• Sonuç bulunamadı

Kırım Savaşı Başlarında Osmanlı Devleti’nin Genel Durumu ve

2. KIRIM SAVAŞI ÖNCESİNDE EFLAK-BOĞDAN

3.1. Savaşa Doğru Yaşanan Gelişmeler

3.1.1. Kırım Savaşı Başlarında Osmanlı Devleti’nin Genel Durumu ve

Osmanlı Devleti Mehmet Ali Paşa’nın isyanı ile ortaya çıkmış olan Mısır probleminin çözülmesinden Kırım Savaşı arifesine kadar olan dönemde on iki yıllık bir barış dönemi yaşadı. Bu dönem içerisinde Eflak ve Boğdan’da, Suriye ve Lübnan’da bazı ayaklanmalar ve Mülteciler Sorunu gibi olaylar meydana gelmişse de bunlar Osmanlı Devleti’nin köklü ıslahatlar yapmasına engel olmadı. Mustafa Reşid Paşa’nın 1839 Gülhane’de okuttuğu Hatt-ı Hümayun ile başlayan Tanzimat’ın bütün eyaletlerde yayılması ile birlikte Osmanlı Devleti çeşitli alanlarda yaptığı yeniliklerle Avrupalı bir devlet hâlini almaya başladı (Besbelli, 1977: 7).

Osmanlı Devleti’nin kendini toparlamak için uğraştığı bu çaba İngiltere ve Fransa’nın sempatisini kazandı. Osmanlı diplomatları bu durumdan yararlandı ve dış siyasette uyguladığı kendi kendine yeterlilik prensibini bırakarak bu iki devletin Rusya ve Avusturya karşısında dostluğunu ve yardımını sağladı. 1848 yılında Fransa ihtilaliyle birçok devletin iç yapılarında değişmeler sarsılmalar yaşanırken, Osmanlı Devleti bu isyanlardan uzak kalmış sayılabilirdi. Eflak- Boğdan ayaklanmaları da sonuçsuz kalmıştı. Macar mültecileri yüzünden Osmanlı Devleti ile Rusya’nın ilişkileri kesintiye uğramış olsa da bu durum Osmanlıların insaniyetçi duygularla hareket ettiğinin bir örneği olduğu için Avrupa’da Osmanlı lehine bir havanın oluşmasını sağladı (Karal, 2007: 218).

Avrupa devletleri tarafından Osmanlı Devleti’nin ortak himaye altına alınması ve Osmanlı idaresinde bazı ıslahatlar yapılması konusunda Babıali’ye tavsiyelerde bulunulmasındaki amacın Rus saldırılarını önlemek olmasından dolayı Rus Çar’ı I. Nikola bundan hiç hoşnut değildi. Aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin İngiltere ile sıkı dostluk kurmaya çaba göstermesi de Çar’ı kuşkulandırmaktaydı (Kaylan, 1975: 24).

Bütün bu gelişmelere rağmen Osmanlı Devleti üzerindeki emellerinden Rusya asla vazgeçmedi. Faaliyetlerine devam ederek 1829 Edirne Antlaşması ile

Osmanlı Devleti karşısında büyük zaferler kazandı. Osmanlı Devleti’nin hamisi olma hayallerini kuran Rus Başvekili Nesselrod’un şu mektubu Çar’ın düşüncesini açıklamaktadır:

“Bu muharebede (1828-1829) Osmanlı başkentine kadar ilerleyip, Osmanlı devletini ezmek elimizde idi. Avrupa kıtasında Osmanlı devletini büsbütün bitirmek isteseydik hiçbir devlet mâni olmayacak, hiçbir tehlike bizi korkutamayacak idi. Lâkin İmparatorun düşüncesi Osmanlı devletinin bizim himayemiz altında yaşayabilecek bir hale konulmasıdır. Bu, memleketimizi yeni fetihlerle genişletmek, yahut onun yerine sonraları bizimle rekabet edebilecek birtakım hükümetler kurmaktan daha hayırlıdır…” (Karal, 2007: 219) .

Rusya bu mektupta yapılan savaştan dolayı istediği tazminat için bir garanti olmak üzere Prenslikleri işgal altına alınmasını kararlaştırdığı halde zorluklar yüzünden bu konu hakkında fazla durulmadığını, istese buraları işgal etmenin kolay olduğunu gurur duyarak ifade etti. Osmanlı Devleti’nin ortadan kalması yerine onu kendi emirlerine hazır hâle getirmenin daha yararlı olacağını, Rusya’ya karşı bir harekete kalkışacak olursa kendisinin zararına olacağını da hatırlattı (Hayrettin, 1970: 39).

Rusya aradığı fırsatı sonunda bularak Mehmet Ali Paşa’nın Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmasını bu politika açısından değerlendirip hemen Osmanlı Devleti’ne yardım etti. Bunun karşılığında gerekli bütün önlemler alarak Hünkar İskelesi Antlaşması’nı imzaladı. Bu antlaşmayla Rusya, Osmanlı Devleti’ni himayesi altına almış olmaktaydı. Ancak bu sevinci uzun ömürlü olmadı. Osmanlı Devleti bu antlaşmadan kurtulabilmek için İngiltere ile Fransa’ya daha çok yakınlaştı (Tukin, 1999: 249). Bunun yanı sıra 1841 Boğazlar Sözleşmesi Rusya’nın emellerine bir set çekti. Bu olayların sonucunda Rusya, 1829’da belirlediği politikasını sürdürmesine imkân bulamayınca tekrar eski siyasetine döndü. Osmanlı Devleti’ni parçalama politikasını gerçekleştirmek yönünde kararını veren ve uygulayacağı bu yeni politika için harekete geçen Rusya, kendisine ittifak kurabilmek amacıyla devletlerin durumunu gözden geçirdi (Armaoğlu, 2003: 228).

Fransa’nın sık sık iç bunalımlarda olması sebebiyle Rusya’ya kafa tutamayacağı, Avusturya’nın ise dikkatlerini kendisini tehdit eden liberal ve milliyetçi hareketlere yönelttiği, Prusya Osmanlı Devleti ile fazla ilgilenmediği

için geriye sadece İngiltere’nin kaldığını gördü ve yeni politika için kendisine İngiltere’yi seçti (Karal, 2007: 220).

Rusya politikasını gerçekleştirebilmek amacıyla İngiltere’ye yakınlaşmanın yollarını aramaya başladı. Rus Çar’ı Nikola 1844’te İngiltere’yi ziyareti sırasında İngiliz bakanlar ile görüşürken Osmanlı Devleti için ölmekte olan hasta adam tabirini kullandı. Aynı zamanda Osmanlı Devleti yıkıldığı zaman İngiltere ve Rusya’nın boş durmamalarını işbirliği içinde olmaları gerektiği konusunda düşüncelerini de ortaya koydu. Ancak İngiliz devlet adamları Çar’ın bu fikirlerine karşı olumlu ya da olumsuz bir cevap vermediler (Şimşir, 1994: 78).

Rus Çar’ı bu defa da Fransa ve İngiltere arasında ortaya çıkan rekabetten yararlanmaya karar verdi. İngiltere ile uzlaşma yönünde bir siyaset izlemeye başladı. Rus kuvvetlerinin 1849 Macar ihtilalini bastırmaları askeri gücünü yükseltti. 1852 yılında yapılan büyük çaplı hareketler askeri gücünün çok parlak bir durumda olduğunu gösterdi. Nikola bütün bunların üzerine harekete geçme kararını verdi. Çar İngiliz hükümetinin gerçek niyetinin ne olduğunu bir türlü öğrenemedi ancak İngiltere ile Osmanlı Devleti’ni paylaşma konusunda anlaşacağını ve İngiltere’nin Rus askeri gücüne karşı gelemeyeceğini umuyordu (Kurat, 1987: 327).

Osmanlı Devleti’ni parçalama niyetlerini açığa vuran Rus Çar’ı, oluşan bu hava içerisinden cesaret alarak 9 Ocak 1853’te Petersburg’daki baloda İngiliz elçisi Hamilton Seymour’a düşüncelerini açtı (Türkgeldi, 1987: 7). İngiltere için iyi duygular beslediğini, kendi hükümeti ile İngiliz hükümetinin anlaşması gerektiğini, Osmanlı Devleti’nin bunalım içinde olduğunu ve ileride başlarına sorun açabileceğini anlattı. Sonra İngiliz elçi, Osmanlı Devleti hakkında düşüncelerini açıklamasını isteyince Çar, Osmanlı Devleti’nin hasta bir adam olduğunu, pek yakın bir zamanda öleceğini, böyle bir durum karşısında İngiltere ve Rusya’nın önceden tedbir alması gerektiğini söyledi. Rus Çar’ı “hasta adam” diye nitelendirdiği Osmanlı Devleti’ni parçalamak için İngiltere ile anlaşmak istiyordu (Şimşir, 1994: 78).

Böylece bu düşünceleriyle bütün niyetini ortaya koyan Rusya, planlarına III. Napolyon’u katmayarak yanıldı. İstanbul’da bulunan İngiliz elçisi Lord Stratford

Canning Osmanlı Devleti’nin Rusya’nın isteklerine boyun eğmemesini sağladı. Palmerson’un etkisi ile İngiliz kamuoyu da Rusya’nın aleyhine taraf aldı. İngiltere Çar’ın bu tekliflerini reddetti. Böylece Çar tek başına tedbirler almak için harekete geçti. Çar, Kutsal Yerler Problemi’ni ortaya koyarak Osmanlı Devleti’ne baskı yapmaya başladı. Bunun üzerine Rusya’ya karşı İngiltere, Fransa ve Osmanlı Devleti’nden oluşan devletler bloku oluştu. Oluşan bu bloka sonradan yeni kurulmuş olan Sardunya Krallığı’da katıldı (Kurat, 1987: 327).