• Sonuç bulunamadı

3 BEYOĞLU’NUN TARİHSEL GELİŞİMİ, KENTSEL VE KÜLTÜREL

3.2 Bölgenin Kentsel ve Kültürel Yapısı

3.2.2 Kültürel Yapısı

Şekil 3.6: İstiklal Caddesi Bazar dü Levan, 1930

Gerek Bizans İmparatorluğu döneminde Gerekse de Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok yabancı grupların ve Osmanlı Hıristiyanlarının yaşama imkanı bulması, Beyoğlu’nun İstanbul’un diğer semtlerinden farklı bir kültür ve yaşam biçimlerine sahip olmasına sebep olmuştur. Bu farklılıklar, çoğu zaman net bir biçimde geniş ayrılıklar şeklinde görülse de çoğu zaman azalma

göstermiştir ancak var olmaya devam etmiştir

(http://www.istanbul.net.tr/istanbul-Rehberi/Yazilar/beyoglu-ii/40/1).

Dinsel ve kültürel nitelikli yapılar, bir bölgeye yerleşmiş olan insanların nasıl bir inancın ve tür bir kültürün sahibi olduklarını ortaya koyan en somut belgelerdir. Bu tür belgeler tarihlendirilerek de saptandığı zaman, oranın

kültürel kimliğini gösteren haritası çizilmiş olacaktır. Bu bakımdan, Beyoğlu’nun çeşitli yerlerindeki dinsel, kültürel, sosyal ve yönetimsel nitelikli binaların isim ve yerlerini saptamak bile, o bölgede nasıl bir sosyo-kültürel yapının var olduğunu ortaya koyabilecektir. Böylelikle şekil 3.6’da bölgenin sosyo-kültürel yapısı hakkında bilgi veren, Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi üzerinde yer alan “Bazar dü Levan” örnek gösterilmiştir. Bunların tarihlendirilmesi ise, hem sosyo-kültürel yapının zamana göre gelişimini, hem de Beyoğlu iskanının gelişim çizgisini aydınlığa kavuşturacaktır (Cezar: 69). Pera’da ya da günümüz adıyla Beyoğlu’nda dört farklı yabancı topluluk bir arada yaşamaktaydı. Farklı yaşam tarzlarıyla bir arada yaşayan bu dört farklı yabancı topluluk, Rumlar, Ermeniler, Museviler ve bölgede azınlıkta yaşayan Türklerdir. Bölgede zamanla yerli halk ile Avrupalılar arasında kimi zaman ticari ve kültürel alışveriş, kimi zaman ise evlilikler gerçekleşmiştir. Ancak yerli halk ile Avrupalılar arasındaki kültür, ticari alışveriş ve evlilikler bölgede yaşayan yabancılar tarafından eleştirilmiş, yerli halkın Avrupalı yaşam tarzını benimsemelerini taklitçilik olarak değerlendirmişlerdir (http://www.cekulvakfi.org.tr/makale/pera-ve-dort-yol).

17. yüzyılın ortalarında, Galata surları dışında asıl Pera diye adlandırılan sahada, henüz kozmopolit bir Beyoğlu’nun varlığından söz etmek mümkün olmamaktadır. 17. yüzyılın ortalarında ve daha önceki tarihlerde kozmopolit bölge, sur içindeki Galata’dır. Buradaki insan topluluğu Türkler, Levantenler ve yerli gayrimüslimlerden meydana gelmektedir (Cezar: 70).

17. yüzyılda surlarla belirlenmiş sınırlar içinde gelişmekte olan ve surların dışında kırsal görünümünü sürdürmekte olan Galata’da kimi mahallelerin yalnız Türklerden oluştuğu, buna bağlı olarak da, o kesimlerin bir Türk kenti görünümü yarattıkları bilinmektedir. Bu durum 19. yüzyıl ortalarına dek süregelmiştir (Akın, 1998: 93).

Yabancı tüccarlara kapitülasyonlarla sağlanan ayrıcalıklar ile birlikte Levantenler ve yerli azınlıklar için Galata ve Pera önem kazanmıştır. 18. yüzyılda Osmanlı imparatorluğunun zayıflaması, toprak kaybetmesi, Batının sürekli gelişmesi Osmanlı da yeniden yapılaşma ve yerleşme hareketlerinin oluşmasını sağlamıştır (Demirkaya: 13).

Beyoğlu’nun 16. yüzyıldan itibaren Türk yerleşiminin önem kazandığı kıyı bölgesinde, 19. yüzyılda, Türk nüfusu daha da çoğalmıştır. 19. Yüzyılda, asıl Pera diye tanınan sahada yerli gayrimüslimler ile yabancı uyrukluların sayıları artarken, Haliç’in Beyoğlu yakasında ve Boğaz’ın bazı kesimlerinde Türk nüfusu çoğunluğunu korumuştur (Cezar: 71).

19. yüzyılın ikinci yarısında Beyoğlu’nun Galatasaray’ı ile Taksim’inde gelişmeler göze çarpmaktadır. Beyoğlu, Paris modasını benimseyen bir halkın ikamet ettiği, çok kültürlü bir bölgede ikamet etmek isteyen varlıklıların ve sağlanan kapitülasyonlarla koruma altına alınan yabancı topluluğun yaşadığı yer olmuştur. 19. yüzyılın sonlarında kentte Paris’in ünlü sahne sanatlarını sergileyen üç adet tiyatro bulunmaktaydı (Dökmeci ve Çıracı: 33).

Beyoğlu’nun genel kimliği 1839 -1870 yıllarında oluşmuştur. Yapılar daha sağlam ve Avrupa da kilere benzer yapılmaya başlanılmış, ilk otel Hotel d’Angletterre 1841 yılında burada kurulmuştur. Bunun yanında 1850 yıllarında adları Paris şehrinden özenilen pastanelerin Cafe des Fleurs ve Cafe de Petite Jardiniere, ilk tiyatroların Naum ve Theatre des Varietes, ilk birahanelerin, kabare-gece kulüplerin ve ilk kitapçıların kuruluşu Tünel meydanı çevresinde olan Beyoğlu, “Avrupa taklidi küçük kent” olmuştur (Gülersoy: 219).

24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşmasıyla kapitülasyonların kaldırılmasıyla, yabancı sermayenin etkinliğine son verilmiştir. Hal böyle iken yabancı şirketler, ticaretle uğraşanlar, sigorta şirketleri, bankerler, posta idareleri Beyoğlu semtini terk etmişlerdir. Ayrıca elçiliklerin Ankara’ya taşınmasıyla azınlıkların bir bölümü Beyoğlu’nu terk etmiştir. Cumhuriyet döneminde yabancıların bölgeyi terk etmesiyle boş olan yerlere, Türk iş adamları ve kentin aydın kesimle ri yerleşmeye başlamıştır. Böylece tiyatro ve sinemaları, pastane ve restoranları, sanat galerileriyle ve şık mağazalarıyla Beyoğlu, kentin en seçkin semti olmaya hak kazanmıştır. Yine bu yıllarda eğlence yerleri Beyoğlu’nda kümelenmiştir. Eğlence niteliği taşıyan gazinolar, Taksimde Kristal, Taksim Belediye, Tepebaşı’nda Kazablanka, Tepebaşı ve Cumhuriyet’tir. Daha sonralarda ise Maksim kurulmuş olup bu tip gazinolarda ünlü sanatçılar çalışmışlardır. Bu dönemde “Glorya” adıyla anılan Saray Sineması, kaliteli filmler sunarak ün kazanan bir sinema olmuştur. Saray Sineması, ünlü yorumcuların, ses sanatçılarının, yabancı tiyatro topluluklarının kullandıkları sahne olmuş ve

dönemin David Oistrach, Münir Nurettin ve Safiye Ayla gibi ünlü sanatçıları sahne almıştır (Dökmeci ve Çıracı: 53-54).

3.3 Beyoğlu Bölgesinin Korunması Gerekli Tarihi-Kültürel Eserleri ve Tarihi-