• Sonuç bulunamadı

Bizans devleti zenginliğinin çok büyük bir bölümünü topraktan kazanıyordu. Özellikle köylerden sağlanan vergilerle bu gelir oluşuyordu. Köylü denilince bir arada köyde yaşayan halk görülür. Genellikle bir takım kullanım alanları ortaktı: otlak kullanımı, vergi yükümlülüğü, dinsel bayramlara katılım gibi konularda ortak davranıyorlardı.

Soylular ise, genellikle büyük malikânelerde kalır, köy işleriyle pek ilgilenmezlerdi. Köylü, menkul ve gayr-ı menkul malların sahibi olarak kabul ediyordu. Tarlalar, bağlar, bostanlar ve bahçeler onun tam mülkiyeti altındaydı ve miras yoluyla geçebiliyordu. Hiç kimsenin serfî değildi ve vergisini doğrudan doğruya devlete ödüyordu. Devletin uğraştığı tek şey vergilendirme düzeniydi. O sadece vergisini

158 Rice, s.158-159.

istiyordu, toprak ürün vermiyormuş ilgilendirmiyordu. Bu da kolektif sorumluluğu doğuruyordu.

Bizans tarım topluluklarına konan vergiler her zaman onların refahlarını yok edecek gibiydi. Devlet, ülkenin temel gereksiniminin çoğunu üreten kimseler için ekonomi politikalarının yarattığı güçlüklerle ilgilenme gereğini çok ender duyuyordu. Sık sık içine düştükleri yoksulluk, köylülerin mültezimlerden (vergi memurları) ve toprak beylerinden nefret etmelerine yol açtı. Sınır bölgelerinde toprağı işleyen asker çiftçiler ya da "thema" sahipleri ve toprağı verimli kılarak ona sahip olan ve toprağı işleyerek yaşamlarını kazananların oğullarının dışında, Bizans dünyasında çok az köy vardı. Yiyecek üreten insanların çoğu serilerden biraz daha fazla özgürlük sahibi olan işçiler ya da kölelerdi. Çok sayıda köy olmasına karşın, birçoğu büyük bir malikânenin bir parçasını oluştururdu ve ortada yaşayanlar devlet yerine toprak beyinin hükmü altında olurlardı.159

Bizans, VII. Yüzyılda geçirdiği ciddi sarsıntılar ile sarsılırken bazı alanda da köklü değişiklikler olur. VII. Yüzyılın kırsal yaşamında bu değişiklikler bir karışıklığa yol açar. Bu değişimler özgür köy komünlerinin küçük köylü mülkiyetinin gelişmesinde ve çiftçilerin yer değiştirme özgürlüğünün yeniden ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bir köylü kiraladığı tarlayı yükümlülüklerini yerine getirmeden terk ederse, sahibine doğan zararıödemek zorundaydı. İşletmecinin, büyük toprak sahibine, ürünün bir kısmını vermesi gerekiyordu. Küçük toprak mülkiyeti, yeniden doğuş sürecindeki komün sistemi uyarınca belirli bir kalıcılığa kavuştu. Köylü mülkiyetiyle sömürücü büyük toprak mülkiyeti arasında orta yol olan komün, büyük toprak sahibinin zorbalık gücünü zayıflatıyor ve bu şekilde, bireysel küçük toprak sahibinin gelişme olanağını güvenceye alıyordu. Kırsal ekonomideki değişmeler ve Bizans'ın varlığını sarsan tehlikeler, hükümeti, imparatorluğun bölgesel, askeri ve sivil yönetiminde reforma zorladı.

Bizans devletinin VII. Yüzyıldan beri gerçekleştirdiği içten yenilenme her şeyden önce kuvvetli bir köylü sınıfının oluşmasına ve yeni "stratiotes"ler ordusunun kurulmasına, yani küçük arazi sahipliği kurumunun güçlenmesine dayanmaktadır. Tüm köylüler ve "stratiotes"ler bir sınıfıoluşturmaktadır ve bu sınıf artık Bizans İmparatorluğu’nun taşıyıcı gücü haline gelmektedir. Böylece Bizans kırsal bölgesinde

159 Stefanos Yerasimos, Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye, çev: Babür Kuzucu, İstanbul, 1986, s. 32; Rice, s. 171-172; Kaplan, s. 83;

de, imparatorluğun sosyal yapısını yeni bir temele oturtan ve gelişmeyi yeni yönlere çeviren bir değişiklik meydana gelmiş olmaktadır. Bizans köyünde vücuda gelen yeni şartlar en açık şekilde, erken ortaçağ’da Bizans köylüsünün günlük yaşantısının bir tablosunu meşhur köylüler kanunda yer bulmuştur. Köy halkı çok özel bir bağ ile birbirlerine bağlanmışlardır. Tarlalar, bağlar, meyvelikler ve bahçeler köylü ve ailesinin tam ve şahsi mülküdür. Ve bazen ormanlıklar bile özel mülkiyetindir.160

Devlet otoritesi köy cemaatini idari - mali bir birlik olarak görmektedir. Cemaat temsilcileri vergilerin doğru ve tam olarak hâzineye intikalinden sorumlu olup, ödemeden aciz komşuların vergilerini tazminle yükümlüdürler. Bizans köyleri ise umutsuzca yerinde saymıştır, ikili çabanın geliştirilmesinden başlıca tek bir yeni buluş yapılmıştır. Tarım kitapları ise en iyi olasılıkla Latinyop, tarımı özetlemekle yetinmiştir ancak görünene göre Bizans tarımı yerinde saymıştır. Beslenmenin büyük bir bölümü özellikle tahıla bağlı kaldığından, tarlaların çoğunda buğday ve arpa yetiştiriliyordu. Vadi tipleri dışında kalan toprakların verimsizliği tarlaların en azından iki yılda bir nadasa bırakılmasını zorunlu kılmıştır. Köylüler bu nedenle her sonbaharda, bir yıl boyunca dinlendirdikleri toprağı kaldırıp havalandırmak zorundaydılar. Toprak ne kadar hassas ise, tarım da o kadar hassastır. Ortalama bir yılda elde edilen tahıllar ve Akdeniz iklimine uyum sağlayan baklagiller (mercimek, bezelye, bakla) ancak yeterli olabiliyordu. Bununla birlikte birçok bölge, örneğin, Anadolu’nun iç kısımları kuraklıkların ya da aşırı yağmurların tehdidi altında yaşamaktaydı. Korkutan başka bir şeyde, kış ekinlerini bozan donlardı. Bu denli hassas oluşuna karşı Bizans köylüsü çaresiz değildi. Her şeyden önce kentler, taze ya da kuru sebzeler, meyveler ve en önemlisi, bağ ürünleri ya da yağ veren bitkiler için önemli bir Pazar oluşturmaktaydı ve bunlar yalnızca tarlalarda değil aynı zamanda tarımcılığın beklide en vazgeçilmez parçasını oluşturan bahçelerde yetiştirilmekteydi. Köylü toprağın verimini artırmak için kullanılan ne kadar biliyorsahepsini bahçesinde uyguluyordu, gerektiğinde kuyudan su çektiği suyla sulama yapmayı ihmal etmezdi. Bizanslı bir köylü ailesi, yalnızca bahçesinden elde ettiği ürünle bile yaşayabilirdi, bahçesiz bir tarım işletmesi düşünülmezdi.

Tarımda kullanılan araçların yanında birde insan gücü vardı. Bu insan gücü normal bir köylü ailesinde; köylü, karısı ve çocuklarıydı. Ancak aile bireylerinin emeklerinin yetersiz kaldığı da olurdu. Bu durumda genellikle aynı köyden bir başka

görevlilerinin kullandığı yüz ölçü birimi "modios'tu". (yaklaşık 1 hektarın on da biri), ancak çiftçiler tarlalarını "zeugarion" adı verilen bir birimle ölçeklerdi. Toprağı daha geniş olanların tarlaları, "iki boyunduruktu, kimilerinin ancak bir "boidion"u (tek öküz) vardı. Bu yalnızca bir ölçü birimi olarak kullanılırdı. Çünkü toprak hiçbir zaman hayvanlasürülmezdi.161

Benzer Belgeler