• Sonuç bulunamadı

Kâr Payı İsteme Hakkı

2. ADİ ORTAKLIKTA İÇ İLİŞKİLER BAĞLAMINDA ORTAKLARIN HAK VE

2.2. ORTAKLARIN HAKLARI

2.2.1. Kâr Payı İsteme Hakkı

TBK Md. 622 hükmünde, “Ortaklar, niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün kazançları aralarında paylaşmakla yükümlüdürler.” şekliyle açıkça ifade edildiği üzere, ortakların şirketin kârını aralarında paylaşmaları Kanunun emredici bir hükmüdür. Hiçbir ortak bu haktan mahrum bırakılamaz. Zira ortaklar müşterek amaç çerçevesinde ortaklığa bir değer taahhüt edip, bu çerçevede çaba göstererek ortaklığın elde edeceği kazanç üzerinde hak sahibi olacaktır.

Belirtmek gerekir ki, TBK Md. 622 hükmündeki kazanç ifadesi, salt işletmesel kâr veya finansal başarı anlamında olmayıp, ortaklığın amacı çerçevesinde elde edilmiş tüm maddi ve gayri maddi tüm değerleri belirtmek için, geniş anlamda kullanılmış bir ibaredir134. Dolayısıyla adi ortaklığın elde ettiği kazancın, sadece nakit ya da mal olarak düşünülmemesi yerinde olacaktır. Yine paylaşım konusu olacak kazancın, adi ortaklığın müşterek amacının ifası doğrultusunda elde edilmesi gerekmektedir.

TBK Md. 623 hükmünde belirtilen kazanç kavramı, işletme ekonomisiyle ilgili olup teknik anlamda kâr kavramını ifade etmektedir135. Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin, “Kâr veya zarar ortaklık yöneticilerinin ortak gaye uğruna giriştikleri uğraşların bir hesap dönemi sonunda (genellikle bir yıl) ortaklık malvarlığında yarattığı artma ya da azalmadır. Kâr ya da zarar, muhasebe kurallarına göre yapılacak bilançoda gözükür…” şeklinde hükme bağladığı bir kararı bulunmaktadır 136 . Burada ifade edilen husus TBK Md. 630/3 hükmünü hatırlatmaktadır137. Buna göre ortaklık yöneticisi, adi ortaklığın elde ettiği kârı hesaplamak ve ardından bunu ortaklara pay etmek zorundadır. Burada kâr ifadesinden anlaşılması gereken husus, şirketin elde ettiği gelirler değil, vergi ve

134 Şener, Ortaklıklar Hukuku, s. 41

135 Şener, Ortaklıklar Hukuku, s. 41-42

136 Yargıtay 13. HD. 16.10.1980, 4202/5464, karar için bkz. Şener, Adi Ortaklık, s. 230

137 TBK MADDE 630/3- “Yönetici ortaklar, yılda en az bir defa hesap vermek ve kazanç paylarını ortaklara ödemekle yükümlüdürler. Hesap döneminin uzatılmasına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Ortaklığı yönetenin ortaklardan birisi olmaması durumunda da aynı kural uygulanır.”

gerçek giderler indirildikten sonra adi ortaklıkta kalan kısım olan net kâr olgusudur138.

Kârın bölüşülmesi konusunda adi ortaklık sözleşmesinde ortaklar serbestçe düzenleme yapabilirler. Ancak elbette ki bu husus sınırsız bir serbestiyet içinde düzenlenemez. Zira bir veya daha çok ortak lehine, kârın paylaşılması konusunda ağır dengesizlik oluşturulduğu aslan payı ortaklık söz konusu olduğunda, geçerli bir adi ortaklık ilişkisi söz konusu olmayacaktır139. Dolayısıyla müşterek amaç unsuru bulunmayan aslan payı ortaklığı şeklinde bir kâr paylaşımı düzenine gidilmesi mümkün olmayacaktır. Diğer yandan ortakların kendi belirledikleri kâr paylaşımı esasının ayrıca sözleşme serbestisinin sınırlarına uyması gerekmektedir. Buna göre TBK Md. 27 hükmünde belirtilen bilhassa ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı düzenlemeler anlaşmayı sakatlıkla malul kılacakken, TBK Md. 28 hükmünde açıklanan aşırı yararlanma diğer ortak veya ortaklar karşısında ilgili ortak veya ortaklar aleyhine söz konusu olduğunda bu tür bir anlaşmaya karşı gabin iddiasında bulunulabilecektir.

Kanunun 623. maddesinin birinci fıkrasında yukarıda detaylıca açıklandığı üzere, sözleşme hürriyeti çerçevesinde kâr paylaşım esasının ortaklarca serbestçe kararlaştırılabileceği, aksi halde katılım payına bakılmaksızın tam eşitliğin uygulanacağı belirtilmiştir140. TBK Md. 623/2 hükmünde ise Kanun olası bir boşluğu doldurmak üzere bir hüküm getirmiştir. Zira adi ortaklık sözleşmesi oluşturulurken ortaklar zararın paylaştırılması esasını karara bağlamadıkları gibi bunun tersi şekilde, zararın paylaştırılma esasının belirlenip kârın paylaştırılma esasının belirlenmediği durumlar söz konusu olabilir. İşte bu ihtimalleri öngören kanun koyucu, kâr ya da zarar paylaştırma esaslarından sadece birinin belirlenip diğerinin karara bağlanmadığı durumlarda, biri hakkında kararlaştırılan

138 Şener, Adi Ortaklık, s. 231

139 Barlas, s. 31; Karayalçın, s. 63; Pulaşlı, s. 30

140 TBK MADDE 623- “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.

Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.

Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.”

paylaştırma esasının, diğeri hakkında da aynen uygulanacağını hükme bağlamıştır.

Bazı ortakların zarara katılmaktan müstesna tutulması hususunda ise Kanun Md. 623/3 hükmüyle bir sınırlama öngörmüştür. Buna göre adi ortaklıkta, ortağın zarara katılmayıp sadece kâra katılacağını düzenleyen sözleşme hükmü, sadece ortaklığa katılım payı olarak sadece emeğini getiren ortak için geçerli olacaktır. Ancak bu hüküm iç ilişkide geçerli olup, dış ilişkide yani üçüncü kişilere karşı, ortaklığa katılım payı olarak emeğini getiren ortak müteselsilen sorumlu olmaya devam edecektir 141. Bunun sonucu olarak, yalnızca emeğini getiren ve zarardan müstesna tutulan ortak, şayet bir alacaklıya ödemede bulunması halinde, bu tutarı diğer ortaklara rücu etme hakkına sahip olacaktır.

Belirtmek gerekir ki, Kanunun 623/3 hükmünde, zarardan müstesna tutulup kâra katılabilecek ortağın, yalnızca emeğini getiren ortak olabileceği hükmü doktrinde tartışma konusu olmuştur. Kanun hükmünü doğrudan esas alan baskın görüşe göre, gerçekten de ortaklığa yalnızca emeğini katılım payı olarak getiren ortak dışında herhangi bir ortak zarardan müstesna tutulamaz142. Zira ortaklığın esaslı unsurun olan müşterek amacın varlığı için hem kâr hem zarara birlikte katılımın gerekli olduğu savunulmaktadır. Ayrıca Yargıtay da bu görüş üzerinde uygulama geliştirmiştir143

Öte yandan, adi ortaklık gibi sözleşmeyle geniş bir hareket alanını ortaklara sağlayan bir kurumda, böylesine bir düzenlemeyle iç ilişkiye müdahale etme hakkının olmadığını düşünen görüş de mevcuttur144. Bu görüşe göre, getirdiği katılım payı değerinin türüne bakılmaksızın tüm ortaklar için zarardan müstesna tutulma imkânı mevcuttur. Zira kanun koyucu, ilgili madde hükmünde sadece emeğini getiren ortağa bu imkânı sosyal koruma gayesiyle tanımıştır, fakat bu koruma olgusuna emek dışında para, taşınmaz gibi değerler getiren ortak da

141 Pulaşlı, s. 30

142 Doğanay, s. 47-48; Domaniç, s. 76; Yalman, Macit/Taylan, Erbay: Adi Ortaklık, Ankara 1976, s. 28;

143 Yargıtay 4. HD. 10.05.1956, 4379/5530 bkz. Yalman/Taylan, s. 57

144 Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, s. 53;

dâhil olabilir145.Dolayısıyla herhangi bir veya daha çok ortağın, sözleşmede kararlaştırıldığı takdirde zarardan müstesna tutulabileceği savunulmaktadır.

Adi ortaklığın kârının paylaştırılması Kanunun 630/3 hükmü uyarınca yönetici ortağın görevidir. Ancak bu görevin yerine getirilmeyip kârın ortaklara dağıtılmaması halinde, ortaklar mahkemeden, kârın tespit edilmesini ve sözleşme ya da kanun uyarınca kârın paylaştırılmasını talep edebilirler146. Ayrıca eklemek gerekir ki, yönetici ortağın kâr payını dağıtmayarak sözleşmeye aykırı davranması hâlinde, ortakların haklı sebeple ortaklığın feshini ve tasfiyesini talep etme hakları söz konusu olacaktır147.