• Sonuç bulunamadı

3.1. Gazzâli DüĢüncesinde Kalb

3.1.1. Kalbin Hakikati

Gazzâli, “kalb” kavramını akıl, ruh ve nefs kavramlarına yakın kullanmıĢtır.213

Birincisi anlamıyla kalb, göğsün sol tarafından içi boĢ bir et parçasıdır ve onun içinde kirli kan bulunmaktadır. Bu kalb, hayvanlarda ve ölülerde de bulunmaktadır. Ġkinci anlamıyla kalb, insanın ilahi olan tarafıdır. Bu yönüyle insan kendini bilir, eĢyanın hakikati hakkında bilgi sahibi olur. Kalb kelimelerinin anlamlarına baktığımızda bedenin ruha muhtaç olması gibi cismâni kalbte ilahi kalbe ihtiyacı vardır. Ġnsanı meydana getiren asıl ilahi kalbtir. Gazzâli insanı diğer varlıklardan ayıran özelliğin rabbâni kalb olduğunu ve insanın bunun bilincinde olduğu müddetçe hakikati keĢfedeceğini bilir. Kalb, ilahi olan tarafa yöneldiği vakit iyilikleri gerçekleĢtirir, kötülüklerden uzak kalır. Ama cismâni olan tarafa yani maddeye, bedene yöneldiğinde Allah‟ı unutur. Ve kötülüklerden ve aslından uzak bir halde yaĢamaya devam eder.214

Buradan hareketle kendisinde bulunan ilahi cevherin (ruhun) farkında olmayan kimseler eĢyanın hakikatinden, insanın niçin yaratıldığından, evrenin sahibinden, dünyadan ve ahiretten haberdar olamayacakları anlaĢılmaktadır.

Gazzâli‟ye göre kalb, insanı anlayan ve eĢyanın hakikatini bilen özdür. O, bu anlamdaki kalbin göğüste olduğunu ifade etmektedir. Çünkü manevî olan kalb cismâni kalb arasında özel bir bağ bulunmaktadır. Yani kalb, bütün bedenin organlarıyla ilgili ve bedenin sahibi olarak göğüste bulunan cismâni kalble ilgisi bulunmaktadır. Bir anlamda cismâni kalb manevî kalbin yeri, memleketi ve merkezi konumundadır. Gazzâli, kalbin Allah‟ın memleketi ve tasarruf yeri olduğunu kabul etmektedir. Kalb, Allah‟ın tedbir ve tasarruf yeri için ikinci mecrâdır.215

Manevî kalb, fiziki kalb gibi iĢlev görür. Fiziki kalb, insan bedeninin merkezidir. Manevî kalb ise alt benlik ile ruh arasında bir yerdedir. Fiziki kalb bedeni düzenler, manevî kalb ise ruhu düzenler. Fiziki kalb, bedene temiz kan gönderir. Kirli kanı toplar. Manevî kalb, hikmet ve nur yaymak suretiyle ruhu besler, nefsin arzu ve isteklerinden uzaklaĢtırır. Kalbin bir yüzü melekût alemine yönelmiĢken; öbür yüzü de alt benlik olan nefsin özelliklerine yönelmiĢtir. Fiziki kalbimiz yaralandığında hastalanırız. Eğer yaramız büyükse ölürüz. Manevî kalbimiz olan nefsimizin özellikleri ön plandaysa manevî yaĢamımız sona erer. Nefisler zevke ve rahatlığa düĢkün bir özelliğe sahip olduğu için Allah‟ı unutmuĢtur. Manevî

213 Ġnam, Ahmet, a.g.m., s. 515; Aydınlı, a.g.e., s. 62. 214 Bolay, a.g.e., s. 196; Zerrinkub, a.g.e., s. 192. 215 Gazzâli, İhya, C. III, s. 11-12.

kalbimiz ise Allah‟a yönelip, Onun tanımayla mutlu olur.216

Buradan hareketle insanın kalbinin çift yönlü bir yapıya sahip olduğu anlaĢılmaktadır. Yani kalb, maddî ve manevî olmak üzere ikiye ayrıldığı ve birbirleriyle iliĢkili oldukları ve Allah‟ın kudretiyle meydana gelen bir yapısının olduğu anlaĢılmaktadır.

Gazzâli‟ye göre kalb, Allah‟ın herkese verdiği bir mabettir. Bu mabedi bizler güzel bir Ģekilde kullandığımızda o Allah‟ı zikrettiğimizi ve hatırladığımızı belirtmektedir. Ġnsanların çoğu o mabedin içini güç, para, ihtiras gibi dünyevi Ģeylerle doldurdukları için kalbin yönü devamlı dünyaya yönelik olduğu görülmektedir. O, bu isteklerimizi ancak Allah‟a yönelmekle tersine çevirebileceğimizi ifade etmektedir. Zaten kalb kelimesi “dönmek, çevirmek” gibi anlamlara gelmektedir. Manevî anlamda sağlıklı kalb, dünyada bir radar gibi devamlı dönen, sabit olmayan, kutsalı aramaya çalıĢan bir alete benzemektedir.217

Yani kalbin melekût alemine yönelik tarafının aktif olması ve maddî aleme yönelik tarafının da pasif olması gerektiği üzerinde durulmaktadır.

Gazzâli, kalbi Allah‟ı tanımanın merkezi olarak kabul etmektedir.218

Gazzâli‟ye göre kalbi temizlemek için nefis terbiyesi yapmak gerekmektedir. Bu mücadelede kalb kendi konumunu çok iyi bilmesi gerekmektedir. Kalbin bu savaĢ esnasında baĢarılı olabilmesi için kendi emrindeki askerlerinin özelliğini çok iyi bilmesi gerekmektedir. Gazzâli, kalbin bedendeki bir et parçası olmadığını savunmaktadır. Kalbin gözle görünmeyen ruhâni bir özelliğe sahip olduğunu belirtmektedir. Cismâni kalble ruhâni kalb arasında bir iliĢki olduğunu bildirmektedir. Bu iliĢkinin ayrıntıları noktasında Gazzâli‟nin pek ayrıntı vermediği görülmektedir. Gazzâli‟nin ayrıntıya girmeme nedenleri, bu konunun mukâĢafe ilmi olması ve ruhun esrârı noktasında fazla bir bilgiye sahip olmamamızdan kaynaklanmaktadır. O, ruhâni kalbin bütün bedenle ilgili olmasına karĢın asıl iliĢkisinin cismâni kalble olduğunu dile getirmektedir. Gazzâli‟ye göre ruhâni kalbin merkezi cismâni kalbdir.219

Buradan hareketle Gazzâli, ruh ve kalb kavramlarını birbiriyle iliĢkilendirerek kullandığı anlaĢılmaktadır.

Gazzali‟ye göre kalb bilgisinin oluĢumu dört aĢamada gerçekleĢir:

1. Ġlk aĢama, Levh-i mahfuzdaki varoluĢtur. Yani cisme girmeden önceki halimizi göstermektedir.

216 Frager, Robert, Kalb, Nefs ve Ruh, çev., Ġbrahim Kapaklıkaya, Ġstanbul trz., s. 46-47. 217

Frager, a.g.e., s. 48. 218 Aydınlı, a.g.e., s. 47.

219 Gazzâli, Kimya-yı Saadet, s. 17; Abidler Yolu, çev., Ġ. Turgut Ulusoy, Ġstanbul trz.s. 152-153; Ġnam,

46 2. Ġkinci aĢama, dıĢ dünyadaki varoluĢtur. 3. Üçüncü aĢama, suretin zihinde belirmesidir. 4. Dördüncü aĢama, formun kalbde var olmasıdır.

Gazzâli, kalbin bir kısmının manevî, bir kısmının ise maddî olduğunu belirtmektedir. Gazzâli‟ye göre kalb, alemin hakikatini bazen duyularla bazen de duyusuz bir Ģekilde anlamaya çalıĢır. Gazzali, insanın kalbinin önündeki perdeler kalkınca levh-i mahfuzdaki bilgilere ulaĢacağını belirtmektedir.220

Buradan hareketle kalb, bazen beĢ duyu vasıtasıyla dünyaya; bazen de melekût aleme ulaĢır. Kalb, ilk aĢamada duyularla bilgiye ulaĢırken; ikinci aĢamada ise duyuya gerek duymadan insanın kalb bilgisiyle ulaĢır. Bu noktada dıĢ müĢâhede (duyu, algılama) ve iç müĢâhede (gönül, kalb) yolunun gerçekleĢtiği görülmektedir.221

Bu iki bilgiye ulaĢma yollarının birbirine zıt olmadığını anlamamız gerekmektedir. Aksine kalb bilgisi, duyu organlarımızı ve aklımızı da kapsayan bir özelliğe sahiptir. Buradan hareketle, kalb bazen melekût alemine doğru yönelirken; bazen de duyu organları ve akıl, kalbe yönelerek insanın bilgiye ulaĢmasını sağlamaktadır.

Gazzâli‟ye göre kalb ile anlamak, göz ile görmeye benzer. Ġnsanın gördüğü halde anlamamasının kalbde gerçekleĢtiğini, bundan da kalbin anlama yetisini kaybetmesine benzettiğini anlatmaktadır. Kalb gözü açık olanların eĢyayı çok iyi kavradığını ve kalb gözü kapalı insanların ise eĢyanın karanlığında kaybolduğunu vurgulamaktadır.222

Gazzâli‟ye göre ilahi hakikatlerin bilgisine, insan mistik bir tecrübeyle ulaĢır. Bu noktada mistik tecrübe araĢtırmak değil; Allah‟tan insanın kalbine akıtılan bir nur ile gerçekleĢeceğini ifade etmektedir. O, aklın bu yolculukta pek bir etkisinin olmadığını belirtmektedir. Bu mistik tecrübe levh-i mahfuz‟dan insanın kalbine yansımayla gerçekleĢmektedir. Bu seyr-ü sulukta insan nefsi ve arzu ve isteklerini bir kenara bırakarak ilerleyebileceğini savunmaktadır. Kalbin dünyanın arzu ve isteklerinden uzak kalması gerekir. Ġnsan, Allah ve melekût alemini kalbi temizlemek suretiyle algılamaktadır. Kalbimize Allah sevgisi yerine baĢka sevgi girmiĢse iletiĢim kesilmektedir. Ġnsan nefsini temizlerse ilahi hakikatler insanın kalbine dolmasına vesile

220 Gazzâli, İhya, C., III, s. 33-34; Uyanık, a.g.e., s. 106; Ġnam, a.g.m., s. 519. 221 Gazzâli, a.g.e., C., III, s. 35; Uyanık, a.g.e., s. 106; Zerrinkub, a.g.e., s. 192. 222 Gazzâli, a.g.e., C., I, s. 141; Uyanık, a.g.e., s. 106.

olacağını belirtmektedir.223

Gazzâli‟ye göre insan, çalıĢarak bu yola ulaĢamaz. Bu yola ulaĢmanın Ģartı insanın kalbinin Allah‟la beraber olmasıdır. Kalb, Allah‟la beraber olunca O‟ndan keĢfin kaynağı insanın kalbine akmaktadır. Bu keĢfte nice akıllı insanların anlayamadığı bilgiler aniden kavranmaktadır. Yani insanın yıllarca ulaĢmaya çalıĢtığı bir bilgi Allah tarafından bir anda insana öğretilebileceğini belirtmektedir.

Gazzâli, kalbin melekût alemin yaĢandığı yer olduğunu ifade etmektedir. Kalbin insanla Allah arasındaki iletiĢimin merkezi olduğunu belirtmektedir. Gazzâli‟ye göre insanın kalbi, Allah‟la iletiĢime girer. Ona göre kalb, Allah‟ı bulmaya çalıĢan ve melekût alemin sırlarını idrâk eden bir özelliğe sahiptir. Ġnsan kalbi sayesinde Allah‟ı keĢfetmeye çalıĢtığı gibi, insandan daha aĢağı bir seviyeye de inebilmektedir. Gazzâli‟ye göre kalb, Allah‟a ulaĢmak için yaratılmıĢ bir hakikattir. Beden bütün organlarıyla kalbin emrinde olan yapıya sahiptir. Gazzâli, kalbin bedenin organlarını kendi emrine aldığı zaman ulvî aleme yolculuğun baĢlayacağını ifade etmektedir. Eğer, beden kalbin üzerinde bir etkiye sahip olursa insan, hayvanlardan aĢağı bir seviyeye düĢeceğini kabul etmektedir. Ġnsanın Allah‟a karĢı sorumluluğunu kalbin üstlendiğini belirtmektedir.224 Gazzâli‟ye göre insan kalbini bilince nefsini; nefsini bilince Rabbini tanır. Gazzâli‟ye göre insan kalbini unutunca kendini; kendini unutunca rabbini unutmuĢtur. Gazzâli‟ye göre insan, kalbini unutursa Allah‟ı unutmuĢ olacağından dolayı kalbiyle Allah‟ın arasına perde girmiĢ olduğunu belirtmektedir. Bu durum insanın kötülüklerle hayatını devam ettireceğini göstermektedir.

Gazzâli, kalbi bütün organların terbiye edicisi ruh olduğunu söylemektedir. Bütün organlar ona hizmet etmektedir. Kalbin, eĢyanın hakikatlerini anlaması durumu aynanın karĢısındaki suretler gibi olduğunu belirtmektedir. Her renk ayna karĢısında varlığını devam ettirdiği gibi, her hakikatte kalb aynasında kendisine gösterilmektedir. Ayna örneğinde aĢağıdaki durumlar gerçekleĢmektedir. Birincisi aynadır, ikincisi Ģahısların görüntüleri, üçüncüsü suretlerin misalleri, dördüncüsü bu durumda aynadan gelen ıĢıktır. IĢık sayesinde aynadaki görüntüyü bizler anlayabiliriz. Buradan hareketle kalb de aynen aynadaki dört özellik gibi olmaktadır. Birincisi kalb; ikincisi eĢyanın gerçekliği; üçüncüsü hakikatlerin kalbte Ģekillenmesi ve hazır olması; dördüncüsü de hakikatlerin kalpte meydana gelebilmesi için gerekli olan nurdur. Vahye göre bu nur, Cebrail‟dir. Filozoflara göre ise, akıldır. Alim eĢyanın hakikatlerini kendi kalbinde

223 Gazzâli, İhya, C., III, s. 8, 27; Aydınlı, YaĢar, “Gazali‟nin İlim ve Düşünce Dünyası”, İslami

Araştırmalar Dergisi, Ġstanbul 2000, C. 13, S. 3-4, s. 280; Bolay, a.g.e., s. 243; Uyanık, a.g.e., s. 85.

48

tecelli ettiği insandır. Ġlim, aynada Ģeklin olmasıdır. IĢık ise kalplere gelen bir melektir.225 Gazzâli, insanın kalbiyle melekût alemi arasındaki iliĢkiyi; bir insanın ayna karĢısındaki durumu misali açıklamaya çalıĢmaktadır.

Gazzâli‟ye göre suretlerin aynada gösterilmesini engelleyen beĢ durum bulunmaktadır:

1.Aynanın yüzünün parlak olmaması, 2.Aynanın yüzünün kirli ve paslı olmaması,

3.Cismin aynanın parlak yüzünün karĢısında olmaması, 4.Cisimle ayna arasında bir engel olması,

5.Cismin aynanın görüĢ açısından uzak olması.

Gazzâli, aynanın tecellisini engelleyen beĢ durumu açıkladıktan sonra eĢyanın hakikatini anlamaya çalıĢtığımız kalbimizin önündeki beĢ engeli bizlere Ģu Ģekilde açıklamaktadır:

a) Kalbin aslındaki noksanlıktır. Gazzâli, bilginin (eĢyanın) hakikatini anlama kabiliyeti tam olarak gerçekleĢmeyen çocukların durumunun bir tür noksanlık olduğunu kabul etmektedir. Çocuklar arasında da kalbin hakikatini anlama durumu noktasında farklılık meydana gelebilmektedir.

b) ġehevi arzuların sahip olduğu günah ve kötülüklerin kalbde toplanmıĢ olmasıdır. Ġnsan, günahları iĢleyerek kalbdeki parlaklığı ve temizliği kendisi götürmektedir. Kalbin bu hali güneĢ ıĢığının kısmen yada tamamen kararmasına benzemektedir. Ġnsan sadece günahı yada hatayı iĢlemesi gerekmez. Günaha ve hataya yaklaĢmıĢ olması da kalbinde kararmalara sebep olmaktadır. ĠĢlemiĢ olduğu günahın ardından tevbe ederse kalb eski haline gelmektedir. Eğer kiĢi günahı iĢlemeye devam ederse kalbde kararmalar artmaktadır. Gazzâli‟ye kalb, Allah‟ı hatırlamaya devam eder ve Ģehvetin arzu ve isteklerinden uzaklaĢırsa; kalbin saflaĢtığını ve temizlendiğini ifade etmektedir.

c) Kalbin Allah‟ın hedeflerini bırakıp, baĢka hedeflere doğru yol almasıdır. Gazzâli, nasıl ki bir ayna arkasındaki eĢyanın görüntüsünü alamazsa, kalbde baĢka yönlere gidince hakikatlerin keĢfinin orada gerçekleĢmeyeceğini savunmaktadır. Kalbin temiz ve saf olması yeterli değildir. Aynı Ģekilde gittiği yolunda hakikatlere doğru olması gerekmektedir. Gazzâli, ayna ne kadar parlak olursa, eğer cisimlere doğru yöneltmediğimizde aynadan istediğimiz görüntüyü alamayacağımızı ifade etmektedir.

O, kalbin ne kadar saf ve temiz olursa olsun; yönünü Allah‟a çevirmediği zaman kalbden gerekli olan ıĢığı alamayacağımızı belirtmektedir. Gazzâli‟ye göre kalbin amacından sapmasını sağlayan Ģeyler bedenin ihtiyaçlarıdır. Filozofumuza göre insanın kalbi (niyeti) ne ile meĢgul olursa amelleri de o yöne doğru kaymaktadır. Ġnsan bu dünyada nasıl olmak istiyorsa Allah‟da onun istediği Ģeyleri karĢısına çıkartmaktadır.

d) Kalbin önünde bir perde olmasıdır. Gazzâli‟ye göre ayna ile cisim arasına perde girdiği zaman cisim aynada görülmez. Ġnsan, Allah‟tan baĢka bir hayatı tercih etmiĢse onun kalbinin Allah‟ı hissedemeyeceğini belirtmektedir. Dolayısıyla eĢyanın hakikati kendisinden uzaklaĢmıĢ olmaktadır. Gazzali‟ye göre insan, çocukluğundan itibaren yanlıĢ hedeflere saplanmıĢsa, bunlar kalbin önündeki perdeler olarak kalır. Gazzâli, insanların çoğunun kalbleri ile hakikatleri arasında kalın perdeler meydana geldiğini vurgulamaktadır.226

e) Hakikatlere giden yolları bilmemek, insanın cahil olmasıdır. Gazzâli‟ye insanlar ilim tahsil etmediklerinde eĢyanın hakikatine ulaĢamayacaklarını belirtmektedir. Ġnsanlar, evrendeki hakikatlere bakarak, bilmedikleri varlıkları veya ilimleri öğreneceklerini zanneder. Hakikatlere giden yolları bulmak için akıllarını (mantık) kullanmaları gerekmektedir. Gazzâli, mantık‟ın bizleri hakikate götüren bir araç olduğunu kabul etmektedir. Ġnsanların amacına ulaĢabilmesi ve kalbinde hakikatlerin tecelli etmesi için aklını (mantığını) kullanması gerekmektedir. Ġnsanlar, ilimleri ancak aklını kullanarak elde etmektedir.227

Gazzâli, yukarıda sayılan kalbin asli görevlerinin haricindeki tutumlarından dolayı kalbde hakikatin meydana gelemeyeceğini vurgulamaktadır.

Ġnsanların kalblerinde hakikatin tecelli etmesi için öncelikle bazı bilgileri öğrenmesi gerekmektedir. Çocukluktan itibaren bu bilgiler öğrenilmektedir. Ġnsanların kalblerinde bilgiyi öğrenmesinin önünde bazı engeller bulunmaktadır. Bu engellerin ortadan kaldırılarak insanın yeryüzünde mutlu olması sağlanmaktadır.

Ġnsan yaratılıĢı itibariyle, diğer yaratılmıĢ varlıklardan ayrılmaktadır. Her insan kalbinde fıtrat olarak Tanrı‟ya yakın olduğu bilinmektedir. Ġnsan yaratılıĢı itibariyle Allah‟a ulaĢmayı isteyen bir özelliği bulunmaktadır. Allah, emaneti yere, göklere ve dağlara sunduğunu belirtmektedir. Hiçbiri bu emaneti kabul etmediği görülmektedir.

226 Uyanık, a.g.e., s. 85.

50

Aksine insanın bu emaneti kabul ettiği görülmektedir.228 Bu ayetten anlıyoruz ki, insan kalbinin diğer varlıklardan farklı olduğu ve emaneti yüklenmeye hazır olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Ġnsanın bu emaneti taĢımaya en layık varlık olduğu anlaĢılmaktadır. Aslında insanın kalbi bu emanetin yüklerini taĢımaya gücünün yettiği görülmektedir. Ama kalbin önündeki engellerden dolayı, emaneti taĢıyacak gücü kendisinde bulamamaktadır. Ġnsanın kalbi ile kendisi arasındaki perdeler kalkarsa o kimse kalbinde mülk ve melekût alemine ait suretlerin tecellileri görülmektedir. Ġnsan kendi kalbine güç yetirebildiğinde Allah‟ın insanlara vermiĢ olduğu görevini en güzel bir Ģekilde yerine getirmiĢ olmaktadır. Gazzâli, mülk ve melekût aleminin farkına varan insanın bu dünyada mutlu olacağını ifade etmektedir. Ona göre Allah, gerçek varlıktır. O‟ndan ve O‟nun fiilerinden baĢka bir fiil yoktur. Bizlere bu fiiller gerçekmiĢ gibi görünmektedir.229

Gazzâli, bu noktada insanın bu dünyadaki yaĢantısını gerçek varlık olan Allah‟ın bir yansıması olduğunu kabul etmektedir. Yani, insanlar Allah‟ın bir nevi kopyasıdır. O, kopya varlık olan insanın gerçek varlığa (Allah‟a) benzemesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Gazzâli‟nin kalbi iki anlamda kullandığı görülmektedir. Birincisi cismâni kalb dediğimiz, kanın vücuda pompalandığı bir merkez olarak kabul etmektedir. Ġkincisi ise manevî kalb dediğimiz, insanın kendisini tanıdığı ve Allah‟ı tanıdığı bir merkez olarak ifade etmektedir. Gazzâli‟ye göre kalb, Allah‟ı tanımanın yeridir. Yani imanın gerçekleĢtiği yerin kalb olduğunu belirtmektedir. Gazzali bu bağlamda ruh kavramını kalb yerine kullandığı görülmektedir. Gazzâli, kalbin bütün organların terbiyecisi olduğunu belirtmektedir. Yani hem cismâni hem de manevî yönüyle kalbin bedenin ve ruhun düzenleyicisi ve denetleyicisi olduğunu anlayabiliriz.

Gazzâli, insanın kalbinin yönünün bazen melekût alemine; bazen de mülk alemine dönük olduğunu belirtmektedir. O, insanın kalbinin melekût âlemine dönük olduğu zaman insanın Allah‟ı tanıdığını; mülk alemine dönük olduğu zaman da dünyayla meĢgul olduğunu vurgulamaktadır. Gazzâli, kalbin asıl iĢlevinin Allah‟ı tanımak olduğunu belirtmektedir. Gazzâli kalbi, hâkikatlerin kendisinde görüldüğü aynaya benzettiği görülmektedir. Gazzâli, kalbin melekût âlemine yolculuğunda önünde perdeler olduğunu kabul etmektedir. Gazzâli‟ye göre insan, kalbindeki bu perdeleri kaldırınca Allah‟ı tanımayı gerçekleĢtireceğini vurgulamaktadır. Ġnsanın kalbinin bu

228 Ahzab, 72.

perdelerden kurtulması için nefs terbiyesi, Allah‟a itaat ve ibadetle meĢgul olması gerekmektedir.