• Sonuç bulunamadı

Kütahya-Eskişehir Muharebeleri (10–24 Temmuz 1921)

2. BÖLÜM: İŞGAL ALTINDA BURSA

2.3. Kütahya-Eskişehir Muharebeleri (10–24 Temmuz 1921)

Birinci ve İkinci İnönü Muharebesi Yunanlıların aleyhine neticelenince daha da öfkelenmişler ve akıllarına gelen her türlü çirkin, fena işe girişmişlerdir. Yağma, gasp, ateşe atma, ırza tecavüz bilâ-sebep

artmıştır. Tekâlif-i Harbiye namıyla hububat alınarak,

makarr(karargâh) için hayvanat zabdedilmiştir. Şehir içinde Yunan neferleri hayvan alandan satandan para alıyor ve para verilmediği

288 Bursa’mızın Hazin Sene-i Devriye-i İşgali, İleri, 8 Temmuz 1922.

289 Muhittin Baha, “Bursa’nın Sükûtu (8 Temmuz 1336)”, Hâkimiyet-i Milliye, 9 Temmuz 1922.

99 zaman ise “Sen çetesin bu hayvan hırsızlıktır” diyerek hapse atıyor. İkinci bir silah araması daha çıktı ki muhtarların ellerinde kâğıtlar “Eğer hanemde silah çıkarsa idama razıyım” diye aile büyüklerine imza attırıyorlardı. İkinci İnönü Muharebesi’nde birçok Yunan efradı kaçarak Bursa’ya gelmiş ve bu kaçakları inzibat memurları bahçe aralarından toplamıştır. Sadece Bursa’da Gureba Hastanesi’yle o civardaki hastanelere yedi bin beş yüz kadar muhtelif kafilelerle yaralı gelmiştir. İnönü Muharebesi’ndeki müthiş mağlubiyetten sonra Yunanlılar yerli Rumlardan asker almaya çalışmışlardır. Yunanlılar iktisaden Müslümanları ezmeyi karar vermişler. Bir vesika usulü çıkardılar. Hıristiyanlar serbestçe her yere gidiyor ticaret ediyorlar ancak Müslümanlar bu vesikanın zorluğu sebebiyle çok zarar ve ziyana uğramışlardır. Bursa’da ticaret ve esnaf kötü halde sarsılmıştır. Ticaretle uğraşanların elinde para kalmamıştır. Esnaf elindeki malını, parasızlık sebebiyle sermayesinden bazen aşağıya vermek zorunda kalmıştır.291 “Bursa’da vatan hainliği yapan Yunanlıların baş casusu alçak Cemil’in, gizli ve maaşlı dört yüz hafiyesi olduğu için herkes birbirinden korkuyordu. Ayrıca Gemlik’i kumarbaz Abdullah Boşnak âli hafilerin selfirazlarından yağcı Cemil’in imamlarla münasebeti fevkaladedir. Evinde balo verdiğini herkes söylüyor. Umumhaneler meyhaneler pek çok arttı. Hemen her sokakta serbest umumhaneler var. Meyhaneler var, zavallı namuskâr halk inliyor. Bursa’nın içinde çırpındığı zulüm ve bu zulüm ile rezillikten bıkmış olan halk, bir an önce Türk ordusunun Bursa’yı kurtarmasını beklemektedir”292ifadeleriyle Bursa’nın içinde bulunduğu acı

durumdan bahsetmiştir. 8 Temmuz 1920’den beri yeşil belde Bursa,

tarihinde tanımadığı, birçok olaya şahit olmuştur.

291 H.M., “Bursa Mektubu”, Hakimiyet-i Milliye, 17 Haziran 1921.

100 TÜRK BASININDA BURSA GÜNDEMİ (1920-1923)

Bununla ilgili olarak geçen bir haberde, “Derahimin fiyatı altıya düşer, beşe iner, hatta dört buçuğu iner fakat kıymet-i resmiyesi sabittir. On iki buçuk! Bursa da bir gün, bir nefer su muhallebisi satan bir tablaya yanaşır, beş kuruşluk muhallebi alır ve çıkarıp bir derahimi verir. Bu

hesaba itiraz etmek kimin haddine düşmüş”293 sözleriyle ekonomik

olarak da zulüm gördüklerinden bahsetmiştir.

Bir haberde, Kral Konstantin’in askerleri, geçen sene bugün Türk Devleti’nin ilk pay-i tahtına girdiler, Türk milletinin birinci hakanı Sultan Osman’ın Türbesine hakaret ettiler. Bazen öyle can alıcı olaylar var ki üzerlerinden aylar seneler değil asırlar geçse yine unutulmalarına imkân yoktur. Unutulmazlar ve dün olmuş gibi hissi, hiddet ve galeyanı ile bütün bir milletin ruhunu her an ziyaret ederler. Bursa’nın Yunan ordusu tarafında istilası işte bu unutulmayacak hailelerden biridir. Ayrıca haberde, “Kral Konstantin ve serseri Venizelos’un askerleri Bursa’ya

hücum ettikleri vakit Türk’ün Vasat-i Müdafaası zayıf çetelerden ibaretti. Bugün ortada Yunanı iki kere tepeleyen ve üç kere daha tepelemeye hazırlanan büyük bir millet ordusu var. Bu büyük ordu şüphe yok ki yarın İzmit gibi Bursa’yı da alacak Yunan sürülerini İnönü’nde devirdiği gibi Bursa da ve Mudanya sahillerinde tepeleyecektir. Büyük ordumuz hiç şüphe yok yakın zamanda yeşil camiye hakaret eden Sultan Osman’ın aziz ruhuna gazap veren neferleri tard edecek, ilk Türk payitahtının beklediği saat-ı felahı Ulu Camii’nin uzun minarelerinden bütün Anadolu’ya ilan edecektir. Evet, Bursa’yı yakında geri alacak ve Yunanı geldiği yere süngü ve tekme ile def edeceğiz. Fakat Bursa olayını hiçbir zaman hiçbir devirde unutmayacağız. Vaktiyle Padişahlarımıza uzun zamanlar kölelik etmiş, bu uşak milletin büyük camilerimizi Selahattin Türbelerini ve en mukaddes İstiklal hatıratını sinesinde saklayan Bursa’ya tasallutunu hiçbir zaman unutmayacağız. Caninin bu

101

hatırası vicdanlarımızda asırların veremeyeceği bir yara halinde daima kanları akarak daima sızısını duyarak kalacak. Bursa olayı içinde Yunan gibi unutulması imkânsız olan diğer bir hatıra daha vardır ki: İstanbul’daki hainlerin hatırası! Yunanı Bursa’ya gönderen, Yunanın tedip ordusu diye Anadolu’ya saldıran vatandaşların hatırası Yunan ordusunun Anadolu’dan kendi sahiplerine hareket ettiğini söyleyen nazırlarının Yunan ordusundan Bab-ı Ali Nezaret koltuğu bekleyen fırkacıların hatırası… Milli ordu yarın Bursa’yı alır geçen sene başlayan olay böylece biter fakat onun sızısı ve o sızının ruhlarımıza doldurduğu hiddet hiçbir zaman bitmez. Milli ordu bir gün Yunanın bu hakaretini on misli şiddet ve kuvvetle kendisine iade ederken düşmana yardım eden bu hainlerinde hiç şüphe yok ceza-i sezalarını verecek tarihin beklediği adalet hakkını yerine getirecektir”294 ifadeleri ile Milli Mücadele

de başarılı olunacağına dair olan inanç yansıtılmış ve İnönü’ndeki gibi yine

Yunanlıları hezimete uğratacaklarını vurgulamıştır.

10–24 Temmuz 1921’de, İnönü Muharebesi’nden yenik dönen Yunanlılar İtilaf Devletleri’nden güç alarak ve oldukça daha iyi

hazırlanarak Türk Ordusu üzerine yeniden taarruz etmiştir.295

Yunanistan’ın bu taarruzu karşısında ise Yunan milleti öfkeliydi. Çünkü sulh için Kral Konstantin’i tahta çıkaran halk, onun tahtı için harbe götürülmüştü. Halk ise mağlubiyete bile uğramadan harpten yorulmuştu. Üstelik İnönü hezimetinden sonra harbi hoş görecek durumda değillerdi. Ancak buna rağmen Yunan Kralı ve emrindekiler, harpte uğrayacakları en fena ihtimalin bile sulh yapmaktan daha iyi

olduğunu düşündükleri için ileri hareketlerine devam ettiler296. Bursa

civarındaki Yunan birlikleri, İnönü yönünden harekâta geçerken, aynı

294 “Bursa’nın Sükûtu”, Hâkimiyet-i Milliye, 8 Temmuz 1921.

295 Ayşegül Demirden Yüzgeç, “Birinci Büyük Millet Meclisi’nin Yapısı Ve Faaliyetleri(1920-1923)”,

SDÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Isparta 2006, s.106.

102 TÜRK BASININDA BURSA GÜNDEMİ (1920-1923)

zamanda Uşak tarafındaki kuvvetleri de Güney Cephesi’ne doğru yürümüşlerdir. Refet Bey komutasındaki Türk kuvvetleri ne yazık ki düşman kuvvetleri karşısında istenen başarıyı gösterememişlerdir. Yunanlılar, Dumlupınar’daki mevzileri ele geçirmiş ve daha sonra Balmahmut’u ve takiben Afyon’u işgal edip, Çay-Bolvadin hattına kadar ilerlediler. Bu durum karşısında, İnönü’de Yunanlıları yenmiş olan Türk birliklerinden bir kısmı hemen Eskişehir-Altuntaş istikametinden Dumlupınar’a doğru gönderilmeye çalışılmıştır.

Böylece Yunan kuvvetlerinin yan ve gerileri tehdit altına alınmıştır.297

Açıksöz gazetesinde savaşın gidişatıyla ilgili olarak; “İki üç gündür resmi tebliğlerimiz hep düşmanın ilerlediğinden bahsediyor. Bundan evvelki ilk iki taarruzda da düşman yine ilerlemişti. O zaman düşman tebliğleri her gün beş altı kilometre ilerleyişlerini büyük bir zafer gibi ilan ettiler. Bir köy alsalar bir şehir fethetmiş gibi, bir kasaba alsalar bir kıta zabdetmiş gibi böbürleniyorlardı. Hele

İkinci İnönü Seferi’nde, Afyonkarahisar’ına düşman hemen harp etmeksizin girdiği

vakit, bütün Atina ve İstanbul’un Rum mahafili çılgın şenlikler ve coşkun nümayişler yaptılar. Fakat her iki taarruzda da bu neşe ve sürur çok sürmedi. Beş, altı gün geçmeden Yunanlılar, ayaklarından yediği kurşunla kuyruklarını kıstırıp uluyarak kaçan çakallar gibi hep gerisi geriye döndüler!” diyerek düşmanın ileri harekette olduğunu ancak bu savaşında Türk Ordusu’nun zaferiyle

sonuçlanacağının düşünüldüğü vurgulanmıştır.298

Gelişmeleri yakından büyük bir titizlikle takip eden Mustafa Kemal Paşa, strateji ve taktik bakımından bu durumu değerlendirmiş ve Yunan ordusunun bu genel yaptığı saldırıda, Uşak grubunun

297 Köstüklü,“Milli Mücadele’de Batı Cephesi, Savaşlar ve Zaferler”, s.326. ; M.Kemal Atatürk, Nutuk, C. 2, s. 582-583.

103 Dumlupınar’dan sonra Eskişehir istikametinde yürümesi gerekiyordu ancak Afyon üzerinden Konya istikametine doğru yol alması kesin sonuç alanından kuvvetlerini uzaklaştırarak atıl ve tehlikeli bir duruma

düşmüş olduğunu ve bunun büyük bir hata olduğunu belirtmiştir.299

Nitekim arkadan ve sağ-sol cenahtan kuşatılan Yunan kuvvetleri 7 Nisan 1921 günü Afyon’u boşaltılar. Fahreddin Bey, Çay ve Afyon’dan çekilen Yunan ordusunu kovalayıp zorlarken, Refet Bey ise emri altındaki kuvvetlerle Aslıhanlarda bulunan Yunan alayına saldırdı. Bu saldırı başarılı olamamıştır. Yunanlılar bu saldırıyı durdurmuşlardır. Yunan birlikleri sürekli aldığı takviyelerle kuvvetlerini artırıp pekiştirmiş olup Dumlupınar mevzilerine yerleştiler. Türk kuvvetleri, Dumlupınar’ın 10 km. kuzeydoğusuna çekilmek zorunda kaldı. Bu harekâtta Türk kuvvetleri taarruzda başarılı olamadıkları gibi fazla zayiat verildi. Gerek Aslıhanlar ve gerek Dumlupınar Muharebeleri Yunan kuvvetlerinin Türk kuvvetlerini oyalaması şeklinde cereyan

etmiş olup sonunda taktik üstünlüğü Yunanlılarda kalmıştır.300

Dumlupınar Muharebesi sonrasında Yunan kuvvetleri yeni bir harekâtın hazırlığı içine girdiler. Yunanlılar, İnönü-Kütahya-Döğer mevziini tutmuş olan Türk kuvvetlerini güney kanattan kuşatmak üzere 8 Temmuz’da harekete geçtiler. Yunan Orduları Bursa Cephesi’nde taarruz hareketine başlayarak, oradan da Eskişehir istikametine

ilerlemeye düşünmüşlerdir.301 14-18 Temmuz günlerinde ise Kütahya

Nasuhçal mevzilerinde şiddetli çarpışmalar meydana gelmiştir. Ancak

299 Köstüklü, “Milli Mücadele’de Batı Cephesi, Savaşlar ve Zaferler”, s.326.

300 Köstüklü, “Milli Mücadele’de Batı Cephesi, Savaşlar ve Zaferler”, s. 326.

104 TÜRK BASININDA BURSA GÜNDEMİ (1920-1923)

personel ve lojistik bakımdan üstün konumda olan Yunan kuvvetleri karşısında bu mevzilerde kesin bir netice elde edilemeyeceği anlaşılınca, geri çekilmenin uygun olacağı üzerinde karar kılınmıştır. TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, cephenin durumuyla yakından ilgilenmiş ve Ankara’dan hareketle 18 Temmuz’da Batı Cephesi karargâhına gelmiştir. Burada durumu yakından tekrar inceleyerek Batı Cephesi birliklerini Eskişehir ve güneyinde topladıktan sonra, gerekli hazırlıkların tamamlanması ve uygun şartların oluşması için Sakarya’nın doğusuna çekilmenin uygun olacağı konusunda karar kılındı. Böylece, Batı Cephesi birlikleri, 18 Temmuz 1921 akşamı Eskişehir doğusu-Seyitgazi hattına çekildi. Bu çekilişte düşmanın takipte gösterdiği gevşeklik ve duraksama bütün Türk birliklerinin

çekilmesine imkân sağlamıştır.302 Ancak Yunanistan İngilizlerin de

baskısı ile kesin neticeye ulaşmak ve Türk milletini esaret altına almak için ileri harekâtını sürdürerek Eskişehir ve güney kesimine yanaştı.

20-21 Temmuz303 gecesi bütün cephede Türk kuvvetleriyle temasa geçmiş

olup, Yunan kuvvetlerinin aldığı mevzi durumu ise Türk taarruzu için uygun bir durum olarak değerlendirilmiştir. Türk Ordusu 21 Temmuz günü Yunanlılara karşı Eskişehir istikametinde taarruza geçmiştir. Taarruzun ilk saatlerinde Türk kuvvetleri başarılı olurken baskına uğramanın verdiği şaşkınlıktan kısa sürede kurtulan Yunan birlikleri toparlanarak ne yazık ki Türk taarruzunu durdurdular. Türk kuvvetleri, mevzileri tutmakla birlikte, Yunanlıların cephenin yan ve gerilerinde

302 Köstüklü, “Milli Mücadele’de Batı Cephesi, Savaşlar ve Zaferler”, s.327.

303 Tanno Tilgar,“Eston Basınında Kütahya-Eskişehir ve Sakarya Muharebeleri”, Tarih Araştırmaları

105 gittikçe etkili olmaları üzerine, geri çekilmek zorunda kaldılar. 21 Temmuz’da başlamış olan Eskişehir Muharebesi Batı Cephesi birliklerinin 25 Temmuz’da Sakarya gerisine çekilmesiyle birlikte sona erdi. Bu harekâtlar birçok yer Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar düşman eline geçti.304 Yunanlılar bu işgaller sırasında köy ve kasabaları ateşe verdiler. İnsanlıkla hiçbir şekilde bağdaşmayacak tarzda sivil halka karşı katliama giriştiler.305

Eskişehir Kütahya Muharebesi sonunda Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar gibi büyük ve stratejik önemi olan şehirlerin elden çıkması Türk milleti üzerinde büyük bir moral bozukluğuna sebebiyet vermiştir. Nitekim bu durum Meclis’e yansımış ve Meclis’te çok hararetli tartışmalar neden olmuştur. Meclis’in 24 Temmuz tarihli gizli oturumunda, Ankara’nın boşaltılması gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmüş, bunun üzerine tansiyon iyice artmış ve buna sebep olan kişiler kimler diye Başkomutanı hedef alan şiddetli konuşmalarla Başkomutanlık üzerine çeşitli eleştiriler yapılmıştır. Böylece İstiklal Harbi’nin kritik bir döneme girilmiştir. Ancak, özellikle Başkomutanlık üzerine yapılan tartışmalar ve eleştiriler karşısında Mustafa Kemal Paşa’nın kararlı tutumu dik duruşu ve makul açıklamaları sonucunda Mustafa Kemal Paşa’ya yetki veren kanun 5 Ağustos 1921 günü kabul edilerek buhranlı günlere bir müddet için de olsa son verilmek

istenmiştir.306 Bu savaş neticesinde Türk ordusunun kayıpları;

40.000’ne yakın silahlı kuvvetimiz yok olmuş, araç ve gereç kaybımız

da büyük olmuştur.307

304 Köstüklü, “Milli Mücadele’de Batı Cephesi, Savaşlar ve Zaferler”, s. 327.

305 Faik Ahmed, “Millet Düşmanları”, İstikbal, Nisan 1921, No:270

306 Selahattin Tansel, a.g.e., s. 100-107.

307 Fahri Belen, Askeri, Siyasal ve Sosyal Yönleriyle Milli Mücadele, Yeditepe Yay., Ankara 1973.; Bilal Şimşir, Sakarya’dan İzmir’e (1921-1922), Bilgi Yay., İstanbul 1972.; Ahmet Demirel, Birinci Mecliste

106 TÜRK BASININDA BURSA GÜNDEMİ (1920-1923)

Söz konusu muharebeler ve sonuçları dış politikada pek etkili olmamıştır. Ancak Fransızlarla olan görüşmeler kısa bir süre kesintiye uğramıştır. Fransızlar nihai sonucu beklemeye karar vermişlerdir. 25 Temmuz’da Sakarya’nın doğusuna çekilen Türk ordusu tüm olumsuz şartlara rağmen yeni bir destanını yazmanın hazırlığına başlamışlar ve

bu destanın adı ise Sakarya Meydan Muharebesi olacak idi.308Açıksöz

gazetesinde yer alan bir haberde, “Konstantin’in ordusu onbeş gündür taarruz ediyor, onbeş gündür şehirler, beldeler aldı. Karahisar’ı, Eskişehir’i aldı, fakat elimizden orduyu ve ruhumuzdan azim ve imanı alamadı. Hep biliyoruz ki Venizelos’un ordusu arka arkaya Balıkesir’i, Bursa’yı düşünürken vaziyet bin kat daha kötü, bin kat daha tehlikeliydi. O zaman Yunan ordusu kollarını sallayarak ilerlerken Ferit Paşa’nın kuvvetleri de İzmit’ten yükleniyor, Adana’daki Fransız kuvvetleri Kilikya’dan hücum ediyordu. Şarkımız kapalı, dâhilimiz karışık, her tarafımız sarılmıştı”309 ifadeleriyle Türk milletinin yılmadığını ve yeni bir mücadeleye yetecek kadar gücünün olduğu vurgulanmıştır.

Muhalefet İkinci Grup,İletişim yay. İstanbul 1994.; Hasan Güneş, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Düşünsel Yapısı (1920-1923), Anadolu Üniversitesi Yay., Eskişehir 1985.

308 Köstüklü, “Milli Mücadele’de Batı Cephesi, Savaşlar ve Zaferler”, s.327.

107