• Sonuç bulunamadı

3.7. KENTSEL DÖNÜŞÜM NEDENİYLE KAMULAŞTIRMA

3.7.1. Kamulaştırmaya Konu Mülkiyet Kavramı

Mülkiyet Arapçadan dilimize geçmiş olup mülk kelimesinden türemiştir. Mülk kelimesi m-l-k kelime kökünden türemiş olup bu kökten türetilen kelimelerin anlamlarında güç kuvvet ve iktidar anlamlarını taşımaktadır. Burada hareketle mülk ile güç ve hâkimiyet kavramları arasında yakın bir ilişki olduğu görülmektedir.

Latincede de mülkiyet anlamına gelen Dominium, dominus’tan gelmektedir. Dominus; efendi, sahip, yöneten, anlamına gelmektedir. Her iki dilde de mülk kavramı ile yönetme güç ve hâkimiyet kavramları arasında ilinti bulunduğu

144

144 görülmektedir. Buradan mülk sahibinin kısaca malikin sahip olduğu malı üzerindeki hâkimiyeti ve dolayısıyla tasarruf yetkisinin olduğu sonucuna ulaşılabilir.

Mülkiyet malik ile sahip olunmaya elverişli her çeşit mal arsındaki bir ilişkidir. Kişi ile mal arasındaki bu ilişki, ifadesini elde bulundurma, başkasının malına el koymasına engel olma, kullanma, yararlanma, maddi ve hukuki işlemlere konu yapabilme ve elden çıkarabilme yetkileri bulunur. 145

Mülkiyet kavramını tanımlamak güçtür. Bu güçlük mülkiyet hakkının niteliğinden kaynaklanmaktadır. Klasik görüşe göre eşyalar üzerinde kesin ve sınırsız bir hak vardır. Mülkiyetin içeriği yetkilerin bir araya gelmesinden oluşur. Mülkiyet hakkı en yalın biçimiyle, malik ile sahip olunmaya elverişli her çeşit şey arasındaki soyut planda bir ilişkidir. Ayni hakların en başta geleni, en genişi ve en güçlüsü mülkiyet hakkıdır. 146

2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu Madde 3 – “İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler…” denilmektedir.

Yukarıdaki bölümlerde mülkiyet hakkının mutlak bir hak olduğu, “ Mülkiyet hakkı ancak kanunla ve kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği.” 2709 s. T.C. Anayasası MADDE 46- (Değişik: 3.10.2001-4709/18 md.) hükmü nedeniyle mülkiyet hakkının belli sınırlara tabi olacağını belirtmiştik.

Anayasanın 35. Maddesinin 2. fıkrasında, mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği ve yine aynı maddenin 3. Fıkrasında mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı olarak kullanılamayacağı düzenlenmiştir. Mülkiyet hakkının kamu yararın aykırı olarak kullanılmasının önlenebilmesi için kamulaştırma idareye tanınmış bir yetkidir. Burada toplum menfaati ile bireyin menfaati karşı

145

Yılmaz, Meltem, Mülkiyet Hakkının Doğal ve Kentsel Çevreye Etkileri, Mogan ve Eymir Gölleri Ankara, 2010, s. 11,12

146

145 karşıya gelmekte ve kamu yararına üstünlük sağlanmaktadır. Burada özel çıkar kamu çıkarı karşısında feda edilmektedir. Ancak taşınmaz mal malikinin özel çıkarı da meşru bir çıkar olduğundan kamu yararı ile özel çıkar arasında denge kurulması gerekmektedir.

Kamulaştırma özel mülkiyette bulunan taşınmaza malikin rızası ve muvafakati alınmadan el konulmasını sağlayan bir uygulama olduğundan idari uyuşmazlıklar doğurabilir. İdari davalara yol açabilir. Önemli bir husus olarak belirtmekte fayda var ki kamulaştırma etki ve sonuçları bakımından özel mülkiyet üzerinde sonuçlarını gösterdiğinden mülkiyet hakkını sona erdirmekte bu yönüyle de adli uyuşmazlıklara ve adli davalara yol açabilmektedir. 147

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de Mülkiyet Hakkına önem atfedilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirimi’ nde yer alan temel kişisel ve siyasal hakların, Avrupa Konseyi Kapsamında etkin bir şekilde tanınması ve uluslar arası güvenceye bağlanması amacıyla yürürlüğe konmuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan hakların korunması amacıyla “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” oluşturulmuştur. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, bireyi uluslar arası hukukta da hak sahibi yapmıştır. Bu sözleşme ile hakları çiğnenen birey, sözleşmenin tarafı olan devlete karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ne başvurabilme yolunu açmıştır. Bireyin sözleşmenin tarafı olan devletin vatandaşı olması şartı da aranmamaktadır.

AİHS milletlerarası bir anlaşma olup AY.’nın 90. Maddesine göre “ usulüne uygun yürürlüğe konulmuş milletlerarası bir anlaşmalar kanun hükmündedir. Anayasa mahkemesi bir kararında “özel mülkiyete konu olan bir taşınmazın kamu tüzelkişilerince kamulaştırma yapılmaksızın el atma durumunda, el atma tarihinden itibaren yirmi yıl ve daha fazla bir süre ile kullanıldığı gerekçesiyle malik, zilyet ve mirasçılarınca açılacak her türlü davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddedilmesinin ve bu süre sonunda kamu tüzel kişilerince terkin ve kendi adlarına tescil istenebilmesinin Anayasa’nın ilgili maddeleri yanında Avrupa İnsan hakları

147

146 Sözleşmesi’nin Ek-1Numaralı Protokolünün 1. Maddesine aykırı olduğu özellikle vurgulanmıştır. 148

Mülkiyet hakkını düzenleyen AİHS’ne Ek- 1. Protokol, 20.03.1952’de Paris’te imzalanmıştır. 18.05.1954’te yürürlüğe girmiştir. AHİM Ek- 1. Protokol madde 1 de “her gerçek ve tüzelkişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse ancak kamu yararı sebebiyle ve yine ancak yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.”

Madde metnine göre mülkiyet hakkının iki yönü vardır. Birincisi, hiç müdahaleye maruz bırakılmaksızın malvarlığından yararlanma hakkı, İkincisi mülkiyetten yoksun bırakılmama hakkıdır.

AHİM Marckx-Belçika davası kararında 149 1 Nolu Protokol’ün1.Maddesi’nin Mülkiyet hakkını koruma altına aldığını açık bir şekilde ortaya koymuştur. Anılan kararın bir bölümünde;

“.Mahkeme komisyon ile aynı paylaşmaktadır. Herkesin kendi mal ve mülk dokunulmazlığına saygı duyulmasını isteme hakkına sahip olduğunu kabul ederek, 1. Madde özde mülkiyet hakkını güvence altına almaktadır.” Mal ve mülk” ve”mülkün kullanımı” (İngilizce “prossessions”, “use of property” Fransızca “biens” ) terimleri ile açık bir biçimde şüpheye yer bırakmayacak şekilde teyit etmektedir.

Bir başka davada 150AİHM bu ilkeyi tekrar vurgulamıştır. Bu davada,

Stockholm şehrine birkaç yıl boyunca belli mülkleri kamulaştırma imkânı sağlayan izinler verilmiştir. Bu izinlerle birlikte mülk sahiplerine de inşaat yasağı getirilmiştir. AİHM kararında şöyle demektedir.

“.Kamulaştırma mülk sahiplerinin mülklerini kullanma ve tasarruf hakları saklı kalmakla birlikte, uygulamada bunların yapılabilmesi imkânı önemli ölçüde

148 Etgü, Mehmet Akif, Kamu Hukukunda Mükiyet Hakkı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Mülkiyet Hakkına Bakışı, İstanbul, 2009, s. 201-202.

149

13.Haziran 1979,SeriA No.31, s27,Paragraf 63.

150

147 azaltılmıştır. Aynı zamanda, kamulaştırmanın hukuka uygun olacağını peşinen kabul etmekle ve Stockholm şehrine, uygun gördüğü herhangi bir anda kamulaştırmalara başlama yetkisi vermekle mülkiyetin özü de etkilenmiştir. Böylece mülkiyetin özü de etkilenmiştir. Böylece, başvurucuların mülkiyet hakkı belirsiz ve geri alınabilir bir hale gelmiştir.

Ayrıca inşaat yasağı getirilmiş olması da kuşkusuz, başvurucuların mülklerini kullanma hakkını kısıtlamıştır.

Dolayısıyla başvurucuların mülkiyet hakkına bir müdahale gerçekleşmiştir. Komisyon’un haklı olarak vurguladığı gibi, bu müdahalenin sonuçları, kamulaştırma izinlerinin ve inşaat yasaklarının uzun süreli olarak bir arada kullanılmasıyla hiç şüphesiz daha ciddi bir özellik kazanmıştır. 151

Bu aşamada kamulaştırma şartlarını daha geniş olarak ele almakta yarar görmekteyim.