• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ĐNSAN VE KISKANÇLIK

2.6. Kıskançlık Çeşitleri

Kıskançlık her bireyde farklı düzeyde ortaya çıkan bir tutumdur. Kıskançlık çiftlerin ilişkilerini olumsuz anlamda etkilemediği sürece normal karşılanacağı gibi aşırı boyutlarda ise ilişkiye zarar veren bir hale gelmektedir. Aşırı boyutlardaki kıskançlıkların bir kısmı psikoterapi ile aşılabilirken, bazıları ise patolojik boyutlarda olup, ilaç tedavisi gerektirmektedir.

2.6.1. Kıskançlık

Kıskançlığı tuza benzetebiliriz. Kıvamında olursa ilişkiye tat katar, fazla olursa ilişkiyi bozar. Bu durum farkındalıkla üstesinden gelinebilen bir tutumdur. Kıskançlığın derinliklerine inildiğinde bastırılmış duygular, yansıtmalar, haset, özgüven kaybı, çocukluktaki korku ve güvensizlik gibi çok boyutlu ve karmaşık bir tablo karşımıza çıkmaktadır.

Kıskançlık nedeni sorgulandığında, kişisel güvensizlik, toplum gözünde değer kaybına uğrama endişesi, ilişkide zayıf kalma endişesi ve dışlanma korkusu gibi durumlar ortaya çıkmaktadır (Sayar, 2008: 58). Psikodinamik yaklaşıma göre, aç bir bebek ağladığında anne ortada değilse, bebek korkunç bir endişe ve terk edilme duygusu yaşar. Bu korkular evrenseldir. Tıpkı bu durum gibi insandaki kıskançlıkta evrenseldir. Kıskançlık bazı derin korku ve isteklerin ortaya çıkardığı karmaşık bir hale benzetilmiştir. Sosyo-psikolojik yaklaşımda da kıskançlığın doğal, içgüdüsel ve kaçınılmaz değil, kültürel tavırlar tarafından belirlenen öğrenilmiş bir tepki olduğu ifade edilir (Pines, 2003: 92,176).

Merkle, kıskançlığın kaybetme korkusu, aşırı sahiplenme hissi ve bireyin kedisine güven duymadığı bir durumda ortaya çıktığına dikkat çekmektedir. Kişinin kendisini kabullendiği oranda kıskançlığın azalacağını belirtmektedir (Merkle, 2006: 29; Blevis, 2010: 9). Yalnız kalma ve terk edilme korkusu da kıskançlığın oluşumunu etkilemektedir. Yalnızlık duygusunun beslediği kontrolcü tavırlar, bir süre sonra kişinin korktuğunun başına gelmesine neden olmaktadır. Đnsanın korkuları davranışlara yansır

ve bir süre sonra bu davranışlar karşısındakini sıkıntıya sokar (Erol ve Sağır, 2006: 188).

Kıskanan kişi sürekli eşini kontrol altında tutmaya çalışır. Bazen sözel bazen de davranışlarıyla bunu gösterir. Eşinin her hareketi kıskanç eş için kontrol edilmesi gereken bir durumdur. Bu telefonuna gelen mesajlardan tutun da, kredi kartları bilgilerine kadar her şey onun için incelenmesi gereken bir durumdur. Eşlerden birinin diğerine az ilgi göstermesi kıskançlığı tetikler. Eşiyle arasındaki iletişim kopuksa kafasından senaryolar kurmaya başlar. Bu düşünceler bireyin hayatına hâkim olmaya başlar. Sonuçta güven duygusu zedelenir ve kıskançlık tepkileri yoğun olarak görülmeye başlar.

Bazı psikologlar kişinin kendi sadakatsizliğinden ya da bastırılmış dürtülerden kaynaklanan kıskançlığı “yansıtılmış kıskançlık” bazıları da “gerekçeli kıskançlık” diye adlandırmışlardır (Sayar, 2008: 58; Merkle, 2006: 36). Bireyin bilinçaltındaki endişelerini eşine yansıtması ve beynindeki kıskançlık senaryolarının her an gerçekleşebileceği düşüncesi kıskançlığı normal boyutlarından hastalık boyutlarına doğru çıkarmaktadır.

Kıskançlık kişinin bireysel ve sosyal yaşantısını etkileyen bir durumdur. Burada kıskanç insan sadece karşısındakine zarar veriyor gibi düşünülse de, aslında kendisi de zarar görmektedir. Kıskançlık duygusu kişinin düşüncelerini kontrol altına alarak yaşamını etkilemektedir. Bu durum sosyal hayattaki diğer alanlara da yansıdığı zaman bireyin hem aile hem de sosyal yaşantısını etkileyecek demektir.

2.6.2. Aşırı Kıskançlıklar

Normal boyutları aşan kıskançlıklar aşırı kıskançlıklardır. Kıskançlık durumunda verilen tepkilerin dramatik, gerçek dışı bir tehdide yönelik ve şiddet içeriyor olması ve ilgili duygu, düşünce ve davranışlarda normalden aşırı uçlara doğru bir kaymanın gözlenmesi durumu şeklinde tanımlanabilir (Demirtaş, 2006: 189).

Kıskançlığın nedenleri güçlü aşağılık kompleksi ve yenilgi duygularıdır. Kıskanç insanlar aşırı derecede kaybetme korkusu yaşarlar. Bu insanlar karşılaştırılmaktan korkmaktadırlar. Aşağılık duygusu eşi için kendisinin çekici bir insan olmadığı düşüncesi yaşamasına neden olacaktır (Merkle, 2006: 34). Bu tür kıskançlık, kişinin

muhatabına tutku derecesinde bağlanmasından, onu kaybetme kaygısından ve buna bağlı olarak birtakım özgüven problemleri yaşamasından kaynaklanır. Böyle durumda kıskanan taraf, sürekli eşini engelleme çabasındadır. Eşinin gittiği yerlere, konuştuğu insanlara aşırı derecede dikkat eder, baskıcı ve zorlayıcı tavırlar içindedir. Hoşlanmadığı durumlar karşısında sert tepkiler verir (Aktosun, 2009: 60).

Kıskanan eş, eşinin tüm zamanını tekeline almaya çalışır, onun sosyal yaşantısını kısıtlamaya çalışabileceği gibi bazen eşinin konuştuğu her kişiyi potansiyel bir tehdit olarak algılayabilir. Bazıları ise kıskançlığa sebep olan üçüncü şahıstan üstün olduğunu ispat için abartılı şeyler yapabilir (Sungur, 2009: 29). Eğer birey kıskançlığa tehdit olarak algıladığı şahıstan üstün olduğunu ispat etmeye çalışıyorsa bireyin burada bastırılmış duygularının olduğu ve aşağılık kompleksi yaşadığı görülmektedir. Bu durumdaki şahıs kendini ispat edebilmek için farklı yöntemlere başvurabilir.

Yoğun kıskançlık deneyimi geçiren kişiler, kıskançlığı son derece acı veren ve delice bir duygu olarak tanımlamaktadırlar. Kıskançlık bazen öyle bir hal alır ki, delilik ile aklı başındalık arasındaki gri alanda yer alır. Aşırı kıskançlıkta şu noktalar dikkat çeker: Kıskançlık değerli ilişkiye gerçek tehdit oluşturmamaktadır. Kıskançlık gösterisi aşırı, dramatik, abartılı, şiddet doludur (Pines, 2003: 28-30; Blevis, 2010: 9). Durduk yerde eşinden şüphelenen ve onu takip eden adam aşırı kıskançlığa iyi bir örnektir. Artık eşinin her hareketi aşırı kıskanç için bir değerlendirme konusudur. Bu değerlendirmeler sanal ve abartılı olabilmektedir.

Aşırı kıskanç kimseler eşine zarar verme eğilimlerine girebilirler. Bu durum “eşi kontrol altına alma” düşüncesiyle ilgilidir. Đhanete uğramış eşler, kıskançlığa ve şiddete eğilimli ise bu durumda eşlerine fiziksel olarak zarar verebilirler (Pines, 2003: 212). Đleri boyutlardaki kıskançlık birkaç olumsuz duyguyu da beraberinde getirmektedir. Bular: Haset, zarar verme, eşin yok olmasını istemek gibi normal ötesi durumlardır. Aşırı kıskançlık tedaviyi gerektiren bir durumdur. Bu durumdaki kişiler hasta olduğunu kabul etmedikleri için tedaviyi de kabul etmemektedirler. Geleneksel yapımızda eşi kıskanç olan kadınlar aman idare edeyim de problem çıkmasın diye yaklaşım gösterirler, bu yanlış bir durumdur. Bu durumda susmak kıskanç kişileri en çok tedirgin eden durumdur. Kıskanç eşle çatışmaya girmek de yanlış bir tutumdur. Eşine güven problemi yaşayan kişi, devamlı onu test eder ve sinirlendirir (Tarhan, 2009b: 65-66). Maskeler

takarak birbirleri ile iletişim kuran aile sağlıklı aile değildir (Cüceloğlu, 2008: 194). Bu durum onun düşüncelerinin dışa yansımasıdır. Bu denemelerin altında kıskançlık krizleri vardır. Kıskanılan eş bu denemeler karşısında sabrı zorlandığı anda aile içi huzursuzluklar meydana getirmeye başlamaktadır. Kıskanılan eş çeşitli psiko-sosyal nedenlerden dolayı susmak zorunda kalıyorsa bu durumda hem ruhen hem de fizyolojik olarak yıpranmaktadır. Aşırı kıskançlık her iki tarafın da hem fiziki hem de ruhî olarak yıprandığı bir kıskançlık türüdür.

Kronik ve Akut Kıskançlığı

Akut kıskançlığı, hiç kıskanç olduğunu düşünmeyen ancak eşi tarafından aldatıldığında bunu keşfeden kişilerde görülür. Tepkiler gerçek bir olaya olmasına rağmen çok abartılı, aşırı ve dramatiktir. Akut ve kronik kıskançlığın dış göstergeleri birbirine benzemekle birlikte, kıskançlık tepkisinin nedeni ve süresi çok farklıdır. Akut kıskançlık durumunda, tepki aşırıdır, ancak belirli bir olaya karşı ve geçicidir. Kronik kıskançlıkta, kişinin çocukluk deneyimlerine bağlı kıskançlık eğilimi vardır ve özgüveni düşüktür. Birçok insanın tehdit hissetmediği durumlarda kıskançlık duyacaktır (Pines, 2003: 33). Akut kıskançlığı olan bireyin eşinin kendisini aldattığı ana kadar kıskançlık tepkileri görülmeyebilir. Bu duyguyu harekete geçirecek bir olayın tetiklenmesiyle bu tür kıskançlık ortaya çıkmaktadır. Aslında akut kıskançlığı arı kovanına çomak sokmak gibidir. Bu durumda kıskançlık bir etki ile ortaya çıkar. Bireyin burada yapısı kıskançlığa uygundur. Tetikleyici olay ise kıskançlığın gün yüzüne çıkması ve belirginleşmesi şeklindedir. Tepkilerin şekli ve şiddeti ferdin bireysel ve sosyal durumuna göre değişiklik gösterebilmektedir.

Evliliğinde aldatılmayan ama aldatılma endişesi yaşayan kişi, eşine karşı sergilediği kontrolcü davranışlar sebebiyle utanç duyabilir. Kıskanç kişinin düşüncesinin odak noktası eşinin davranışları ve kendisidir. Eşinden ayrı kaldığı her anın detaylarını öğrenmek için eşini sürekli sorgular (Erol ve Sağır, 2006: 186).

Paranoyak bir kişilik yapısına sahip bireylerde kronik kıskançlık hezeyanı görülmektedir. Bu durumdaki kişi gerçek temele dayanmayan birtakım düşüncelere sahiptir. Bu kişilerde psikolojik çöküntü, kendine zarar verme ve saldırganlık eğilimleri görülebilir (Büyük Larousse, 1986: 6730). Kronik kıskançlığın ortaya çıkmasında

kıskançlığı tetikleyecek bir durumun varlığı her zaman söz olmayabilir. Bu durum bireyin kişilik yapısıyla ilgilidir. Bireyde karakter haline gelmiş olan kıskançlık çeşitli

şekillerde ortaya çıkmaktadır. Kronik kıskanç insanların, özgüven problemleri vardır. Sevdiği insanı kaybetme endişelerine ve aşırı sahiplenme duygularına engel olamazlar.

Paranoid Kıskançlık

Bu tür kıskançlığa kıskançlık paranoyası da denilir. Paranoid kişilik bozukluğu ortada tam ve geçerli bir kanıt bulunmaksızın, kişinin aldatıldığından, takip edildiğinden, kendisine zarar verildiğinden veya zarar verilmek istediğinden aşırı derece kuşkulanması olarak tanımlanabilir. Çevresindekilerin samimiyetinden, bağlılığından ve güvenilirliğinden emin değildir. Sıradan olay ve durumlardan kendisine karşı bir aşağılanma, küçük düşürülme veya gözdağı verilmesi gibi anlamlar çıkarır. Sürekli kin besler. Görmezden gelinmeyi bağışlamaz. Yeterli ve gerçek bir kanıt olmaksızın eşinin sadakatinden sürekli şüphe duyar. Karşısındakinin sözlerinden kendince anlamlar çıkararak hiçbir sebep yokken öfkeyle saldırıya geçebilir. Bu kişiler patolojik düzeyde kıskançtırlar. Güvensiz, şüpheci, tedirgin ve gergindirler. Genellikle soğuk ve ciddi kişilik yapıları göze çarpar (www.turkcebilgi.net, 31. 03. 2010).

Bu durum kıskançlığın hastalık boyutudur. Kıskanan kişi geçmek bilmez şüpheler içindedir, sürekli tedirgin ve sinirli bir biçimde eşini takip eder. Aldatılma kaygısı taşıyordur. Hatta kimileri evden çıkarken evdeki koltukları inceleyip “Bu minderin yeri değişmiş, kim geldi? veya “Banyo havlun ıslak neden banyo yaptın” gibi sorularla eşlerini bezdirir. Bu tip kişilerin psikolojisinin alt yapısında kişi kendisini zayıf hissettiğinden eşinin kendisini aldatacağı düşüncesine kapılmaktadır (Aktosun, 2009: 62; Tarhan, 2009b: 66).

Hastalık boyutunda kıskanç olan kişinin bütün zamanını kıskançlık düşünceleri alır. Sürekli kendisini kıskandıran insanlardan nasıl intikam alacağının hayallerini kurar. Durduk yerden kıskançlık tepkileri ortaya çıkar (Sayar, 2008: 53). Eğer kıskançlık eşin özgürlüğünü kısıtlamaya giderse bu gerilime neden olur. Güven bunalımını beraberinde getirir. Kendisine güvenilmediğini düşünen eşin ruhunda, sevgi ve saygı tohumu kalmaz. Kıskanç insan bir türlü esaretinden kurtulamadığı kıskançlık yüzünden sıkıntı çekerken kıskanılan ise eşi tarafından uğradığı baskı yüzünden sıkıntı çekmektedir. Bu

kıskançlık türünde her zaman kıskançlığı tetikleyen bir olay yoktur. Gerçek ve olası bir tehlikenin olmaması durumunda bile bu kıskançlık devam etmektedir.

Aşırı kıskançlıklarda organik, nörolojik ve fiziksel yetersizlikler kıskançlığın ortaya çıkmasında etkilidir. Kıskançlık burada değerli ilişkiye tehdit oluşturmamaktadır, kişinin içsel kıskançlık dürtüsüne dayanamaması esastır. Kıskançlık gösterisi aşırı, dramatik, abartılı veya şiddet doludur (Pines, 2003: 31-33). Böyle bir rahatsızlığı olan kişi, patolojik bir şekilde kıskanç olabilir, sıklıkla eşinden şüphe duyar. Kıskançlıklarını desteklemek için önemsiz ve durumlara bağlı deliller toplamaya başlar. Eşlerinin sürekli nerede olduklarını, hareketlerini, niyetlerini ve sadakatlerini sorgularlar. Yaklaşımlar genellikle sanal olur.

Kıskançlık patlaması suçlamayı doğurur. Suçlama kavgaya dönüşür, gece uykusunda eşini uyandırıp rüyanda kimi görüyordun? diye soran eş bu ilişkiye zarar veriyordur. Bu tür kıskançlık, beyindeki kıskançlık ve kuşkuculuktan sorumlu alanların kimyasının bozulmasıyla alakalıdır ve tedaviyi gerektirir (Tarhan, 2009a: 69). Bireyin buradaki kuşkuları normal boyutlarda bir davranış değildir. Tamamıyla beyninde kurgulamış olduğu birtakım şüphelerini eşine yansıtarak, bu kuşkularının gerçekleşeceğini düşünmektedir.

Paranoid kıskançlığa beyin hasarı, organik psikoz, alkol, hipertiroidizm ve kanser gibi organik nedenler de sebep olmaktadır. Kadınlar, adet döngüsünün yumurtlama döneminde daha kıskanç olmaktadır. Özellikle şizofren ve paranoya gibi zihinsel rahatsızlığı olan kişiler kıskançlığa çok yatkın insanlardır (Pines, 2003: 88). Birey burada beyninde kurgulamış olduğu senaryoları eşine yansıtır ve gerçekmiş gibi hareket eder. Eşine karşı genellikle kuşku doludur.

Çoğu psikiyatristler ve klinik psikologları bu durumda farmakolojik yönteme, yani ilaç tedavisine ihtiyaç duyarlar. Beyindeki kimyasal değişikliklerin tekrar düzenlenmesi gerektiğini savunurlar. Bilişsel-davranışsal terapistler, tedavi için bilişsel yöntemin daha etkin olduğu kanaatindedirler. Sistematik yaklaşımcılar, çiftlerin birlikte tedavi edilmesinin en iyi yöntem olduğunu belirtirler. Freud ve psikodinamik tedavi uzmanları ise bireyin geçmiş yaşantılarıyla bu tür kıskançlıkların ilgili olduğunu, bastırılmış hatıralara karşı bir savunma mekanizması olarak kıskançlığı kullandıklarını belirtirler.

Psikodinamik yaklaşımcılar bu durumda en iyi tedavi yönteminin bireysel psikoterapi olduğu görüşündedirler.

2.7. Kıskançlık Tepkileri

Benzer Belgeler