.118

188İbrâhîm b. Muhammed b. Ahmed el Beycuri, ŞerhuAlametu’lİbnü’lKasımı’lĞuzzi Ala Metni

Şeyh EbiŞucca’, Daru’lKutubu’lİlmiyye, 1971 Beyrut, c.2 s.41

50

edilmiştir: “Mebi’ kable-l kabz bayi’in yedinde telef olsa, müşteri hakkında bir şey terettüp etmeyip zararı bayi’a aid olur.”190

Bazı İslam Hukukçuları satım sözleşmesine konu olan malın misli mal olmaması ihtimalinde sözleşmenin kurulmasıyla birlikte kazadan doğan sorumluluğun da alıcı tarafa geçeceğini savunmuşlar ve bu düşünceyle herhangi bir telef olma durumunda hasara alıcının katlanması gerektiğini öne sürmüşlerdir. Başka bazı Hukukçular da Türk Hukuku’nda incelenen parça borcu-nevi borcu ayrımına paralel şekilde görüş beyan etmişler, keyli (miktarı hacim ölçüsüyle belirlenen buğday gibi mallar) ve vezni (miktarı ağırlık ölçüsüyle belirlenen un gibi mallar) malların belirli olmak şartıyla akdin kurulmasıyla alıcının sorumluluğuna dahil olacağını, belirli olmamaları halinde ise satıcının sorumluluğunda kalmaya devam edeceğini savunmuşlardır.191 İsabetli olan görüş, muayyen malların teslimini konu

alan satım sözleşmelerinde akit ile birlikte mülkiyetin geçişini kabul eden ve aynı zamanda satıma konu malın teslimine hazır vaziyette bulunan satıcının varlığı halinde kaza sorumluluğunun da akit ile birlikte alıcıya geçtiği yönündeki görüştür. Sorumluluğun satıcıda olduğu ihtimal onun teslimde temerrüde düştüğü ihtimal olmalıdır. Bu görüşün temeli belirli olan malın tesliminin gecikmesinde satıcının herhangi bir kusurunun bulunmadığına, belirli bir andan sonra malın artık satıcıda bulunmasının vedia kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin kabulüne dayanır. Bu kabul Mecelle’de “bir şeyin nef’i damanı mukabelesindedir” şeklinde ifade edilen kaidenin uzantısı olarak akdin kurulmasıyla birlikte malda meydana gelen artışın alıcıya ait olduğunun kabulü ile de zıtlaşmaktadır. Söz konusu artış alıcıda ise hasar sorumluluğunun da yukarıda anılan durumların gerçekleşmesi halinde alıcıya geçmesi hakkaniyete daha uygun görünmektedir. Nitekim Hanbeli mezhebinde de, mülkiyetin nakli sonucunu doğuran bir sözleşmeden sonra sözleşmeye konu malın tesliminden kaçınılması durumunda haklı bir sebebe dayanmayan kişi malı gasbeden mesabesindedir. Böylece hasar sorumluluğu ondadır. Ancak kendisi teslime hazır olduğu halde malın teslim alınmaması ihtimalinde kendisi sorumluluk altında

190Mecelle, m. 293

191Ebu’lVelid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed İbnüRüşd (595/1199),Bidayet’ü-l Müctehid ve

51

değildir. Sözleşmeye konu malın belirli olmaması hali bu kuraldan istisna edilmiştir.192

Vedia, ariyet ve icare gibi akitlerde mülkiyet sahibinin karşı tarafa teslim ettiği malın artık emanet hükmünde olduğunu kabule bağlı olarak haklı bir gerekçe olmadan malikin iadesini istediği malı iade etmeyen sözleşme lehtarları temerrüde düşmüş kabul edilirler ve bu andan itibaren söz konusu mal kendi kusurları olmadan telef olsa dahi hasar sorumluluğu satıcı tarafta değil kendilerinde olacaktır. Mislen veya bedelen tazmin etmeleri gerekecektir.193 Ariyet sözleşmesinde de ariyete konu malı emanet olarak kabul edenler iadesi istenen ariyet konusu malı teslim etmeyeni gasıb sayarlar. Mecelle de bu durumu “Muir, ariyeti talep ettikde, müsteirin hemen red ve teslimi lazım gelir. Ve bila özr tevkif veya tehir edip de ariyet telef ya zayi olsa yahut kıymetine noksan gelse zamin olur.”194 şeklindeki beyanıyla teyit etmektedir. Yine kira sözleşmesine ilişkin olarak da Mecelle; “icarenin inkızasında me’cur, kemakan müste’cir yedinde vedia gibi emanet kalır. Binaenaleyh icare münkazi olduktan sonra müste’cir me’cur’u istimal edip de telef olsa zamin olur. Kezalik icarenin inkızasında âcir malını talep edip de müste’cir vermeyip, imsak ettikten sonra ol mal telef olsa zamân lazım gelir.”195 Bu hükümden de anlaşıldığı

üzere kira sözleşmesinin süresi sona erince kiracı kiraya konu malı teslimle mükelleftir. İade veya teslim talebine rağmen kiracının teslimden kaçınması halinde kendisi açısından temerrüt gerçekleşir ve kendisinde o ana kadar emanet olarak bulunan mal kiracının kusuru dışında olsa dahi helak olursa kiracı tazminat borcu altında kalır.196Teslim görevinin kime ait olduğu konusunda tarafların serbestçe

kararlaştırma yetkisinin bulunduğunu kabul etmek, böyle bir kararın taraflarca verilmediği ihtimallerde örfe göre iadenin kime ait olması gerektiğinin tespit ve tayinini gerçekleştirmek bu belirlemeye göre de temerrüt durumunun meydana gelip

192 Yaran, İslam Hukuku’nda Borcun Gecikmesi, s.119

193Merğinani, el-Hidaye, c.3, s.215, İbnüKudame, el-Muğni, c.7, s.289. 194Mecelle, m. 825.

195Mecelle, m 606.

196İbnüKudame, el-Muğni, c. 4, s.367, Bilmen, Hukuk-ı İslamiye ve Istılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c.6, s.228.

52

gelmediğinin ve temerrüt oluşmuşsa ne zaman başlayacağının tespitini yapmak en doğru çözüm yolu olacaktır.197