• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde araştırma ile ilgili kavramsal bilgilere yer verilmeye çalışılmıştır. Kavramsal çerçevede öncelikle, sanat eğitiminden başlayarak “çocuk resmi” tüm yönleriyle ele alınmış, ailesi mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çocukların durumu ile ilgili bilgilere yer verilmiş, yurt içi ve yurt dışında yapılan ilgili araştırmalara değinilmiştir.

Sanat Eğitimi

Sanat, subjektif bir kavram olduğu için, kesin bir tanımını yapmak mümkün olmamaktadır. Geçmişten günümüze kadar “sanat” konusu tartışıla gelmiş bir kavramdır ve bu kavramın tartışılmasına 19. yüzyılın sonlarında başlanmış, 21. yüzyıla gelindiğinde ise sanat konusunda belirginleşmiş bazı tanımlar yer almıştır. Bunlardan birkaç örnek vermek gerekirse;

Erinç (2004, s.46) sanatı, “sanat, bir bilgi kaynağıdır” diyerek açıklamaktadır. Yani sadece bilinenleri açıklayarak değil bilinmeyenlere gönderme yaparak yeni bakış açıları geliştiren bir olgu ya da ürün olduğunu vurgulamaktadır. Acar (2012, s.14) ise sanatı “insan eyleminin bir ürünü” olarak tanımlamaktadır.

Ünver (2002, s.3)‟e göre sanat, “sanatçı ile izleyen arasında, toplumlar arasında ve bunların da ötesinde çağlar arasında bir iletişimdir”. Buradan, sanatın bir iletişim aracı olarak çok uzun yıllardan beri kullanıldığı anlaşılmaktadır.

20

Bigalı (1999, s.ıx.)‟ya göre sanat “anlatımı mümkün olmayan, öz problemlerine karşı, güven ve inanç isteyen, geniş, derin bir kavrayış ve seziştir”.

Etike (1995, s.25) ise sanatı, “Soyutun uyumlu ve estetik bir bütünlük içinde somuta dönüştürülmesidir.”şeklinde tanımlamaktadır. Var olmayanı en ideal biçimde var kılmanın bir yolunun da sanat olduğunu vurgulamaktadır.

Ersoy‟a göre (2002, s.5) sanat, “hoşa giden biçimleri yaratma çabasıdır.” Bu tanımlamanın birçok bilim adamı tarafından da kabul edilen sanatın en genel geçer sanat tanımlarından biri olduğu anlaşılmaktadır.

Mülayim (1983, s.33) “sanat, insanın bir anlatım yolu ve biçimidir.”diyerek insanın sanat yoluyla kendini ifade edebileceğini vurgulamaktadır. Südor (2000, s.11) ise sanatı, “sanat, insan emeğinin birbirine akıllıca bağlanması ve eklenmesiyle oluşur” şeklinde tanımlamaktadır.

Artut (2001,s.18) genel olarak sanatın; insanların, doğa karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritm gibi araçlarla güzel ve etkili bir biçimde, kişisel bir üslupla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyet olduğunu söylemektedir. Balcı (2005, s.14), sanatın oluşumunda dört temel unsur olduğunu vurgular. Bunlar; “doğa ve toplum, sanatçı, sanat eseri ve sanat tüketicisi”dir. Sanat bu etkileşim içerisinde meydana gelmektedir ve sanatın kesin bir tanımı yapılamasa da genel olarak dört farklı başlık altında sanatın tanımının yapılabileceğini anlatmaktadır. Bunlar;

I- Sanat, doğa ve toplumun estetik düzeyde yansımasıdır. (Yansıtmacı Sanat Kuramı)

II- Sanat, sanatçının duygu, düşünce ve izlenimlerinin dışa vurumudur. (Anlatımcı Sanat Kuramı)

III- Sanat, dinleyen ve görende estetik haz oluşturan bir olgudur. (İşlevsellik- Fonksiyonellik Sanat Kuramı)

IV- Sanat, anlamlı biçimdir. (Biçimci Sanat Kuramı)

Yukarıda verilen bazı tanımlarda da görüldüğü gibi, sanat göreceli bir kavramdır, kişiden kişiye değişir ve farklı şekillerde tanımlanabilmektedir. Kısaca belirtmek istersek, genel

21

anlamıyla sanat “insanların kendini ifade edebilecekleri bir anlatım aracı ve düşüncede var olanı en estetik şekilde somut hale getirmeye olanak veren bir iletişim aracıdır” diyebiliriz. Sanatın eğitim içerisindeki yerini ve önemini kavrayabilmek için “Eğitim”in ne olduğuna değinmek gerekmektedir. Eğitim bir toplumun yapısını oluşturan en önemli etmenlerden bir tanesidir, bireyi ve dolayısıyla toplumu çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmayı sağlayacak en önemli araçlardandır, bireyin kendini gerçekleştirmesinde büyük bir rolü vardır. Bu nedenle eğitim ile ilgili literatürde karşımıza çıkan tanımlamalardan bazılarına aşağıda yer verilmiştir.

Yavuzer (2013, s.145) Eğitimin yaşam boyu süren ve önce ailede başlayıp sonra okul içi ve dışında eğitim ve öğretimle birlikte sürdürülen bir olgu olduğunu ve toplumların görevi olan kültürlerini sürdürme ve geliştirmenin, yetişmekte olan kuşağın eğitim ve öğrenimiyle olabileceğini vurgulamaktadır.

Doğan (2011, s. 4) en genel anlamıyla eğitimi, insan davranışlarında istenen yön ve doğrultuda değişmelerin meydana getirilmesi düşüncesi olarak tanımlarken, Ertürk‟e göre eğitim, “Bireyin davranışında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir” (Ertürk‟ten aktaran Doğan, 2011, s.5). Buradan hareketle, Eğitimin temelinde “değişim” kavramının olduğu vurgulanmaktadır.

Yine başka bir tanımla eğitim, “çocuğu veya ergeni bedensel, ruhsal, zihinsel toplumsal, ahlaksal yönleri ile oluşturmak ve geliştirmek için onun varlığındaki değer kaynaklarını ortaya çıkarmaya yönelik yöntem ve tekniklerinin eyleme dönüştürülmesi” şeklinde açıklanmaktadır (Bilhan‟dan aktaran, Doğan, 2004, s. 5). Bireyin birçok yönden gelişmesi ve topluma kazandırılmasında eğitimin çok önemli bir yeri olduğu anlaşılmaktadır.

Eğitim kavramı en geniş anlamıyla ele alındığında, Yavuzer (2013, s. 145), eğitim ve öğretimin bireye, aileden bütün insanlığa ve evrene doğru yayılıp gelişen sevgi ve bilgiyi aktardığını, seven, sayan, güvenli, bilgili, başarılı, verimli ve doyurucu bir yaşam sürecek kişiler yetiştirmenin yine eğitimle mümkün olacağını aktarmaktadır. Erinç (2004, s. 26) ise, “eğitim, insanı ve insana bağlı değerleri bir bütün olarak algılamak, algılatmak, bu konuda bilinçlenmek, bilinçlendirmek süreci olmalıdır.” diyerek eğitimin önemine vurgu yapmaktadır.

22

“İnsanın kalıtsal güçlerinin geliştirilmesi ve istenen özelliklerle donanık bir kişiliğe ulaşmak için en etkili araç eğitimdir. Eğitim kişilik geliştirmede bir çevre etkenidir. Kişiliğin gelişmesini sağlayan çevre, insanın içinde büyüdüğü kültürdür. Eğitim insan kişiliğini geliştirmede kültürel etkenlerden biridir” (Büyükalan Filiz, 2011, s.3). Buradan da anlaşıldığı üzere, insanların kişiliğinin oluşmasında rol oynayan en önemli etkenlerden biri eğitimdir ve eğitim insan kişiliğini etkileyen çevre faktörlerine bağlanarak açıklanabilmektedir.

Eğitim ve öğretimin amacı aynı zamanda ruh sağlığının da amacıdır. Çağdaş eğitim, bireyin ruhsal ve toplumsal bakımdan gelişmesini, kendisinin ve toplumun yararına beceriler kazanmasını, bu dengeyi sağlamayı amaçlamaktadır (Köknel‟den aktaran, Yavuzer, 2013, s.146).Buradan hareketle, Bireyin toplum içerisindeki konumuna yardım edecek, onun ruhsal ve toplumsal bakımından gelişmesine olanak sağlayacak eğitimin çağdaş düzeyde bir eğitimle mümkün olabileceği anlaşılmaktadır.

Eğitimin icra edildiği kurumlar eğitim kurumlarıdır. Gelişli (2011, s.33) bu kurumların diğer toplumsal kurumlar gibi toplumun bilme, anlama ve yapabilme ihtiyaçlarının giderilmesi için ortaya çıkan kurumlar olduğunu ve bu kurumlar aracılığıyla toplumun bireylerinin sağlıklı yetişerek topluma faydalı bireyler haline getirildiği ve eğitim kurumlarının birçok işlevi (toplumsal, siyasal, ekonomik, sosyolojik vb.) olduğuna vurgu yapmaktadır. Ayrıca bu işlevlerden kültürün aktarımını sağlamak, bireyin toplumsallaşmasını sağlamak, yenilikçi ve değişimi sağlayıcı elemanlar yetiştirmek, eğitimin siyasal işlevi, Eğitimin seçme ve yerleştirme işlevi, ekonomik işlevini eğitimin açık işlevleri olarak belirtirken, eğitimin gizli işlevleri olduğuna da açıklık getirmekte bunları ise eş seçme, tanıdık sağlama, statü kazandırma, çocuk bakıcılığı ve işsizliği önleme şeklinde açıklamaktadır.

“Sanat” ve “Eğitim” kavramları açıklanıp birey için önemi ve gerekliliği hususu ele alındıktan sonra, araştırmanın kavramsal çerçevesinin yapı taşlarından biri olan sanat eğitimi kavramının nasıl anlaşıldığı ve açıklandığına bakılmak istendiğinde yapılan literatür çalışmalarında en çok karşılaşılan tanımlar özetle şu şekilde açıklanabilmektedir. Kırışoğlu sanat eğitimini (2009, s. 13) “Sanat Eğitimi, Toplumsal iyileştirmenin ve bu bağlamda toplumsal dönüşümün hizmetindedir ve bireyin yeni duruma uyumunda bir araçtır” şeklinde tanımlarken, Etike (1995, s. 15) “Sanat eğitimi, insanın duygu, düşünce, yeti ve yeteneklerini bir bütün olarak geliştirmeye yönelik yapıcı ve yaratıcı etkinlikleri

23

kapsar” şeklinde tanımlamaktadır. Ünver ise (2002, s.5) sanat eğitimini, “bireye kendi yaşantıları yolu ile amaçlı olarak istendik sanatsal davranışlar kazandırma süreci” olarak tanımlamaktadır. Tanımlara bakıldığında sanat eğitiminin birçok işlevine dikkat çekilmektedir. Bunlardan bazıları, sanat eğitiminin toplumsal bağlamda üstlendiği vasıf, insanı bütünsel bağlamda etkileyen yaratıcı etkinlikler vasfı ve bireye sanatsal davranışları kazandırma vasfı olarak vurgulanmaktadır.

Sanat eğitimi ile ilgili yapılmış tanımlar bununla kalmamaktadır. Örneğin; Kırışoğlu‟na göre (2005, s.3) sanat eğitimi dar anlamıyla, görsel sanatların eğitimi ve öğretimi ile ilgilenmekte, bu programın kapsamı içinde; pratik sanat etkinlikleri, sanat yapıtı inceleme, sanat tarihi ve estetik yer almakta ve aynı zamanda yöntemsel konuları da içermektedir. Geniş anlamıyla ise sanat eğitimini, eğitim biliminin bir dalı olarak sanatın, güzelliğin, sanat tarihinin eğitim ve öğretim ile ilgili bütün sorunlarıyla ilgilenmekte olduğunu, sanat öğretiminin araştırma konuları içinde; sanatta öğrenme, yaratıcılık, bireyin sanatsal ve estetik gelişiminin yer aldığını açıklamaktadır.

Sanat eğitimi tanımları, yüklendiği vasıfların yanı sıra bir takım amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Herbert Read sanat eğitiminin amaçlarını kısa ve uzun dönemli olmak üzere ikiye ayırmıştır. Kısa dönemli amaçlar; kişinin eğitim süreci içinde ona gerekli olacak bilgilerin verilmesi, isteklerin, ilgilerin, alışkanlıkların, kabiliyetlerin gelişmesini sağlamaktır. Uzun dönemli amaçlar ise; öğrencilerin günlük yaşantısında kullanabilecekleri kadar bilginin edinilmesi ve güzelliğin anlaşılması gibi fonksiyonları içermektedir (Read‟den aktaran Erbay, 1997, s.14). Altıntaş (2007, s.25) sanat eğitiminin amacını; “çağdaş toplum ve uygarlık yaratma alanı” olarak belirtmekte ve sanat eğitiminin üstlenmesi gereken toplumsal görevini açıklamaktadır.

“20.yüzyılın başından bu yana sanat eğitimi kavramı, kaplamsal ve genel anlamda, sanatların tüm alanlarını ve biçimlerini içine alan, okul içi ve okul dışı yaratıcı sanatsal eğitimi tanımlamaktadır. Dar anlamında ise okullarda, sınıflardaki ve ilgili bölümlerdeki bu alana ilişkin olarak verilen dersleri tanımlar. Yukarıdaki yaygın ve tümel anlamında kullanıldığı özellikle belirtilmedikçe, sanat eğitimi “plastik sanatlar alanında verilen eğitim” biçiminde anlaşılmaktadır. Her iki durumda da, sanat eğitimi, yetişkin eğitiminden çok, yetişmekte olanların genel eğitim süreci içinde ele alınmaktadır. Ancak sanat eğitimi kavramı sorunsalı sık sık tartışılmış, sanat eğitiminin yalnızca görsel-yoğrumsal alanı mı içereceği ya da tüm sanat dallarını mı kapsayacağı konusunda değişik görüşler savunula gelmiştir. Kuşkusuz bu tartışmalarda, sanat eğitiminin nasıl anlaşılacağının, amaç ve görevlerinin neler olacağının belirlenmesi ya da daha doğru bir deyişle belirlenememesi rol oynamıştır. Zaman zaman müzik

24

ve edebiyat gibi sanat türlerinin dışarıda bırakılarak “plastik sanat eğitimi” ya da “ görsel sanatlar eğitimi” gibi kavramlara gidilmiştir. Zaman zaman da müzik, yazın, drama türleri gibi sanat dallarının da sanat eğitimi kapsamı içinde düşünülüp, bu geniş içeriğin tam hakkını verebilmek için “müz‟sel eğitim” ya da “estetik eğitim” gibi kavramlar önerilmiştir” (San, 2010, s.17).

Yukarıdaki tanımlamalara dikkat edildiğinde, sanat eğitimi tanımlamalarının birçok şekilde isimlendirildiğini söylemek mümkündür ve bu durum tam olarak sanat eğitiminin içeriğini anlamada bir takım karışıklıklara neden olmaktadır. Sanat eğitimi kavramı için birçok isimlendirme yapılsa da plastik sanatlar eğitimi ve görsel sanatlar eğitimi isimlendirmesi sıkça karşılaştığımız isimlendirmelerden olmaktadır.

Bugün eğitim kurumlarında sanat eğitiminin karşılığı olarak ve ders olarak isimlendirilen Görsel Sanatlar Eğitimi için yapılan tanımlamalardan bir tanesi, Özsoy‟a göre (2003, s.81) “bireyin duygu, düşünce ve izlenimlerini anlatabilmede, yeteneklerini ve yaratıcılık gücünü estetik bir düzeye ulaştırmak amacıyla yapılan tüm eğitim çabasına “görsel sanat eğitimi” adı verilir” tanımlamasıdır. Buradan görsel sanatlar eğitiminin genel bir eğitim çabası olması gerektiği ve bu eğitimin içerisinde kişisel duygu, düşünce ve izlenimlerin bunun yanısıra yetenek ve yaratıcılığın estetik bir bakış açısıyla düzenlenmesi kapsayan bir eğitim olması gerektiği vurgulanmaktadır.

Tüm bunlardan hareketle en genel ifadeyle sanat eğitimi; insanların yaratıcılıklarını, yeteneklerini ortaya koymalarına yardımcı olan, insanları rahatlatan, onların kendilerini sanat yoluyla ifade etmelerini ve iletişim kurmalarını sağlayan her insan için her daim gerekli bir eğitimdir şeklinde açıklanabilmektedir.

Sanat Eğitiminin Gerekliliği

Sanat eğitiminin yukarıda sayılan tanım ve işlevlerinden sonra neden gerekli olduğuna dair bir takım bilgiler verilmesi gerekmektedir. Özsoy (2003, s.42) sanat eğitiminin her yaş için gerekli olduğunu, öğrencilerin bu yolla kazanacakları bilgi, deneyim ve davranışların onları iyi birer yurttaş olmalarında etkili olduğunu savunur ve görsel sanatlar eğitimini; Bir iletişim aracı olarak, bir anlatım aracı olarak ,algısal duyarlılık aracı olarak, etik ve estetik değer aracı olarak, bilme ve anlama aracı olarak, yaratıcılık aracı olarak, yetenek geliştirme aracı olarak, hayatta ve eğitimde dengenin aracı olarak ele alır ve görsel sanatlar eğitiminin bütün öğrenciler için olduğunu belirterek sanat eğitiminin gerekliliğini savunur.

25

Yine sanat eğitiminin gerekliliği konusunda Erbay, (1997, s.1) “Bireyin sosyal ilişkilerini ayarlaması, doğruyu ifade edip seçebilmesi, zihinsel gelişiminin tamamlanması, bir işe başlayıp bitirme sevincini tatması, işbirliği yapması, öğrenme isteğini arttırması, yaratıcılığının geliştirilmesi, üretken olması için sanat eğitimine gereksinimi vardır” diyerek sanat eğitiminin kişinin sosyal ilişkilerinden üretkenliğine kadar geniş bir yelpaze ile hayata baktığını ve bu nedenlerden ötürü gerekli olduğuna açıklama getirmektedir. Yukarıda anlatılanların yanı sıra Sanat eğitiminin niçin gerekli olduğu konusunda Kırışoğlu (2005, s.45) özetle şu ifadeleri kullanmaktadır.

 “Sanat yolu ile kişiye dışavurum olanağı vermek, böylece ruh sağaltımına yardım etmek için,

 Kişinin kendini kanıtlamasına, kimliğini bulmasına olanak tanımak için,  Kişide her alanda kullanabileceği yaratıcı davranışı geliştirmek için,

 Kişinin sanat yaparak, bir üretici olarak sanatı izleyerek bir tüketici olarak içinde yaşadığı kültüre katkısını sağlamak için,

 Kişide estetik ve pratik yargı gücünün geliştirilmesi için,

 Sanatsal yaratıcılığı geliştirmek için”… diyerek sanatın niçin gerekli olduğuna dair bir takım bilgiler vermektedir.

Yapılan açıklamalardan hareketle sanat eğitiminin insanın hem rahatlama hem kişiliğin oluşması, hem yaşadığı kültüre katkılar sunabilmesi hem de estetik bir bakış açısı kazanarak sanatsal ifadeleri zenginleştirmek için sanat eğitimine ihtiyaç olduğu söylenebilmektedir.

Sanat eğitiminin gerekliliği konusunda yapılmış diğer bir açıklama da şu şekildedir: “Sanat eğitimi çocuğun kendini özgürce ifade edebildiği bir ortamdır. Çocuğun kişiliğinin gelişmesinde, kendine güvenmesinde önemli rol oynar. Atölye derslerinde paylaşma, sorumluluk, düzen, malzemeyi kullanma konularında bilinçlenir. Sanat eğitimi, özgür, barışçı, insancıl, yaratıcı, toplumu ile bütünleşmiş, değişen şartlara göre kendini yenileyebilen, geleceğin izlerini yansıtan çocukların yetişmesi için vazgeçilmez bir dünyadır” (Buyurgan, 2012, s.11). Yani nitelikli sanat eğitimi alan çocuklar, çağın gereklerine uygun bir şekilde yetişmenin yanı sıra özgüveni yüksek, paylaşımcı ve sorumluluk sahibi olarak şekillenmektedirler. Sanat eğitimi insanın genel eğitimi içerisinde

26

önemli bir yere sahiptir. Herkes için gerekli bir kişilik eğitimidir, insanın yaratıcı güçlerini ortaya çıkarmasına yardımcı olacak şartları hazırlayan ve bireyin kişilik kazanmasını amaçlayan bir etkinliktir. Ayrıca Altıntaş (2007, s.21) sanat eğitiminin, uluslaşma ve çağdaş gelişmeyi sürekli teşvik etmesi gerektiğini düşünmektedir. Buradan sanat eğitiminin çağına uygun olarak gelişmesi gerektiği yargısı çıkarılabilmektedir.

Sanat eğitimi, insanlarda duyarlılık sınırlarını zorlamakta, o sınırın daha genişlemesini olanaklı kılmaktadır. Bu yolla insan kendini bir kez de bu yönü ile tanıma olanağı bulmakta ve kişi olma, olabilme yolunda daha bilinçli ilerlemektedir (Erinç, 2004, s.85). Bu bilgiler ışığında sanat eğitiminin duyarlılık üzerinde de önemli bir rolü olduğu ve bilinçli bir şekilde birey olmanın farkına varabilmede de bir vasfı olduğu söylenebilmektedir.

Fransız sanat bilimcisi Charles Lalo Sanat “hayattan uzak veya hayata yakın değil, hayatın içinde olmak zorundadır” diyerek sanatın yaşamda vazgeçilmezliğini belirtmiştir (Dominique‟den aktaran Erbay, 1997, s.5). Bu açıklama ile sanat eğitiminin herkes için gerekli olduğu ve yaşamın içinde yer verilmesi gerektiği konusuna vurgu yapılmaktadır. Kısacası; sanattan yoksun bir eğitim, sanat eğitiminden yoksun bir toplum düşünülemez. Eğitim doğumdan ölüme kadar olan dönemi kapsıyorsa, eğitimin var olduğu her alanda sanat eğitimi de olmalıdır. İnsanı insan yapan, yaşama hazırlayan bu eğitimde tabii ki iyi yetişmiş sanat eğitimcileri ve iyi desteklenmiş bir müfredatla mümkündür. İyi yetişmiş sanat eğitimcileri her alanda donanımlı olmalıdırlar. Her öğrenciye ayrı değeri vermeli, iletişim gücü yüksek olmalı, okuyan, yenilikleri takip eden bir kişiliğe sahip olmalı, öğrencileri heyecanlandırarak onlara destek olmalı, yüreklendirerek cesaret vermelidir. Asla gelenekçi bir yaklaşım içerisinde ezberci, yeni düşüncelere kapalı, onların yaratıcılıklarını engelleyecek tavırlarda bulunmamalıdır. İyi bir müfredat ise; alan uzmanları tarafından çok dikkatli bir şekilde hazırlanmalı, öğrencilerin beklentilerine cevap vermeli, öğretmene iyi bir rehber olmalıdır. Konular ise; yaş gruplarına uygun, bol teknikle zenginleştirilmiş olmalıdır. Bunlar olduğu sürece yetişen kişiler, hayatı ve sanatı daha iyi anlayacak ve hayattan her koşulda zevk almayı bilecek durumda olacaklardır.

27 Sanat Eğitiminin Önemi

Sanat eğitimin birey ve toplum için neden gerekli olduğuna dair bir takım kavramsal açıklamalara yer verdikten sonra, bir de sanat eğitiminin önemine dair bir takım bilgilere yer verilmesi gerekmektedir. “Doğru bir eğitim yaşantısından geçen, amaçları iyi tespit edilmiş sanat eğitimi alan birey dünyayı daha anlamlı yaşar, maddeyi değiştirir ve yeniden biçim verir, yaratıcı olmanın özgürlüğünü ve insan olmanın yüceliğini yaşar” (Baler‟den aktaran Ünver, 2002, s.23). Buradan hareketle sanat eğitiminin dünyayı anlamlı hale getirmenin ön koşulu olduğu ve bireye insan olduğunu hatırlatan değerleri kazandıran etkinlikler bütünü olduğunu ve bu nedenden dolayı çok önemli olduğunu söylemek mümkündür.

Sanat eğitiminin önemine vurgu yapan diğer bir söylem şu şekildedir; “Güzeli, özgünü, estetik olanı düşünmek, aramak, bulmak, yeni ve özgün olarak uyuma, bütünlüğe ulaşmaya çalışmak gibi düşün ve eylemleri içeren sanatsal çabalar bireylerde bir tavır, tutum, alışkanlık olarak yerleştiğinde insanlığı daha güzel bir dünyaya götürecektir. Dünyaya önyargısız, çıkarsız ve güzel bakabilen insanların çoğalması; matematikte, fende, tarihte, dilde, teknikte ve belki de silahın, silahlanmanın, savaşın anlamsızlığı somutlaşarak insan aklı, insanlık için daha güzel bir dünya‟yı yaratacaktır”(Etike, 1995, s.15). Bu bilgiler ışığında sanat eğitimi alan bireyler ile mutlu bir dünyanın temellerinin atılabileceği, sanat eğitiminden yoksun bırakılan bireylerin yaşadığı bazı sorunların yine sanat eğitimiyle önüne geçilebilecek, mutsuz insanlar sanat eğitimi ile mutlu insanlara dönüşebilecek ve yaşamları daha anlamlı hale gelecektir denilebilir.

Sanat eğitiminin neden önemli olduğunu açıklayan diğer bir söylem de şu şekildedir; “Sanat eğitimi ile birey içinde yaşadığı toplumun kültürünü öğrenir. Kültürel değerlerini, geleneğini, sanatına, tarihine saygı duyan, onu koruyan bireyler kültürün gelecek nesillere taşıyıcısı olurlar. Bir milletin oluşumunda, varlığını sürdürmesinde ve sağlam temellerle ilerlemesinde maddi ve manevi değerlerinin önemi büyüktür. Sanat eğitimi de çocuğa ve gence kültürünü tanıtır, öğretir, sevdirir ve onu bu değerleri koruyacak ve yaşatacak bireyler olarak yetiştirir” (Buyurgan,2012, s.12). Buradan hareketle sanat eğitiminin yukarıda sayılanlar dışında kültürel bakımdan da önemli olduğu vurgulanmakta, sanat eğitimi ile kendi kültürünü, tarihini tanıyan ve gelecek nesillere taşıma sorumluluğunu alan bireylerin yetişmesinde de büyük bir önem arz ettiği açıklanmaktadır.

28

Bu bilgiler ışığında sanat eğitiminin tüm bireyler için gerekli olduğunu, sanat eğitimi ile insan hayatının anlam bulacağını, yine sanat eğitimiyle mutlu bireyler olarak hem kendilerine hem de topluma faydalı kişiler olunabileceğini özetlemek mümkün olmaktadır.

Yaratıcılık Kavramı ve Çocukta Yaratıcılık

Sanat eğitiminde bahsedilmesi gereken diğer bir konu yaratıcılık olmalıdır. Geçmişten

Benzer Belgeler