• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2.1.7. Küresel Su Yönetimi ve Politikaları

Siyasi sınırları aşan su sorunlarının çözümü 19. yüzyıldan itibaren gittikçe artan sıklıkla karşı karşıya gelen, uluslararası ve uluslar ötesi kurum ve kuruluşların rekabet reaksiyonunda bulunması göze çarpmaktadır. Bu doğrultuda, ABD’nin Kanada ve Meksika ile paylaştığı su kaynaklarının yönetimine ilişkin yürüttüğü çalışmalar ve gerçekleştirdiği anlaşmalara bakıldığında, yine 21.yüzyıl’da hâkimiyetini koruyan su kaynakları yönetimi anlayışının tarihi arka planın daha net görmek mümkündür. Dolayısıyla, 19. yüzyıl sonlarında ABD ve Kanada’nın paylaştıkları sınır gölleri, ticari etkinlikler sonucunda yaşanan ihtilafların çözümü için, iki devlet arasında ticaretin yapılmasında su kaynaklarını özel sektörün kullanımına ortak kurul oluşturulmuştur. Bu oluşturulan kurul bu defa ABD ile Meksika arasında paylaşıldığı nehirlerin kullanımına ilişkin yaşanan çatışmaların çözülmesi için yinede devreye Uluslararası Sınırlar ve Su Komisyonu (IBWC) girmiş ve hızla iki devletin de su arzına yönelik sorunların çözümü için uluslararası tahkim mekanizmalarına başvurabilmesine sonuç bulmuştur (Akgün, 2011: 48).

Zira sınırlar ötesi su paylaşımı konusunda sadece yedi kez anlaşmazlık yaşanmış ve bunlardan M.Ö. 2005 yılında Lagash ve Umma adlı Sümer şehirleri arasında ortaya çıkan çatışma hariç diğer hiçbiri savaşa dönüşmemiştir. Tarih boyunca uluslararası su kullanma hakkı üzerine 3600’den fazla anlaşmanın imzalandığı ve bunlardan 150’sinin 20. yüzyılda gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Buna benzer olayda sulama sistemlerinin uygarlık tarihinin oluşturulmasındaki belirleyici rolüne ithafken su yönetiminin, (toplumun oluşturulması sürecinde

39 insanlığın en önemli öğrenme platformu) olduğu belirtilmektedir. Bu bağlamda küreselleşme süreci ayrıca, dünya doğa kaynaklarının gittikçe artan bir şiddette küresel ekonomi döngüsüne dâhil edilmesi sonucunu doğurmuştur. Doğal varlıkların maruz bırakıldığı bu küresel süreçten en geç etkilenen yaşam kaynağı ise sudur. Bu nedenle 1990’lardan itibaren ambalajlı su kent yaşamının ayrılamaz ve kanıksanmış bir parçası haline gelmiştir. Bölgesel ve ulusal ölçekteki kalkınma ve kredi bankaları, küresel finans kuruluşları, su ve yan sektörlerindeki şirketler, devlet birlikleri ve düşünce fabrikaları (think-tanks) gibi çeşitlilikte aktörlerin birbirleriyle karşılıklı iletişimlerinden sürekli olarak yeniden bir süreçten bahsetmek için sadece önemli olan aktörler ve gelişmeler ele alınacaktır. Bunlar Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Bankası (DB), Uluslararası Para Fonu (IMF), Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Su Konseyi (WWC) gibi uluslararası kurum kuruluşlar paralel anlamda daha etkin rolü oynamaktadır (Akgün, 2011: 50-57).

Birleşmiş Milletler, Dünya’daki tatlı su kaynaklarının kapsamlı değerlendirilmesini yaparak oluşacak sıkıntılara dikkat çektikten sonra, suyu toplumsal değil, ekonomik mal olarak tanımlamaktadır. Bunun yanı sıra, Kamu desteklemelerinden arındırılmasını önerdiği, suya da, fiyatlandırmayı temel ilke olarak benimsemektedir. Çünkü küresel politikaları içeren su kaynakları yönetimini, içme, sanayi, sulama, rekreasyonu, kullanma suyu nitelik ve niceliksel yönetimini kapsayan etkinlikleri tanımlayarak, yapılacak uygulamada ekonomik verimlilik sağlanması için, kaynak yönetimi politikalarının ve diğer ekonomik politikalarla uyumlu hale getirilmesini vurgulamıştır. Su kaynakları yönetiminde, eşgüdümsüz uygulamalar olarak beliren kurumsal başarısızlıkların değil de pazar başarısızlıklarının ve yeraltı sularının korunmasındaki yönetim başarısızlıklarının düzeltilmesini vurgulamaktadır. Sonuç olarak, (OECD, DB, DTÖ) gibi dinamik güçler, Birleşmiş Milletlerin konferanslarında ortaya çıkan politikaların yanında yer alarak, su yönetiminde kamu mekanizmalarından piyasa mekanizmasına geçilmesini, suyun arz odaklı değil (talep odaklı) yönetimini yönlendirerek fiyatlandırılma noktasında gereken bir ekonomik mal olarak değerlendirmesini talep etmektedir (TMMOB, 2009: 17).

40 Küresel aktörlerin, politikaları en somut biçimiyle DSK tarafından ise ‘Dünya Su Vizyonu’ belgesinin hazırlığı içinde, Dünya Su Komisyonu adıyla bir Komisyon topladı ve Komisyon çalışmaları BM’nin su ve kalkınma ile ilgili ajansları tarafından ortaklaşa finanse etmiştir. Ama MEXCO Forumu, Latin Amerika ve Meksika’daki su özelleştirmelerinin yarattığı toplumsal Muhalefetin etkisi altına girdi. Bu nedenle (DSK)’nın temel politikaları en kapsamlı biçimiyle 2000 yılında basılan, Dünya Su Vizyonu (WORLD WATER VİSİON) belgesinde maddeler halinde bulundurmakla tercih edilmiştir ( Atvur, 2013: 59):

a) suyun üretkenliğini artırarak depolamak,

b) su kaynakları yönetim kurumlarını reforma tabi tutmak, c) uluslararası havzalarda işbirliğini geliştirmek,

d) ekosistem ile ilgili isleri fiyatlandırmak bu yenilikleri desteklemek;

Ancak bu yönetimi içeren sürdürülebilir tek alternatif, 2005 yılında Cenevre’de toplanan ikinci alternatif dünya su forumu çatısı altında bir araya gelmiş ve değerlendirilen konu, özellikle çok taraflı ticaret anlaşmaları ve uluslararası finans kuruluşlarının etkisiyle ticarileşen ve piyasa şartlarına göre düzenlenen bu statüsünün değiştirilmesi, ortak sorumluluk dâhilinde ve demokratik kurallara tabi kamusal bir yönetimi içerecek yeni küresel bir statünün geliştirilmesi konularına ağırlıklı kararın yeni alternatif statü yapılması gerekmektedir.2012 yılında Dünya Su Forumu’na paralel olarak Marsilya’da düzenlenen Alternatif Su Forumu, amaçlarını ekolojik ve demokratik bir su yönetimi için çoğunluğun alternatif söylemini ortaya koymak ve geliştirmek, küresel su krizine çözüm yollarını araştırmak ve hareketin sürekliliğini sağlamak için somutlaştırmıştır.

Ama 1990lı yıllarda, küresel su şirketlerinin dünyanın pek çok bölgesinde daha önce bir kamu hizmeti olarak kabul edilmiş olan suyu özelleştirmek için harekete geçtiği dönemde, Afrika, Asya ve Latin Amerika‘da pek çok hükümet bir yandan yeni liberal politikaların diğer yandan da küresel kurumların baskısı altında su hizmetlerini piyasaya açmıştır. Fakat Fransa gibi su hizmetini çok daha önceden piyasaya açmış olan bazı gelişmiş ülkelerde yüksek karlar elde eden ve giderek çok uluslu bir yapıya dönüşen su şirketleri bu süreçte az gelişmiş ülkelere yönelmiştir. Ancak bu yönelmelerle birlikte su hizmetini çok önceden piyasaya açmış olan Fransa Paris Belediyesinin 2010 yılından itibaren kent halkına daha iyikalitede, daha iyi fiyatta ve istikrarlı bir şekilde sunmak istediklerine açıklık getirmek için suyu tekrar

41 kamuya döndüreceğini beyanda bulunmuştur. Bununla beraber, Dünya Bankası, Uluslar arası Para Fonu (IMF), Birleşmiş Milletler ve Dünya Ticaret Örgütü gibi küresel politika belirleyicileri bu süreci desteklemiş ve 1995 yılında imzalanan Hizmet, Ticareti Genel Anlaşması (GATS) ile küresel çapta kabul edilmiştir (Kolçak, 2012: 2-3).

Ülkeler genelinde yapılan sürdürülebilir su yönetim biçimlerine bakılırsa, 2001 tarihinde, Almanya Hükümeti tarafından, Bonn kentinde düzenlenen Uluslararası Tatlı su Konferansı'nın alt başlığının Sürdürülebilir Kalkınmanın su yönetilmesine karar verilmiştir. Böylece, tüm insanlar için sağlıklı içme suyuna erişim olmadan ve atık suyu altyapısında önemli ilerlemeler gerçekleşmeden ve prodüktif amaçlarla suya erişim sağlanmadan sürdürülebilir kalkınmaya ulaşılamayacağı bir kez daha vurgulamıştır. Aynı yaklaşımlara göre 2002 tarihinde, Güney Afrika, JOHANNES BURG’DE toplanan Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde dünya su krizi en çok değinilen konulardan biri olmuştur. Zirve sonucunda, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi için doğal kaynakların yönetiminin de sürdürülebilir ve bütünleşik bir temele oturtulması gerektiği ifade edilmektedir. Binyıl Deklarasyonda hedefleyen bu ülkeler paralel olarak, 2015 yılı itibarı ile sağlıklı suya ve atık suyu altyapısını tamamlamak, su erişim imkânı bulamayan nüfusun yarıya indirilmesi hedefi benimsenmiş ve bu doğrultuda aşağıdaki aksiyonların yerine getirilmesi kararlaştırılmıştır (Sözen, 2002: 2-8):

a) Su kaynakları yönetimi ve projelerin uygulamaları ile ilgili bilginin, kişilere pozitif ayrımcılık yapılarak paylaşımı,

b) Gelişmekte olan ülkelerin su kaynaklarının izlenmesi ve değerlendirilmesi amacıyla destek sağlanması,

c) Su kirliliğinin önlenmesi ve ekosistemlerin korunması için evsel ve endüstriyel atık su arıtma teknolojilerinin geliştirilmesi için zeminin hazırlanmaktadır.