• Sonuç bulunamadı

Ölümcül Hastaların Ölüme İlişkin Tutumları

1. İNSAN VE ÖLÜM GERÇEĞİ

1.5. Ölümcül Hastaların Ölüme İlişkin Tutumları

Yukarıdaki bölümlerde de anlatıldığı üzere insan ölümden genel anlamda korkar, fakat ölüm kendi başına ciddi anlamda geldiği zaman bu korku daha fazla olur ve insanlar genel olarak sırasıyla çeşitli tutumlar sergilerler. Kübler-Ross 200’e yakın ölümcül hasta üzerinde incelemelerde bulunduktan sonra ölümcül hastaların ölüme ilişkin tepkilerini beş aşamada inceleyerek bunların; yâdsıma ve yalnızlaşma yani inkâr, öfke, pazarlık, depresyon, kabullenme olduğunu ortaya koymuştur.200

1.5.1. İnkâr ve Yadsıma

Hastaların ölümcül hastalık karşısında verdikleri ilk tepki genel olarak, ‘hayır olamaz’ olmuştur. Kendisinin hasta olduğunu kabul etmek istemez ve inkârını destekletici bir arayış içerisinde olur. Bazı hastalar bu inkârını desteklemek için doktorun yanlış muayene yaptığını ve kendi raporlarının başka hastanın raporları ile

199Akalın, “Ölümün ve ölmenin Sosyolojisi Üzerine Kuramsal Bir Çalışma”, s. 201.

200Yıldız, Ölüm Kaygısı ve Dindarlık, s. 54.

41

karıştığını söyleyebilir. Kübler-Ross ölümcül bir hastanın kendi ağzından şunları yazmıştır;

“Hasta röntgenlerin karıştığına inanmıştı; patoloji raporunun bu kadar hızlı gelemsinin mümkün olmadığını ve başka bir hastanınki ile karıştırıldığını söylemişti. Bu iddiaları doğru çıkmayınca hemen hastaneden ayrılmak istemiş, ‘daha iyi bir açıklama için’ başka bir doktor aramaya başlamıştı. Doktor doktor dolaşmış; bazıları onu rahatlatacak, bazıları ise eski teşhisi onaylayacak şeyler söylemişti. Teşhis onaylansın ya da onaylanmasın aynı şekilde tepki vermeye devam etmiş, önceki tanının doğru olduğunu kısmen bilse de yeniden muayene olmak istemiş ve bunun yanlış olduğunu duymak ümidiyle daha ayrıntılı incelemeler talep etmiştir.”201

Buna benzer başka bir kabullenmeme örneği ise kişinin hastaymış gibi davranmamasıdır. Doktorun vermiş olduğu perhize dikkat etmemesi ‘ben hasta değilim ki perhiz yapayım’ gibi sözler söylemesi ve hasta bir kadının süslenmesi kendini hep diri ve canlı tutmak istemesi, parlak ve renkli kıyafetler giymesi, ruj ve oje sürmesi, kişinin inkârının yansımalarıdır.202

Hastaların hepsi bu kadar aşırı tepki vermese de ilk duyduğu anda kişi kabullenmek istememektedir. Bu inkârın hastanın başına gelen bu olayla ilgili olumlu bir yönünün olduğu, bu olumlu yönün de acılı ve zor olan bu süreç ile başa çıkmada bir tampon görevi gördüğü söylenmiştir.203

Hasta bütün bunları yapmasına rağmen sonuç değişmediği takdirde inkâr sürecinin yerini öfke hışım ve kıskançlık duyguları alır.

1.5.2.Kızgınlık

Bütün yapılan tetkiklerin sonuç vermemesi hastayı üzer ve öfkelendirir. Hasta dini anlamda kendini geliştirmemiş birisi ise dünyanın adaletsiz olduğunu düşünür.

Kişilere karşı doktorlara karşı tanrıya karşı hep kızgındır öfkelidir. ‘Neden ben?

Neden daha yaşlı biri değil?’ gibi sorular sorar. İnsanlar kendi ölümleri olsun başkalarının ya da yakınlarının ölümleri olsun bu soruyu sormaya meyillidirler.

‘Neden sen ya da neden ben? Tanrı niçin seni seçti?’ bunu sorgulamaya girişirler ancak dini anlamda kişi kendisini geliştirdi ise bu soruya mantıklı cevaplar bulabilir.

201 Kübler-Ross, Ölüm ve Ölmek Üzerine, s. 47.

202 Kübler-Ross, Ölüm ve Ölmek Üzerine, s. 49.

203 Kübler-Ross, Ölüm ve Ölmek Üzerine, s. 48.

42

Bu anlamda Amerikalı tenisçi Arthur Ashe’in hikayesi ‘neden ben?’ sorusunu anlamamıza ışık tutacaktır. Ashe 1975 yılında dünya tenis şampiyonası Wimbledon’ı kazanan ünlü ve önemli bir insandır. Bu adam kan nakli sırasında AİDS virüsü kapar.

Bilindiği üzere AİDS hastalığının tedavisi yoktur ve hasta ölüm döşeğindedir.

Hayranları mektuplar yazarlar ve bir hayranı ‘neden sen?’ der. Yani ‘dünyada bu kadar insan var niçin bu hastalık seni buldu ?’ diye sorar. Ashe’in hayranına verdiği cevap bizim için çok önemlidir hayranına şunları yazar;

“Dünya 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar, 50 bini yarışmalara katılır.

50’si Wimbledon’a yükselir, 2’si finale kalır ve 1’i kazanır. Ben Wimbledon’ı kazandığımda şampiyonluk kupasını kaldırdığımda ‘neden ben?’ diye sormadım Allah’a şimdi hastane köşesinde sancı çekerken ‘neden ben?’ diye nasıl sorarım.”204

Hayatımızı baştan sona gözden geçirdiğimizde iyi şeylerin de kötü şeylerin de imtihan gereği olduğunu göreceğiz. ‘Neden ben?’ diye sorarken hayatımızın her safhasını gözden geçirmemiz gerektiğini Ashe’in verdiği cevaptan öğrenmekteyiz.

1.5.3. Pazarlık

Kaçınılmaz sonu geri itmek ya da biraz daha vakit kazanmak için tanrı ile yapılan anlaşmalar ona verilen vaatler olabilir. Müslüman bir bireyi düşündüğümüz zaman kendi içinden iyileşirsem ve biraz daha hayatım olursa camiden hiç çıkmayacağım ve namazımı hep kılacağım gibi vaatler verebilir. Ya da Müslüman değilse tanrıya ömrünü adamak ya da hayatını kiliseye hizmet ederek geçirmek gibi vaatler verir.

Pazarlık tanrı ile yapıldığı gibi doktorla da yapılabilir. Şu örnekteki gibi;

Ağır ve sancılar çeken bir hasta, acısından ve ağrısından dolayı hastaneden ayrılamıyordu. Evlenmek üzere olan bir oğlu vardı ve bu düğüne katılmayı çok istiyordu. Doktorlar ona düğüne katılabilecek üç dört saatlik bir tedavi yöntemi uyguladılar. O büyük gün geldiğinde takım elbisesini giydi, sağlam bir adam gibi düğüne katıldı. Hastaneye döndüğü vakit yorgun ve bitkin gözüküyordu fakat doktora: ‘bir başka oğlumun daha olduğunu unutmayın’ dedi.205 Bu hasta doktorla

204 Ali köse, “Travmalarımız Din ve Biz” Diyanet Aylık Dergi, Ankara, 2017, S.313, s. 70.

205 Kübler-Ross, Ölüm ve Ölmek Üzerine, s. 90.

43

pazarlık etmiş ve bu pazarlıktan olumlu sonuç almıştır. Olumlu sonuç aldığı için de yeni pazarlıklara girişmektedir.

1.5.4. Depresyon

Hasta önce inkâr etmiş sonra öfkelenmiş sinirlenmiş sonra pazarlık etmiş fakat istediği sonucu elde edememiştir. Hastanın artık tepki vermeyi bırakması ve üzülmesi depresyon safhası olarak adlandırılır.

Depresyon sevilen bir şeyin kaybedilecek olmasına kişinin hazırlanma aşamasıdır. Hayatta sevdiğimiz şeyleri kaybettiğimiz zaman üzülürüz. Bir de söz konusu insanın kendi hayatını kaybetmesi olursa bu üzüntünün tarifi imkansızdır.

Kişi bu safhada kaybetmeye hazırlanır o yüzden hastayı dünyevi bir şeylere teşvik etmek ya da onu rahatlatmaya çalışmak onun için pek de anlamlı değildir.206 Yine hastaya üzülmemesini söylemek de ters tepki vereceği için en iyi yok hastanın kendini ifade etmesini sağlamak ve dini anlamda inancı var ise uhrevi anlamda onu rahatlatmaya çalışmaktır.

1.5.5. Kabullenme

Kabullenme aşaması son aşamadır. Artık kişi tüm çabasını harcamış her şeyi yapmış, bir sonuç alamamış ve ümitsiz bir şekilde kendini bırakmıştır. Hasta duyarsızlaştığı için ne üzüntü duyar ne de kızar. Genellikler her şeyi boş verip durumu kabul eder ve kendisini reddedilmişlik duygusu içerisinde bırakır. Kişi artık kendi dünya görüşüne ve dinine göre ölümü kabullenmiştir.

Kübler-Ross un yapmış olduğu bu beş aşamalı çalışma en genel anlamıyla yapılmıştır ve Amerika’da yapılmış olan bir çalışmadır. Oysa Müslüman bireyler Amerika’nın aksine ölüme daha metanetli yaklaşıp bu aşamaların hiçbirini yaşamadan sabırla karşılayabilirler.

206 Kübler-Ross, Ölüm ve Ölmek Üzerine, s. 95.

44