• Sonuç bulunamadı

B-“KANLI 1 MAYIS” (1MAYIS 1977)

1977 yılı grev ve direniş gibi işçi hareketlerinin yoğunlaştığı bir yıldır.207

1977 yılının ilk aylarında Türkiye’de ekonomik anlamda büyük sorunlar yaşanır. Milliyetçi Cephe hükümetinin bu ikinci döneminde, karanlık bir süreçten geçilirken, Ekim

204 Çavdar, s. 253-255

205

A.g.e., s.205-206

206 Yurtsever, Yükseliş ve Düşüş Türkiye Solu 1960-1980, s. 179

207 Mete Tunçay, “Siyasal Gelişmenin Evreleri" , Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ans., C.7, İstanbul, 1983, s. 1990.

78 1977’de yapılması gereken genel seçimlerin 5 Haziran’da yapılması kararlaştırılır. Erken seçim kararının alınmasıyla birlikte terör olaylarında da artış gözlenir. “1977 yılının ilk üç ayında 59 yurttaş öldürülken, kararın alınmasından sonraki üç ayda öldürülenlerin sayısı 133’e yükselecektir.”

Görülüyor ki, Türkiye’de toplumsal kırılmanın gerçekleşeceği 1 Mayıs 1977 gününün çok öncesinde tahrikler doruk noktasına ulaşmıştır. 1 Mayıs 1977 günü gazeteleri okuyanlar, Taksim Alanı’nda bir olay çıkacağına artık kesin gözüyle bakarlar.208

30 Nisan günü Ahmet Kabaklı Tercüman’da, “adeta kehanette bulunurcasına” şunları yazmıştır:

“Yarın 1 Mayıs… DİSK, TİP ve CHP militanları yarın İstanbul, Ankara ve bütün yurdu kana bulaması mümkün kışkırtma ve tecavüz hareketlerine girişebileceklerdir! Yarın, komünist bayramı 1 Mayıs’ı Türkiye’de de bayram ilan etmek için ortalığı velveleye verecekler, kalabalıklar toplayıp yürütecek ve bağırtacaklardır. Polisle vuruşmaları muhtemeldir, cinayetler işlenebilir, mallara canlara kıyabilirler(…) DİSK’li militan veya aldatılmış zümreler, THKO ve her türlü sosyalist partililer, yarın büyük şehirlerin meydanlarında kanlı olaylar çıkartmaya bakacaklardır. Polislerimizin, şehit ve yaralı vermemek için, en iyi tarzda techiz olunmasını… Olaylar çıkartacak Maocularla Lenincilerin anında yakalanması için her türlü tedbirin alınmasını…”

Yine aynı gazetede Rauf Tamer 1 Mayıs günü şöyle der: “Bugün mühimdir. (…) Arabalar tahrip edilecek. Camlar kırılacak. İnşallah aldanırız ama kanlar akacak. Çeşitli solcu gruplar arasında solagan kavgasıdır bu… En mühimi de, CHP’yi desteklemeye karar vermiş kuruluşların, anlaşılmaz (gibi görünen) bir çekişmesidir. (…) Bu günü iyi yaşayınız sevgili okuyucular. Olaylara ve sokaklara iyi bakınız. Ve CHP’nin kimlerle kolkola olduğunu görünüz. Fakat: MSP, MHP, DP ve CGP’li vatandaşlar sokağa

çıkmadıkları halde yine bir iftiraya maruz kalırlarsa şaşırmayınız.”209

208 Barış Yetkin, ss. 20-23.

79 1 Mayıs 1977 günü, yüzbinlerce insan Taksim’de toplanır. İşçi Bayramı, toplumun her kesiminden insanın alanı doldurduğu yığınsal bir kutlama

görüntüsündedir.210

“Olay günü İstanbul Emniyeti, 15 emniyet müdürü, 315 amir, 3094 polis memuru, 207 bekçi, 81 motorlu ekip, 9 panzer ile önlemlerini almıştır. Hatta bir

jandarma birliği görev için hazır bulunur.”211

Gruplar alana bekletilerek yavaş yavaş alınır. Tüm gruplar alana girdiğinde de olay patlak verecektir. Bu durum ise, akıllara belirli bir “an”ın beklendiği sorusunu getirmektedir. Bu konuda İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Toplum Suçları Savcıları tarafından hazırlanan iddianamede şöyle denmiştir:

“Olay çıkarma anı çok iyi hesaplanmıştır… Toplanan topluluk saat 10.00’dan beri ayaktadır. Üstelik muhtemel bir provakasyon ve saldırıya karşı tetikte ve tedirgindir. Ayrıca, mitingin bitti bitecek anına gelinmiştir. Bu suretle topluluğun fiziksel gücü oldukça tükenmiş, dikkati dağılmış, dönüş hazırlığına da girmiştir. Alanda 100.000’in üzerinde bir kalabalık mevcut olup bunun bir bölümünü taşradan gelen, İstanbul’u ve alanı tanımayan öğretmenler, işçiler ve dernek mensupları oluşturmaktadır.”

Olayı başlatan ise, son ana değin alana girmesi geciktirilen gruplar arasından

arasından atılan bir el silah olur. Bu atış, bir işaret, bir paroladır.212

Olay anında kürsüde bulunun DİSK’in Genel Başkanı Kemal Türkler, o anı şu şekilde anlatacaktır:

“…Konuşma başladığında rahatça gidiyordu iş. Belki bunu takip edenler vardı. Bu eylemi yaratmak isteyen veya yaratmak için görevlendirilmiş olan bir takım kişiler vardı ki, bunu takip ediyorlardı. Konuşmaya yeni başladı, daha en az şu kadar sürer diye bir hesapları vardıysa, benim konuşma hızlı olarak nerdeyse sonuna gelmişti birden bire. Yani sonda üç dört tane slogan vardır, oraya gelmişti, bitecekti orda…

210 Mustafa Balbay, 78’liler 12 Eylül Sol-Kırımı, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2012, s. 66.

211 Barış Yetkin, s33.

80 O sırada bir atış yapıldı. Önce Adalet Partisi binasının olduğu yerden bir veya iki el silah atışı yapıldı, ondan sonra da Sular İdaresinin üzerinden üç el arka arkaya ateş yapıldı… Sular İdaresi yönünde karışma olunca, kürsünün karşı tarafındaki otelin bize göre sağ tarafından ateş edildi. Bir de otelin olduğu yerden bir ateş geldi. Fakat o kürsüye geldi doğrudan doğruya… Ondan sonra arkadaşlar hemen beni kürsüden çektiler aldılar aşağıya, önce kürsüyü hedef alan bir ateş şekli yoktu. Fakat karşı taraftan

da bir ateş gelince kürsüyü hedef alarak, arkadaşlar beni acele aşağı indirdiler.”213

Birkaç el silah sesi duyulduktan sonra Taksim alanı, ana baba gününe dönmüş, Sular İdaresi’nin ve İntercontinental Oteli’nin çatısında garip gölgeler görülmüştür. Kalabalık telaş içinde Kazancı Yokuşu’ndan inmeye çalışırken bir komyon da yolun tam ortasında durmaktadır. O sırada beyaz bir Reno otomobilden ateş edildiği görülür.

Ve Kazancı Yokuşu, 1 Mayıs günü, ölüm tüneline dönmüştür…214

“Olayın bilançosu korkunçtur…34 kişi yaşamını yitirir. Ancak olayın korkunçluğunun bir yönü, 34 kişiden 5’inin ateşli silah ile, geriye kalan 29 kişininse ezilme ya da sıkışmaya bağlı nefes yetersizliğinden boğulma sonucu ölmesidir. 200’den fazla insan da yaralanır. Bu yaralananlardan 34 kişisi de, vücudunun baş ve göğüs gibi öldürücü noktalarından ateşli silahla yaralanmışlardır. Tüm bu bulgular topluluğa

doğrudan ateş edildiğini kanıtlamaktadır.”215

Olaydan sonra hükümet olağanüstü toplantı kararı alır. Başbakan Süleyman Demirel: “Sıkıyönetim söz konusu değildir” demiş, Bülent Ecevit ise olayla ilgili yaptığı açıklamada “Seçimler yaklaştıkça tertipler yoğunlaşıyor, kışkırtmalara

kapılmamak gerek” demiştir.216

Haftalık yayınlanan Yeni Gündem Dergisi’nin olayların dokuzuncu yıldönümünde, 1986 yılındaki sayısında “Faili Meçhul Katliam” başlıklı yazıda şöyle denir:

213 Nail Güreli, 1 Mayıs 1977 Türkiye Devrimcilerinin “İki 1 Mayıs” Belgeseli”, Ozan Yay., İstanbul, 2006, s. 170-171.

214 Balbay, s. 66.

215 Barış Yetkin, s. 93.

81 “1Mayıs 1977’de İstanbul/Taksim’de meydana getirilen kanlı olayla ilgili “asıl dava” bir türlü açılamamış, çünkü “asıl failler” bir türlü bulunamamıştı…”

Yazının devamında ise şu sorular dikkat çekmektedir: “Kimdi bu olayın asıl failleri, zamanında neden soruşturulamamış, bugüne kadar nasıl karanlıkta kalmıştı? İki başbakanın, Demirel ve Ecevit’in döneminde de bu olayın üzerine neden

gidilmemişti?”217

Ve her nedense bu sorulara bir cevap bulunamamış “Kanlı 1 Mayıs”ın failleri meçhul kalmıştır.