• Sonuç bulunamadı

3. TARIM ARAZİLERİNİN KORUNMASI VE KULLANILMASINA

3.1. Kamu Politikaları

Günümüzde toprak koruma ve arazi kullanımına ilişkin politikalar, toprak üzerinde bireylerin ve toplumun yararını bağdaştırmayı ve bireylerin sahip olduğu toprakları toplum yararına aykırı olarak kullanmalarını önlemeyi amaçlamaktadır.

Ülkemizdeki toprak politikasının genel çerçevesi Anayasa ile belirlenmektedir. 1982 tarihli Anayasa’da toprak mülkiyetine yönelik temel hüküm, 35’inci maddede yer almaktadır. Bu maddeye göre, mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamamaktadır.

Anayasa’nın 44’üncü maddesinde “Devlet, toprağın verimli olarak

işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.” hükmü yer almakta olup;

bu madde, doğrudan doğruya toprak mülkiyeti ile ilgilidir.

Anayasa’nın 44’üncü maddesini tamamlayan 45’inci maddesindeki

“Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.” hükmüyle toprakların

korunması hususu, Devlet tarafından güvence altına alınmıştır.

Ülkemizde tarım arazilerinin korunması ve etkin kullanılması hususu Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963–1967)’ndan Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013)’na kadar tüm Plan metinlerinde yer almıştır. Bu hususa ilişkin nedenler

ve sonuçlar üzerine yapılan analizlerin derinliği ve birtakım genel tespitler, tüm Plan dönemlerinde de geçerliliğini korumaktadır.

Bu kapsamda, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963–1967)’nda, ekilebilir toprak miktarının son sınıra ulaşması gerçeğinden hareketle, toprak kaynaklarının su ve rüzgar erozyonundan korunması, tarıma elverişli hale getirilebilecek arazinin

ıslahı, imarı ve ihyası ile ilgili tedbirlerin alınmasına öncelik verileceği ifade edilmiştir.

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968–1972)’nda ise, toprak ve insan

arasındaki ilişkinin iyileştirilmesi kapsamında; kadastro, tapulama, toprak muhafaza, toprak ıslahı gibi çalışmalara ağırlık verileceği üzerinde durulmuştur. Ayrıca, Türkiye’de kentleşmenin temel nedenleri arasında teknolojik gelişme, uygun tarım arazisinin sınırlı olması, toprağın parçalanması sonucu tarım arazilerinden itilmenin olduğu vurgulanarak, kent faaliyetlerinin ve özellikle sanayinin, istenilen düzeyde gelişmemesi sonucunda kentlerin bu göçü istekli karşılamadığı belirtilmiştir.

Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973–1977)’nda,1950’lerden sonra tarım

arazisinde ekilebilir arazi varlığının daralması, topraksız veya yeterli toprağı bulunmayan üreticilerin sayısının artması, tarımda işgücünün yoğun kullanımını sınırlayan makineleşmenin başlaması ve tarım dışı faaliyetlerin canlanması gibi nedenler sonucunda; kırsal alandan kente doğru hızlı bir göçün başladığı ifade edilmiştir. Ayrıca, toprak ve sulama imkanlarının bulunduğu yüksek verimlilik gösteren arazilerde kırsal nüfus yoğunlaşmaları ile birlikte kentleşmenin de görüldüğü, böylece Trakya, Marmara, Ege, Çukurova ve kıyı şeridinin alışılagelmiş ve tarıma dayalı kentleşme dokusunu oluşturduğu üzerinde durulmuştur.

Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979–1983)’nda, tarımda verim ve

üretim artışını sağlamak amacıyla ekilebilir arazi varlığını artırıcı ve erozyonu önleyici yatırımlara öncelik verileceği vurgulanmıştır. Ayrıca, dengeli beslenme ve sanayileşmenin gerekleri uzun dönemde tarımın yapısında da değişiklik gerektirdiği ve tarımsal ürünlerin bileşiminde hayvansal ürünler ve orman ürünlerinin payının

artmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Tarımsal üretimde öngörülen yapı değişikliği, arazi kullanımında da değişmeleri gerektirdiği, bir kısım kuru tarım arazisinin mera ve ormana, funda - çalılık niteliğinde bulunan işlenebilir arazilerin bağ ve bahçe arazilerine dönüştürülmesi ile uzun dönemde ekonomik açıdan önem kazanacağı ifade edilmiştir.

Tarım arazilerinin korunmasına yönelik tedbirlerin ilk defa yer aldığı

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985–1989)’nda, kentleşme, sanayi ve turizm

amaçlı yapılaşmanın, tarım arazilerine doğru geliştiği, tarım dışına çıkarılacak

bölgelerin sınırları ve fonksiyon tahsislerinin il ölçeğindeki ilgili kamu kuruluşlarınca belirleneceği ve bu bölgeler konut, sanayi ve turizm alanı

olarak tespit ve ilan edileceği vurgulanmıştır. Ayrıca, yapılaşmanın tespit edilen bu bölgelere yönlendirilmesinin sağlanacağı ve tarım arazisi olarak bırakılan yerlerde dağınık yapılaşmaya izin verilmeyeceği hususları da belirtilmiştir.

Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990–1994)’nda, arazilerin kabiliyetlerine

uygun olarak planlı ve dengeli kullanımını sağlamak için toprak etüt ve harita

işlerinin ulusal bir program dahilinde ele alınacağı ilk defa vurgulanmıştır. Bu kapsamda, I’inci, II’nci ve III’üncü sınıf tarım arazilerinin; toprak sanayi,

altyapı, iskan ve turizm amacıyla kullanımının önlenmesine dikkat çekilmiştir. Ayrıca, yol, su, elektrik, petrol, gaz ve boru hatlarının tarım dışı arazilerden geçirilmesine özen gösterileceği belirtilmiştir.

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996–2000)’nda, tarım arazilerinin tarım

dışı kullanımının önlenmesine yönelik farklı kuruluşların yetki alanları içinde kalan mevzuatın ele alınarak, kuruluşlar arası koordinasyonu ve uygulamada kolaylığı sağlayacak yaptırım gücü olan hale getirilmesinin temin edilmesi hususu üzerinde durulmuştur.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005)’nda, toprakların tahsisi,

erozyon, parçalanma, kirlenme, çoraklaşma, tarım dışı kullanıma karşı korunması, sınıflandırılması, sektörel ve sektörler arası kullanım ve üretim için planlanması gibi konularda tüm aksaklıkları düzeltecek ve boşlukları kapsayacak çerçeve nitelikte

Arazi Kullanımı ve Toprak Koruma Kanunu çıkarılması gerekliliğine vurgu

yapılmıştır.

Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013)’nda ise, son on yılda tarım dışına

çıkarılan yüksek verimli tarım arazileri toplamının 1,26 milyon hektara ulaştığına dikkat çekilerek, 2005 yılında çıkarılan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi

Kullanımı Kanunu ile toprak kaynaklarının etkin kullanımı konusunda önemli

bir gelişme sağlandığı belirtilmiştir.

Ülkemizde verimli tarım arazilerinin korunması ve tarım dışına çıkarılmaması hususu Kalkınma Planları’nın yanı sıra, Yıllık Programlar’da da politika tedbiri olarak yer almıştır. Bu kapsamda;

ƒ 2006 Yılı Programı’nda: Tarım arazilerinin tarım dışı amaçlara tahsisi kısıtlanacaktır,

ƒ 2007 Yılı Programı’nda: Tarım arazilerinin tarım dışı amaçlara tahsisinin engellenmesi hususundaki aksaklıklar belirlenerek giderilecektir,

ƒ 2008 Yılı Programı’nda: Tarım arazilerinin tarım dışı amaçlara tahsisinin kısıtlanması hususundaki aksaklıklar belirlenerek raporlanacaktır,

şeklindeki tedbirlere yer verilmiştir.

Benzer Belgeler