• Sonuç bulunamadı

Kadınların Eğitim Düzeylerine Göre Ebeveynlik Rollerine İlişkin Kendilik

5. BULGULAR

6.9. Kadınların Eğitim Düzeylerine Göre Ebeveynlik Rollerine İlişkin Kendilik

“Rol Doyumu” alt faktörü eğitim düzeylerine bağlı olarak üniversite mezunu kadınların, lise mezunu bayanlara oranla daha yüksek ve yine ilkokul ve ortaokul mezunu kadınlar lise mezunu kadınlara oranla daha düşük algıya sahiptir.

Annelik rolünden alınan doyum ile anne-çocuk arasındaki ilişkiye bakılan çalışmada, annelik rolü doyumunun, anne çocuk ilişkisinde, çocuğun olumlu davranış göstermesinde ve olumlu bir ebeveyn olmada önemli bir gösterge olduğunu öne sürülmektedir (Lerner & Galambos, 1985; Güler, 2007).

Güler’in (2007) yaptığı araştırmada anne ve anneanneler arasında eğitim düzeylerine bağlı olarak çocuk yetiştirme hedefleri arasındaki ilişkide anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Annelik rolünden doyum alan birinci kuşak, yetiştirdiği çocuklarda bağımsızlığa, kendi ayakları üzerinde durmaya önem vermektedir. Anneanne grubunda ise; eğitim düzeyi azaldıkça anne babasının sözünün dinleyen, itaatkar çocuk yetiştirme hedefinin vurgulandığı ortaya çıkmıştır. Yine bu grupta, yüksek eğitim düzeyine ve içedönük kişilik özelliğine sahip bireylerin bağımsız çocuk yetiştirme hedefini benimsedikleri belirlenmiştir.

92

“Yatırım” alt faktörüne baktığımızda eğitim düzeyleri arttıkça kadının çocuğuna karşı yaptığı yatırımın kalitesi de yükselmektedir.

Ebeveynlik Rollerine İlişkin Kendilik Algısı Ölçeğinde “Yatırım” algısına ait maddeler “Çocuk yetiştirmek için çok okurum, Çocuk yetiştirmenin yeni yöntem ve metotlarını öğrenirim” gibi seçeneklerini işaretleyen kadınların eğitim düzeylerine bağlı olarak yeni güncel bilgilerden haberdar olduklarını gösterir.

Güler’in (2007) de yaptığı araştırmada anneler ve anneanneler arasındaki eğitim düzeyine bağlı olarak yetiştirdiği itaatkâr çocuk yetiştirme hedeflerinin arttığının görülmüştür.

“Rol dengeleme” alt faktöründe eğitim düzeylerine bağlı olarak bir farklılaşma olmadığı görülmüştür. Ancak üniversite mezunu kadınların diğer kadınlara oranla daha yüksek bir algıya sahip olduğu görülmüştür.

Genel olarak çalışan kadınların çocuklarına olan bakım ve ilgilerinin ev hanımlarına göre daha düşük rol dengeleme algısına sahip olması beklenirken çalışan kadınların kendilerine olan algılarının yüksek olması dolayısıyla eğitim durumlarına bağlı olarak yüksek olduğu görülmüştür.

“Yeterlilik” alt faktörü de eğitim düzeylerine bağlı olarak farklılaşmaktadır. Bu anlamda üniversite mezunu anneler diğer kadınlara göre ve lise mezunu anneler de ilkokul ve ortaokul mezunlarına göre yüksek yeterliliğe sahiptir.

Güler’in (2007) yaptığı araştırmada değişkenleri de ele aldığımızda anne grubunda eğitim düzeyinin tek başına yeterlilik algısını yordadığını; yani eğitim düzeyi yüksek olan anne grubunda da yeterlilik algısının yüksek olduğu; yaşam doyumu değişkeninin ise yeterlilik algısını tek başına yordadığını görmekteyiz.

Öztürk ve Giren’in (2015) Yaptığı araştırmanın bir başka bulgusuna göre eğitim durumu annelerin yeterlilik ve doyum algılarında bir farklılık yaratmazken Önlisans/lisans/lisansüstü eğitim mezunu annelerin anneliğe yönelik ilgilerinin ilköğretim mezunu annelere göre daha yüksek olduğu bulunmuştur

93

Buradaki yeterlilik algısı kadının çocuğunu yetiştirirken, gerekli bilgiye sahip olup olmadığını göstermektedir. Eğitimini yarıda bırakan çoğu anne pek çok konuda geri kalırken bu durum çocuk yetiştirmede de yetersizliklere sebep olmaktadır.

Eğitim seviyesinin yüksek olması kadının kendine olan güveninin artmasına ve yeterli bilgiye sahip olarak çocuk yetiştirmede etkili adımlar atacağını bilmektedir.

Anneler ile yapılan aile eğitimlerinde kadınlar çocuk yetiştirmenin gereklerini ve önemli yanlarının çoğunu bilmediklerini ve eğitim, sosyoekonomik düzey, eşin istememesinden dolayı yarım bıraktıkları eğitimlere devam edemediklerini bu amaçla çocuklarının derslerine yardımcı olurken bile çok zorlandıklarını ifade etmişlerdir.

Şener’in (2011) Annelik öz-etkiliğinin annelik algısına ilişkin yaptığı araştırmada annelerin öğrenim seviyelerinin yükseldikçe, kendilerine güvenlerinin artması ve ebeveynlik konusunda gerekli kaynaklara daha kolay ulaşarak bilgi sahibi olması annelik öz-etkililiklerinin yükselmesine neden olduğunu göstermiştir. Ayrıca eğitimli annelerin çocuk bakımı konusunda stresleri daha az olmakta ve olumsuz durumlarla daha iyi mücadele edebilmektedirler. Öğrenim seviyesi düşük anneler ise çocukları ile nasıl ilgilenmeleri gerektiği konusunda yeterli bilgi ve beceriye sahip olamamaktadırlar (Al-Kandari & Al-Qashan, 2010; Aktaran: Şener, 2011).

Eğitim düzeyi ile “Ebeveynlik Rollerini İlişkin Kendilik Algısı” arasında anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Üniversite ve daha yüksek düzeyde eğitim mezunu olan kadınların diğer eğitim düzeylerine oranla daha yüksek algıya sahip olmuştur. Lise mezunu kadınlarda ilkokul ve ortaokul mezunu annelere oranla yüksek ebeveynlik algısına sahiptir.

Kişinin eğitim düzeyi ile kendine olan özgüveni mesleğinde, evliliğinde ve çocuklarına olan bakımında artacaktır.

Öztürk ve Giren’in (2015) yaptığı araştırmada da annelerin eğitim düzeyleri ileannelerin eğitim durumlarına göre ebeveynliğe yönelik algıları incelendiğinde, ilköğretim ve lise mezunu annelerin ebeveynliğe yönelik ilgilerinin ve genel

94

tutumlarının farklılaştığı ancak bu farklılığın çok yüksek olmadığı görülmektedir. Bu durumun ilköğretim mezunu annelerin çoğunlukla herhangi bir işte çalışmamaları, bunun sonucunda da annelik rolünü kendilerinin taşıması gereken bir sorumluluk olarak algılamaları ve bu nedenle anneliğe yönelik genel tutumlarının daha yüksek olduğu düşünülmektedir.

Annenin eğitim düzeyinin erken dönemde anne-bebek etkileşimini etkileyen önemli bir faktör olduğu, eğitim düzeyi arttıkça annelerin annelik davranışının daha pozitif 7 olduğu, erken dönemde bebeğe daha iyi bağlandığı ve daha pozitif hisler beslediği bildirilmiştir (Çoban ve Saruhan 2005, Figueiredo & diğerleri, 2009; Aktaran: Taner, 2014).

Eğitim seviyesinin artışı sosyal çevrenin çeşitlenmesine neden olmaktadır. Eğitim seviyesi düşük olduğunda bireyler en yakın sosyal çevreleri olan aile ve komşularıyla çok yakın ilişkiler kurmaktadır. Eğitim seviyesi yükseldikçe bu çevrelere okul, iş ve arkadaş çevresi de eklenmektedir (Beşpınar, 2013).

Öztürk ve Giren’in (2015) yaptığı araştırmada üniversite mezunu annelerin ortaöğretim ve ilköğretim mezunu annelere göre ebeveynliğe yönelik ilgilerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Ancak Sevigny ve Loutzenhiser (2009) tarafından yapılan çalışmada annelerin eğitim durumu ile ebeveynliğe yönelik özyeterlilik algıları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (Aktaran: Öztürk & Giren, 2015).

Reyno ve Mc Grath (2006) tarafından yapılan araştırmada boşanmış ebeveynlik, düşük gelire sahip olma, düşük eğitim seviyesi, genç yaşta anne olma, herhangi bir gruba üye olmama gibi durumların annelerin ebeveyn eğitimlerinin sonucunu etkilediği ve bu annelerin eğitimleri bırakma eğiliminde oldukları bulunmuştur.

6.10. Kadınların Çocuk Sayılarına Bağlı Olarak Ebeveynlik Rollerine