• Sonuç bulunamadı

3.1. Şer‘iyye Sicillerindeki Belge Çeşitleri

3.1.1. Kadı Tarafından Kaleme Alınan Belgeler

Arapça olan hüccetin sözlükte delil, bürhan, kavil anlamındadır.65 Osmanlı

hukuk terminolojisinde ise hüccetin iki manası mevcuttur. Birincisi; şahitlik, ikrar, yemin veya yeminden nükûl gibi bir davayı ispat eden hukukî delillere denir. Bu mananın konumuzla ilgisi doğrudan yoktur. İkincisi; şer‘iyye sicillerindeki manasıdır. Kadının hükmünü (kararını) içermeyen, taraflardan birinin ikrarını ve diğerinin bu ikrarı onaylamasını içeren ve üst tarafında bunu düzenleyen kadının mühür ve imzasını taşıyan yazılı belgeye hüccet denir Tanzimat'tan sonraki Osmanlı mevzuatında hüccet tabiri yerine senet mefhumu da kullanılmıştır. Şer‘i hüccetlere senedât-ı şer‘iyye denmiştir. Halkın dilinde, hükmü ihtiva etsin etmesin üst tarafında hâkimin imza ve mührünü taşıyan her belgeye hüccet dene gelmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki kayıtlar, bu son manaya göredir.66

Hüccetlerin i’lâmlardan farkı, hâkimin hüccetlerde herhangi, bir kararın bulunmaması ve sadece şer‘i mahkemenin günümüzdeki noterler gibi, hukukî durumu olduğu gibi kaydetmeleridir. Taraflara verilen hüccetlerin üst tarafında

63Akgündüz, “İslam Hukukunun Tatbiki”, s.102.; Orhan Avcı, “Şer‘iyye Sicilleri Toplu Kataloğunda Tarih

Tespiti, Erdem, AKDTYK, Mayıs, 1999,S.34, s.48.

64 Ö.Faruk Teber, “Osmanlı Devleti Adli Yapısından Bir Kesit: Şer‘iyye Sicilleri”, Erdem, AKDTYK, C. XII,

S.35, Mayıs 2000, ,s.537.; Münir Atalar, “Şer‘iyye Mahkemelerine Dair Kısa Bir Tarihçe”, A.Ü. İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, S.IV. Ankara, 1980, s.311-312.

65 Pakalın,a.g.l., C.I, s. 865.; Mübahat Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı Neşriyat., İstanbul,

1994, s.350.

hücceti veren kadının imzası ve mührü mutlaka bulunur. Hâlbuki sicil defterlerindeki hüccetlerin başında bulunmaz. Bunlarda kadıların imza ve mühürleri; sadece sicilin baş tarafında veya kadının başladığı tarih baş kısmında kaydedilir. Göreve başlama tarihi de yazılır. Bazen sicile kaydedilen hüccet suretlerinin başında da kadının imzasının yer aldığını görüyoruz. Tarafların adı ve adresleri her çeşit şüpheyi ortadan kaldıracak şekilde açıklanır. Hüccetin konusunu oluşturan mal veya hak, bütün ayrıntısıyla tanıtılır. Hukukî muamelenin şekli, şartları ve varsa teslim ve tesellüm işlemleri beyan edilir. Her muamelede olduğu gibi hüccetlerin sonunda da tarih yıl, ay, gün ve bazen de günün belli bir dilimi halinde mutlaka zikredilir. Hukukî muameleye şahit olanların isimleri ve unvanları kaydedilir, Hüccetlerin başında genellikle şu ifadeler yer alır: Ya hüccetin düzenlendiği Mahkemenin bulunduğu şehir ismi zikredilerek başlanır. Mahkemenin bulunduğu şehir "mahrûse'', "mahmîye'' veya "medîne'' kelimelerinden biriyle tavsif edilir.67 Hüccetler konularına

göre; nafaka, velayet, vasî ta’yîni, nikâh akdi, talâk, mehir, satım akdi, ferâg, izin ve yetki belgesi, bağıslama, rehin, borç senedi, istihkak, ikrâr, havale, şahadet, kefalet, şirket, kısas, diyet, sulh ve iflas gibi konuları kapsamaktadır.68

Hüccetler içinde nev'i şahsına münhasır bir hüccet çeşidi de vakfiyelerdir. Vakfiyeler hem üslupları ve hem de muhtevaları itibarıyla diğer hüccetlerden ayrılırlar. Hüccetlere ait genel özellikler dışında, başında mutlaka bir dibace başlangıç bölümü vardır. Hüccet çeşitleri arasında üzerinde durulması lazım olan bir de hüccet-i zahriye vardır. Zahriye, resmi belgelerin arkasına yazılan veya konan ve yine resmi olan beyanlar, emirler ve haşiyeler manasındadır. Hüccet-i zahriye ise, arkasında sebep ve müstenedi yazılı olan hüccetlere denilir.69

3.1.1.2. İ’lâmlar

Kelime manası bildirme, anlatma, ifhâm demektir. Ancak Osmanlı diplomasisinde kadıların şer‘i mahkemeye intikal eden dava kararını tasdikini temin maksadıyla şeyhü’l-islâmlığa veya herhangi bir konuda bilgi vermek üzere üst makamlara yazdıkları resmi yazılar için de i’lâm tabiri kullanmıştır. Bir konuda bilgi

67 Akgündüz, a.g.m., s.104.

68 Karabay, a.g.t., s.23.; Bayındır, a.g.e., s.12. 69 Akgündüz, a.g.m., s.105.

vermek üzere üst makama yazılan i’lâmlar, arz mahiyetindedir. Terim olarak ise, şer‘i bir hükmü ve altında kararı veren kadının imza ve mührünü taşıyan yazılı belgeye i’lâm denmektedir. Her i’lâm belgesi, davacının iddiasını, dayandığı delilleri, davalının cevabını ve def'i söz konusu ise def'inin sebeplerini, son kısımda verilen kararın gerekçelerini ve nasıl karar verildiğine dair kayıtları ihtiva etmektedir. İ’lâm belgelerini diğer şer‘iyye sicil kayıtlarından ayıran en önemli özellik, hâkimin verdiği kararı ihtiva etmesidir. Hâkimin kararını ihtiva eden her belge i’lâmdır; hüccet, ma'ruz veya bir başka belge çeşidi değildir.71

Kadı verdiği kararı önce taraflara şifahi olarak bildirir. Daha sonra verilen kararın gerekçelerini de ihtiva eden bir i’lâm tanzim eder; hem davacıya hem de icap ederse davalıya birer suretini takdim eder. Bir suretini de sicile kaydeder. Zabıt kâtibi i’lâm müsveddesini kaleme aldıktan sonra müsvedde ilgili mercilerce tashih edildikten sonra hâkime takdim edilmiştir. Hâkimin tetkiki ve "yazıla'' kaydını düşmesinden sonra i’lâm kaleme alınmıştır. Zabıt kâtibi ve ilgili memurlar i’lâmı tetkik ederek arkasını paraf etmişlerdir. Hâkim son mütalaayı da yaptıktan sonra i’lâm sicile kaydedilmiştir. Bir i’lâmda bulunması gereken hususlar şunlardır;

a- Hakimin İmza ve Mührü: İ’lâmda hakimin imza ve mührü alt tarafta bulunur.

İmza hâkimin kendi eliyle yazmış olduğu ismi ve künyesinden ibarettir. Mühür de imza gibi ismini, babasının ismini ve bazen de bir dua cümlesini ihtiva eder.

b- Davacının Adı ve Adresi: İ’lâmda sırası ile davacının adresi kendisinin ve

babasının adı yazılır. Eğer davacı başka bir beldeden ise memleketi belirtilir ve davanın görüldüğü yere ne için geldiği halen nerede oturduğu kaydedilir

c- Davalının Adı: Adı, varsa lakabı ve babasının adı yazılır, adresine yer verilmez. d- Davanın Konusu: İ’lâmın bu kısmında eksik ve fazla olmaksızın davacının

iddiasına yer alır.

e- Davacının Cevabı: Davalı cevabında şahsı ile ilgili iddiayı kabul veya red eder,

yahut iddiayı hükümsüz bırakacak şekilde karsı dava açar.

f- Beyyine Talebi: Delil manasına gelip davalının iddiayı kabul etmemesi halinde,

hakim davacıdan iddiasını ispat etmesini ister.

70 Kütükoğlu, a.g.e., s.345.

g- İspat Ve Yemin: Davacı davasını ispat edemediği takdirde karşı taraf bir yemin

teklif edebilir. Eğer davada isbat vasıtası şahitlik ise "tenbih" ifadesi, isbat vasıtası ikrar ise hâkim kararını ifade için "ilzam" ibaresini kullanır.

h- Şahitler Hakkında Güvenirlilik Soruşturması: Kadılar gizli ve açık olmak

üzere şahitleri tezkiye ederler. 1866 tarihinden itibaren sicillere tezkiye edenlerin isimleri de yazılmıştır.

j- Hüküm: Kadı dava sonunda “hükmolundu”, “kaza olundu” gibi ifadeler kullanır.

Davacıyı davadan men ettiği, kaza-i terk denilen davalarda ise “muarazadan men ettiği” gibi ifadeler kullanılmıştır. Yargı görevini yapan mahkemeler verdikleri kararları, icra makamına bildirmek (i’lâm etmek) zorundadır. Osmanlı şer‘iyye mahkemelerinde de aynı kâide geçerlidir. Kadılar verdikleri kararları icranın başı olan padişaha veya onun mutlak vekili addedilen sadrazama i’lâm etmek zorundadırlar.

ı- Tarih: Arapça olarak yazıyla yazılır veya bugünkü tarih atma şekline uygun olarak

atılırdı.

i- Şuhudü’l-hal: Şahitlerin isimleri yazılır. Şayet şahit sayısı çok ise bunlardan bir

kısmının ismi yazılır, kalanlar içinde ‘’ve gayrühüm ‘’ ifadesi kullanılmıştır.72

İ’lâmlar konularına göre; borç ikrârı, alacak isbatı, vakıf, kira, nikâh akdi, talâk, yemin teklifi, kefalet, vekâlet, tereke, vesâyet, vasî ta’yîni, hakkın sahibine iadesi, iftira, içki ve zina cezaları, çeşitli tazirler, Ramazan ayının ilânı, bayram ilânı, dinden çıkma, Müslüman olma, alım-satım, hırsızlık vb. şeklinde isimlendirilmiştir.73

3.1.1.3. Ma'rûzlar

Kelime anlamı arz edilen şey demektir. Kadı tarafından kaleme alındığı halde kadının kararını içermeyen ve hüccet gibi hukuki bir durumun tespiti açısından yazılı delil olarak kabul edilemeyen kadının veya halkın icra makamına yazdığı şikâyet dilekçeleridir. Bu sebeple asttan üste yazılan bir dilekçedir.74 Ma’ruzların konularını

genel olarak şöyle sınıflandırabiliriz; halk tarafından mahkemelere çeşitli konularda yapılan şikâyetler, hâkimin emriyle görevliler tarafından yapılan keşif ve tahkikat raporları, naiblerin daha çok ceza konularında yürüttükleri soruşturma ve hâkimin

72Akgündüz, a.g.e., s.30-32.; Bayındır, a.g.e., s.3-12. 73 Bayındır, a.g.e., s.18.; Karabay, a.g.t., s.24. 74 Karabay, a.g.t., s.24.

tasvibine bağlı olarak verdikleri hükümler ve hâkimlerin bir üstlerine arz ettikleri konular vb. Ma’ruzların incelenmesi sonucunda mahkemenin safhalarını ile ilgili daha geniş bilgi, kaza dâhilinde işlenen suçlar ve yapılan gayr-ı meşru davranışlar hakkında ayrıntılı bilgiler edinilebilir.75

3.1.1.4.Mürâseleler

Kadının kendisine denk veya daha aşağı rütbedeki şahıs yahut makamlara hitaben kaleme aldığı yazılı belgelere mürâsele veya çoğulu olan mürâselât adı verilmektedir. Mesela merkezden gelen bir fermân veya buyrultu üzerine, herhangi bir sanığın yakalanması için mahallin voyvodasına veya kethüdasına resmi bir yazı yazabilirler. Yahut tayin edildikleri kadılık görevini yine resmi bir yazı ile her hangi bir naibe devredebilirler.76

3.1.1.5. Tereke Defterleri

Tereke kelimesi, ölünün bıraktığı mal manasında kullanılmaktadır. Kadıların adlî ve idarî işlerinin yanında bir görevi de mirasçıların başvurmaları halinde vefat eden kişinin mallarını hak sahipleri arasında şer‘i hükümler çerçevesinde paylaştırmak, vefat eden kişinin mirasçısı yoksa mallarını hazineye intikal ettirmektir. Kadılar bu görevlerini emirleri altında çalışan kassâmlar aracılığı ile gerçekleştirirler ve ölen kişinin mallarını defterlere kaydedip zorunlu harcamaları yaptıktan sonra kalan meblağı hak sahiplerine dağıtırlardı. Kadılar tarafından tutulan ve vefat edenlerin mallarının kayıt altına alındığı defterlere “Tereke Defterleri” adı verilmektedir. Muhâlefet Defterleri veyahut Metrukât Defterleri gibi çeşitli isimler alan bu defterler bölgedeki halkın durumuna göre bazı yerlerde müstakil olarak tutulmuş bazı yerlerde ise miras kayıtları kadının tuttuğu diğer defterler içerisine yazılmışlardır.77

Tereke Defterlerinde ölenlerin içtimaî menşelerine, medenî hallerine ve aile yapılarına ait bilgiler bulunmaktadır. Böylece defterler öncelik olarak Osmanlı toplumunun demografik yapısını gün yüzüne çıkartmaktadır. Bunun yanında defterlerdeki bilgiler ölen kişilerin hayatta bulundukları sırada tasarruflarında

75 Bayındır, a.g.e., s.288. 76 Akgündüz, a.g.e., s.38.

77 Ömer Lütfi Barkan, “Edirne Askerî Kassamına Ait Tereke Defterleri”, Tarih Belgeleri Dergisi, C. III, S.5-6,

bulunan her türlü giyim, ev eşyası, mobilya ve mutfak takımları, kiler mevcudu gibi günlük kullanıma ait mallar ile bina, ev, bağ, bahçe, değirmen gibi taşınmaz malları da kapsamaktadır. Bunların yanında köylerdeki çiftlik, araç-gereçler ile hayvan cins ve miktarlarını, ambarlarda mevcut bulunan veya tarlalarda ekili olan tahılın miktar ve çeşitlerini ayrıntılı olarak gösteren veriler de yine bu defterlerde bulunmaktadır. Defterlerde kalem kalem yazılmış bütün bu malların fiili veya tahmini değerleri de verilmektedir ki bu değerler hem kişilerin servetinin nakdî değerini ortaya çıkarmakta hem de dönemin nahr fiyatları hakkında bize fikir vermektedir. Defterlerde bulunan diğer bir kayıt da tereke üzerinden alınan vergilerdir. Resmi Kısmet, Resm-i Adi, Müjdegâne, Kassâmiyye, Kâtibiyye, Dellâliyye, İhzâriye, Hammâliyye gibi çeşitli kalemlerden oluşan bu vergiler terekeden belli bir oran nispetinde alınmaktadır. Bu kayıtların ortaya çıkarılmasıyla da devletin gelir kaynakları ve uyguladığı vergi sistemi gün yüzüne çıkmaktadır. Böylece defterler iktisat tarihi açısından da önemli veriler sağlamaktadır.78

Benzer Belgeler