• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

4.3. Kırım Tatarlarının Etnik Kimliklerinin İfadesi Olarak Müzik

Martin Greve, müziğin kimlik simgesi olarak kullanımında, belirlenmiş bir müzik repertuarının diğer müziksel unsurların önünde yer aldığını ve bu repertuarın kimlik bağlamında önemli bir işlevselliği olduğunu vurgular:

Müzikten beklenti bir kimliğin altını çizmekten ibaret olduğunda, bunun için çoğunlukla belli bir repertuarın, belli anlamlar taşıyan ilahilerin, şarkıların, melodilerin, ritimlerin, enstrümanların veya dansların varlığı yetmekte, müzikal realizasyon ise ikinci planda kalmaktadır (2006:305)

Göç ile birlikte bireyler ve toplumlar beraberlerinde kültürel unsurlarını da taşırlar. Bu unsurlardan bir olarak müzik, göçmen toplumun kimliğinin ortaya konulması, korunması yani kısacası kültürel kimliğin dışa vurumu açısından önem 58 Bu sıkıntının gelişmesinin bir nedeni de öteden beri kendi müziklerinde taşıyıcı özellikleriyle

taşır. Müziğin kültürün en durağan ve değişime en fazla direnen bir öğesi olduğu hakkındaki görüş göçmen ya da diaspora yaşayan topluklular özelinde daha güçlü bir hal alır. Çünkü bu topluluklar yabancı bir çevrede, kültürel kimliklerini ortaya koymak amacıyla, kültürlerine anayurtlarındaki soydaşlarına göre daha tutucu ve daha sürekli bir süreç yaşarlar.

Örneğin Koreli göçmenlerin kendileriyle birlikte anayurtlarından getirdikleri bir müzik birkaç kuşaktan daha uzun süre yaşadı ve onların etnik kimliğini bir simgesi olarak görüldü. 1920’lerde kalma popüler bir Kore şarkısı, ‘Yu Suil ve Sim Sun-ae’ he ne kadar Kore’de artık çalınmıyorsa da Orta Asya’nın Korelileri tarafından hala söylenir. (Um, 1998:299)

Seyitosman (CD, track 2) yırı Eskişehir‘de (Türkiye’de) çok yaygındır ve tepreşlerde mutlaka (defalarca) seslendirilir. Hatta bu yır öyle yaygındır ki, Kırım Tatar milli marşı olan “Antetkenmen” (CD, track 1) den bile daha bilindik bir parçadır59. Bektöre de dernek başkanıyken ona Seyitosman’ın Tatarların milli marşı olup olmadığını sorduklarını söyler (grşm, Esk, 2004). Bunu Eskişehir derneğinde yaptığım görüşmede dernek yönetim kurulu üyeleri de vurgularlar:

Aslında Antetkenmen diye bir şey var onu çok kimse bilmez ama Seyitosman’ı herkes bilir milli marşımızdır o bizim.” (Ökmenler, grşm, Esk, 2004).

Dolayısıyla Seyitosman Türkiye’de Kırım Tatarlarının kimliksel bir simgesi halindedir. Oysa bu parça Kırım’da hemen hemen hiç bilinmez, parça artık unutulmuştur60.

59 Filiz Tutku Aydın; tepreşteki katılımcıların çoğunun Kırım Tatar milli marşını (Antetkenmen)

bilmediğini hatta kimilerinin ilk kez duyduğunu aktarır (2006).

60

2004 yılında Kırım’a birlikte gittiğim 22 kişilik Kırım Tatarından oluşan kafile, rastladığı hemen tüm Tatar müzisyenlerinden Seyitosman yırını istedi ve karşılaşılan hiçbir müzisyen tarafından seslendirilemedi. Bu durum Türkiye’den giden Kırım Tatar kafilesini üzmüş, kızdırmıştı. Özbekistan’dan geri dönüp Kırım’a yerleşen Tatar müzisyen Mustafa Aliyev, kafile tarafından istenen

Seyitosman yırını bilmediğini söyleyince, Mustafa’nın Tatarlığı sorgulanacak derecede tepki

Gökgöz’de Ayder İlyasof adındaki bir Kırım Tatar müzisyeni ile yapacağım görüşmeye kafileden birkaç Kırım Tatarı da katılmıştı. Görüşme anında kemane (keman) çalan İlyasof’dan etkilenen Emre Kulcanay: “Seyitosman’ı biliyor musun, onu çalar mısın” diye sorunca, yine Türkiye’den gelen Yümnü Dalkılıç: “ha, ha! ‘Seyitosman’ı her Tatar bilir” dedi. Oysa İlyasof yırı bir türlü hatırlayamadı. Emre Kulcanay biraz mırıldanarak İlyasof’a yırı anımsatmaya çalıştı. İlyasof çalmaya çalışsa da yırı tam olarak hatırlayamadı. Hem Kırım’da, hem de Özbekistan’da yaklaşık 50 yıldır müzisyenlik yapan bir Kırım Tatarı Ayder İlyasof şunu söyledi:

Ben 50 yıldır toylarda çalarım bunu benden istemediler” (grşm, Gökgöz, 2004).

1975 yılında Kazan ve Kırım Türklerinin Folklor ve Musikisi adlı çalışmasında Atlan Araslı şunları aktarır:

Musiki uzmanlarımızdan Sayın Mithat Akaltan bana böyle dedi ve şöyle devam etti: “… Atatürk’ün Kırımlı Türklerin türkülerini bilhassa Seyitosman’ı asıllarına uygun olarak tekrar tekrar kendi kendine mırıldandığını arkadaşlar söylerlerdi” (1975:340)

Araslı bu açıklamadan sonra bir dip not düşer ve: “Seyitosman türküsü 1910 yılında Rusya’da yayınlanmış bir kitaptan tarafımdan derlenerek Musiki Mecmuası’nı 256. sayısında yayınlanmıştır” der. Dolayısıyla Seyitosman Türkiye’ye Kırım’dan taşınan ve yaklaşık en az yüz yıllık bir geçmişi olan bir yırdır. Bu yır anavatan dışında özellikle Türkiye’de Tatarlar arasında ciddi bir yaygınlık kazanırken, Kırım’da unutulmuştur. Um’un konuya ilişkin Koreli göçmenler üzerine yaptığı çalışmadan bir alıntı anlamlı olacaktır:

Koreli göçmenlerin kendileriyle birlikte anayurtlarından getirdikleri bir müzik birkaç kuşaktan daha uzun süre yaşadı ve onların etnik kimliğini bir simgesi olarak görüldü. 1920’lerden kalma popüler bir Kore şarkısı “Yu Suil ve Sim Sun-ae” her ne kadar Kore’de artık çalınmıyorsa da Orta Asya’nın Korelileri tarafından hala söylenir (1998:299)

Eskişehir Tatarlarında tepreş’te bilinen ve beklenen Kırım Tatar repertuarının seslendirilmesi, müziksel estetiğin önünde yer alır. Yani başka bir ifadeyle tepreş alanındaki seslendirmelerde müziksel seviyelerinin tartışıldığı veya övüldüğü pek rastlanan bir şey değildir. Asıl olan ne çalındığı ve hangi çalgının kullanıldığıdır, nasıl çalındığı değil. Parçaların hemen hepsi izlerkitle tarafından bilinmesine rağmen yine de bu parçaların seslendirilmesi beklenilmektedir.

Eskişehir tepreşinde sahne içinde koro halinde yır söyleme geleneği çok yaygındır. Bu edim Eskişehir Tatarları arasındaki etnik grup dayanışmasının bir göstergesidir. Turino (1989:17) Güney Peru’da yaptığı bir çalışmada müziksel ve müzik dışı davranışlara dikkat çeker; ona göre toplu seslendirme grup dayanışması sağladığı için asıl seslendirme biçemidir. Grup dayanışmasının önemli olduğu topluluklar için özellikle şenliklerde toplu seslendirmeler yapılır. Bireysel seslendirme göz ardı edilir.