• Sonuç bulunamadı

2001 yılında Espinosa ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada poliglisidilmetakrilatın stereokimyasal konfigürasyonu 1

H ve 13C NMR spektroskopisiyle analiz edilmiştir. Serbest radikal polimerizasyon yöntemiyle başlatıcı olarak BPO kullanılmasıyla GMA‟nın polimerleştirilmesi sağlanmıştır (Espinosa, 2001).

1998 yılında El-Refaieve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada 70 g GMA ve 300 mL kloroform kullanılarak 0.5 g AIBN başlatıcısıyla 1 saat boyunca 60°C‟da su banyosunda GMA‟nın polimerleştirilmesi sağlanmıştır. Daha sonra bir gece boyunca oda sıcaklığında bekletilip su, toluen, eter, benzen, etanol veya dietil eter gibi çözücülerde 1:5 oranında çöktürülerek polimerin ayrılmasını gerçekleştirmişlerdir (El-

Refaie, 1998).…………...………...

2009 yılında Reis ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada pH‟ın 3.5 olduğu ortam koşullarında GMA‟nın epoksit halkasının açılması sağlanmıştır. Asidik ve bazik şartlar altında polivinilalkol ve poliakrilikasitin GMA ile reaksiyon mekanizmalarından bahsedilmiştir. Polivinilalkoldeki hidroksil grubunun, poliakrilikasitteki karboksil grubunun varlığı reaksiyonların daha iyi değerlendirilmesini sağlamıştır (Reis, 2009). 2010 yılında Nishar tarafından poli(dimetilsiloksan)-poli(glisidilmetakrilat) (PDMS-PGMA) ile yapılan çalışmada kopolimerin yüzey temas açısının 80°C‟ye kadar çıkabildiği görülmüştür. Zisman ve arkadaşları ise florlu bileşikler için yüzey temas açı değerlerini aşağı yukarı 120° olarak belirlemişlerdir (Nishar, 2010). ……….…… Yapılan çalışmalarda epoksit halkasının açılmasında ve florlu grupların

polimerizasyona katılmasında flor yaygın olarak kullanılmıştır. Flor, biyoaktif moleküllerin belirlenmesi (steroitler, aminoasitler, karbonhidratlar ve progtaglandinler) amacıyla epoksit halkasının açılmasında da kullanılmaktadır (Oshima, 1984; Ayi, 1981; Szarek, 1982; Grieco, 1979). Hidrojen florürün epoksit halkasının açılmasını sağlayan iyi bir reaktif olduğu kanıtlanmıştır. Ancak toksisitesi ve korozyonu nedeniyle kullanımı kolay değildir ve pek tercih edilmediği belirtilmiştir (Sharts, 1974; Yoneda, 1991). Bu sorunu çözmek için HF-aminekompleksi, potasyum hidrojendiflorür, silikontetraflorür ve tetrabütilamonyumdihidrojentriflor gibi bazı reaktifler geliştirilmiştir (McClinton, 1995; Umezawa, 1993; Sattler, 1994; Tamura, 1995; Oshida, 1980, Shimizu, 1988; Landini, 1990). Bu reaktiflerle başarılı sonuçlar elde edilmesine rağmen çoğu durumda yüksek sıcaklık ve uzun bir zaman dilimi gerektiği açıklanmıştır (Sharts, 1974; Yoneda,

1991). Elde edilen polieterler yüksek molekül kütlesi Mn:2600 göstermişlerdir. Fenilglisidileterler için yapılan başka bir çalışmada ise epoksit halkasının açılmasında metal florin veya TBAF gibi florlü bileşiklerden yararlanılmıştır (Shinae, 2007).

Witold Brostow ve arkadaşlarının 2009 yılında yaptıkları çalışmada bisfenol aeoksinin diglisil eterini (DGEBA) diglisidiltriflormetilanilin (DGTFA) ile modifiye etmiş ve belli oranlarda modifikasyonu gerçekleştirmişlerdir. DGTFA oranının artırıldığında ilk bozunma sıcaklığında düşmenin olduğunu gözlemişlerdir. Başka bir çalışmada polimerlerin sıcaklıkla bozunmaları TGA ile incelenmiştir. Poli(GMA) için TG eğrisinden bozunma sıcaklığı 265°C olarak bulunmuş ve poli(GMA-ko-Alkil Metakrilat)'ların TG eğrilerinden alkil grubu uzadıkça bozunma sıcaklığı düşmüştür. Bütün kopolimerlerin tek basamakta bozunma gösterdiği ve sonuçta herbirinin de yaklaşık % 3-4 oranlarında artık bıraktığı da görülmektedir. Aynı şekilde kopolimerizasyonda alkil grubu uzadıkça bozunmanın bittiği sıcaklığın da düştüğü (380°C'dan 300°C'a doğru) görülmektedir (Soykan, 2001).………....….

2007 yılında Bakker, R., tarafından yapılan çalışmada kimyasal buhar biriktirme yöntemi kullanılarak poliglisidilmetakrilatın yüzeylere ince film kaplaması yapılmıştır. Sonuçlar FT-IR analizi ile desteklenmiştir. Deneyler, 410°C‟da 4 saat süresince gerçekleştiğinde bile bağ yapısının bozunmadığı görülmüştür. Fakat yüksek sıcaklıklarda epoksit halkasının açılmasından dolayı FT-IR spektrumlarında değişiklik meydana gelmiştir. Haas K.H. ve arkadaşları, hidrofobik kaplamalardaki hidrofobluk sağlayan moleküllerin kaplama içerisinde tam olarak sabitlenememesi sebebiyle uzun süre dayanıklı olmadıklarını ve mevcut kaplamaların mekanik aşınmaya maruz kaldığında bozulabildiğini ifade etmişlerdir. Kaplamanın kimyasal bileşimine anorganik bileşenler ve sert nano tanecikler eklendiğinde kaplamaların aşınmaya ve çizilmeye karşı dirençlerinin arttığını iddia etmişlerdir. Floro alkil alkollerle izosiyanopropil trietoksisilanın reaksiyonu sonucu CF3(CF2)5(CH2)2ONH(CH2)3Si(OEt)3 ve

CF2H(CF2)7CH2OCONH(CH2)3Si(OEt)3florlu bileşiğini ve hazır alınan

(CF3(CF2)7CH2CH2(Si(OCH3)3 flor bileşiğini, vinilmerkaptosilan kaplama çözeltisine

ilave ederek yeni kaplama çözeltileri hazırlanmıştır. Floro alkil içeriğinin artmasıyla elde edilen cam kaplamaların hidrofobik ve oleofobik karakterlerin arttığı temas açısı ölçümlerine göre tespit edilmiştir. Ayrıca bu çalışmada kaplamaya ilave edilen inorganik bileşenler sayesinde kaplamaların aşınmaya ve çizilmeye karşı da dirençleri

arttırılmıştır (Haas, 1999).………...

silandan başlanarak birçok su itici özellik gösteren kaplama malzemeleri hazırlanmıştır. Farklı camlara kaplanarak malzemelerin mekanik ve yüzey özellikleri incelenmiştir. Yüzey pürüzlülüğünü arttırmak için tetrametilortosilikat (TMOS) ve nano silika partiküller kullanılmıştır. Yapılan XPS, IR ve AFM ölçümleri sonucunda pürüzlü yüzeye sahip kaplamaların hem su itici özellik gösterdikleri hem de aşınmaya karşı dayanıklı oldukları anlaşılmıştır (Yoneda, 1999).………...

Fabbri ve grubu, perfloro poliester esaslı organik ve inorganik kaplama malzemelerini sol-jel yöntemi ile hazırlamış ve bu malzemeleri de cam yüzeyler üzerinde kaplamışlardır. Hazırlanan kaplamaların yüzey özellikleri, temas açısı ölçümü ve X ışını fotoelektron spektrumu (XPS) kullanılarak karakterize edilmişir. Temas açısı ölçümlerinde ise polar bir sıvı olan su ve apolar bir sıvı olan n-hekzadekan kullanılmıştır. Yapılan ölçümler sonucunda yüzey enerjisinin düşmesinden dolayı kaplamaların su ve yağ itici özelliğe sahip olduğu görülmüştür (Fabbri, 2006).…………

Phani tarafından yapılan çalışmada, flor içeren poli TFD-co-TFE maddesi sentezlenmiş, hazırlanan malzeme spin coating tekniği ile çelik yüzeyler kaplanmıştır. Kaplamalar fırında 100°C‟dan 500°C‟a kadar bir saat boyunca sertleştirilmiştir. Su ile ölçülen temas açısı değerinin 122°‟den 147°‟ye çıktığı görülmüştür (Phani, 2006).……

Zhang ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada temas açısı 146°‟den büyük süperhidrofobik film üretmek için silika nano tanecikler ve heptadekaflorodesiltrimethoksilan (HFTS) [CF3(CF2)7CH2CH2Si(OCH3)3] bazlı bir

yöntem kullanılmıştır. Deneysel kısımda tetraetilortosilkat (TEOS) ve etanol, NH4OH

ile karıştırılarak alkol bazlı silika hazırlanmıştır. Hazırlanan silika çözelti cam yüzeye daldırma yöntemi ile kaplanmıştır. Filmlerin kalınlığı taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile yüzey morfolojisi ise atomik güç mikroskobu (AFM) ile gözlemlenmiştir. Hazırlanan film, ortalama 200 nm‟de düzenli bir kalınlığa ve yüzey pürüzlülüğüne sahiptir. Yüzey enerjisinin düşürülmesi ve yüzey pürüzlülüğünün arttırılması sonucunda yüzey hidrofobikliliğinin arttığı belirlenmiştir (Zhang, 2006).………...……

Satyaprasad ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, paslanmaz çelik üzerine nano yapılandırılmış teflon süperhidrofobik kaplamalar oluşturulmuştur. Bu çalışmada teflon artıkları florokarbon moleküllerini oluşturmak amacıyla piroliz edilmiştir. Kaplamalar 1650‟lik temas açısı ve düzenli bir yapı göstermiştir. Filmin kimyasal bağ durumu Fourier dönüşüm kızılötesi spektroskopu (FTIR) ve X ışını fotoelektron spektroskopu (XPS) ile incelenmiş ve teflon kaplamaların kimyasal içeriğinde –CF2 gruplarının

Kim ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada politetrafloroetileni oksalik asit içinde anotlama prosesini baz alarak daldırma yöntemi yoluyla elde etmişlerdir. Öncelikle anodik alüminyum oksidasyonu ile nano ölçüde gözenek oluşturulmuştur. Anotlanmış gözenekli yüzey daha sonra politetrafloroetilen tarafından yinelenmiştir. Bu prosesin nilüfer yaprağı gibi mikro yapılar üzerinde nano yapılar ile hiyerarşik bir yapı verdiği görülmüştür. Üretilmiş olan yüzeyin yarı kalıcı süperhidrofobikliğe sahip olduğu ve temas açısının yaklaşık 160° olduğu bulunmuştur (Kim, 2008).………

Benzer Belgeler