• Sonuç bulunamadı

farklı örneklem gruplarıyla yapılan araştırmalarda tutarlı bir şekilde yordadığı ortaya çıkmaktadır. Geleceğe yönelik kariyer ve yaşam planları yapmanın başladığı yaşlar olarak gençlik dönemi için böyle bir sonuç anlamlıdır. İncelenen öğrenci grubu normal bir grup olduğundan onların psikolojik sağlığı anlamına gelen iyi oluşlarının umut gücünden etkilenmesi bu anlamda düşünülebilir.

Yükleme stillerini içeren olumlu düşünme özellikleri, olumsuz yükleme yapmama, benlik saygısı gibi özelliklerin (Ciarrochi, Heaven ve Davies, 2007; Vacek, Coyle ve Vera, 2010) umutla birlikte iyi oluşu yordadığı bulunmakta ve iyi oluş programlarıyla umudu arttırmada benlik saygısının umutla birlikte kazandırılması önerilmektedir. Umut gücü yüksek katılımcıların iyi oluşlarının yüksek bulunması buna benzer özelliklerin katkısıyla onların iyi oluşlarını olumlu etkilemiş olabilir. Bu açıdan özellikle benlik saygısının umuda katkısının iyi oluşa olumlu etkisinin olup olmadığı düşündürücüdür.

Bir diğer bulgu olarak umut yanında sevme ve sevilme karakter gücü de öznel iyi oluşu olumlu etkilemektedir. Sevgi hem karakter güçleri hem de diğer alan yazında daha çok bağlanma üzerinden, bazen de sosyal destek anlamıyla incelenebilmektedir. Love ve Murdock (2004), bağlanmanın iyi oluşun anlamlı bir yordayıcısı olduğunu bulmuşlardır.

Ergen-ebeveyn bağlanması ile ergenlerin baş etme, otonomi, akran ilişkileri yeterlilikleri arasında olumlu ilişkiler bulunmuştur (Bell, Forthun ve Sun, 2000). Başka bir araştırmada bağlanma, sosyal destek ve iyi oluş arasındaki ilişkiler genç ve ileri yaş gruplarında incelenmiştir. Sevginin uygunsuz ifade edilme biçimi olarak nitelendirilebilecek kaygılı bağlanma iyi oluşla olumsuz ilişkili olarak bulunmuştur ve bu ilişki yaşlı gruba göre daha genç yaş grubunda daha güçlü çıkmıştır (Kafetsios ve Sideridis, 2006). Benzer şekilde ergenlik dönemindeki bireylerin de yer aldığı toplum örnekleminde iyi oluş ve bağlanma incelenmiştir. Güvenli bağlanmanın iyi oluşla olumlu ilişkili olduğu kaygılı bağlanmanın ise olumsuz ilişkili olduğu bulunmuştur. Korkulu bağlanmanın ise doğrudan ilişkili olmadığı bulunmuştur (Karreman ve Vingerhoets, 2012). Kaygılı olmayan bağlanma biçimiyle gençler iyi oluşları için sevme ve sevilmeyi karşılıklı yaşayabilecekleri, duygu paylaşımında bulunabilecekleri bir süreci yaşamaktadırlar. Bu da onların iyi oluş düzeylerinin artmasında faydalı bir kaynaktır.

İlişkileri daha sevme ve sevilmeye dayalı olan ebeveynlerin daha az ebeveynlik çatışmaları yaşadıkları ve bunun da gençlerin riskli davranışlarının daha alt düzeyde olması aracılığıyla iyi oluşlarının yüksek olmasıyla ilişkili olduğu ortaya çıkmıştır. Bu ergenlerin işlevselliği ve uyumu daha iyi düzeydedir (Baril, Crouter ve McHale, 2007).

Bu araştırmada da ergenlerin birbirleriyle ilişkileri iyi olan ebeveynleriyle yaşadıkları

sevme ve sevilme kapasitesi onların iyi oluşlarına yansımış olabilir. Aynı zamanda bu tip ebeveynlerin gençlik çağındaki bu araştırma katılımcılarıyla sevme ve sevilmeye dayalı ilişki kuruyor olmaları da onların iyi oluşlarını yordamış olabilir.

Özsaygı ve algılanan aile ve arkadaş sosyal desteği değişkeninin öznel iyi oluş bağımlı değişkeni üzerinde önemli bir yordayıcı değişken olduğu bulunmuş ve bunda toplum yapısındaki aile bağları ile ergenlerin arkadaşlığa verdiği önemin etkisi üzerinde durulmuştur (Çevik, 2010). Sosyal desteğin katkısı gibi sevme ve sevilme de gençlerin iyi oluşlarını benzer şekilde aile bağlarının güçlü olmasından ve arkadaşlarıyla ilişkilerinden kaynaklanarak etkileyebilir.

Kocayörük (2010), 282 lise öğrencisinin ebeveyne bağlanma, yeterlilik, iyi oluş ve uyum özelliklerini araştırdığı araştırmasında, ebeveyne bağlanmanın gençlerin yeterliliklerini arttırarak iyi oluşlarını ve uyumlarını güçlendirdiğini bulmuştur. Gençlik dönemindeki öğrenciler için öncelikli sevme ve sevilme kaynakları aile ve sonrasında okul ortamında yer almaktadır. Onların bu kaynaklardan faydalanmaları iyi oluşlarında doğrudan belirleyici olabilir.

İnsanlar, sevgiyi takıntılı biçimde sahiplenmeleri yanında mutluluk için ironik olarak sevginin yetmeyeceğini de kabul etmektedirler (Kim ve Hatfield, 2004). Bu araştırmada da katılımcıların iyi oluşlarında sevme ve sevilme en önemli ya da tek yordayıcı olmayıp diğer umut, yaşam coşkusu, şükür gibi özelliklerle birlikte onların iyi oluşlarına katkı sağlayan faktörlerden bir tanesidir.

Sevginin tek bir şekli olmadığı için sevginin diğer duygularla ilişkisi de birden çok şekil alabilir. Şefkatli ve tutkulu sevgi biçimlerinin yaşam doyumu ve iyi oluşun güçlü yordayıcıları olduğu belirlenmiştir. Mutluluk da karmaşık bir duygusal deneyimdir (Kim ve Hatfield, 2004). Buradan hareketle söylenebilir ki, bu araştırmada da katılımcıların iyi oluşlarına sevme ve sevilmenin değişik biçimleri birlikte katkı sağlamış olabilir.

Gerek sevgi biçimleri, gerek bağlanma, gerekse de sosyal destek süreçleri sevme ve sevilmeyi yaşamanın farklı örüntülerini meydana getirebilir bu da iyi oluş için toplamda daha belirleyici bir katkı anlamına gelebilir.

Umut ve sevme ve sevilme güçleri yanında yaşam coşkusu da bu araştırmada yaşam doyumuna katkı sağlayan değişkenlerden olmuştur. Brdar ve Kashdan’ın çalışmasında (2010) bu çalışmadakine benzer şekilde karakter güçlerinin tüm boyutlarının iyi oluşla anlamlı ve pozitif ilişkileri yanında özellikle yaşam coşkusu ve iyi oluş ile anlam ve bağlılık dolu bir yaşamın izinden gitme birbiriyle olumlu ve yüksek ilişkili bulunmuştur.

Farklı bir çalışmada (Swencionis, Wylie-Rosett, Lent, Ginsberg, Cimino, Wassertheil, Smoller, Caban ve Segal-Isaacson, 2012) enerji, dinçlik ve aktivite ile ölçülen yaşam coşkusu hali, psikolojik iyi oluşu geliştirmede önemli bulunmuştur. Kilo verme iyi oluştaki olumlu değişimlerle ilişkili bulunmuş, yaşam coşkusu bu değişimdeki varyansı büyük oranda açıklamıştır. Yine Ryan ve Frederick’in (1997) araştırmasına göre yaşam coşkusu, yaşam gücü, psikolojik ve fiziksel iyilik haliyle ilişkilidir. Yaşam coşkusu hali depresyon ve kaygıyla olumsuz ilişkiliyken fiziksel sağlık, psikolojik iyi oluş ve yaşam doyumuyla olumlu ilişkilidir. Bu bulgularda da vurgulandığı gibi iyi oluş hali çoğunlukla enerjik hissetme, aktif olma, yaşamı coşkuyla tad alarak yaşama hali olarak gençlerde gözlenebilmektedir. Yaşam coşkusunun günlük hayatta ve lisedeki gençlerin problemleri psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri açısından dikkate alındığında, sevme ve sevilme gibi iyi oluşun ayrılmaz parçası olduğu gözlenmektedir.

Dördüncü sırada öneme sahip olup açıkladığı varyans çok yüksek olmasa da şükür karakter gücünün de öznel iyi oluşu pozitif ve anlamlı olarak yordadığı bulunmuştur. Bu durum alan yazındaki bir çok bulgu (Emmons ve McCullough, 2003; Froh, Yurkewicz ve Kashdan, 2009; Rey, 2009; Toussaint ve Friedman, 2009) ile de tutarlıdır. Türk toplumunda “haline şükretmek” deyimiyle şükür kavramının sık sık vurgulandığı, bu özelliğin istenen bir özellik olduğu, yetişkinler kadar lise dönemindeki gençler için de temel düzeydeki karşılıklı iletişim ve ilişkilerde bile iyi hissetmenin bir göstergesi olarak pekiştirilen bir özellik olduğu bilinmektedir. Liseye devam eden gençlerin şükür özelliğinin önemsendiği bir toplum ve çevrede yetişmeleri onların literatürde de vurgulandığı gibi öznel iyi oluşlarına olumlu anlamda katkı sağlamış olabilir.

Karakter güçlerinden bazıları iyi oluşa olumsuz olarak da katkı sağlayabilmektedir.

Örneğin merak gücü yaşam doyumu ve mutlulukla ya olumsuz ilişkili (Proctor, Maltby ve Linley, 2011) ya da modeli etkilemeyen bir değişken olarak bulunmuş (Toner, Haslam, Robinson ve Williams, 2012) bu araştırmada ise merak, modele yordayıcı olarak girmemiştir. Karakter güçleri her yerde bütün insanlarca eşit öneme sahip olmayabilir, kültürlere göre yaşam doyumunu yordayıcı güçler değişebilir (Peterson, Ruch, Beermann, Park, ve Seligman, 2007). Bu bağlamda düşünüldüğünde iyi oluşu yordayıcı karakter güçleri Türk kültüründe farklı olabilir. Modele katkısı olan değişkenlerden affediciliğin ise bu çalışmada öznel iyi oluşu oldukça düşük varyans oranı ve en son sırada da olsa negatif yordadığı bulunmuştur. Affedicilik yapı olarak ilişkilere daha olgun bakabilmeyi gerektiren, belki ilerleyen yaşam tecrübesine bağlı yaşla birlikte daha çok görülebilecek bir özellik olabilir. Bu bağlamda gençlerin

duygularının en hareketli olduğu bir dönemde yaşam tecrübesi ve duygusal olgunluk gerektiren affedicilik gibi bir karakter gücüne uygun anlamıyla sahip olamayabileceklerinden, onların yaşam doyumlarıyla bu araştırmada olumsuz ilişkili bulunmuş olabilir.

5.2. KARAKTER GÜÇLERİNİN YILMAZLIĞI YORDAMASINA İLİŞKİN BULGULARIN