• Sonuç bulunamadı

Kayıtlı Sektörlerin Güçlendirilmesi

5. ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE KAYIT DIŞI İSTİHDAMLA MÜCADELEDE

5.1 Kayıtlı Sektörlerin Güçlendirilmesi

Türkiye’de kayıt dışı istihdamın nedenleri arasında idari, mali ve yasal yükümlülüklerin yüksekliği, bürokratik formalitelerin fazlalığı ve karar alma sürecinin uzunluğu, işgücü piyasasındaki katılıklar, rekabet gücünün düşüklüğü, KOBİ’lerin finansman sorunları önemli yer işgal etmektedir. Bu sorunlarda mesafe kaydedilmesi durumunda kayıtlı sektörler mali yönden daha güçlü hale gelebilecek ve kayıt dışı istihdam talebinde azalmaya neden olacaktır.

 İdari, Mali ve Yasal Yükümlülüklerin Azaltılması: Daha önce de belirtildiği üzere Türkiye, evli, iki çocuklu ve eşi çalışmayanların ücretleri üzerinde vergi teşvikleri ile aile ve çocuklara yönelik yapılan nakit transferleri düşüldükten sonraki vergi ve sosyal güvenlik primi yükleri açısından OECD ülkeleri arasında en üst sırada yer almaktadır. Vergi ve primlerin yüksekliği, kayıt dışı işgücü arzını ve talebini artırmaktadır. Kişiler, daha fazla net ücret almak amacıyla kayıt dışı çalışmaya razı olurken işverenler de işgücü maliyetini azaltmak için kayıt dışı istihdama yönelebilmektedirler.

Vergi ya da prim oranlarının düşürülmesiyle beraber kayıt dışı işgücü arz ve talebinin azalması beklenmektedir. Ancak, Türkiye’de söz konusu vergi ve prim oranlarının düşürülebilmesinin önündeki en önemli engel bütçe ve sosyal güvenlik açıklarıdır.

2006 yılı itibarıyla SSK primlerinde yapılacak 1 puanlık indirimin kamuya maliyeti yıllık yaklaşık 610 milyon YTL’dir. SSK’nın bu indirimin maliyetini karşılaması için asgari ücret üzerinden çalışan yaklaşık 300 bin kişinin kayıt altına alınıp bir yıl prim ödemesi gerekmektedir. Bu kişilerden elde edilecek gelir vergisi de göz önüne alındığında bu indirimin kamuya maliyetinin telafisi için yaklaşık 200 bin asgari ücretlinin kayıt altına alınması gerekmektedir. Ayrıca, her ne kadar kayıt dışı çalışanların bir kısmı sağlık hizmetlerinden usulsüz olarak faydalansa da kayıt dışı çalışanların kayıt altına alınması ile bu kişilere verilecek ilave sağlık hizmetlerinden kaynaklanacak ek maliyet göz önüne alındığında, prim indiriminin telafisi edilebilmesi için kayıt altına alınması gereken kişi sayısı yükselecektir.

133

Dolayısıyla prim indirimi maliyetinin kayıtlı çalışmayı artırarak finanse edilebileceği yönündeki tezler çok geçerli görünmemektedir. Sosyal güvenlik kurumlarına yapılan bütçe transferlerinin 2005 yılı itibarıyla 23 milyar YTL’yi geçtiği göz önüne alındığında kamunun prim indirimini nasıl finanse edeceği soru işareti olmayı sürdürmektedir.

Bazı ülkelerde de uygulandığı gibi vergi ve prim indirimlerinin en azından bir kısmının sağlık harcamalarını artırarak sosyal güvenlik sistemini olumsuz etkileyen içki ve sigara gibi zararlı maddelerden alınan dolaylı vergilerden pay verilerek finanse edilmesi kısa vadede mümkün görünmemektedir. Söz konusu maddelerden alınan dolaylı vergilerin bir kısmının sosyal güvenlik sistemine yönlendirilmesi, sosyal güvenlik açıklarını azaltmakla beraber bütçe gelirini de olumsuz etkileyecektir. Dolayısıyla kamu açısından çok fazla değişen bir şey olmayacaktır. Bu maddeler üzerindeki dolaylı vergilerin artırılarak sosyal güvenlik sistemine kaynak yaratılması ise üzerinde tartışılması gereken bir husustur. Türkiye’de sigara ve alkollü maddelerden alınan dolaylı vergilerin yüksekliği göz önüne alındığında vergilerde ilave artışın kayıt dışı tüketimi özendirerek istenilen vergi gelirini sağlayamama riski bulunmaktadır.

Vergi ve prim oranlarının düşürülmesinin maliyeti dikkate alındığında söz konusu indirimi yapabilmek ancak kamunun gelirlerini artırması, diğer bütçe harcamalarını kısması ya da borçlanma ile mümkündür. Uygulanan ekonomik program neticesinde mali disipline verilen önem ile faiz dışı bütçe fazlası gibi hedefler dikkate alındığında ilerleyen yıllarda bütçe gelirlerinin daha da artırılması, zaten sınırlı seviyede tutulan bütçe harcamalarında da ilave kısıntıya gidilmesi çok mümkün görünmemektedir.

Görüldüğü üzere kayıt dışı istihdam ile mücadelede önemli bir unsur olan vergi ve prim oranlarının düşürülmesi kısa vadede çok mümkün görünmemektedir. Bundan dolayı kamuya maliyeti daha düşük olan kayıtlı sektörün güçlendirilmesi ile ilgili diğer hususlara öncelik verilerek, vergi ve prim oranlarının düşürülmesinin kademeli olarak orta vadeye yayılması daha uygun olacaktır.

134

İşletmeler üzerinde ciddi yük olan ve fiili olarak birçok işçinin yararlanamadığı kıdem tazminatı miktarının düşürülmesi, kıdem tazminatına hak kazanma süresinin artırılması, yine fonun aktüeryal dengeleri de gözetilerek işsizlik sigortası prim oranının düşürülmesi, istihdam üzerindeki diğer yasal yükümlülüklerin azaltılması kısa vadede uygulanabilir bir politika seçeneğidir.

İşletmelerin üretim maliyetlerini artıran girdiler üzerindeki yasal yükümlülüklerin de tedricen azaltılması işletme yapısını güçlendirerek kayıt dışı istihdamı azaltabilecektir. KDV oranları, ruhsat ve harç miktarlarının azaltılması, enerji fiyatlarının düşürülmesi bu kapsamda değerlendirilebilir.

Bu bağlamda, idari ve mali yükümlülüklerin azaltılması ile ilgili orta vadede uygulanabilecek diğer bir seçenek de kayıt dışı istihdamın ciddi yapısal sorun olduğu inşaat, turizm, otelcilik gibi emek yoğun sektörlerde hem kayıtlı çalışmayı özendirecek hem de istihdam yaratacak vergi indirimi, prim indirimi, vergi kredisi, düşük maliyetli finansman olanakları gibi teşvik mekanizmalarının oluşturulmasıdır.

 Bürokratik Formalitelerin Azaltılması, Aşırı Düzenlemelerden

Kaçınılması ve Karar Alma Süreçlerinin Hızlandırılması: Türkiye’de kayıt dışı

istihdamın önemli nedenlerinden birisini oluşturan bürokratik formalitelerin azaltılması, aşırı düzenlemelerden kaçınılması, karar alma süreçlerinin hızlandırılması kayıtlı çalışmayı özendirecektir. Çalışma hayatının yanı sıra yerli ve yabancı sermaye yatırımları ile ilgili tüm işlemlerin tek bir merkezden yürütülmesi, tek formla takip edilmesi bürokratik formaliteyi azaltacaktır. Yatırım ve istihdamla ilgili tüm bilgilerin bu merkezden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Çalışma Bölge Müdürlüğü, İŞKUR, SSK, Hazine Müsteşarlığı, Çevre Bakanlığı, gelir idareleri ve diğer kamu kurumlarına dağıtılması uygun olacaktır. Bu aşamada kamu kurumları arasındaki koordinasyon artırılıp, çapraz denetim olanağı da sağlanacaktır.114

Yatırım Danışma Konseyi İlerleme Raporunda, yatırımcıların yatırım ve işletmeye alma aşamasında almakla yükümlü oldukları izin süreçlerinin koordinasyonu ve hızlandırılması amacıyla Valilikler bünyesinde “Tek Merci-Tek

135

İzin” mekanizması oluşturulmasına yönelik çalışmaların son aşamaya geldiği belirtilmektedir. Öngörülen modelde yatırımcılar, gerekli belge ve bilgileri Valiliğe ibraz edecek; Valilik bünyesinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan komisyon, belirli bir süre içerisinde, işlemlerin sonuçlandırılmasını sağlayacaktır.115

Bürokratik işlemlerde tek merkez uygulamasına geçilinceye kadar kamu kurumlarının bilgi teknolojilerini en etkin şekilde kullanarak bürokratik formaliteleri azaltmaları mümkündür. Bu konuda en iyi örneklerden birisi SSK’nın uygulamaya koyduğu e-bildirge projesidir. Ancak, kurumların bilgi teknoloji altyapılarını kurarken uzun vadede elektronik ortamda da koordinasyonun sağlanmasına yönelik olarak teknolojik altyapılarının birbiriyle uyumlu olması, kaynak ve zaman israf edilmemesi açısından önemlidir. Yine e-devlete ilişkin çalışmaların sürdüğü, Elektronik İmza Kanununun yayınlanarak hukuki alt yapının tamamlanma aşamasına geldiği dikkate alındığında bürokratik formalitelerin e-devlet portalına taşınması için çalışmalara hız verilmelidir.

Ayrıca, ticaret ve çalışma hayatına ilişkin ihtilaflarda etkin işleyecek, hızlı karar alabilecek hukuki mekanizmaların olması işletmeleri ve çalışanları kayıt altına almada etkili olacaktır. Bundan dolayı başta Ticaret Hukuku olmak üzere Türkiye’de iş ve çalışma hayatına ilişkin mevzuatların basitleştirilmesi, günün koşullarına uygun hale getirilmesi, hukuki ihtilaflarla ilgilenen mahkemelerin alt yapı ve insan kaynaklarının güçlendirilerek hızlı karar almalarının sağlanması gerekmektedir.

 İşgücü Piyasasının Esnekleştirilmesi: Her ne kadar 4857 sayılı Kanun ile esnek çalışma biçimleri çalışma hayatı içinde yerini almışsa da diğer gelişmiş ülkelere ve Türkiye’deki uygulamalara bakıldığında işe alma, işçi çalıştırma, işten çıkarma ve diğer düzenlemelerde OECD ülkeleri içinde en katı mevzuata sahip ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. İlerleyen dönemde işgücü piyasasının daha da esnekleştirilmesi hem istihdam yaratılması hem de kayıt dışı istihdamın önlenmesi açısından önemlidir. Belirli iş sözleşmesi ve diğer esnek çalışma biçimlerine yönelik

115 T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Yatırım Danışma Konseyi İlerleme Raporu, Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, 2005, http://www.hazine.gov.tr/ybs/YDK_rapor.pdf, s. 12

136

yasal sınırlamaların suiistimalleri de önleyecek mekanizmalar getirilerek azaltılması, yine istihdam yaratma bağlamında bütün esnek çalışma koşullarını kapsayacak şekilde özel istihdam bürolarına daha fazla yetki verilmesi, küreselleşmeyle beraber ortaya çıkan atipik istihdam biçimlerinin çalışma hayatı ve sosyal güvenlik sistemi içinde yasal hale getirilmesi işgücü piyasasının esnekleştirilmesi açısından uygulanabilecek politikalar arasındadır.

 İşletmelerin Rekabet Gücünün Artırılması: İşletmelerin rekabet gücünün artırılması, kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdama yönelik talebi azaltacaktır. Önümüzdeki dönemde küreselleşmenin giderek arttığı ortamda rekabet gücünün artırılması olmazsa olmaz koşulların başında gelmektedir. Rekabette diğer ülkelerin çok gerisinde kalmak, kayıt dışı işgücüne yönelik arz ve talebi artıracaktır. Bundan dolayı orta ve uzun vadede Türkiye’nin rekabet gücünün artırılması için gerekli reformların yapılması şarttır.

Üretim maliyetlerinin düşürülmesi, işgücü verimliliğini artıracak eğitimlerin ve nitelik edindirme hizmetlerinin yaygınlaştırılması, bilgi, teknoloji ve Ar-Ge yatırımlarına ağırlık verilmesi, yenilikçilik ve yaratıcılığın geliştirilmesi, çalışma hayatının esnekleştirilmesi, girişimciliğin ve firmaların desteklenmesi, teknolojik ve ekonomik alt yapının güçlendirilmesi yoluyla ülkenin ve işletmelerin rekabet gücünün artırılması116, kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdamla mücadelede önemli stratejilerin başında gelmektedir.

Yine ülkelerin yabancı ve yerli sermaye için uygun koşullar sağlaması (arsa tahsisi, alt yapının tamamlanması, işçi eğitimleri, araştırma parkları...), devletçiliğin terk edilmesi (devletin piyasalara müdahale etmek yerine piyasayı düzenleyici rol üstlenmesi), vergi oranlarının göreceli olarak düşürülmesi ve bürokrasinin azaltılması, Türkiye’nin rekabet gücünü artıracak temel politikalardan bazılarıdır.117

 KOBİ’lerin Finansman Sorunlarının Çözülmesi: KOBİ’lerin finansman sorunlarının ortadan kaldırılması için KOBİ’lerin finansman hizmetleri hakkında

116

AKTAN C. C., VURAL İ. Y., Rekabet Gücü ve Türkiye, TİSK Yayınları, Yayın no: 255, 2004, s. 158-184

137

bilgilendirilmesi, finansmana yönelik bilgi sisteminin oluşturulması, bankaların KOBİ kredisi kullandırılmasının özendirilmesi; risk sermayesi, finansman yatırım ortaklığı, gayri menkul yatırım ortaklığı gibi finansman sağlama uygulamaları geliştirilmeli, Kredi Garanti Fonunun daha etkin kullanılması sağlanmalıdır.118