• Sonuç bulunamadı

KADILAR TARAFININDAN KALEME ALINAN BELGELER

A. ġER’ĠYYE SĠCĠLLERĠ

3.2. KADILAR TARAFININDAN KALEME ALINAN BELGELER

3.2.1.Hüccet

Kökeni Arapça olan hüccet, “delil, vesika, senet” anlamlarına gelen bir kelimedir.96 ġer‟i mahkemeler tarafından Osmanlı diplomatiğinde verilen, i‟lâmdan farklı olarak hüküm anlamı taĢımayan, yalnızca kadının karĢısında tarafların anlaĢmaya vardıklarına dair kadının onayladığını belirten bir belge niteliğindedir.97

Hüccet günümüzde noterlerin düzenledikleri belge Ģeklinde anlaĢılabilir. Kadı karĢısında tespit yaptıran Ģahsın kimliği de Ģer‟iyye sicillerine iĢlenirdi.

Bu belgelerin en üst kısmında kadının imzası ve mührü bulunmaktadır. Hüccet, terim olarak yukarıda belirttiğimiz özellikteki bu belgeleri ifade etmek için kullanılmıĢ olmasına rağmen Ģer‟iyye sicillerinde açıkça i‟lâm olarak bildiğimiz bazı belgelere hüccet denildiğini görmekteyiz. Hüccetler, borç hücceti ve satıĢ hücceti gibi çoğu bugün noterlerce yapılan iĢlemleri kanıtlamak için verilmekteydi.98

ÇeĢitli konu ve davalarla alakalı farklı adlarda birçok hüccet Ģekli vardır. Önemli hüccetler Ģöyle sıralanabilir: Evlenme akdine uygun hüccetler, boĢanma ile ilgili hüccetler, karı-kocanın Ģiddetli geçimsizliği gibi karĢılıklı rızayı barındıran hüccetler, evlenmenin sonlanmasına uygun hüccetler, mehir, nafaka, köle azadı, izin ve yetki gibi hüccetler, geri alım-satım hüccetleri, havale, Ģirket, kısas, ibra ve iflas gibi hüccetler.99

95 DenktaĢ, “ġer„iyye Sicil Defterleri‟nin Sanat Tarihi AraĢtırmalarındaki Önemi (Kayseri

Ölçeği)”, 52.

96 Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat (Ankara: Aydın Kitabevi Yay.,

2012), 445.

97

Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü (Ġstanbul: Millî Eğitim Basımevi, 1983), I, 865.

98 Yılmaz Kurt, Muhammed Ceylan, Osmanlı Paleografyası ve Osmanlı Diplomatikası

(Ankara: Akçağ Yayınları, 2012), 178.

99 Ahmet Akgündüz, Şer‟iye Sicilleri (Ġstanbul: Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı Yayınları,

41 3.2.2.Ġ'lâmlar

Ġ'lâm sözlük anlamı olarak “bildirme, bildirilme, anlatma” demektir.100

Istılahi anlamda ise dini bir hükmü ve alt kısmında kararı belirleyen hâkimin hüküm ile imzasını bulunduran nüshaya verilen isimdir.101

Bu belge davacı tarafın iddialarını, sunduğu kanıtları, davalının sunduğu cevabı ve itiraz halinde itiraz gerekçelerini, netice itibariyle de hükmedilen kararları ihtiva etmektedir.102

ġer'iyye kayıtlarından i'lâm belgelerini ayrı kılan en bariz fark, üzerinde kadının verdiği kararın yer almasıdır. Bundan dolayı kadının kararlarını bulunduran tüm belgelere i'lâm diyebiliriz. Osmanlı arĢivinde bulunan kayıtlar incelendiğinde de kadının imza ve mührünün bulunduğu her belgenin i‟lâm hükmünde kayda geçirilmiĢ olduğu görülür.103

Kadı, Ģer'i hükümlere göre yargılamayı tamamladıktan sonra kararını verir. Kadılar ilk olarak verdikleri hükümleri taraflara sözlü bir biçimde bildirir. Kararların gerekçelerini de içeren bir i'lâm hazırlarlar. Bu i‟lâmdan davalı ve davacı taraflara bir nüshası verilir. Bir tanesi de kadı tarafından kayıt altına alınır. Zabıt cerideleri, Ģeriyye mahkemelerindeki bir dava ile ilgili tüm evrakların bulunduğu dava zabıtları anlamına gelir. Zabıt cerideleri gözönünde bulundurulmak suretiyle i‟lâm müsveddeleri hazırlanır. Kadı önüne gelmiĢ olan meseleyi değerlendirdikten sonra belgenin altına

"yazıla" notunu düĢer ve sonra i'lâm yazılır. Zabıt kâtibi de genel bir değerlendirme

yapar ve paraf eder. Kadı, yapılan bu kayıtları son bir kez daha inceledikten sonra verilmiĢ olan hüküm, i‟lâm olarak kayıt altına alınır.104

Ġ‟lâmın özelliklerini Ģu Ģekilde sıralayabilmek mümkündür:

1. Ġ‟lâmda hâkimin mühür ve imzası belgenin son kısmında bulunur. Sicillerde i‟lâmın mühür ve imza bölümü kısmı deftere derç edilmemekte, her hâkimin iĢ baĢı yaptığı tarih sicile attığı mühür ve imza bulunmaktadır.

2. Dava yeri ve tarafları bazı özel iĢaretlerle kayda geçirilir. Evvelen davacı tarafın ismi, adresi, baba adı ve eğer farklı bir bölgedense nereli olduğu kaydedilir,

100

Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 490.

101 Abdülaziz Bayındır, İslâm Muhakeme Hukuku (Osmanlı Devri Uygulaması) (Ġstanbul:

Ġ.Ġ.A.V. Yay., 1986), 1-2.

102 Akgündüz, Şer‟iye Sicilleri, I, 29. 103

Bayındır, İslâm Muhakeme Hukuku (Osmanlı Devri Uygulaması), 3-11.

104 Ahmet Akgündüz, “Ġ‟lâm”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), (Ġstanbul,

42

saniyen dava yerine hangi sebeple gelmiĢ olduğu ve hâlihazırda nerde ikamet ettiği yazılır. Davalınınsa yalnızca ismi, Ģayet varsa unvanı ve baba ismi yazılır.

3. Dava açan tarafın iddiaları yani davayı teĢkil eden mevzu kaydedilir. Davacının zabıt altına alınmıĢ beyanları ise özetlenir.

4. Davalı tarafın bu iddialara olan yanıtı yani savunusu ya da varsa itiraf ve kabulleri de belli Ģablonlar halinde kaydedilir.

5. Bu belgelerde karar dayanağı manasına gelen “ispat vasıtaları” (esbab-ı sübuttiye) kesin suretle bulunur.

6. Belgenin final bölümünü, uygun görülmüĢ kararın kalıplaĢmıĢ ifadeleri doldurur. Burada belgenin türüne göre “tenbih” ya da “ilzam” ibaresi ya da

“hükmolundu” ve benzeri tabirler yer alır.

7. Tarih kaydı ya Arapça yapılır yahut günümüzde kullanılan biçime yakın bir yol izlenir.

8. Bu belgelerde Ģahitlerin isimleri “şuhûdü-l hâl” bölümünde verilmek zorunda değildir.105

3.2.3.Mürâsele

Kadılar bazı resmî yazıĢmalar yapabilirlerdi. Örneğin merkezden gelen bir ferman veya buyruktan dolayı bir zanlının gözaltına alınması için o beldenin kethüdasına veya voyvodasına resmî bir belge sunabilirlerdi. Tayin edildikleri kadılık görevini yine resmî bir belge ile herhangi bir kiĢiye de devredebilirlerdi. ĠĢte kadı sicillerinde mevcut olan ve hâkimin kendisine denk ya da daha düĢük rütbedeki kiĢi ya da mevkilere hitaben yazılan nüshalara mürâsele veya çoğulu olan mürâselat denir.106

Istılahî manada yukarıdaki Ģekilde ifade edebileceğimiz mürâsele, kelime olarak

“mektuplaşmak/haberleşmek” anlamına gelmektedir.107

105 “Agm.”, 73. 106

Akgündüz,Şer‟iye Sicilleri, I, 56.

107 Ġlkay Köroğlu, “131 No‟lu Gaziantep ġer‟iye Sicilinin (H. 1182-1196) Değerlendirmesi”,

43

Kadılar bulundukları bölgede yürütme görevini de yaparlardı.108

Kadıların kayıt altına aldıkları belgelere gelince onlar, merkezi idareden baĢlayarak beylerbeyliği, eyalet, sancak ve kazaya kadar olan bölgelerdeki –askeri davalar hariç- hemen her emir ve hükmü kaydetmiĢlerdir. Tayin beratları, fermanlar, buyrultular ve diğer hükümlerin hepsi bu emirlere örnek kabilindendir.

Mesela, Rumeli ve Anadolu kazaskerlerince hâkim ve naiplerine ve onlar tarafından kaza naiplerine tayinlerini, yetki ve salahiyetlerini açıklamak üzere yazılan emirler hakkında da mürâsele terimi kullanılır.109

Ayrıca kadılar tarafından bir konuya dair kaleme alınan resmî belgelere de mürâsele ismi verilir.110

3.2.4.Ma’ruz

ġekil ve ifade biçimi olarak genellikle i‟lâmlarla karıĢtırılan bir evrak türü de ma'rûzlardır. Ma'rûz, sözcük manası olarak “sunmak, arz etmek” anlamında olup çoğuluna “maruzat” denmektedir.111

Ma‟ruzun istılahî sahada iki anlamı karĢıladığı bilinmektedir. Bunlardan tâli (ikincil) anlamı i‟lâmlar karĢılamaktadır. Zira icra makamlarına hitaben yazıldığından i‟lamlara da ma‟ruz denilmektedir. Aralarındaki farklılık ise ma‟ruzda kadı hükmünün bulunmasının kat‟i bir Ģart olmamasıdır. Ma‟ruzun aslolan manası Ģudur ki; kadı elinden yazıldığı halde onun hükmünü bulundurmayan, aynı zamanda hüccet gibi adli bir durumun tespiti açısından kanıt kabul görmeyen, yalnızca hâkimin icra amirliğine sunduğu yazılı kayıtlar yahut tebaanın kadı ile icra makamlarına gönderdiği Ģikâyet dilekçeleridir. Kısacası ma‟ruz, astın üste yazdığı istek ya da bir mevzuyu belirten resmî evrak ve kayıtlardır.112

Bu belgeye ma‟ruzun yanı sıra “arz” ismi de verilmektedir.

Benzer Belgeler