• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KISAS CEZASI VE DİYET

2.3. KASAME

Belirli bir kimseye ait olmayan mahalde öldürülen ve katili belli olmayan bir kimse bulunduğunda o bölge halkından elli kişinin “Allah’a yemin ederiz ki onu biz öldürmedik. Kimin öldürdüğünü bilmiyoruz.” şeklinde yemin etmeleridir. Bu yeminden sonra yemin eden kişiler ölenin diyetini ödemekle sorumludurlar. Bu durum peygamberin uygulamasıyla sabittir.309

Kasamenin uygulanabilmesi için; maktulde darp, yara veya boğma izi gibi öldürüldüğüne dair işaretler olmalı, katilin kim olduğu bilinmemeli, maktulün yakınları tarafından dava açılarak kasame talep edilmeli, maktulün bulunduğu yer bir kişinin mülkiyetinde olmalıdır.310

307 Üsküdar Mhk. 466, 53b-3 (466, 53b-2’nin devamı): “Medine-i Üsküdar’da Ahmed Çelebi mahallesinde sakin iken

ber-vech-i ati mecruhan katl olunduğu lede’l-keşf zahir olan Hafız Ahmed bin Ali bin Mehmed’in babası ve hasran varisi olan mezbûr Ali meclis-i şer‘de ber vech-i ati sulha vekili olduğu şahidin ile sabit olan mezbûr Hüseyin muvacehesinde müvekkil-i mezbûr Abdullah tarih-i i‘lamdan üç gün mukaddem kıbel-i mağribde medine-i mezbûrede Yenimahalle tarik-ı amm üzerinde oğlu mezbûr Hafız Ahmed’i arkasından ve sağ koltuğu altından bi-gayr-ı hakkın amden bıçak ile darb u cerh ve katl eyledi deyü da‘vaya tasaddi eylediğimde ol dahi inkâr etmekle beynimizde ba‘de vuku‘i’l-münaza‘a beynimizde muslihûn tavassut edüp da‘vayı mezkûremden vekil-i mezbûr ile an-inkâr beni yüz kuruş üzerine sulh eylediklerinde ben dahi sulh-i mezbûru kabul ve bedel-i sulh olan meblağ-ı merkûm yüz guruşu vekil-i mezbûr yedinden tamamen ahz ü kabz ve oğlum mezbûrun dem ü diyetine müte‘allika amme-i da‘vadan müvekkil-i mezbûr Abdullah’ın zimmetini ibra vü ıskat eyledüm dedikde mübaşir kulları iltimasıyla huzur-ı âlîlerine i‘lâm olundu. Fi 28 Rebi‘u’l-evvel sene 1179.”

308 Üsküdar Mhk. 415, 44a-1.

309 Halebi, Mülteka, c. I, s. 313-314; Serahsi, Mebsut, c. XXVI, s. 159-161.

75

Kasamede mahalle halkının âkilesinin üç yıl vadeli olarak diyeti ödemesine hükmedilir. Yemin edecek kişinin sayısı ise ellidir. Elli kişiye ulaşana kadar yemin tekrarlanır. Kasamede yemin edecek kişileri maktulün velisi/velileri belirler. Kasame mahalle halkına, diyette onların âkilelerine düşer. Kasamede yemin edilmesi davayı düşürmez. Zira kasameden sonra diyete hükmedilir.311

Kişi kendi evinde ölü bulunsa diyetini kendi âkilesi öder. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre bir şey gerekmez. Evinde kendini öldürmüş sayılır ve kanı hederdir.312

Müslümanların çarşısında ya da camisinde ceset bulunsa onun diyeti beytülmaldan (hazine) karşılanır. Çünkü çarşı umumun kullandığı ve umuma açık alandır. Bu alanları koruma görevi de devlete aittir. Böyle bir durumda kasame yoktur. Ancak ceset belli bir sanat erbabına ait çarşıda bulunsa o zaman o çarşı o sanat erbabının mahallesi hükmünde sayılır ve kasamesini de onlar öderler.313

İncelediğimiz bir belgede kasame kavramı geçmektedir. Bu belgede maktulün babası, oğlunun yaralanarak katledildiğini ve katilinin kim olduğunu bilmediğini ifade ederek mahkemeye başvurmaktadır. Cesedin bulunduğu yerin ahaliye yakın ve ahalinin ses duyabileceği yerde olması hasebiyle davacı, “ba‘de’l-kasame diyetini” talep etmektedir. Ahali, mezkûr yerin davacının iddia ettiği üzere yakın ve ses duyulabilecek yer olduğunu ikrar etmektedir. Ancak ahali, davacının daha önce “oğlumun katili falan kimselerdir ve ahali ile davam yoktur” şeklinde ikrarda bulunduğunu dile getirmektedir. Böylelikle ahali katili tayin etmiş ve zimmetlerini ibra etmiştir. Bu davada davacı kasame istemiştir. Lakin ahalinin ifadesi ile bu mümkün olmamıştır. Dava aynı defterde bulunan bir başka belgede tekrar görülmüştür. Müddei ahali ile iki yüz elli kuruşa sulh ederek bu miktarı kabzettiğini ikrar etmiştir. Bundan sonra karşılıklı olarak zimmetlerini ibra ve ıskat ederek davadan vazgeçmişlerdir.314

311 Serahsi, Mebsut, c. XXVI, s. 164-165.

312 Serahsi, Mebsut, c. XXVI, s. 169.

313 Serahsi, Mebsut, c. XXVI, s. 176.

314 Üsküdar Mhk. 466, 38a-1 (466, 37a-3’ün devamı): “Bolu sancağı Çağa kazasına tabi‘ gölbaşı karyelerinden koldan

nam karye ahalisinden olup medine-i Üsküdar’a tabi‘ bir mahalle olmayup birkaç mahalle olan Kadıkaryesi’nde rençberlik vech-i üzre sakin iken işbu sene-i mübareke Ramazan-ı şerifin yirmiyedinci günü karye-i mezbûre

76

Bir başka belgede davacı, oğlunun köye gelin getirilirken mezbûr köy sınırları içerisinde tüfek ile kasten yaralanarak katledildiğini hatta maktulden çıkan kurşunun kardeşini de sol bacağından yaraladığını iddia etmektedir. Bundan sonra ise suçlunun firar etmesi ile ahalinin katili mahakemeye getirmesi ve kasame diyetini vermesi talep olunmaktadır. Ahali ise bu durumun daha önce Kartal Mahkemesi’nde görüldüğünü, ellerinde bu mahkemeden alınmış hüccet olduğunu, mahkemede katilin tayin edilip ahaliden kimseyle davaları olmadığını kabul ettiklerini ve katili ne zaman bulurlarsa teslim edeceklerini ikrar ve kefaletlerini inkâr etmektedirler. Bundan sonra davacı, ahalinin kefaletini ispat edemeyip aralarında altmış kuruşa sulh olarak dava nihayete ermiştir.315

İslam Hukuku’na göre bir kimse kasten birine ok atsa ve o ok, onu delip geçerek başkasını yaralasa ve ikisi de ölse ilk ölene kısas gerekir zira ona kasten atılmıştır.

mahallatından Ca‘fer Ağa mahallesine akreb Mimar Ağa bağı önünde tarik-ı ammda omuzu üzerinden bıçak yarasıyla lede’l-keşf ve’l-mu‘ayene katil bulunan Ömer nam kimesnenin veraseti babası sahib-i arz-ı hal Musa bin Mehmed ile hâlâ karye-i mezbûrede sakine anası Meryem bint-i Hüseyin bin Abdullah’a münhasıra olduğu Hüseyin bin Hasan ve Ali bin Mehmed nam kimesneler şehadetleriyle mahzar-ı hasm-ı cahid atide ba‘de’l-isbat kendi tarafından asil ve zevcesi mezbûre Meryem tarafından zikr-i ati husus taleb ve da‘va ve lede’l-iktiza sulh u ibra ve bedel-i sulhu kabza ve isale ve bunlar mütevakkıf olduğu umurun küllisine vekil olduğu zatını arifan Osman bin Hüseyin ve Hüseyin bin Hüseyin nam kimesneler şehadetleriyle kezalik sabit olan mezbûr Musa medine-i mezbûrede mahfil-i babda meclis-i şer‘i şerife ihzar etdirdikleri kavm-i mahzur olan marru’z-zikr Ca‘fer Ağa mahallesi ahalisinden Mustafa Efendi ibn-i Mehmed ve Mustafa Beşe ibn-i Abdullah vesair müslimin ile ehl-i zimmetden Muhak veled-i Agop ve Serkiz veled-i Ovannes vesair zimmiler müvacehelerinde bi’l-cümle ahal-i karyeden el-Hac Hasan ve el-Hac Abdi ve Alemdar İbrahim ve Molla Hasan ve İmam Mustafa Efendi vesairleri hazır oldukları halde oğlum mezbûr Ömer tarih-i mezkûrda kimesnenin mülkü olmayan mahall-i mezkûrda vech-i meşruh üzre cerihan katil bulunup katili dahi ma‘lum olmayup maru’z-zikr Cafer Ağa mahallesi mahall-i merkûma akreb ve savt istima‘ olunmağla ahalisi mezbûrundan kasame ve diyetini asaleten ve vekaleten taleb ederüm deyü da‘va ve ahali-i mahalle-i mezbûre cevablarında mezbûr Ömer’in mahall-i mezkûrda cerihan katil bulunup ve maru’z-zikr Cafer Ağa mahallesi mahall-i mezkûra akreb savt istima‘ olunduğunu ikrar lakin işbu müdde’i-i mezbûr Musa sene-i mezkûre Şevvalin yirmibeşinci günü karye-i mezbûrede Cami‘-i kebir kurbunda Salih nam kimesnenin dükkânı önüne gelüp benim oğlum Ömer’in katili rençber taifesinden Hatib oğlu İsmail ve refiki Abdurrrahman nam kimesnelerdir sair ahali-i mahalle-i mezbûre ile ve gerek bi’l-cümle karye ahalisi ile asla da‘vam yoktur deyü ikrar ve ta‘yin-i katil etmekle mezbûr Musa’nın asaleten da‘va’yı mezkûresinden zimmetimiz beri olmuşdur deyü ahali-i mahalle-i mezbûre deflerini beyan esnasında mezbûr Musa işbu arz-ı haliyle huzur-ı alilerinde rü’yet olunmak babında ısdar eylediği ferman-ı ali-şana imtisalen tevkif olunmış idi. El-Haletü hazihi müdde‘i-i mezbûr Musa ba-vasatat-ı müslimin ahali-i mahalle-i mezbûre ile iki yüz elli guruş bedel mukabelesinde sulh olup ve bedel-i sulh iki yüz elli guruşa asaleten ve vekaleten bi-kaderi’l-hısas ahz ü kabz edüp oğlu katil-i mezbûr Ömer’in kasame ve diyetine müte‘allika amme-i de‘avi ve kaffe-i mutalebet ve eyman ve muhasamatdan ahali-i mahalle-i mezbûrenin bi’l-asale ve bi’l-vekale zimmetlerini ibra vü ıskat onlar dahi ibrasını ba‘de’l-kabul gerek ahali-i mahalle-i mezbûre ve gerek bi’l-cümle Kadıkaryesi ahalisi ile husus-ı mezkûr içün asla da‘va ve husumeti kalmadığını ikrar ve kat‘-ı münaza‘aları rızasıyla tescil olunduğu mübaşiri Ali Çavuş kulları iltimasıyla huzur-ı âlîlerine i‘lâm olundu. Fi 17 min-Zi’l-hicce sene 1178.”

77

İkinci ölen için âkileye diyet gerekir.316 Yukarıdaki davada ilki için kısas talebinden bahsedilmemiş olup sadece kasameden bahsedilmiştir. Normal şartlarda hüküm ilk işlenen cinayet adına kısasa hükümedilmesi ve ikincisi için de diyet talebidir. Bu davada katil firar ettiği için de hakkında hüküm verilememiş olması muhtemeldir. Zira suçlu mahkemeye getirilip dava görülmemiştir. Davacı, kasame talebinde bulunmuştur.

78

Benzer Belgeler