• Sonuç bulunamadı

Kâfir ve müşriklere elle, dille ve mal ile yardımcı olmak tevhidi bozan bir diğer durumdur. Allah (Subhanehu ve Tealâ) kâfirlere yardımcı olmayı şu ayetle yasaklamıştır:

“Öyleyse sakın kâfirlere yardımcı olma!” (28 Kasas/86)

Zat, Sıfat ve İsim Tevhidi

Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya tahrif, ta’til, tekyif ve temsil37 olmaksızın kendisini Kuran’da ve Rasulu (sallallahu aleyhi ve

37 Tahrif: Bir şeyi asıl halinden uzaklaştırıp değiştirmek, bozmak hakkında kullanılan, bir şeyi cihetinden, yönünden başka bir tarafa çevirmektir. Sözün tahrif edilmesi ise hatıra gelen ilk anlamından, zayıf bir ihtimalle delâlet ettiği başka bir anlama kaydırmaktır. Istılahta ise nassları delâlet etmedikleri batıl anlamlarla yorumlamak anlamına gelmektedir.

Ta’til: İlahi sıfatları reddetmek ve bu sıfatların Allah’ın zatı ile kaim olmadıklarına inanmak, Kuran ve Sünnetin delâlet ettiği hakiki manayı kabul etmemektir. Ta’til iki çeşittir: Sıfatları nefyeden Cehmiyye ve Mutezile’nin yaptıkları gibi küllî ta’tîl ve sadece yedi sıfatı kabul edip diğerlerini kabul etmeyen Eşarilerin yaptıkları gibi cüz’î ta’til.

Tekyif: Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın sahib olduğu sıfatların belirli bir keyfiyette olduğuna inanmak ya da sıfatlar hakkında onların nasıl olduğunu araştırmaktır.

Temsil: Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın sıfatlarını, yaratılmışların sıfatlarına benzetmektir. (yayıncı)

sellem)’in lisanıyla vasfettiği şekilde iman etmektir. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur:

“De ki: O Allah bir tektir. Allah her şeyden müstağni ve her şey O'na muhtaçtır. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey O'na denk değildir.” (112 İhlâs/1-4)

“En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin! Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın!

Onlar yapmakta olduklarının cezasına yakında çarptırılacak-lardır.” (7 Araf/180)

“O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.” (42 Şura/11)

ŞİRK ve ÇEŞİTLERİ

Şirk; Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya zatında, sıfatlarında ve fiillerinde ortak ve denk tanımaktır. Şirk üç çeşittir:

1. Büyük Şirk (Kişiyi dinden çıkaran şirk) 2. Küçük Şirk

3. Hafi (gizli) Şirk Büyük Şirk

Kişiyi İslam dininden çıkaran şirk çeşididir. Bağışlanmanın mümkün olmadığı ve mükellefin cehaletinin kendisi için özür olamayacağı şirktir. Allah (Subhanehu ve Tealâ) bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır.” (4 Nisa/116)

“Hâlbuki Mesîh "Ey İsrail oğulları! Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz. Biliniz ki kim Allah'a şirk koşarsa muhakkak ki Allah, ona cenneti haram kılar. Artık onun yeri

ateştir ve zalimler için yardımcılar yoktur" demişti.” (5 Maide/72)

Büyük şirkin de çeşitleri vardır. Bunlar 4 tanedir.

1. Duada Şirk Koşmak

Kim Allah’ın dışındaki herhangi bir varlıktan, Allah’tan başka hiç kimsenin güç yetiremeyeceği şeyleri isterse müşrik olur. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur:

“Gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca Allah'a halis kılarak O'na yalvarırlar. Fakat Allah onları salimen karaya çıkarınca ona hemen şirk koşarlar. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama onlar yakında bilecekler!” (29 Ankebut/65,66)

2. İrade ve Niyetteki Şirk

İrade ve niyetteki şirk ise kendisinden kurtulanın çok az olduğu, sahili olmayan bir deniz gibidir. Amellerini yalnızca dünyevî menfaatler için yapan ve Allah’ın rızasını gözetmeyen kişiler bu şirke bulaşmış olurlar. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur:

“Kim (yalnız) dünya hayatını ve zinetini istemekte ise işlerinin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve orada onlar hiçbir zarara uğratılmazlar. İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir. Dünyada yaptıkları da boşa gitmiştir. Yapmakta oldukları şeyler ise zaten bâtıldır.” (11 Hud/15,16)

3. Teşride İtaat Şirki

Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur:

“(Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını), (Hıristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh'i (İsa'yı) rabler edindiler. Hâlbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır.” (9 Tevbe/31)

Bu ayetin tefsiri oldukça meşhurdur. İnsanlar her ne kadar âlimlerine ibadet etmiyorsa da Allah'a isyan olabilecek şeylerde onlara itaat ederek bir bakıma onlara ibadet etmiş olurlar. Adiyy b. Hatem (radıyallahu anh) Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın bu emrini âlimlere ibadet etme olarak anlayıp "Biz onlara (bilgin-lere) ibadet etmiyoruz ki!" diye itiraz etti. Bunun üzerine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) konuya açıklık getirerek söz konusu ibadetin; Allah'ın emrine muhalif olan hususlarda âlimlere itaat edilmesi olduğunu bildirdi.

4. Sevgide Şirk

Allah (Subhanehu ve Tealâ) buyuruyor ki:

“İnsanlar arasında Allah'ı bırakıp O'na koştukları eşleri ilah olarak benimseyenler ve onları, Allah'ı severcesine sevenler vardır. Müminlerin Allah'ı sevmesi ise hepsin-den kuvvetlidir. Zalimler azabı gördükleri zaman bütün kuvvetin Allah'a aid bulunacağını ve Allah'ın azabının şiddetli olduğunu keşke bilselerdi! Nitekim kendilerine uyulanlar, azabı görünce uyanlardan uzaklaşacaklar ve aralarındaki bağlar kopacaktır. Uyanlar "Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak!" derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekecekleri işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.” (2 Bakara/165-167)

Küçük Şirk (İslam Dininden Çıkarmayan Şirk)

Kişiyi İslam dairesinden çıkarmayacağı gibi tevhidin aslına da zarar vermeyen şirk çeşididir. Ancak küçük şirk, tevhidin kemaline aykırıdır ve büyük şirke yol açan bir vesiledir. Riya, küçük şirktir. Bunun Kuran’dan delili ise:

“Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, salih amel işlesin ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak koşmasın!” (18 Kehf/110)

Hâfi (Gizli) Şirk

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bu ümmet içinde şirk, koyu karanlık bir gecede, siyah karıncaların siyah taşlar üzerinde hareket etmesi gibi hareket eder.”

Bu şirkin kefareti ise Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yapmış oldukları şu duayı yapmaktır:

“Allah'ım! Herhangi bir şeyi şirk koşmaktan sana sığınırım.

Bilmeden işlediğim günahtan dolayı da senden mağfiret dile-rim.”

KÜFÜR ve ÇEŞİTLERİ Küfür iki çeşittir:

1. Büyük Küfür (İslam Dininden Çıkaran Küfür) Büyük küfür de beş çeşittir:

a. Yalanlama (İnkâr) Küfrü

Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur:

“Allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalimi kimdir? Cehennemde kâfir-lere yer mi yok!” (29 Ankebut/68)

b. Büyüklenme Küfrü

Doğru olduğuna inanmakla birlikte büyüklenerek yüz çevirmek. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyuruyor:

“Hani bir zamanlar meleklere "Âdem’e secde edin" demiştik.

İblis hariç hepsi secde ettiler. O, yüz çevirdi ve büyüklük tasladı. Böylece kâfirlerden oldu.” (2 Bakara/34)

c. Şüphe Küfrü

Buna, zanna dayalı küfür de denir. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyuruyor:

“(Gurur ve kibirle) kendisine zulmederek bağına girerken:

"Bunun, hiçbir zaman yok olacağını sanmam. Kıyametin kopacağını da zannetmiyorum. Şayet Rabbime döndürülürsem hiç şüphem yok ki, orada bundan daha hayırlısını bulurum"

dedi. Karşılıklı konuştukları arkadaşı ona "Sen, seni topraktan, sonra nutfeden yaratan, daha sonra seni bir adam biçimine sokan Allah'ı mı inkâr ediyorsun? İşte o benim Rabbim olan Allah'tır. Ben Rabbime hiçbir şeyi ortak koşmam" dedi.” (18 Kehf/35-38)

d. Yüz Çevirme Küfrü

Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyuruyor:

“Hiç şüphesiz kâfirler, uyarıldıkları şeylerden yüz çevirmek-tedirler.” (46 Ahkaf/3)

e. Nifak Küfrü

Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur:

“Onlar yeminlerini kalkan edinerek Allah'ın yolundan alıkorlar. Bunun sebebi, onların önce iman edip sonra küfret-meleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar asla anlamazlar.” (63 Munafikun/2-3)

2 - Küçük Küfür (İslam Dininden Çıkarmayan Küfür) Küfranı nimet yani nankörlüktür. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyuruyor:

“Allah, şöyle bir ülkeyi (ibret için) örnek verdi: Bu ülkede güven ve huzur vardı. Oraya her taraftan bol bol rızık gelirdi.

Sonra onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku belasını tattırdı.” (16 Nahl/112)

“O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankör-dür!” (14 İbrahim/34)

NİFAK ve ÇEŞİTLERİ Nifak iki çeşittir.

1 - İtikadî Nifak

Kalben iman etmediği halde diliyle inandığını söylemektir.

Böyle kişilere dünyada zahiren müslüman hükmü verilir. Fakat bunların Allah katındaki hükmü kâfirdir. İtikadî nifakın altı çeşidi vardır. Bunlar:

* Rasulullah'ı yalanlamak

* Rasulullah'ın getirdiklerinin bir kısmını yalanlamak,

* Rasulullah'a buğzetmek,

* Rasulullah'ın getirdiklerinin bir kısmına buğzetmek,

* Rasulullah'ın getirdiği dinin başarısızlığını görünce bundan sevinç duymak,

* Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in dininin başarı kazanmasına üzülmek, bundan rahatsızlık duymak.

İşte nifak hastalığının bu altı çeşidinden herhangi birine yakalanmış olan kimseler, münafık olmalarından dolayı cehennemin en alt tabakasına gireceklerdir.38

2- Amelî Nifak

Kalbi, imanı tasdik ettiği ve imanın bütün şartlarını yerine getirdiği halde, nefsine uyduğundan veya bir takım sebeplerden dolayı haram olan bazı fiilleri işlemektir. Bu da beş çeşittir.

1. Konuşunca yalan söyler.

2. Husumet ettiği zaman haktan ayrılır ve haddi aşar.

38 Zira Allah (Subhanehu ve Tealâ) münafıklar hakkında şöyle buyur-muştur: “Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar.

Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.” (4 Nisa/145)

3. Ahdedince ahdini bozar.

4. Kendisine bir şey emanet edilince ihanet eder.

5. Söz verince sözünde durmaz.

Tağutu İnkâr ve Allah’a İman

Müellif

Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab

ميحرلا نحمرلا للها مسب

İyi bil ki; Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın Âdemoğluna ilk farz kıldığı şey Allah’a iman edip tağutu inkâr etmektir. Bunun delili Allah’ın şu sözüdür:

“Andolsun ki biz "Allah'a kulluk edin ve Tağuttan sakının"

diye (emretmeleri için) her ümmete bir rasul gönderdik.” (16 Nahl/36)

Senin tağutu inkâr etmen şu şekilde olmalıdır: Allah’tan başkasına ibadetin batıl olduğuna itikat etmeli, ondan başkasına ibadeti terk etmeli, ondan başkasına ibadete buğzetmeli, ondan başkasına ibadet edenleri tekfir etmeli ve onlara düşmanlık etmelisin.

Allah’a imanın manası ise Allah’ın yalnızca kendisine ibadet edilen ve ondan başkasına ibadet edilemeyen tek mabud oldu-ğuna itikat etmendir. İbadetin bütün çeşitlerini Allah’a halis kılmaktır. Allah’tan başka ibadet edilen her şeyden bu hakkı nefyetmektir. İhlâs ehlini sevmek, İhlâs ehline dostluk yapmak;

Müşriklere buğzedip onlara düşmanlık beslemektir.

İşte bu, sadece akılsızların yüz çevireceği İbrahim’in milleti-dir (dinimilleti-dir). Allah bunu haber vererek şöyle buyurdu:

ْمُكَل ْتَناَك ْدَق { اوُلاَق ْذِإ ُهَعَم َنيِذَّلاَو َميِهاَرْبِإ يِف ٌةَنَسَح ٌةَوْسُأ

اَدَبَو ْمُكِب اَن ْرَفَك ِ َّاللَّ ِنوُد ْنِم َنوُدُبْعَت اَّمِمَو ْمُكْنِم ُءآَرُب اَّنِإ ْمِهِم ْوَقِل َِّللّاِب اوُنِم ْؤُت ىَّتَح ًادَبَأ ُءاَضْغَبْلاَو ُةَواَدَعْلا ُمُكَنْيَبَو اَنَنْيَب ُهَد ْحَو

}

“Sizin için İbrahim ve beraberindekilerde güzel örnekler vardır. Onlar kavimlerine dediler ki: "Biz sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan beriyiz. Sizi tekfir ediyoruz.

Sizinle bizim aramızda ebedi bir düşmanlık ve buğz

başlamış-tır. Ta ki siz, Allah’a tevhid üzere iman edinceye kadar…” (60 Mumtehine/4)

Tağut, Allah’tan başka ibadet edilen her şeydir. Allah’tan başka ibadet edilen ve bu ibadetten razı olan, Allah ve resulün-den başka kendisine ittiba edilen, tabi olunan her şey tağuttur.

Tağutlar çoktur. Başlıcaları beştir:

Birincisi; Allah’tan başkasına ibadete çağıran şeytandır.

Delili de Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın şu sözüdür:

“Ey âdemoğlu! Ben size şeytana tapmayın demedim mi? O sizin apaçık düşmanınızdır.” (36 Yasin/60)

İkincisi; Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın ahkâmını değiştiren zorba yöneticidir.39 Bunun delili ise şudur:

َلِزْنُأ اَمَو َكْيَلِإ َلِزْنُأ اَمِب اوُنَمَآ ْمُهَّنَأ َنوُمُع ْزَي َنيِذَّلا ىَلِإ َرَت ْمَلَأ { ُغاَّطلا ىَلِإ اوُمَكاَحَتَي ْنَأ َنوُديِرُي َكِلْبَق ْنِم ْنَأ اوُرِمُأ ْدَقَو ِتو

اًديِعَب ًلً َلََض ْمُهَّلِضُي ْنَأ ُناَطْيَّشلا ُديِرُيَو ِهِب اوُرُفْكَي }

“O sana ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini zanne-denleri görmedin mi? Onlar tağuta muhakeme olmak istiyor-lar. Oysa onu reddetmekle emrolunmuşlardı. Şeytan onları apaçık sapıklık ile saptırmak istiyor.” (4 Nisa/60)

Üçüncüsü; Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyen hâkimdir.

Bunun delili de “Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (5 Maide/44) ayetidir.

39 Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın ahkâmından birini veya birkaçını değiştirenler tağut oluyorsa ya Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın ahkâmını tamamen kaldırıp yerine beşerî kanunları getiren veya bunları Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın kulları üzerinde uygulayan kimselerin durumu nice olur? Ne acayiptir ki “tağut” olduğu bu kadar aşikâr olan günümüzdeki yöneticiler, kendilerini müslüman zanneden bazı kimseler tarafından müslüman olarak görülmekte, onları tekfir eden muvahhidler ise “Harici veya Tekfirci” olarak isimlendirilmekte-dir.

Dördüncüsü; Allah’tan başka gaybı bildiğini iddia eden kimseler. Bunun delili de şu ayetlerdir:

“Gaybı bilendir. Gaybını kimseye açmaz. Ancak resullerinden dilediğine dilediği kadarını açar. Çünkü o peygamberin önün-den ve arkasından koruyucular koymuştur.” (72 Cin 26-27)

“Gaybın anahtarları onun yanındadır. Onu ondan başkası bilmez. Denizde ve karada olan her şey ve düşen hiçbir yaprak yok ki o onu bilir. Karanlıklardaki canlıları, yerdekileri, kuru veya yaş ne varsa hepsi açık bir kitabın içindedir.” (6 Enam/50)

Beşincisi; Allah’tan başka ibadet edilenler ve bu ibadetten razı olanlardır. Bunun delili ise şu ayettir:

“Onlardan kim derse ki ben ondan başka ilahım; onun cezası cehennemdir. Biz zalimleri böyle cezalandırırız.” (21 Enbiya/29)

İyi bil ki insan, tağutu inkâr etmeden Allah’a iman etmiş olamaz. Bunun delili ise şu ayettir:

“Her kim tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kopması mümkün olmayan sapasağlam kulpa yapışmıştır.” (2 Bakara/256)

Rüşd, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in dinidir.

Sapıklık ise Ebu Cehil’in dinidir. Kopmayan sapasağlam kulp ise Lailaheillallah şehadetidir. Bu da iptal ve ispatı kapsayan bir kelimedir. Allah’tan başka her şeyden ibadetin her çeşidini nefyedip iptal etmektir. İbadetin bütün çeşitlerini yalnızca ve sadece O’na, ortak koşmadan Allah’a sarf etmektir.

***

Sorulu-Cevaplı

İSLAM AKİDESİ

Müellif

Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab

ميحرلا نحمرلا للها مسب

1. Rabbin kimdir?

Cevap: Rabbim Allah (Subhanehu ve Tealâ)'dır.

2. Rabb kelimesinin anlamı nedir?

Cevap: Rabb, Mabud (ibadet edilen), Melik (hükümran olan) ve Mutasarrıftır (tasarruf eden, işleri düzenleyendir).

3. Allah’ın yarattığı en büyük varlıklar hangisidir?

Cevap: Yeryüzü ve Gökyüzüdür.

4. Rabbini nasıl bilirsin?

Cevap: De ki: O'nu ayetleriyle ve yarattıklarıyla bilirim.

5. O'nun en büyük ayetleri hangisidir?

Cevap: Gece ve gündüzdür, bunun delili de Rabbimizin şu kavlidir:

“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; Güneş'i, Ay'ı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir!” (7 Araf/54)

6. “Allah” kelimesinin anlamı nedir?

Cevap: Allah, bütün yaratıkları üzerinde ilahlık ve kulluk edilme hakkına sahip olan hakiki ilah demektir.

7. Allah seni niçin yaratmıştır?

Cevap: Kendisine kulluk ve ibadet etmem için yaratmıştır.

8. Allah’a nasıl ibadet edilir?

Cevap: İbadet, Allah’ı birleyerek, O’na itaat ederek ve boyun eğerek olur.

9. Bu sözlerine dair delilin nedir?

Cevap: Delilim Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın şu ayetidir:

“Ben insanları ve cinleri yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (51 Zariyat/56)

10. Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın üzerine farz kıldığı ilk şey nedir?

Cevap: Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın üzerimize farz kıldığı ilk şey, Tağutu inkâr ve Allah’a iman etmektir. Bu hususta delilimiz Rabbimizin şu kavlidir:

“Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.” (2 Bakara/256)

11. Ayette geçen “Urvetu'l-Vuska/Sapasağlam kulp” nedir?

Cevap: La İlahe İllallah yani “Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur” sözüdür. La İlahe (ilah yoktur) kısmı nefiy yani red, İllallah (Allah’tan başka) kısmı ise ispattır yani kabul kısmıdır.

12. Sen bu kelimeyle neyi reddediyor, neyi kabul ediyor-sun?

Cevap: Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın dışında tapılan tüm varlıkları reddediyorum, sonra da birliğinde ortağı olmayan Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya ibadeti ispat ve kabul ediyorum.

13. Bu sözüne dair delilin nedir?

Cevap: “Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki:

Ben sizin taptıklarınızdan uzağım.” (43 Zuhruf/26) ayeti nefyin yani red kısmının delilidir.

“Ben yalnız beni yaratan hariç...” (43 Zuhruf/27) ayeti de ispatın yani kabul kısmının delilidir.

14. Rububiyet tevhidi ile Ulûhiyet tevhidi arasındaki fark nedir?

Cevap: Rububiyet tevhidi; Rabbini, yaratma, rızık verme, diriltme, öldürme, yağmuru yağdırma, bitkileri bitirme, işleri düzenleme gibi fiillerinde birlemektir.

Ulûhiyet tevhidi ise; dua, korku, ümit, tevekkül, inabe (yöneliş), rağbet, rahbet (korkmak), adak, istiğase (yardıma çağırma) ve bunlar haricinde kalan tüm ibadet çeşitlerini yalnızca Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya yapmaktır. Yani kulluk tevhididir. Bu ise senin kendi fiillerinde Allah’ı birlemendir ey kul!

15. Dinin nedir?

Cevap: Dinim İslam’dır. İslam'ın aslı ve ilkesi iki esastır.

İlki; tek olan ve de ortağı bulunmayan Allah’a ibadeti emretmek ve insanları buna teşvik etmek, bunun için (yani tevhid için) dostluk yapmak ve onu terk edenleri tekfir etmektir. Diğeri ise ibadette Allah’a şirk koşmaktan sakındırmak, bu hususta sert davranmak, şirk işleyenlere düşman olmak ve tekfir etmektir.

16. İslam’ın şartı kaçtır?

Cevap: İslam (sahih hadiste de geçtiği üzere) beş esas üzerine bina olmuştur: “Allah’tan başka hak ilah olmadığına, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Allah’ın Resulü oldu-ğuna şehadet etmek, namazı kılmak, zekâtı vermek, oruç tutmak, güç yeterse haccetmek…”

17. Şehadet Kelimesinin delili nedir?

Cevap: Şehadetin delili şu ayettir:

“Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıkla-mıştır ki kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilah yoktur.” (3 Ali İmran/18)

18. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Allah’ın Resulü olduğuna dair delil nedir?

Cevap: Bunun delili şu ayeti kerimedir:

“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.

Fakat o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Hiç şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (33 Ahzab/40)

19. İbadette ihlâslı olmanın, namaz kılmanın ve zekât vermenin delili nedir?

Cevap: Bunun delili şu ayeti kerimedir:

“Hâlbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.” (95 Beyyine/5)

20. Orucun delili nedir?

Cevap: Orucun delili şu ayettir:

“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.”

(2 Bakara/183)

21. Haccın delili nedir?

Cevap: Haccın delili şu ayettir:

“Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki Allah bütün âlemlerden müstağnidir.” (3 Al-i İmran/97)

22. İmanın şartı kaçtır?

Cevap: İmanın esasları altıdır: “Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına, Resullerine, Ahiret gününe, hayrın ve şerrin Allah’tan geldiğine iman etmektir.”

23. İhsan nedir?

Cevap: Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu görmesen de O seni görmektedir.

24. Peygamberin kimdir?

Cevap: Peygamberim Muhammed ibni Abdullah ibni Abdulmuttalib ibni Haşim’dir. Haşim Kureyş’ten, Kureyş

Araptan, Araplar da Halil İbrahim (aleyhisselam)’ın oğlu İsmail (aleyhisselam)’ın soyundandır. Peygamberimizin beldesi Mekke’dir. Daha sonra Medine’ye hicret etti, vefat ettiğinde 63 yaşında idi. Ömrünün 40 senesi peygamber olmadan önce idi.

23 senesi de Peygamber olduğu döneme aittir. (40 yaşındayken) Alak Suresi'nin ilk ayetleri indiğinde “İkra! (oku)” emriyle nebi oldu. Muddessir suresi indiği zaman da rasul olup dine davet etmekle emrolundu.

25. Allah’ın Rasulu ölmüş müdür, ölmemiş midir?

Cevap: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ölmüştür fakat dini ölmeyip Kıyamet'e kadar var olacaktır. Bunun delili şu ayeti kerimedir:

“Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra şüphe-siz şüphe-siz de kıyamet günü, Rabbinizin huzurunda davalaşacaksı-nız.” (39 Zümer/30–31)

26. İnsanlar öldükten sonra diriltilecekler mi?

Cevap: Evet, diriltilecekler. Buna dair delil şu ayeti kerime-dir:

“Sizi ondan (topraktan) yarattık. Yine sizi oraya döndürece-ğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.” (20 Taha/55)

27. Diriltilmeyi inkâr edenin hükmü nedir?

Cevap: Yeniden dirilmeyi inkâr eden kâfirdir. Buna dair delil şu ayettir:

“İnkâr edenler kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler.

De ki: Hayır! Rabbime andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydır.” (64 Teğabun/7)

Allah’ın çokça salât ve selamı Muhammed’e, ehline ve asha-bına olsun!

Kelime-i Tevhidin Tefsiri

Müellif

Şeyh Muhammed b. Abdulvehhab

ميحرلا نحمرلا للها مسب

Müceddid İmam Şeyhülislam Muhammed b. Abdulvehhab (rahimehullah)’a Lailaheillallah kelimesinin anlamı soruldu.

Şeyh (rahimehullah) da şu sözlerle cevap verdi:

Küfür ile İslam Arasında Alamet-i Farika

Yüce Allah sana rahmet etsin. Bil ki bu kelime, küfür ile İslam arasında alamet-i farikadır. O, takva kelimesidir ve urvetu'l vuskadır. O, İbrahim (aleyhisselam)’ın ardından gele-ceklere belki (tevhide) dönerler diye bıraktığı kelimedir. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur:

“İbrahim, bu sözü, ardından gelecek olanlara devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, onlar doğru yola dönsün-ler.” (43 Zuhruf/28)

Bu kelime ile istenilen; onu, anlamını bilmeksizin sadece dille söylemek değildir. Şüphesiz ki münafıklar da onu söylü-yorlardı. Ancak onlar buna rağmen kâfirlerin de altında “Cehen-nemin (dibinde) en aşağı tabakasındadırlar.” (4 Nisa/145) Onlar namaz kılıyor, oruç tutuyor ve tasaddukta bulunuyorlardı.

Ancak istenilen; kalp ile bilip kavrayarak ona ve ehline sevgi besleyerek ve ona muhalif olana buğzedip düşmanlık göstererek söylenmesidir. Nitekim Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Her kim ihlâslı olarak Lailaheillallah derse…” başka bir rivayette “Kalbinden ihlâslı olarak…” başka bir rivayette ise “Kalbinden sıdk ile...” diğer bir hadiste ise “Her kim Lailaheillallah der ve Allah’tan başka ibadet edilenleri reddederse…” şeklindedir. Ve bunlardan başka çok sayıda hadis, insanların çoğunun bu şehadetin hakikatinden yana cehalet içinde olduklarına delalet etmektedir.

Nefiy ve İsbat

Bütün bunlardan sonra bil ki bu kelime nefiy ve isbattır.

Ulûhiyeti, rasullerden hatta Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’den, meleklerden, hatta Cibril’den, peygamberler ve salihler bir yana o ikisinden bile nefyetmek ve Allah için isbat etmektir. Bunu kavrayınca Allah’ın kendi zatı hakkında isbat ettiği ve ondan, bir hardal tanesi ağırlığınca bir şeyin bile Muhammed’e, Cibril’e ve ikisi dışındaki velilere ve salihlere ait olmasını nefyettiği ulûhiyet üzerinde iyice düşün!

Ulûhiyet (İlahlık)

Bil ki bu ulûhiyeti, zamanımızda çoğunluk “Sır ve velayet”

diye adlandırmaktadır. Buna göre İlah’ın anlamı da “Sır sahibi veli”dir. Ona Fakir ve Şeyh adını verirler. Umumun adlandır-ması ise “Seyyid” ve benzeri isimlerdir. Böylelikle Allah’ın, yara-tılmışlardan özel seçilmiş kimselere kendi katında bir makam verdiğini ve insanın, onlara sığınmasından, onlara ümit bağla-masından, onlardan yardım istemesinden ve onları Allah ile kendi aralarında bir vasıta edinmelerinden razı olduğunu zannetmişlerdir. Zamanımızdaki şirk ehlinin haklarında batıl zanlar besledikleri vasıtalar, öncekilerin “ilahlar” diye isimlen-dirdikleri şeyin ta kendisidir. Vasıta ilahın ta kendisidir.

Aracıların Devreden Çıkarılması

O halde kişinin Lailaheillallah sözü, vasıtaların iptal edilmesi içindir. Bu hususu tam bir marifet ile bilmek istersen bu, şu iki şey ile mümkündür:

Birincisi; Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendile-riyle savaştığı, onları öldürüp mallarını mubah, kanlarını helal kıldığı ve kadınlarını esir aldığı kâfirler, Allah hakkında Rububiyet Tevhidini ikrar ediyorlardı. Bu da Allah’tan başka yaratan, rızık veren, dirilten, öldüren ve işleri çekip çeviren

olmadığını ikrar etmektir. Nitekim Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur:

َعْمَّسلا ُكِلْمَي ْنَم ْمَأ ِض ْرَ ْلْاَو ِءاَمَّسلا َنِم ْمُكُقُز ْرَي ْنَم ْلُق { ِّيَحْلا َنِم َتِّيَمْلا ُجِر ْخُيَو ِتِّيَمْلا َنِم َّيَحْلا ُجِر ْخُي ْنَمَو َراَصْبَ ْلْاَو

َْلْا ُرِّبَدُي ْنَمَو َنوُقَّتَت َلََفَأ ْلُقَف ُ َّاللَّ َنوُلوُقَيَسَف َرْم

}

“De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim malik bulunuyor? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? Her türlü işi kim idare ediyor?

Onlar, "Allah" diyecekler. De ki: O halde korkmaz mısınız?”

(10 Yunus/31)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendisiyle savaştığı kâfirlerin bunların tümüne şehadette bulunduklarını ve ikrar ettiklerini; buna rağmen bununla İslam’a girmediklerini, ne kan ne de mal dokunulmazlığı kazanamadıklarını, üstelik onların sadaka verdiklerini, hacc ve umre yaptıklarını, ibadette bulun-duklarını, Allah korkusu ile haramların bazılarını terk ettiklerini bilmen, oldukça büyük, alabildiğince değerli ve çok önemli bir meseledir.

İkincisi; Onları tekfir ettiren, kanlarını ve mallarını helal kıldıran sebep, onların Allah hakkında ulûhiyet tevhidine şehadette bulunmamış olmalarıdır. Ulûhiyet tevhidi tek ve hiçbir ortağı olmaksızın yalnızca Allah’a yalvarıp yakarmak ve O’na ümit beslemektir. O'ndan başkasından yardım istenmez, O’ndan başkasına kurban kesilmez, O’ndan başkasına adak adanmaz. Ne mukarreb bir meleğe ne de mürsel bir nebiye! Her kim O’ndan başkasından yardım isterse kâfir olur, her kim O’ndan başkasına kurban keserse kâfir olur, her kim O’ndan başkasına adak adarsa kâfir olur. Bunlar gibi ibadetleri Allah'tan başkasına yaparsa kâfir olur. Bu hususun tamama ermesi de şunu bilmen ile mümkündür:

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kendileriyle savaş-tığı müşrikler; melekler, İsa (aleyhisselam), annesi ve Uzeyr (aleyhisselam) gibi salihlere yalvarıp yakarıyorlardı ve işte Allah onları bu sebeple kâfir kabul etti. Hâlbuki onlar, Allah’ın yaratan, rızık veren, işleri yöneten olduğunu ikrar ediyorlardı.

Şirk ve Küfrün Doğası

Bunu öğrendiğin zaman, Lailaheillallah kelimesinin anla-mını ve bir peygamberden veya melekten yardım isteyen veya istiğasede bulunan veya yalvarıp yakaran kimsenin İslam dinin-den çıktığını öğrenmiş olursun. İşte Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hakkında savaştığı küfür budur!

Müşriklere Cevap

Bu müşriklerden biri “Biz Allah’ın yaratıcı, rızık verici, bütün işleri düzenleyici olduğunu biliyoruz. Ancak onlar Allah’a yakın salih kimselerdir. Biz de onlara yalvarıyor, onlar için adak adıyor, onlara sığınıyor ve onlardan yardım istiyoruz. Bunu yaparak istediğimiz şey sadece itibar ve şefaattir. Yoksa bizler de Allah’ın yaratıcı, rızık verici, bütün işleri düzenleyici olduğunu anlıyoruz” derse ona şöyle de: “Senin bu söylediğin, Ebu Cehil ve benzerlerinin dinidir. Çünkü onlar da İsa’ya, Uzeyr’e, meleklere ve evliyaya yalvarıp yakarıyor ve bunu istiyorlardı. Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmaktadır:

“O’nun yanı sıra bir takım velilere tutunanlar: ‘Biz bunlara sadece bizi Allah’ın yakınlığına erdirsinler diye tapınıyoruz’

derler.” (39 Zümer/3)

“Allah’ın yanı sıra kendilerine ne bir zarar ne de fayda vere-meyecek kimselere tapınıyor ve diyorlar ki: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir.” (10 Yunus/18)

Bunları iyiden iyiye düşündüğün zaman, kâfirlerin Allah hakkında Rububiyet tevhidine şahitlikte bulunduklarını öğren-miş olursun. Rububiyet Tevhidi; Allah (Subhanehu ve Tealâ)’yı

Benzer Belgeler