• Sonuç bulunamadı

3. KADINLARIN TOPLUMDAKİ YERİ

3.3. Kadın İkonlar

Süregelen süreçte ikonlara bakıldığında çok az kadın ikona rastlanır. Peki, ikon nedir? Neden insanlar ikonlaştırılır? İkon eski çağlarda Ortodokslarda dini kişiliklerin tahta üzerinde mumlu ve yumurtalı boyalarla yapılmış dinsel resimlerinin adıdır (Tarih terimleri sözlüğü, 1974). Aynı zamanda herhangi akımı, devrimi, düşünceyi tek başına simgeleyen bir kişi veya onu anlatan şekil ve semboldür (Güncel Türkçe sözlük). Örneğin, Che Guera bir devrimci olduğundan onun resmi bir simge olduğu için ona ikon denilebilir. Peki, bu özelliklere bakıldığında kadın ikonlar hiç olmamış ya da olamamış diyebilir miyiz? Şöyle ki ilkel çağlarda bir süre anaerkil [13] dönem geçtikten sonra, dünya günümüze kadar ataerkil [14] toplumla var olmuştur. Hem de yaradılışa göre kadınların erkeklerden sonra yarandığına inanıldığı için kadınlar ikincil varlıklar olarak görülür ve yaptıkları şeyler önemsenmezdi. Tabi ki, tarih boyu devrimlere öncülük yapmış birçok lider kadın olmuştur. Ama nedeni bilinmez o kadınlar erkek ikonlar gibi sükse yapmamıştır (Queen of the Neighbourhood, 2010). Seçilen ikonlar modaya olan bakış açısı toplum içindeki duruşu ve hayatlarını bu düşünceler için adayan kadınlardır. Bunlar: Gabrielle de Coco, Greta Garbo, Marlen Dietrich, Simone de Beauvoir, Natalie Wood’dur.

Greta Garbo

Garbo`nun ikon olarak görülmesinin sebebi hem onun sanatın içinden olması hem de onun gerçek bir simge olmasıdır. 1905 yılında İsveç`te doğan Greta Garbo film dünyasında ikonlaşan bir aktris olmasına rağmen aniden tam da zirvedeyken sinema

34

dünyasını bırakır. Garbo, 1922 yılında Hollywood`a gelir ve filmlerle haşır neşir olur. Onu özel yapan hem onun çok iyi bir aktris olması hem de çok gizemli olmasıdır. Evinin adresini bağlı olduğu ajans bile bilmezdi (Jölander, Ture, 1971). Greta Garbo çok sert bir aileden gelir ve hislerini tam şekilde dışarı vuramaz. Ama sonradan onun adına İsveç`te Posta Müzesinde bir sergi açılır ve onun yazdığı mektuplar ortaya çıkar. Bu mektuplar aşk mektuplarıydı ama onun ortaya çıkarılmamasının sebebi onların bir aşk mektubu olması değil de bu mektupların bir kadına yazılmasıydı (Ware, Susan; Braukman, Stacy Lorraine, 2004). Günümüzde bazı toplumlarda çok normal karşılansa da o dönemde lezbiyenlik hiç normal karşılanmayacağı için Greta hislerini gizlemek zorunda kalmıştı. Döneminde bir efsane olan Greta Garbo oynadığı filmler kadar hayat tarzı da dikkat çekerdi. Dünyaca ünlü olmasına rağmen neredeyse hiç kimsenin onun hakkında bir şey bilmemesi, yalnız kalmaktan korkarken kalabalıktan hoşlanmadığı için kendini yalnızlaştırması, bir kadına taparcasına aşık olması ama o kadının olumlu cevap vermeyip başka biriyle evlenince Greta’nın inzivaya çekilmesi gibi karışık durumlar vardı. Ona çok evlenme teklifi edilse de hep yalnız kalmayı tercih etmiştir. O artık erkeklerin olduğu kadar kadınların da ideali olmuştur. Erkekler onu bir erkek olarak arzularken, kadınlar da onun gibi özgür ruhlu olmayı isterlerdi. 1930`lu yıllarda Hollywood dünyaya G. Garbo gibi modern batılı kadının simgesi haline gelen yeni bir kadın tipi sunmuştur. Oğlansı kadın siluetinden çok farklı, sarışın, yüksek elmacık kemikli, uzun boylu, gizemli ifadeli bir kadın tipidir bu. Kadın siluetinde göğüs çıkıntısı, bel girintisi ve kalça genişliğiyle ancak doğal bir incelikle dişi görüntü yine geri gelmiştir (Pektaş, 2006).

Marlene Dietrich

1901 yılında Almaniyada doğan Marlene Dietrich yaşadığı dönemde bir ikon haline gelmiştir. M. Dietrich kariyerine önce bir kabare [15] şarkıcısı olarak başlayıp daha sonra Hollywood`a gelerek film dünyasıyla tanışır. O, Amerikan Film Enstitüsü'nün listesine göre gelmiş geçmiş en önemli 9. kadın oyuncudur. Marlene Dietrich İkinci Dünya savaşında askerlere moral olsun diye cephede şarkı söylemiştir. O, lüteran bir ailede büyüse de savaş sırasında gördüklerinden sonra Allaha olan inancını yitirmişti (Steven, Bach, 2011).

Maskülen giyimin öncülerinden olan belki de Marlene dünyanın en iyi oyuncusu değildi ama şüphesiz en popülerlerinden biriydi. Marlene film dünyasında olduğu gibi moda ve kadın dünyasına da büyük etki etmiştir. Maskülen giyinmesine rağmen bu

35

kadar çekici ve seksi görünmesi de onun yeteneklerindendi. (Надеждин Н. Я, 2011). Marlene kadınlara maskülenliğin de yakıştığını, kadınların sadece korseler ya da balo elbiseleri giymemeleri gerektiğini gösteren bir kadın ikondu.

Simone de Beauvoir

1908 yılında Fransa`da doğan Simone de Beauvoir hayatının ilk yıllarında ataerkil topluma alışarak böyle bir toplumun normal olduğunu düşünmüştü. Ama Sartre ile tanıştıktan sonra hayatı değişmiştir. Aralarındaki ilişki bir bağımlılık haline gelmiştir, çünkü ikisinin de birbirilerinden ayrı ilişkileri olmasına rağmen asla birbirilerinden vazgeçememişlerdi (Axel, Madsen, 1977). Beauvoir biseksüel [16] olduğunu hiçbir zaman gizlemeyerek kendini toplum baskısından ifade edemeyen kadınlara ilham kaynağı olmuştur (Roberts, Mary Louise, 2008). Simon`un en çok ses getiren kitabı hayatıyla ilgili çoğu gerçeği yarattığı hayali bir karakter üzerinden anlattığı 1949`da yazdığı “İkinci Cins (The Second Sex)” kitabıdır. Burada O eğitim hayatına da çok önem vermiş ve okuduğu yıllar boyunca çok başarı kazanmıştır. Hiçbir zaman kadın olduğu için toplum baskısına uğramaktan korkmayarak kendini geliştirmeye devam etmişti. 1968`lerin post-feminizmin kurucusu olarak ta kadın haklarının koruyucusu, kadınların özgürlüğü için çaba gösteren bir ikon haline gelmiştir.

Natalie Wood

1938 yılında San Fransisko`da doğan Natalie Wood aslında Rus göçmeni bir ailenin kızıydı ve gerçek adı Natalia Nikolaevna Zakharenko’dır. Ünü çok küçük yaşlardan başlayan Natalie’nin hayatının idaresi genelde annesinin elinde olmasına rağmen Natalie çok ta baskı altında bir hayat sürmemiştir. Ama onun yaşadığı dönemde kadınların özgür hayatları olmadğı gibi istedikleri gibi yaşayamayarak aile baskısından çıkıp eş baskısıyla karşılaşırlardı. Bütün bu sebeplerinden dolayı Natalie hep kadınlar için bir şey yapmak istediğinden genelde oynadığı filmler kadın özgürlüğünün kısıtlanmasıyla ilgili olurdu. Natalie özgür bir hayat yaşayarak hem film aktrisi, hem de iş kadını olarak birçok kadına umut olmuştur. Natalie Wood`un oynadığı ve insanları en çok etkileyen filmi 1958 yılında çekilen “Marjorie Morningstar” dı. Marjorie Morningstar filmi. Bu 1950`ler Batısındaki durumu anlatan kadın vücudunun ne kadar kısıtlandığını ve bakireliğin bir kadın için hayati önemi olduğunu gösteren bir filmdi. Bakirelik bir kadının hayatında en önemli şey olarak görülüyordu. Aşırı baskıcı bır Yahudi ailesinden gelen Marjorie’ nin aktris olmak için bir maceraya

36

atılması filmin asıl konusunu içerir. Morjeri bir yazara aşık olur ama bu yazar bohem hayat yaşayan, dinleri ve onun şartlarını kabul etmeyen biri olduğundan evlenmeye karş biriydi. Ama Morjerinin ailesinin tutumuna göre evlenmeden asla bakirelik yitirilemez. Filmde anlatılan bir kadının bedeni, ailesi ve aşkı arasındaki durumdur. Kadının vücudunun metalaştırıldığı ve sanki bir nesneymiş gibi bakıldığı ortaya konulmuştur. Film 1950`lerde çekilse de sanki günümüz dünyasını anlatır biçimde olup hala birçok ülkede var olan kadının özgür olamaması ve özgürce davranamaması durumunu gözler önüne sermiştir.

37