• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.2. Diasporanın Ortaya Çıkardığı Kültürel Dinamikler

1.2.3. Diasporik Deneyimin Sonucu Olarak Çoklu Kimlik

Bugün modern diaspora deneyimi yaşamış göçmenler, kültürel kimliklerini tamamen bırakmaya ya da hiçbir dönüşüm ve değişim şansı olmaksızın ebediyen ona tutunmaya zorlayan ikilemleri ret eder (Lipsitz, 1999:126). Kaya’nın da vurguladığı gibi: “çok yakın zamana değin diasporik toplumlar, içinde yaşadıkları ülkenin yasal ve siyasal hegemonyasına itaat etmek zorundaydılar. Oysa bugün anavatanla ile kurulan ulusötesi iletişim ve ulaşım ağları diasporik öznenin içinde bulunduğu ülkenin siyasal ve yasal sistemine karşı olan itaati çözer niteliktedir” (2000:64). Diasporik kimlik, diasporada yaşayan bireylerin ve toplumların ikâmet ettikleri yerlerde karşılaştıkları sınırlamaların ve baskıların üstesinden gelmelerine sembolik olarak bir güç ve olanak tanır. Burada bir kez daha söylenmek istenen; içine yerleşilen kültürün tamamen ret edilmesi ve taşınmış kültürün saflıkla sürdürüldüğü değildir. Diasporik davranışlar, itaat anlamı taşımasa da; hiç şüphe yok ki yaşadıkları ülkenin siyasal, ekonomik ve kültürel tutumlarıyla ilişkilidir. Burada vurgulanması gereken önemli bir nokta; diaspora deneyiminin çoklu kimlik yapısı oluşturduğu ve mutlak heterojen bir yapı olduğudur.

...Diasporik kimlik aynı zamanda heterojendir. Bir konukçu ülke içinde değişik diasporalarda olduğu kadar bir diasporanın üyeleri arasında da zaman içinde çeşitlenir. Brah’a göre farklılık cinsiyet, ırk, sınıf, din, dil ve kuşak gibi formlar yoluyla ifade edilir. Bu nedenle, bütün diasporalar ortak bir ‘biz’ kuruluşuyla ilişkili olsa da farklılaşan, heterojen, çekişen alanlardır (Kostovicova-Prestreshi, 2003:1081).

Göç olgusunun toplumsal yapıda sosyal, kültürel, ekonomik ve politik değişimlere neden olması kaçınılmazdır. Sosyal yapıdaki ve normlardaki; bireyin düşünce, duygu eylem kalıplarındaki temel dönüşümleri içeren sosyal değişme, bilgide inanç ve değerlerde, teknoloji ve maddi kültürde, ailede eğitimde, dinde, ekonomide, sanatta, sosyal tabakalaşma, gruplar arası ilişkilerde, bireyin yaşamı algılaması ile kimlik kurgulaması çerçevesinde gerçekleşebilir (Kartal, 2005:111)

Diaspora davranışı bir bilinç ve deneyim meselesidir. ‘Burada’ iken aynı anda ‘başka bir yerde’ olma; birden fazla mekâna bağlılık hissetme; evrensel ve tikel olanı aynı anda yaşama ve anavatandan uzakta yeni bir vatan inşa etme gibi unsurlar bu bilincin temel özellikleridir (Kaya, 2000:58). Chambers bu bilinci: “sınırın iki tarafına da basarak, ayağın biri burada, öteki ise daima bir başka yerde” olma hali olarak tanımlar (2005:30).

Dağınık bir biçimde diasporada bulunan cemaatlerin ‘birbirlerine göre’ konumlanmaları, hatta diğer bölgelerdeki soydaşlarına ilişkin farklı bir cemaat fikrini geliştirmeleri diasporik kimliklerin doğal bir sonucudur.

Göçmen kültürlerde göç ettikleri ülkede kendi yaşam biçimlerini sürdürmek için özellikle belli bir bölgede bir ölçüde yoğunlaşmaları durumunda kendi yaşam biçimi ve kültürel pratiklerine daha sıkı sarılıp tatbik etme ve böylece kültürel açıdan homojenlik gösterme eğiliminde olurlar. Ancak beli bölgede yoğunlaşmayıp göç ettikleri ülkeye bireyler ya da birkaç aileden oluşan gruplar biçiminde dağılmaları durumunda ana toplumla etkileşimleri ve ana toplum içinde faaliyette bulunmaları ölçüsünde homojenliklerini yitireceklerdir… Kısacası homojenlik dereceleri grubun yaşam biçime, üye sayısına, bir bölgede yoğunlaşıp yoğunlaşmadıklarına, diğer kültürlerle etkileşim

derecesine ve üyelerine özel ve kamusal yaşamlarında ne derece serbestlik tanıdığı gibi faktörlere bağlı olarak değişecektir (Tok, 2003:19-20)

Kendi tanıdığı küçük bir cemaat ile anavatanını imgeleyen bir diaspora bireyi, diğer bölgelerdeki anavatan imgelemleriyle farklı düşebilir. Dolayısıyla bu tip farklılıklar diasporik topluluklar açısından sık rastlanan bir fotoğraftır. Ayşe Mermerci’nin Filistinliler hakkında yaptığı çalışmasında bu tip bir imgelem farklılığını aktarır:

Bir alandaki Filistinlilerin diğer bölgelerdeki Filistinlileri yabancı hatta düşman gibi görebilmektedir…. Filistinliler 1948’de anayurtlarını yitirmelerinden sonra sürgünde oldukları yerlerdeki farklı deneyimlerine uygun olarak bir dizi farklı ‘Filistin’ ortaya çıkmıştır” (1998:2).

1.2.4. Diasporik Davranışların Temsil Alanı Olarak Ritüeller

Ritüeller, mevsim değişikliklerine ilişkin, farklı içerik ve biçimlerde hemen her toplumda düzenlenen etkinlikler olarak dikkat çeker. Bu etkinlikler düzenli olarak her yılın belirli zamanlarında yapılır ve çoğunlukla ‘bereket’ ve ‘hasat şenlikleri’ halini alır. Sanayinin ve teknolojinin yayılmasından önce tarım toplumlarında, tarımsal döngü hem dinsel, hem seküler karakterde bir ritüel takvimi yaratmıştı. Bunun yanında daha modern, sanayileşmiş ve seküler toplumlar da yerelliği, etniyi, mesleği ya da topluluk kimliğinin başka önemli boyutlarını işaretleyen takvime bağlı önemli ritüellere yer verir (Cohen, 1999:58).

Dil, din ve müzik gibi kimi kültürel unsurları koruma ve geliştirme konusunda bir isteğin ve direncin sağlanması, hemen her toplumda görülen bir edimdir. Bu tip edimler kültürel dayanışma sağlar ve ilgili toplumun kimliği ve varlığı açısından önemli görülür. Toplumlar kimlikleri açısından önemli buldukları görece ‘otantik’ dillerini, dinlerini, müziklerini, danslarını, yemeklerini ve kostümlerini sergiledikleri ve topluluk olma hislerini tatmin ettikleri kimi etkinliklere / ritüellere ihtiyaç duyar ve düzenlerler. Bu ritüellerde geçmişin imgeleri ve geçmişi anımsatan pratikler canlı tutulurken, yine bu ritüeller aracılığıyla aralarındaki kimi

farklılıklar (sınıfsal, siyasal, ekonomik vb.) hiçleştirilir ve eritilir. Cohen, ritüellerin insanlara kendi topluluklarına ilişkin bilinç ve duyarlılık verdiğini söyler:

İnsanlar ritüellere her nedenden ötürü katılabilir. Ama güdülenimler ya da görünüşteki amaçları ne olursa olsun, ritüellerin büyük kısmının bu bilinç yükseltme kapasitesine sahip olduğu görülmektedir (Cohen, 1999:54).

Ritüeller, hem her bir ayrıntının aynı kalması üzerine geliştirilen çabayı yani: ‘sürekliliği’, hem de eskiden kalma ya da yeni üretilmiş kimi davranışların seçilmesini (elenmesini) ve modifiye edilmesini yani: ‘değişimi’ içinde barındırır. Dolayısıyla, süreklilik bağlamında bellekler devamlı tekrarlanan davranışlar ve tutumlarla eskiye gönderme yapan bir ‘hatırlama biçimi’ olarak değerlendirilen ve kültürel belleği canlı tutan ritüeller aynı zamanda da sembolik bir hal alan davranış kalıplarını da ‘yeniden inşa’ eder. Bourdieu ve De Certeau gibi yazarlar; ritüeller için ilgili toplumun öz kültürünün yansıtıldığı platformlar olduğu düşüncesinin yerine; “toplumsal icra / performans belirli sınırlar dâhilinde çeşitli anlamların yaratıldığı, manipüle edildiği, hatta ironik hale getirildiği” etkinlikler olarak düşünürler (Stokes, 1998:126).

2. BÖLÜM

KIRIM TATAR DİASPORASI

‘Kırım Tatarları’ adı Tatarların kimliklenmelerinde (kimliklendirilmelerinde)

bir coğrafyadan / teritoryadan hareket ettiklerini, yani Tatarların Kırım bölgesi toplulukları olduğunu ve Kırım’ın anavatanları olduğunu bize sunar. Kırım coğrafyasındaki Tatarların göçlerinden yeni yerleştikleri bölgelere kadar olan bu sürecin irdelenmesi, Kırım Tatar diasporasının oluşum süreci ve diasporik davranışlarının anlamını ortaya koyar.

Kırım Tatar tarihinin ne kadar geriye gittiği ve tarihin hangi noktasından itibaren ele alınması gerektiği muğlâktır7. Çünkü tarihin derinliklerinde bahsi geçen Tatar adı ile bugün üzerinde çalışma yaptığımız Kırım Tatarları arasında ne gibi bir ilişki olduğu belirsizdir. Bu çalışmada ‘Kırım Hanlığı’ dönemi, Kırım Tatar tarihinin başlangıcı olarak ele alınır.