I. BÖLÜM
3. Karşılaştırmalı G rame r
Gramatik göstergelerin kalıplaşması, gelişme seyri yönüyle çağdaş Türk dillerindeki genel karşılaştırmalı tarihi araştırma konusuna girer.
Bu konuda da bütün gramer konularının asli şekillerinin ortaya konup, sırların açıklandığını söyleme imkiinımız yoktur. Bununla birlikte ke
lime çeşitleri bölümü çokça araştırılmış, üzerinde çokça konuşulmuş
tur. Yapım eklerinin araştırıtma derecesine gelince, bunlara göre daha ağırcad ır.
Türk dillerinin tamamında hal ekieri vardır, ancak anlam ve sa
yı yönünden aynı değildir. Mesela, Kazak dilinde yedi hal var, başka dillerde (Özbek, Karakalpak, Nogay, Kumuk, Tatar, Başkurt, Azerbay
can, Altay, Tuva dillerinde) yedişer, Çuvaş, Yakut ve Hakas dillerin
de sekiz. Niçin böyle ? Bazı Türk dillerinde, hal şekli sayı yönünden denk olmakla birlikte, iç farklılıklara sahiptir. Yalın, ilgi, yönelme, yükleme, bulunma halleri bütün Türk dillerinde ortaktır. Vasıta hali ekine yalnız Kazak dilinde (-men) olarak rastlanır, bu hal eki, Hakas dilinde ( -nak), Çuvaş, Tatar dillerinde ( -bıla, -bile) , Şor dilinde ( -ba)
Türk Dillerini Karşılaştırmalı Tarihi Açıdan Araştırmak • 45
vb. şeklindedir. Yardımlaşma, vasıta eklerinin bildirdiği anlamlarda vasıta, birlik anlamı olmakla birlikte, onların kalıplaşma yolu aynı de
�ildir. E.R. Tenişev Sarı Uygur dilinde karşılaştırma halinin varlığını gösterir: kündeg (gün gibi ), tavd.ag (dağ gibi) vb. Fakat tam buna ben
zeyen eke Özbek dilcileri hal eki demeyip, sıfat yapım eki olarak ka
bul ederler.
Hal ekieri eskiden beri gelen bir gramer kategorisidir. A.N. Kono
nov Orhun-Yenisev abidel erinde on bir halin olduğunu gösterir: ı . Ya
lın, 2. Yükleme, 3. Yönelme, 4. Bulunma, 5. Ayrılma, 6. Vasıta, 7. ll
gi, 8. Gönderme, yöneltme, 9. Yer, ı o. Yön gösterme, ı I . Sınırlama.
V.G. Kondratev'in araştırmasına göre Orhun-Yenisey abidelerin
de 9 adet hal vardır.
Orhun-Yenisey abidelerindeki hal eklerini çağdaş Türk dilindeki hallerle karşılaştırdığımızda, aralarındaki farklılıklar ortaya çıkar, -ga
ru, -gerü, -arı , -eri eki günümüzde hal eki olarak kullanılmamaktadır.
Kazak dilinde işkeri , tıskarı , jogarı , ilgeri gibi kelimelerde korunmuş an·
cak ayrı bir ek olarak kabul edilmemektedir. Hakas dilinde bu ekin kı
salmış hali -gar, -ger zarf anianıını bildirir.
Eski Türk dilinde vasıra hali de vardır. O, çağdaş Türk dillerinde yalnız Karayim ve Şor dillerinde korunmuş, ancak onların ekieri Or
hun-Yenisey abidelerindeki vasıta haliyle aynı değildir. Eski Türk dil
lerinde vasıta hali -n, -ın , in ekiyle kurulmakta, bu, çağdaş Kazak di
lindeki yardımlaşma haliyle anlam yönünden uygun düşerek: ı . Birleş
tirmeyi, 2. Birlikte olmayı, 3. Hareketin yapıldığı vakti, 4. Hareketin yapılma süresini vb. bildirmektedir. Bu ek Kazak dilinde kısın, javn gi
bi bir iki kelimede korunmaktadır.
Bazı hal ekieri tarihi gelişme sürecinde bazen görünüş, bazen an
lam yönünden birleşmektedir. Mesela, ilgi hali çağdaş Türk dillerin
de -nın, -nin ekiyle birlikte -in, -in (Türkmen, Gagauz, Azerbaycan ), -nı , -ni (Ku-muk, Karaçay-Balkar) biçimleriyle de kullanılır. Bunla
rın bir kökten çıktığı açıktır. Öyleyse bunların hangisi eskidir? tlim adamlarının çoğu -in şeklinin daha eski, -nın şeklinin ise dilin son
raki gelişme sürecinde halin asıl şekline bağlı olarak ortaya çıktığını kabul ederler.
46 • Türklük Bilgisine Gir4
Çokluk eklerinin tarihi şekli ile günümüzdeki şekli de karşılaştır·
malı tarihi araştırmalara konu olagelmiştir. Çağdaş Türk dillerinin ta
mamında · I ar, · I er eki kullanılır. Sadece Çuvaş dilinde çokluk anla
mını -sem eki verir. Bununla birlikte çokluk anlamını veren daha baş
ka ekler de vardır, fakat onların kullanılma sıklığı -lar ve -sem ekieri kadar değildir. Türk dillerinde - l ar ekinin birçok fonetik varyantıyla karşıtaşılır : - 1 ar, - 1 er, -dar, -der, ·tar, -ter, -la, -le, -sar, -ser, -rar, -nar, -ar, -na vb. Fakat bunların sayısı, ses uyumlarına bağlı olarak her dilde farklıdır.
Çokluk ekinin tarihi ve etimolojisi hakkında karşılaştırmalı tari·
hi araştırmalarda çeşitli fikirler ileri sürülmektedir. G. Ramstedt · I ar, - l er ekini Moğolcadaki -nar ekiyle ilgili görürken, A.N. Kononov, B.A. Serebrennikov, K. Menges'ler ise -la ve ·r unsurlarının birleşme
siyle oluştuğunu kabul ederler. Üçüncü bir kısım ilim adamları - 1 aı ekinin Türk dillerine başka dillerden geldiği yolunda görüş ileri süterler.
-lar ekinin etimolojisi konusunda hala araştırmaya ihtiyaç vardır.
Bütün yazılı abidelerde -1 ar ekinin asıl işlevi ı,.okluk bildirmek olsa da, bazen bu ek anlam bildirme işlevine de sahip olabilmektedir. Bu tür anlam işlevlerinden biri, belirsizliktir: Sender adam bolamın dege14e ta·
lay bascar aganp, talay sut�lar ağar "Sen adam olayım diyinceye kadar çok başlar ağarıp, çok sular akar". Ol A!manga banp kayttı "O Almatı'ya gidip döndü". Adamdarga sö� aytpat1 kerek eken "İnsanlara söz söyleme
mek gerekmiş". Tam buna benzer belirsizlik anlamına başka Türk dil
lerinde de rastlanılır. Çokluk ekinin başka bir anlamlık işlevi, saygı ifa·
desini bildirmektir: Senin bul sövne apamdar ne der eken! "Senin bu sö·
züne annemler ne der acaba?". Bu ek bazen genelleştirme anlamında da kullanılır: ]üre jüre ayaktanm avırdı. "Yürüye yürüye ayaklarım ağrı
dı" vb. Özbek dilinin bir özelliği; fiil çokluk eki alarak saygı anlamını bildirir: Kümak berdilar ''Yardım etti.", aytsmlar "söylesin", banalar "gitse" vb.
Karşılaştırmalı tarihi araştırmalarda fiille ilgili birçok mesele üze·
rinde de durulmaktadır. Bunlardan biri; fiilin kök kısmıdır. İsimler ve fiilierin kök kısmı başlangıçta anlam yönünden ayırdedilmemiş, yani bazı kökler hem fiil, hem de isim olarak kullanılmıştır diyenler vardır.
Bu fikri kabul edenler; J. Deny, K. Grönbech, K. Brockelmann, E.V.
Türk Dillerini Karşılaştırmalı Tarihi Açıdan Araştırmak • 4 7
Sevortyan, N.A. Baskakov, A.M. Şçerbak. B.M. Yunusaliyev vb. diı.
Dilin uzun gelişme sürecinin birçok kelimenin anlam ve şeklini değiş··
ririp, aralarındaki ilgiyi uzaklaştırdığı doğrudur. Bu açıdan baktığımız
da Türk dillerinin yapısında isim ve fiilierin eş adlı (homonim) şekil
lerinin çok olduğunu görürüz. Bazen Türk dillerinin birinde isim işle
I'inde kullanılan bir kelimenin, ikincisinde fiil işlevinde kullanılması hilinmeyen bir durum değildir. Karşılaştırınız: Kazakça jük, Yakutça ıük: Ka:akça sa.sı - , Türkçe sası; Kazakça şat- (bir nesneyi ikinci bir nes
neyle karıştırmak) , Tatarca çat. Buna benzer çift köklere bir dilin ken
Ji içinde de rastlanılır. Mesela, Kazak dilindeki köş (köş jüre tüzeledi Jegendegi esim söz "Göç yolda düzülür sözündeki isim olan kelime"), köş- (köşip-konuv "göçüp konma"); oy "çukur", oy-"kazmak"; ık (evin rüzgar almayan tarafı), ık- (rüzgarın önü sıra gitmek) gibi kök ler.
Sinkretizm (çift kök) meselesi de karşılaştırmalı tarihi metodun derinliğine kullanılıp, bizim için hala da bilinmeyen gizlilikterin açıl
masını mümkün kılacak problemler içerisindedir.
Fiil kategorilerinin karşılaştırmalı tarihi araştırmalarda en çok üzerinde durulan meselesi, zaman kategorisidir. Zaman kavramı olma
yan hiçbir dil yoktur. Fakat onların gelişme, ilerleme yolları, anlam ge
nişliği bütün akraba dillerde aynı değildir.
Çağdaş Türk dillerinin tamamı üç zamana (geçmiş, şimdiki, gele
cek) sahip olsa da, eski Türk dillerinde şimdiki zaman ile gelecek za
manın sının o kadar belirli değildir. Bu yüzden de K. Foy, W. Bang, A.P. Potselyevskiy, M.N. Hıdırov vb. bilim adamlan şimdiki zamanla gelecek zamanın anlam yönünden Xlll-XlV. yüzyıllarda ayrıldığını söylerler. Eski Türk dilinde, mesela A. N. Kononov şimdiki zamanın yalnız değişıneli şimdiki zaman türünü belirtirken, G. Aydarov iki tü
rü olduğu konusunda fikir ileri sürer. A.M. Şçerbak; X-XII. Yüzyıl Do
ğu Türkistan metinlerinin diline dayanarak, tam geçmiş zaman (-di, -di , -dıtk, -dük) ; gelecek zaman (-ar, -er), anlatılan geçmiş zaman ( -mış, -miş) ve neticeli geçmiş zamanın olduğunu göstermiştir.
Bazı ekierin kök kelimeden kaynaklandığını ispat eden araştırma
lar vardır. Fakat bütün ekierin kök kelimelerle etimolojik ilgisi oldu
ğunu söylemek için yeterli temel mevcut değildir. Mesela, Kazak
dilin-48 • Türklük Bilgisine Giri§
deki -adı , -edi ekinin -a tuntr, -e tuntr analitik şeklinden; -ıptı, -ipti eki
nin ıp tuntr, ip tuntr analitik şeklinden; atın, etin ekinin a turgan, -e turgan analitik ş-eklind-en çıktığı bilirnd-e ispat -edilmiştir. Fakat -dı , -di (geçmiş zaman); -ar, -er (gelecek zaman); -sa, -se (şart kipi eki); -kız
, -kiz-; -tır-, -tir-; -ın-, -in- fiilden fiil yapım eklerinin bağımsız kök ke
limelerden çıktığı düşüncesi delillerle ispat edilmemiştir. A.N. Kono
nov ekierin ortaya çıkmasında iki yol olduğunu belirterek; bunun bi
rinci yolunun birik.me, ikinci yolununsa kök kelimelerin eke dönüş
mesi olduğunu gösterir.
Türk dillerinde yardımcı fiil olarak adlandınlan oar, tur, jatır, jür (Çev.: otur-, tur-,yat- ,yorı-) fiilierinin anlam ve şekil yönünden zaman ekieri içerisine girmelerini Türklük Bilgisi bilim adamları kabul eder
ler. Fakat bunların gramatik unsur olma yolunun, kelimeden eke dö
nüşme değişiminin, dil gerçekleri esas alınarak, tam olarak açıklığa ka
vuşturulduğunu söylemek zordur. Bu mesele tarihi-karşılaştırmalı me
toda doğrudan bağlıdır.
Türk dillerinde birleşik ekler de vardır. Bunlardan bir kısmı hare
ketin geçme şeklini bildiren ekler: -.mala, mele; ınkıra, inkire; kıla, -kile; -ala, -ele; -ıla, -ile; -ımıra, -imire vb. Bu ekierin anlamında hareke
tin birkaç kez tekrarlandığını bildiren renk vardır. Bunları tarihi karşı
laştırma malzemelerine esas yaparak, iki veya üç ekten ortaya çıktıkla
rını ispatlamak mümkün olabilir.
Fiilin ölü ekieri de karşılaştırmalı araştırmavı gerektirmektedir.
Onlar, genel olarak, uzun ekierin kısalması şeklinde yapılmıştır. Mese
la, geçmiş zamanın -dı, -di eki eski sıfat-fiilin -duk, -dük şeklinden, şart kipinin -sa, -se eki -sar, -ser ekinin kısalması sonucunda oluşmuştur.
Fiil eklerinin karşılaştırmalı tarihi araştırmalara katkısı büyüktür, an
cak açıklığa kavuşturulması gereken sırları da çoktur. İlk olarak, fiil ek
lerinin çağdaş Türk dillerindeki anlamını ve görevini açıklamak gere
kir. "Fiil türeten ekler geldikleri kelime köküne ne gibi leksik ve gra
matik anlam yüklemekte, kelime ile kelimenin sentak!i ilgisini nasıl değiştirmektedir?" meselesinin tam çözümünü şu anda ortaya koyan yoktur. Bu yüzden bazı dilciler bu ekiere "kelime çeşitlendirici", ikinci kısım dilciler ise "kelime yapıcı" diye bakmaktadırlar.
Türk Dillerini Karşılaştırmalı Tarihi Açıdan Araştırmak • 49
Türk dillerinin cümle bilgisini karşılaştırarak araştırmak, son yıl
larda ele alınmaya başlanmıştır. Bu konuda da çözülemeyen, açıklana
ınayan meseleler vardır. Dilin gelişmesinin cümle kuruluşunu sağlam
laştırdığı bilinmektedir. Cümle kuruluşunun sağlamlığı, cümle içeri
sindeki kelimelerin birbirlerine bağlanma usulüne, onların anlam çe
�itlerine bağlıdır. Fakat bu kategoriler dilde çok yavaş gelişir. Günü
ınüzde karşılaşılan kelime guruplarının tamamı Orhun-Yenisey yazılı kirahelerinde kullanılmıştır, aradaki fark yalnızca kullanılma sıklığın
dadır. Mesela, çağdaş Kazak dilinde tamlamanın üç türü de (temir jol, alma agaşı, öğrencinin kitabı) kullanılır.
Eski Türk dili eserlerinde basit cümle türleri çok kullanılmış, hirleşik cümle çeşitleri seyrek kullanılmıştır. Buna Orhun-Yenisey kirabelerinin üslup özelliklerinin sebep olması da ihtimal dahilinde
dir. Türklük Bilgisinde, eski Türk dilindeki cümleleri yüklemlerinin yapıldığı kelime çeşidine göre isim veya fiil cümlesi olarak ayırma ge
leneği vardır.
Eski yazma abideler dilinde cümlenin yüklemi bazen birkaç parça
dan oluşur, bunların yardımcı unsuru bolar, turur gibi kelimelerdir.
Çağdaş Türk dillerinde de birleşik yüklemin bu üç türünün üçüne de rastlanır.
Birleşik cümlenin bugünki çeşitleri de aslında eski Türk yazılı abi
deleri dilinde kullanılır. Geçmişte birleşik cümle içerisindeki basit cümleler aralarında sesler vasıtasıyla, edadarla birleşirler, çağdaş Türk dillerinde de bu durumun korunduğunu söyleyebiliri:. Bundan dolayı dilin gramatik kuruluşunun çok yavaş değiştiğini açıkça görüyoruz.
4. Karşılaştırmalı Leksikoloji
Söz hazinesini karşılaştırmalı araştırma meselesinin eskiden, yani Kaşgarlı Mahmud sözlü�yle başladığını yukarıda belirtmiştik. Dilin leksik özelliklerinin karşılaştırılmasma Orta Çağda yaşayan dilci alim
lerin sözlüklerinde ve araştırmalarında sıkça rastlanmaktadır. Bu saha
da Sovyet türkologlarının da oldukça önemli çalışmaları vardır. Yalnız
ca L. Buda
g
ov, V. V. Radloff ve I. K. Pekarskiy'in sözlüklerini belirtmek bu fikrimiz için yeterli delildir.50 • Türklük Bilgisine Giriş
Günümüzde V.V. Radloff'un sözlüğü gibi büyük, birçok dilin mal
zemesini karşılaştıran çok cildi bir sözlük olmamakla birlikte, karşılaş
tırmalı tarihi söz bilgisi için çok gerekli olan sözlük Dretmetyurkskiy Slovar ( 1 969) yayınlanmıştır. Bu eserde Orhun-Yenisey abidelerinden beri bütün yazma eserler toplanarak, ilmi incelemeye tabi tutuldu. Ta
rihi söz hazinesini derinliğine incelemek ve her yönüyle geliştirmek için, Sovyet türkologlarının bu çalışmalarının önemi büyüktür. Bun
dan başka Türk dilli her cumhuriyette son zamanlard?. yayınlanan ta
rihi eserler ve diyalektoloji malzemeleri, her çeşit (iki dilli, izah lı, ter
minolojik vb. ) sözlük, kelime hazinesini tarihi karşılaştırmalı metodla araştırmaya büyük imkanlar sağlamaktadır. Eski ve orta asır Türk yaz
ma eserlerinin diliyle ilgili olarak E. Nedjip, E.l. Fazılov, E. Kurışjanov, A.K. Borovkov, A.M. Şçerbak gibi bilginler tarafından basılan sözlük
ler ve E.V. Sevortyan'ın etimalajik sözlüğü vs. araştırıcılar için buluna
mayacak zenginlikler olarak kabul edilmektedir.
Türk dillerinin söz hazinesini ilmi temelde karşılaştırarak araştır
ma meselesi ile meşgul olan bilim adamları her yıl çoğalmaktadır. Bu
nun sonucunda ortaya çıkan İstoriçeskoye Razivitiye Leksiki Tyurkskih Yavkov ( 1961 ) , Oçerkiy Sravnitelnoy Leksikologiy Altayskih Yavkov ( 1972) vb. eser ler, yalnızca bir dilin tarihi karşılaştırmalı söz dağarcığı ile ilgili (B.M. Yunusaliyev, V.G. Egorov, K.M. Musayev, N.K. Anto·
nov, V.İ. Rassadin, M. Habiçev vb. nin eserleri) eserleri de belirtmek gerekir.
Özet olarak, tarihi karşılaştırmalı metot; genel Sovyet dil bilimin
de, bunun içerisinde Sovyet Türklük Bilgisi biliminde tamamen yer
leşmiş, geleneği olan araştırma metotlarından biri olarak kabul edil
mektedir. Tarihi-karşılaştırmalı metod, bilhassa çok dille ilişkisi olan Türk dili için, faydalı oluşu ve sonuç vericiliğiyle bilinen, tarihin araştırıl
masında kullanılan usuller içerisinde yerini aldı. Bu, dili her yönüyle;
ses bilgisi, gramer, kelime bilgisi alanlarını, geçmişi ve gününü tam olarak araştırmak için kendine has özellikleri olan ve geleceği parlak bir araştırma metodudur.
III.
BÖLÜM
TÜRK DiLLERİNİN GELiŞME VE
KALIPLAŞMA DEViRLERİ
Türk Dillerinin
Gelişme ve Kalıptaşma Devirleri
l. Türk Dillerinin Kahplaşmasında Altay Devri
Türk dillerinin gelişme çağlanndan olan Altay devri, zaman ola
rak hala kesinleşmemiş, bilim adamlan arasında tartışılagelen mesele
lerden biridir. Dilleri karşılaştırmalı tarihi metoda araştırarak, akraba
lık ve yakınlıklarını ortaya koyarken, onların ortak özelliklerine da
yanma gerekliliği yukanda belirtilmişti. Bu tür akrabalık bağlan Türk
Moğal dilleri arasında da vardır ve bunlara birçok bilim adamı fonetik sahasında, söz dağarcığı ve gramer kuruluşlannda da rastlandığını ha
tırlatarak, Türk dillerinin ayrı birer dil oluncaya kadar Altay dilleri içerisinde olduğu konusunda fikir yürütmüşlerdir. Bilim adamları, Al
tay dili içerisinden: 1 . Türk-Moğol dilleri, 2. Tunguz-Mançu dilleri, 3.
Japon-Kore dillerinin çıktığı şeklinde düşünceler ortaya koymuşlardır.
H.Vikner, S.M. Şirokogorov, B. Calinder, M.Resenen, D.Sinor, A.Di
laçar gibi bilginler, Altay dil birliğinden daha ileri giderek Ural-Altay dil birliği teorisini savunmuşlardır.
Bu tasiağa göre; bir zamanlar, tarihi bilinmeyen devirlerde Ural dilleri ile Altay dilleri kök bakımından akrabadır. Kavimler birliğinin parçalanması sonucunda Ural dilleri Altay dillerinden ayrılmıştır.
Kendi arasında, zamanın geçmesine bağlı olarak, Ural dilleri iki bölü
me (Fin-Ugor ve Samoyed) ayrılmıştır. Altay dilleri ise yukanda belir
tildiği gibi, üç guruba bölünmüştür.
54 • Türklük Bilgisine Giriş
Ural-Altay dil birliğini halkların etnik kuruluşları yönünden de ispat etmek mümkündür. Eston alimi F. Videman, Fin-Ugor halkları (Çud halkları) geçmişte Orta Asya'da Tatar, Mo�ol, Mançu halklarıy
la komşu yaşamışlardır derken, M. Castren (Altay teorisinin temelini atanlardan biri) Fin-Ugorların Altay da�larının eteklerinde, Orta As
ya'da Obi, İrtiş,Yenisey nehirlerinin kıyılarında yaşadıklarını belirtir.
Fakat daha sonraki arkeolajik araştırmalar hala bu fikirleri isbat ede
memiştir.
Bu dillerde, Ural-Altay dil birliği yönündeki fikirlere esas teşkil edecek benzerlikler vardır. Mesela, ünlülerin uyumu, seslerin asimilas
yonu, kökteki ünlü seslerin sürekli benzerliği, eklenmelik belirtisi, çokluk anlamlı gövdenin teklik şeklinden sonra verilme imkanı, yalın halin, iyelik halinin olması; tamlayan, zarf ve nesnelerin kendileriyle ilgili kelimelerin önünde bulunması, birleşik cümlelerin sıfat-fıil ve zarf-fıil şekilleriyle birleştirilmesi vb. Bu gibi benzerlikler, oldukça ilgi çekici olmakla birlikte, tipolajik benzerlikten öte gidememektedirler.
Sebebi ise, bu diller arasında ses ve şekil benzerli�i yoktur.
Ural-Altay dil birliğine göre, Altay dilleri teorisi çağdaş dilbili
minde yerini almış ve birçok savunucu bulmuştur.
Şu anda altayist bilim adamlarının milletlerarası komitesi (Mil
letlerarası Altayistler Komitesi) ve onun her yıl yapılan konferansı (Milletlerarası Daimi Altayistler Konferansı- PIAC) vardır. Ural Al
tay dil birli�i teorisi olarak ilk temelini atan, I. Petro zamanında esir olan İsveç subayı F.İ. Tabbert-Strahlanberg olmuştur. Uzun süre Sibir
ya'da yaşamış ve Ural dillerinin tipolajik benzerli�ine ilk defa dikkat çekmiştir. 1 730'da ülkesine döndükten sonra bu konuyla ilgili eser ya
yınladı. Bu konunun tarahartan olmakla birlikte, bahse değer bir ça
lışmaya sahip olan yoktur.
Bazı bilim adamları (mesela, J. Nemeth, B. Collinder, M. Rese
nen) Ural-Altay dillerinin benzer yönlerini, tartışmalı meselelerini arataya koyabildiler. Mesela, J. Nemeth Ural-Altay dillerindeki 300'e yakın ortak unsuru buldu, ancak onların ne eski devirlerdeki bir akra
balığın bir işareti, ne de birlikte yaşama sonucu diller arasındaki alış verişten kaynaklandığı şeklinde bir görüş ileri sürdü.
Türk Dillerinin Gelişme ve Kalıptaşma Devirleri • 55
Karşılaştırmalı tarihi araştırmalar Altay dilinde çoğunlukla ben·
zerlik gösteren dil malzemelerinin varlığını ortaya koydu. Mesela, Al
tay dil birliğinin içerisine giren dillerde ünlü uyumu, vurgunun devam·
lılığı, eklemeli dil olması, ön ekierin olmaması, cinsiyet ayrımının ol·
maması gibi. Birçok dilci, Altay dil birliğini izah etmekte ses uyumu
na büyük önem verir. Mesela, N. A. Baskakov, bu uyumlardan biri ola·
rak, Tunguz dilindeki t sesiyle Mançu dilindeki s seslerinin i sesinin önüne geldiğinde ç , s sesleriyle denk düştüğünü gösterir. Türk-Moğal ve Mançu-Tunguz dillerini karşılaştıracak olursak; bu tip fonetik denk
likleri başka sesler arasında da görürüz. Altay dillerindeki bu tür uy·
gunlukları, A. M. Şçerbak gibi tipolajik (akrabalık değil) uygunluk olarak kabul edenler de olmuştur. Bu tür karşılaştırma çalışmaları lek·
sikoloji, morfoloji ve sentaks alanlarında da yapılmıştır. G. l. Ramstedt gibi bilginler, Altay dillerini bütün yönleriyle araştırmış, onların daha değişik akrabalık işaretlerini de ortaya koymuşlardır. Fakat Altay dil birliğini kabul edenlerin tamamının aynı fikirde birleştiklerini söyle·
rnek mümkün değildir. Bazı Altayistler (B.Y Vladimirtsov, E. D. Poli
vanov, N. Poppe, G. I. Ramstedt vb. ) Altay dillerini köklü bir dil ola
rak kabul ederken, ikinci bir kısım Altayistler (V. L. Kotviçz, L. Lige·
ti, S. G. Clauson vb.) Altay dilllerindeki benzerlikleri, tipolaj ik ben·
zerlikler olarak kabul ederler. Sovyet bilim adamları içerisinde Altay teorisine kendi fikir hislerini katıp, çeşitli görüşler ileri sürenler: A. N.
Baskakov, G. D. Sanceyev, D. J. Kiyekbayev, Ş. Ş. Sarıbayev, V. 1 . Tsintsiyus, O. R Sunik, K. A. Novikova, l.V. Kormuşin, D. M Nasilov ve başkaları. Bilim adamları içerisinde Altay dil teorisine inanmayarak bakanlar da yok değildir. Mesela, meşhur Türklolog A. M. Şçerbak'ın fikrine göre: Altay dillerindeki benzerlikler onların doğuş akrabalığın·
dan değil, uzun zaman birlikte yaşamaktan kaynaklanmaktadır. "Türk, Moğol ve Mançu-Tunguz dilleri arasındaki akrabalık nasıl bir münase·
bet sonucunda arataya çıktı?" sorusuna kendi düşüncesine göre cevap verir. Türk halklarının tarihinde, Moğol halklarıyla Türk dilli halkla·
rının karışıp, bir devlet içerisine girerek birlikte yaşadıkları, sıkı müsa·
sebette bulundukları bilinmektedir. Başlangıçta Orta Asya'da yaşayan halklarla ilgili belgelerde ( Türk dildeş Hunlu, Moğol dildeş Dun,hu paleasiyat dildeş Dun-iy halklar) komşu yaşamış, biri diğerini hakimi·