• Sonuç bulunamadı

1. İNSAN VE ÖLÜM GERÇEĞİ

2.2. Kabir Hayatı

2.2.3. Kabir Hayatına Delalet Ettiği Yönünde Tevil Edilen Ayetlerin

2.2.3.1. Kabir Suali

Ölen insanların çoğunluğu kabre konur ve o cesedin yeri artık kabirdir. Kabre konan insanın sorguya çekileceği ile ilgili Kur’an’ı Kerim’de açık bir şekilde ifade edilmemekle birlikte kabir suali ile ilgili bilgiler daha çok rivayet kaynaklıdır. Kabir sualine delalet ettiği yönünde delil getirilen ayet;

Allah sağlam söze iman edenleri hem dünya hayatında hem de âhirette sağlam tutar; Allah zalimleri de şaşırtır ve Allah dilediğini yapar.”320 Ayetidir. Hz Peygamber’in bu ayetin kabir suali ile ilgili beyan ettiği rivayet edilmektedir. Şöyle ki; “Mümin kabrinde oturtulduğunda, ona melekler gelir. Sonra o mümin, Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet eder. İşte bu hâl,

317İbn Kesîr, Ebü’l-Fidâ İsmâil b. Ömer b. Kesîr el-Kureşî el-Basrî ed-Dımeşkî, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, İstanbul, 1986, III, s.286.

318Zemahşerî, Keşşâf, s. 198.

319Celal Kırca, “İslam Dinine Göre Reenkarnasyon”, EÜİFD, S.3 Kayseri, 1986, s. 234.

320İbrâhim, 14/27.

67

Cenâb-ı Hakk’ın şu kavl-i şerifinde bahsedilen durumdur” buyurmuş ve yukarıdaki âyeti okumuştur.321

Bu ayetin tefsiri ile ilgili alimler arasında tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Taberî bu konuda iki görüş belirtmektedir. İlk olarak dünya hayatında sabit kılmanın kabir suali ile alakalı olduğunu söylemiş, ikinci ihtimal olarak da, Allah Teâlâ iman edenleri dünyada iman ile sâbit kılar, âhirette de kabir suali esnasında sâbit kılar şeklinde yorumlamıştır.322

Beğavî; kabirlerde Allah’ın sabit kılacağını dolayısı ile sorgu sualin gerçekleşeceğini ifade ettikten sonra dünyadaki sabit kılmanın ölümden önce yaşantı ile gerçekleşeceğini, ahiretteki sabit kılmanın kabirde gerçekleşeceğini ifade ettikten sonra müfessirlerin çoğunluğunun görüşünün bu yönde olduğunu ifade etmiştir.323

Kabir sualini kabul eden tefsirciler bu ayeti açıkladıktan sonra bu konu ile ilgili rivayetleri şu şekilde vermişlerdir.

Enes b. Malik Resulullah (s.a.v)’ın şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Kul, kabri içine konulduğu ve arkadaşları ile ehli geriye dönüp gittikleri zaman -ki ölü bunların yürürken çıkardıkları ayakkabılarının seslerini bile muhakkak işitir- ona iki melek gelir. Bunlar ölüyü oturturlar ve ona: Şu Muhammed adlı kimse hakkında ne der idin? diye sorarlar. Bu soruya muhatap olan mümin kul: O’nun Allah’ın kulu ve Resülü olduğuna şehadet ederim, der. Bunun üzerine melekler tarafından:

Cehennemdeki oturacak yerine bak. Allah bu azap yerini senin için cennetten bir oturacak makama tebdil etti, denilir de o mümin kul, cehennem ve cennetteki o iki makamını beraberce görür”. Katade: “O mümine, kabri içinde bir genişlik verileceği bize zikrolundu.” dedi ve sonra yine Enes hadisine döndü. Rasulullah şöyle buyurdu:

“Münafık ve kâfir olan kula gelince, o da: Ben O’nun hakkında bir şey bilmiyorum.

Ben Sadece insanların onun hakkında söyleye geldikleri sözü söylerdim, diye cevap verir. Bunun üzerine ona: Anlamadın ve uymadın, denir ve ona demirden tokmaklarla öyle bir vuruş vurulur ki, derhal şiddetli bir sayha ile bağırır. Bu bağırışı insan ve cinlerden ibaret olan iki ağırlıktan başka bu ölüye yakın olan her şey işitir.”324

321 Buhârî, “Cenaiz”, 85, “Tefsîr”, 4; Müslim, “Cennet”, 17.

322 Taberî, Câmi’ul- Beyân, C. XVI, s. 598.

323Beğavî, Ebû Muhammed Huseyn b. Mes’ûd, Muhyi’s-Sünne, Meâlimü’t-Tenzîl fî Tefsiri’l-Kur’ân , 1997, C. I, s. 349.

324 Buhârî, “Cenaiz” 128; Ebu Davud ,“Cenaiz” 78.

68

İbrahim suresi 14/27 ayettin kabir sualine delalet ettiğini söyleyen alimler yukarıdaki rivayetleri de bu ayetin altına açıklama olarak ekleyerek bu yorumu güçlendirmişlerdir. Buradaki sağlam söz elbette kelime-i tevhid veya kelime-i şehadettir. Allah Teala iman edenlerin kalbine bu sözü sağlam ve sarsılmaz bir biçimde yerleştirir. Onları hem dünyada hem ahirette iman üzere sabit kılar.

Müminler bu imanın vermiş olduğu basiret ve şuurla dünyada dengeli bir hayat yaşarlar. Onların bu dünyada yaşamış oldukları hayat ahirette de onların kurtuluşa ermesine vesile olur.325

Allah güzel kelimenin vasfını kökünün sabit olması ve istikrar olarak açıklarken kötü kelimenin vasfı ise köksüzlük ve istikrarsızlıktır. Müminlerden dünya hayatında sadır olan sabit ve güzel söz yani kelime-i tevhit, onların ahirette Allah’ın lütfuna ve mükafatına ulaşmalarını sağlar. Allah sebat ihsan eder sözünden kasıt Allah mükafat ve ikram üzere sebat ihsan eder demektir. Dolayısı ile buradaki anlam onlar dünya hayatında iken kendilerinden sadır olmuş sabit söz onları ahirette de sabit kılar demektir. Yine söz konusu ayette dünya hayatı ve ahiret hayatından bahsedilmektedir. Allah, İbrahim suresi 24-26 ayetlerinde güzel söz ve kötü sözün misalini verdikten sonra 27. Ayette bu güzel söz yani kavl-i sabit’in Müminlerin kurtuluşuna vesile olacağını yani hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında bu sözle onları destekleyeceğini vurgulamıştır.326 Görüldüğü üzere bu ayetten kasıt tamamen kabir suali değildir fakat çoğunluk ulema buradaki anlamı kabir suali olarak yorumlamıştır.

Asıl tartışma meselelerinden birisi de kabir sualinin keyfiyeti noktasındadır.

Burada ruh beden ilişkisinin nasıl olacağı konusunda ihtilaf ortaya çıkmaktadır. Bu anlamdaki ortaya çıkan görüşlere biraz değinecek olursak, söyle özetlenebilir.

Bazılarına göre ölümden sonraki hayat tamamen ruhanidir yani sual ve sorgulama tamamen ruha yapılır. Beden ile hiçbir alakası yoktur. Bunlara göre haşr da cismani değildir. Bazılarına göre kabir hayatı ruhanidir. Kabirde sorgu sual ruha yapılır fakat asıl dirilme esnasında ruhlar bedenlere iade edilir. Bazılarına göre ise kabir hayatında

325 Komisyon, Kuran Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, C. III, s. 316.

326 Okuyan, Kur’an-ı Kerime Göre Kabir Kavramı ve Kıyâmet Ahiret Süreci, s. 152.

69

ruh bedene iade edilmez fakat sual bedene sorulur. Allah bedende o sualleri cevaplayacak bir kudret yaratır.327

Netice itibariyle görüldüğü üzere kabir suali konusunda iki ayet delil olarak gösterilmiş ve gösterilen ayetler de doğrudan kabir sualine işaret etmemektedir.

Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’e göre konuyu incelediğimiz zaman kabir sualine doğrudan değil de yoruma dayalı, dolaylı bir şekilde işaret edildiği anlaşılmış olur.

Fakat ayeti, yukarıda zikrettiğimiz sahih hadislerle birlikte değerlendirdiğimizde, müfessirlerin çoğunun yaptığı gibi onun kabir sualiyle alâkalı olduğunu kabul etmek durumundayız.