• Sonuç bulunamadı

1.4. Muhafazakâr Teorinin Biçimlenmesi

1.4.1. Kıta Avrupa’sı ve İngiliz Muhafazakârlığı

Kıta Avrupa’sında gelişen klasik muhafazakârlıktır. Klasik muhafazakârlık, Kıta Avrupa’sında Fransız kaynaklı Frankofon muhafazakârlığı ve Alman muhafazakâr düşüncesini temsil eden Ger-menafon muhafazakârlığı olarak iki şekilde gelişmiştir.

Frankofon muhafazakârlığı, diğer muhafazakârlık türleriyle ortak özellikler taşımasına rağmen, daha katı ve uzlaşmaz tavrıyla diğerlerinden ayrılır. Devrimlere karşı duran Fransız muhafazakârlığı, Fransız İhtilali’ne ve sonuçlarına şiddetle karşı çıkar ve bu durum karşısında, cemaat, kilise ve dini savunur (Çaha, 2007: 105-106). Fransız muhafazakârlığı dini (Katolik) yönü baskın olan bir muhafazakârlıktır (Bora, 2008: 62).

Joseph de Maistre (1753-1821) ve Louis Gabriel de Bonald (1754-1840) Fransız muhafazakârlığı için önemli düşünürlerdir. Bu düşünürler, Edmund Burke’un Fransız İhtilali’ne dönük tepkisini desteklemişlerdir; fakat Burke’dan farklı olarak muhafazakârlık ile Katolikliği bir bütün olarak almışlardır (Muller, 1997: 123). Muller, Maistre ve Bonald’ı teokratik muhafazakâr düşünürler arasında saymıştır (Muller, 1997: 6). Burke, Maistre ve Bonald’la aynı fikirde olmamış, eski düzenin ihyasını kabul etmemiştir.

Edmund Burke’un muhafazakârlığı, özgürlükler ve şahsi çıkarlar konusunda liberal bir nitelik taşımıştır (Beneton, 2011: 30).

Joseph de Maistre’nin 1797 yılında yayımlanan Fransa Hakkında Düşünceler adlı çalışması, onun devrime yönelik düşüncelerini anlattığı en bilinen eseridir. Bu eserinde Joseph de Maistre, Fransız Devrimi’ni karşı konulmaz büyük bir güç olarak açıklamıştır.

Ona göre devrimin gücü her şeyi alt üst ederek alıp götüren bir hortum gibidir (Beneton, 2011: 33). Devrim, dinden yoksun insanların başına gelen bir ceza ve Protestanlığın bir neticesidir (Vural, 2002: 387). Joseph de Maistre, Aydınlanma’ya karşı da tepki göstermiş ve onu şeytan işi bir ayaklanma olarak nitelendirmiştir (Maistre, 1965’ten aktaran: Duman, 2010: 149).

Louis de Bonald koyu bir Katolik’tir. Burke’dan ve Maistre’den farklı bir üslubu vardır. Fransız Devrimi’nin hatalı ve yanlış düşüncelerin ürünü olduğunu savunmuştur.

Bonald, Fransız muhafazakârlığının entelektüel geleneksel yapısını oluşturmuştur. 1796 yılında kaleme aldığı Théorie du Pouvoir Politique et Religieux (Siyasal ve Dini İktidarın

Teorisi), en önemli eserlerinden biridir (Beneton, 2011: 40-42). Bonald, dini ele alırken, onun inanç boyutundan öte, cemaat boyutuyla ilgilenmiş, din kelimesinin Latince kökünün religare olduğunu ve birbirine bağlı olmak anlamına geldiğini vurgulamıştır (Bora, 2008:

101).

Fransız muhafazakârlığı için önemli isimlerden biri de Maistre ve Bonald’ın takipçisi olan Charles Mauras (1868-1952)’dır. Mauras, geleneksel monarşinin savunucularındandır. Demokrasi ve parlamentarizme karşı çıkmıştır. Onun Fransız muhafazakârlığına katkısı, milliyetçilik ile muhafazakârlık arasında güçlü bir ilişki kurarak yeni bir boyut kazandırması ve yenilemesidir (Beneton, 2011: 59-60). Charles Mauras, Fransız radikal sağ veya faşist akımını temsil eden Action Française dergisine önderlik eden kişiler arasındadır (Kansu, 2003: 119). Mauras’ın en baştaki fikirleri ile Fransa’daki 1870 Üçüncü Cumhuriyet rejiminden sonraki fikirleri aynı değildir. Charles Mauras, en başta aşırı kralcı, mutlakıyetçi ve adem-i merkeziyetçiyken, daha sonra ideolojisini devlettin mutlak otoritesine doğru yöneltmiştir. Bu süreçte Mauras’ın birlikte hareket ettiği Edmond Demolins ve çevresine yönelik düşünceleri de değişmiştir ve onların dünya algılayışlarının ve savundukları temel değerlerin, 20. yüzyılın ihtiyaçlarına cevap vermediğini savunmuştur ve onları hayalperest olarak nitelendirmiştir (Kansu, 2009: 163).

Fransız düşünürlerden Tocqueville ve Montesquieu, Burke’un temel fikirlerine yakın bir söyleme sahip Fransız muhafazakârları olarak bilinirler (Çaha, 2007: 107).

Tocqueville, Fransız Devrimi’ne yönelik düşüncelerini Eski Rejim ve Fransız Devrimi adlı eseri yazarak açıklamıştır. Edmund Burke’un Fransız Devrimi’ni 1688 İngiliz Devrimi ve 1776 Amerikan Devrimi gibi diğer devrimlerden ayrı tuttuğu gibi o da Fransız Devrimi’ni ayrı tutmuştur. Burke gibi o da, Fransız Devrimi’ne politik reform konusunda tecrübeden yoksun ve düşünüldüğünden çok daha kötü sonuçlara yol açtığı için karşı çıkmıştır (Nispet, 2007: 56-57). Philippe Beneton (2011: 30), Tocqueville’nin Edmund Burke’dan farkını şu şekilde açıklamıştır:

Tocqueville modern ilkelerin, liberalizmin ilkelerinin anarşinin ya da despotluğun mayası olabileceğinden kuşkulanır. Doğal soyluluğun, erdemin ve yeteneklerin yok olmasından, törelerin ve tarzların gerilemesinden kaygı duyar. Burke’ dan farklı olarak, dinamizminden kuşku duyduğu bu ilkelerin meşruiyetini kabul eder. Burke, liberal bir muhafazakâr ise, Tocqueville muhafazakâr bir liberaldir.

Germenofon muhafazakârlığı, akla ve ilerlemeye verdiği önemle diğer muhafazakâr yaklaşımlardan ayrılır. Bu muhafazakârlığın temsilcisi Hegel olarak görülür. Hegel ilerlemeyi savunurken bunun devrimle değil, milletin ve tarihin diyalektik değişiminin içsel yapısındaki dinamiğiyle gerçekleşeceğini belirtmiştir (Çaha, 2007: 105-106). Rustus Möser (1720-1794) ve Friedrich Carl von Savigny (1779-1861) gibi muhafazakâr düşünürler, hukuk, toplum ve kültür gibi alanlarda Germenofon muhafazakârlığının gelişmesine katkı sağlamışlardır (Vural, 2003: 32).

İngiliz muhafazakârlığı, Fransız muhafazakârlığından çok daha farklı bir şekilde gelişmiştir ve devletin kurucu unsuru olmayı başarmıştır (Dural, 2006: 60). İngiliz muhafazakârlığının göze çarpan en temel özelliği geleneklere olan bağlılığıdır. Geleneklere bağlılık, onların kurumsal yapılarda değişikliklere de karşı çıkmalarının sebebidir. Onlara göre, tarihsellik kurumsal yapılara meşruiyet vermektedir, bu sebeple İngiliz muhafazakârları, Lordlar Kamarası ve Monarşi gibi kurumlara derinden bağlıdırlar ve otorite ve vatanseverliğe oldukça önem verirler (Helvacı ve Demir, 1998’den aktaran:

Vural, 2003: 33). İngiliz muhafazakârlığını temsil eden en önemli isim Edmund Burke’dur (Taşkın, 2003a: 382).

İngiliz muhafazakârlığında, siyasetin güç sağlamak için olduğu yönünde bir inanış vardır. Bu doğrultuda İngiliz muhafazakârlığı, iktidar mücadelesini kazanmak için değişime sıcak bakmaktadır. Değişime yönelik ılımlı tavrı, onun çağın koşullarına uyum sağlayarak, çoğu reforma öncü olmasını sağlamıştır (Safi, 2007: 50-51). İngiliz muhafazakârlığının değişime yönelik ılımlı tavrının önemli bir nedeni, devrimlerin meydana çıkmasını önlemek ve devrimlere engel olmaktır (Demirel, 2009a: 228).

İngiliz muhafazakârlığı, liberal bir muhafazakârlıktır, temel değerlerin korunması koşuluyla reform fikrine sıcak bakar (Bora, 2008: 62). İngiliz muhafazakârlığına göre, reformlarla kendisini değiştirmeyen ve yeniliğe kapalı olan bir devlet kurumunun varlığı ve geleceği tehlike altında olacaktır (Beneton, 2011: 68). İngiliz muhafazakârlığının temel ilkeleri arasında, parlamentarizm, güçler ayrımı, yasaların hâkimiyeti yer alır (Beneton, 2011: 51).

Günümüzde muhafazakâr ideoloji Kıta Avrupa’sında, Hıristiyan Demokrat Partiler tarafından temsil edilmektedir. Genellikle muhafazakâr, demokrat ve milli gibi kelimelerin bu partilerin isimlerinde kullanıldığı görülmektedir (Safi, 2007: 47).

Benzer Belgeler