• Sonuç bulunamadı

3.1. YENİLENEMEZ ENERJİ KAYNAKLARI

3.1.1. Fosil Kaynaklı Enerji

3.1.1.1. Kömür

Fosil kaynaklı enerjilerden biri olan kömür, senelerden beridir kullanılagelmektedir. Uluslararası kömür ticaretinin Roma İmparatorluğu döneminde bile yapıldığı bilinen bu yakıt; yalnızca 19. yüzyılda sanayi inkılabına neden olmamış aynı zamanda 20.

23

yüzyılda elektrik dönemine de öncülük etmiştir. Kömür 1960’lı yıllara dek en önemli enerji kaynağı olarak görülürken bu yılların sonlarına yaklaşıldıkça yerini petrole bırakmasına rağmen elektrik üretmede önemli olduğu saptanınca yeniden dünyadaki önemli yerini elde etmiştir [25].

Kömür sedimanter organik ve yanabilir bir kayadır. Ana bileşenleri karbon, hidrojen ve oksijen olan kömür; ısı, basınç ve mikrobiyolojik faktörlerin etkisiyle milyonlarca senede oluşmaktadır. Kömürün organik olgunluğu hesaba katılarak linyit, bitümlü ve antrasit olmak üzere üç çeşidi vardır. Türkiye’de linyit havuzunun çok olmasından dolayı linyit kullanan termik santraller kurulu gücün %20’sini linyit oluşturmaktadır. Diğer termik santrallerin payı ise %7,9’dur [26].

Dünyada toplam olarak antrasit bitümlü kömürlerin ve linyit rezervlerinin 1 trilyon olduğu BP 2018 Dünya Enerji İstatistik Görünümü Raporunda belirtilmiştir. Raporda ayrıca bu rezervlerin toplam 718 milyar tonunu taş kömürü (antrasit bitümlü), 316 milyar tonunu alt-bitümlü ve linyit rezervlerinin oluşturduğu görülmüştür. Dünya üzerinde çeşitli ülkelerde kömür rezervi bulunmaktadır; ancak bu rezervlerin %67’si dört ülkededir. En büyük rezerv payı %24,2 ile Amerika’nın olurken bunu sırasıyla Rusya (%15,5), Avustralya (%14) ve Çin (%13,4) takip etmektedir. Bölge bazında ele alındığında ise dünya kömür rezervleri şu şekilde bir dağılım göstermektedir: Asya- Pasifik’te %41, Kuzey Amerika’da %25, Bağımsız Devletler Topluluğu’nda %21,6, Avrupa’da %9,7 ve Ortadoğu-Afrika-Orta ve Güney Amerika’da da %2,8 oranlarındadır. Çizelge 3.1.’de ekonomik olarak işletilebilir dünya kömür rezervlerinin bölgeler itibariyle dağılımı verilmektedir [25].

Çizelge 3.1. Kömür rezervlerinin kalitesine ve bölgelere göre dağılımı (Milyon Ton) [25].

Bölgeler Kömürü Taş Linyit Toplam Yüzde (%)

Ömür (Yıl)

Kuzey Amerika 226.306 32.403 258.709 25,0 335

Güney ve Orta Amerika 8.943 5.073 14.016 1,4 141

Avrupa 24.220 76.185 100.405 9,7 159

Bağımsız Devletler Topluluğu 130.162 93.066 223.228 21,6 397

Orta Doğu- Afrika 14.354 66 14.420 1,4 53

Asya-Pasifik 314.325 109.909 424.234 41,0 79

24

Kolay lojistik olanakları ile dünyada büyük bir alanda bulunan rezervleri bakımından jeopolitik olarak çok problem yaratmayan bir enerji kaynağı olmasına rağmen kömürün hareketi Asya yönüne kaymasıyla, Avrupa ile Amerika’da birçok tesisinin kapatılması sonucu düşüşe geçmiştir ve bu düşüşün önümüzdeki senelerde de devam edeceği düşünülmektedir. Kurulacak yeni kömür termik santraller büyük oranda Asya’da bulunacaktır. Bu artış Asya’da devam ederken Avrupa ile Amerika’da olmazsa bunun sonucunda coğrafi olarak bir ayrılık yaşanacaktır [25].

2016 yılında kömür talebi, 2013 yılında talep edilen düzeyin altına düşmüştür ve 2014’te gerçekleşen zayıf büyüme sonrasında 2015 yılında global talep ilk kez azalma göstermiştir. Çin ve Amerika’da ortaya çıkan büyük orandaki azalış bazı diğer ülkelerdeki (Rusya, Hindistan, Vietnam ve Endonezya vb.) büyümeyle önlenememiştir. Çin’de elektrik, çimento ve çelik sanayilerinde kömür tüketimi azalmıştır. Enerji çeşitlerini arttırma politikaları ile beraber kömür üretimi de azalarak yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimin artmıştır. Amerika’da doğal gaz fiyatlarının ucuz olması ve ayrıca Cıva ve Hava Kirletici Standartları (MATS) sebebiyle kömür kullanılarak enerji üretmede hızlı bir düşüş görülmüştür. Bunun sonucunda da kömür tüketimi %15 azalmıştır. Bu düşüş son 30 senedir görülmüş olan en büyük yıllık düşüştür [25].

Pahalı olmayan, keşfedilmesi ve çıkartılması görece kolay bir kaynak olan kömürün; yoğun hava kirliliği üretmesi, asit yağmurları ve küresel ısınmada çok etkili olması gibi birçok dezavantajı bulunmaktadır [26]. Buna rağmen günümüzde oldukça fazla alanda kömür kullanımına devam edilmektedir. Buhar üretmek ve ısınmak amacıyla elektrik üretiminde, demir-çelik ve çimento sektöründe, endüstriyel proseslerde kömür hâlâ kullanılmaktadır. Dünya üzerinde elektrik imalatının ortalama %40’ı kömürden elde edilmektedir. Elektrik enerjisi; Türkiye’de %32, Amerika’da ve Almanya’da %53, Yunanistan’da %69, Çin’de %75, Danimarka’da %77, Avustralya’da %83, Güney Afrika’da %93 ve Polonya’da ise %95 oranlarında kömürden sağlanmaktadır [27]. Aşağıda Şekil 3.7.’ de sektörlere göre kömür tüketiminin dünyadaki durumu gösterilmektedir [28].

25

Şekil 3.7.Dünyada sektörlere göre kömür tüketimi [28].

Dünya genelinde kömür tüketimi en fazla sanayi sektöründe gerçekleşmektedir. 2000’li yılların başında sanayide tüketilen kömür oranında belli bir miktar azalma görülmesine rağmen daha sonra yeniden artış göstermiştir. Yerleşim yerlerinde de kömür kullanılmaktadır. Ancak evlerde tüketilen kömür, sanayi sektörüne kıyasla çok daha düşük seviyededir.

2017 senesinden itibaren 145,3 Milyon Ton Eşdeğer Petrol olan Türkiye’nin toplam olarak birincil enerji kullanımında kömürün payının %27 olduğu saptanmıştır. 2018 senesinden itibaren ise kömür bazlı santral kurulu gücü 18.997 MW olmak üzere kurulu gücün %21,5’ine denk gelmektedir. Yerli kömür bazlı kurulu güç 10.203 MW (%11,5) iken ithal bazlı kurulu güç 8.794 MW (%10) şeklindedir [29]. Enerji üretiminde oldukça yüksek payı bulunan kömürün sektörlere göre kullanım oranları değişmektedir. Ülkemizde uzun bir zaman dilimini içeren, kömürün sektörlere göre dağılımı aşağıda Şekil 3.8.’ de gösterilmektedir [30].

26

Şekil 3.8.Türkiye’de sektörlere göre kömür tüketimi [30].

Türkiye’de kömür tüketimi en fazla sanayi sektöründe gerçekleşmektedir. Evler ile ticari ve kamu hizmetlerinde de kömür tüketilmektedir. Evlerde tüketilen kömür uzun yıllardan beri tercih edilmektedir. Ancak ticari ve kamu hizmetlerinde, özellikle 2007 yılından sonra ciddi oranda kömür kullanımı artmıştır.

Ülkemizde yeni kömür alanlarının keşfedilmesi ve bilinen alanların geliştirilmesi çalışmaları 2005 yılı itibariyle hız kazanmıştır. Bunun amacı; enerji imalatında yerli kaynakların önemsenmesi ve dışa bağımlılığın azaltılması hedefleriyle sanayileşme ve nüfus artışına paralel olarak artan enerji talebinin karşılanmasıdır [29].

Benzer Belgeler